Ver coşkuyu: al, al, al…

Dünyanın en müsrifleri ligi açıklansa, şüphem yok üst sıralarda yer alırdık. Biriktirmeyi, geri dönüştürmeyi bilmeyen bir milletiz. Konumuz ikinci hayat! Yeniden değerlendirme, geri dönüşüm, sürdürülebilirlik! Uzun bir aradan sonra ofis değiştiriyorum. Bir yaşıma daha girdim. Ofis ve ev her ne yapıyorsanız, kullanabileceğiniz terminoloji kısıtlı. Yeni ekonominin şifresi al, al, al!.. Yoksa at, yak ve tüket… Sürdürülebilirlik bir balon mu?

Yaramaz bunlar, çöp
Yeni bir şeyler yaptıracaksanız, tabii ki harcayacaksınız. Peki değiştirmek istedikleriniz ne olacak? Kullanmak mümkün değil. Kimse elini bir başkasından kalana sürmüyor. Vermek isteseniz, verecek yer yok. Elinize aldığınız her şey, piyasa tabiriyle “yaramaz ve çöp.”

Geri dönüşüm konusunda ciddi sıkıntı var. İmalat yapanlar, yerinden çıkardıkları malzemeleri istemiyor, ne yapacaklarını bilmiyor, iş yapabilmek ya da hatır için çıkan malzemeyi almak zorunda kaldığı için çöp arazi kiralayan var… Değerli birçok malzeme çöpte bekliyor.

Bağışlamak isteseniz de adres yok… Herkes yalnızca yeni malzeme talep ediyor. Konuyla ilgili dünya kadar web sitesi bulabilirsiniz. Üşenmeyin arayın. İşe yarayan parmakla sayılacak kadar az.

Melek yatırım platformlarını sıkça izliyorum. Gelen şahane fikirlerden ümitleniyorum. Fikirler o kadar hoş ki, ayakları yere değmiyor gelecek yıl bu zaman zaten tarih olacaklarını görüyorsunuz. Ayağı yere değen konular ise girişimcilere sıradan geliyor. Al benisi yok diyelim! İkinci el gibi…

At gitsin, acıma
İşin gerçeği ölçüm denetim yok. Standardizasyon, kalibrasyon olmadığı için adaptasyon için başvurduğunuz bireyler kuralsız. İşin uzmanları uyarıyor, “vazgeç dönüşümden, unut sürdürülebilirliği… at gitsin, acıma! Asla başına bela alma. Üstüne para harcayacaksın, üstelik vereceğin adamın ehliyeti yok, yapacağı işin teknik sorumluluğunu almayacak, yaptım diyecek üçüncü bir şahsın zarar görmesine neden olabileceksin….” Bu konuşma bir büyük yabancı firma temsilcisiyle yapıldı. Sonuç; birey olarak yalnız ve korumasızsınız. Bu da ekonominin bir başka yüzü.
Büyük konuların dünyasında, incir çekirdeğini doldurmayacak basit bir konudan yaptığım çıkarımlara bakın, olacak şey değil! Peki o zaman neden Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi altına imza attım? Bu metne göre, hayatı nasıl yaşadığımı tanımlamış, nasıl yorumladığımı her yıl rapor edeceğimi beyan etmişim. Söyler misiniz sosyal ve ekonomik gelişmişlik yalnızca kitaplarda yazan bir tanım mıdır. Genel gelişmişliği bireysel uygulamalarımızla sağlamayacak mıyız..

Tasarruf güzeldir, yapan olduğunda
Söylenen o ki, tasarruf etmek, ekonomimizin temel eksikliği. Tasarruf yalnızca bankadaki mevduat, yastığın altındaki altın mı? İkinci el malzemeleri ekonomik olarak görece ihtiyaç içindekilerle paylaşmak, malzemelerin geri dönüşümle yeniden ekonomiye kazandırmak temel çıkış noktamız olamaz mı?

Batılı gelişmiş ekonomilerin iyi oldukları konu yalnızca teknoloji, üretim teknikleri değil, aynı zamanda iyi eğitimli bireyler ve yaratıcı küçük çözümlerden elde ettikleri büyük yaşam çıktıları. Bunun için bizden daha zengin ve sürdürülebilir. Tasarruf yaparak servetlerini yönetiyorlar.

