Türkiye Tarımda ‘Hub’ Olur Mu?

Söyleşiyi bu sayfada okuyabilir ya da youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.

 

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre beslenmede bozukluk çok ciddi sorun… Bunun üç grupta kendisini gösterdiğini ifade etmişler… Birinci grup dengesiz beslenme yaşıyor, ikinci grup az besleniyor, üçüncü grup aşırı kilolu… Uçlardayız… 5 yaşın altındaki çocuklar arasında ölümlerin yüzde 45’i beslenme yetersizliğinden oluyormuş… Dünyada 1.9 milyar yetişkin fazla kilo yüzünden ölümcül sorun yaşıyor. 462 milyon insan yeterli beslenmediği için olması gerektiği sağlıklı kilosunda değilmiş…

Gıdanın ne kadar önemli olduğunun altını çizmek istiyorum… Bütün bu dengesizliğin nedeni öncelikle yoksulluk! Sonra çatışmalar, şiddet, savaşlar. Toplumsal sorunlar dikkat çekiyor. Çevresel bozulma, küresel ısınma gibi sorunlarımız ürkütüyor. Ve yolsuzluk (!) gıdadaki dengesizliğin çok önemli nedeni.

Ve sıkı durun; aslında şu anda dünya üzerinde yaşayan herkese yetecek kadar gıda mevcut… Yazık ki, dengesiz bir dağılım söz konusu.

Türkiye tarım ülkesi diye bilirdik, yaşayarak öğrendik ki artık değil, hızla bu kalıptan uzaklaşıyor. Yetiştirebildiğimiz her şeyi ithal etmeye özendik. Hazırdan yemeyi sevdik. Çiftçiyi köylüyü öldürmeyi tercih ettik. Babadan kalma metotlardan ayrılamadık. İşte bu tarım, gıda ve Türkiye!

Bir de alternatif Türkiye var. Ben size o Türkiye’yi anlatmaya karar verdim bugün. Şahane işler çıkıyor, gençler tarıma giriyor, tarımda teknoloji marifetiyle üretim artıyor, gıda, tarım ve su konusunda önemli gelişmeler yaşanıyor. Hatta hatta (!) Türkiye’nin gelecek 5 yıl içinde teknoloji tarım start up’ları cenneti “hub”ı olabileceğine dair öngörü var.

Siz de bu trene atlamak ister misiniz? Kadim tarımdan geleceğin mesleği çıkar mı?

Semi Hakim, Kök Projekt Kurucu Ortağı… Aşçı, yemek araştırmacısı, girişimci, sosyal aktivist. Hayatı, gıda, tarım ve su… Çok güzel projelere imza atıyor. Tarımda yeni ekosistemi anlattı. Bayıla bayıla dinledim