Hayatta sizi en fazla ne rahatlatır diye sorsam, “…köşede biraz param olsa…” diyeceğinizi düşünüyorum. Avrupa’da yaşayan nüfusun yüzde 38’nin köşeye ayırdığı bir birikimi yok. Bu her iki kişiden biri demek… Her 5 kişiden 4’ü borçlu. Türkiye’de tasarruf oranı Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyelerinde. Yaklaşık değerlerle GSYH’nin yüzde 10’u gibi… ING Bank Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri araştırmasına göre; kentli nüfusun yüzde 85’inin tasarrufu
bulunmuyor.

Kazanmıyorum, öyleyse yokum
Tasarruf yapmıyoruz, ama neden yapmıyoruz? Bu sorunun renkli bir yanıtı yok. Yanıtların arasında dönüştürmek, yeniden ekonomiye sokmak, sürdürerek kazanmak hiç yok! Belki renkli yanıtlar bulmadım ama renkli bir araştırma bulduğumu söyleyebilirim.

ING Bank Hollanda’nın IPSOS’la çalışarak hazırladığı bir çalışmayı inceledim.

İçinde Türkiye’nin de yer aldığı bir Avrupa tasarruf araştırması. Neden tasarruf yapamıyorum sorusunun yanıtı büyük ölçüde gelir yetersizliği (% 53). İkinci büyük etken borcumuz var, kazancımızla borç kapıyoruz (% 21). Kira ödediği (% 10) için tasarruf edemediğini söyleyenlerin oranı azımsanacak ve anlaşılacak gibi değil. İşsizlik (% 8) en önemli yanıt olmasını beklerdim, alt sıralarda… Bankaya güvenmediğini söyleyen, alışveriş tutkunuyum diyenler de neden tasarruf yapmıyorsunuz sorusuna verilen yanıtlar arasında…Yatırım araçları konusunda cesur değiliz. En bildik yatırım aracı altın (% 61). En az onun kadar standart enstrüman mevduat (% 31) ve döviz (% 26)… Ne zaman yatırımlarımıza yeniden şekil veriyoruz; sırasıyla ekonomi kötüleştiğinde, siyasi belirsizlik oluştuğunda… yani gerilim arttığında… Küresel gelişmeleri takip ederek yatırımlarının dengesini değiştiren küçük bir grup da var…

Tasarrufun para cinsinden başka birimlerle de ölçülmesi gerekmez mi? Bu kadar popüler olan sürdürülebilirlik çalışmasına ve çalışanına ne oldu, neredeler:.. Kurumsal çalışmalar yetersiz, konuyu steril halinden çıkarıp, dokunulabilir yapmalı.

TASARRUFTAN NE ANLIYORUZ?
Yanıt: Çocuk, gelecek ve ev! Bir de altın! Tasarruftan anladığımızı bu 4 kelimeye sığıyor. İletişimin birinci kuralı aynı dili konuşmak. Araştırmaların sorunu da bu. Sorulan sorularda yer alan ifadelerin anlaşılırlığı. Teknik olarak aynı dili konuşsanız da fayda etmeyen anlar yaşamanız kaçınılmaz. Tasarruf konusu o kelime ya da konsepte yüklediğimiz anlamla karşılanıyor. “Tasarruf yapıyor musunuz?” sorusuna “Hayır, ama yapmayı planlıyorum” diyor. Ev aldığı için tasarruf yaptığını düşünenler büyük bir kitle. Ev sahibi olmak için borçlanmak yatırım mıdır, tasarruf mu… İlginç yanıtlardan biri de, “Çocuğum var tasarrufum yok.” ya da “Çocuğum olduğu için tasarruf yapıyorum.” Altın alarak tasarruf yaptığını düşünenler ise ülkemizde ezici çoğunluk.

KAÇ PARAM VAR SÖYLEMEM
Bu da işin magazin kısmı: Tasarruf yapamıyoruz, yaptığımızı da saklıyoruz. IPSOS tarafından ING BANK için yapılan tasarruf araştırmasının çok renkli sonuçlarına rastladım, değinmeden geçemeyeceğim. Çiftler, sahip olduklarını birbirinden saklıyor.

Avrupa genelinde 13 ülkede yapılan araştırmadan gelen yanıtlara bakacak olursanız çiftlerin ceplerindeki birikimle ilgili her şeyi açık seçik söylemiyor (% 31). Anlayacağınız yalan yok ama bilgi paylaşımı da yok. Yüzde 13 maaşını söylemiyor, yüzde 17 banka hesabı açıyor haber vermiyor, yüzde 19 alışveriş yapıp gizliyor!

Paylaş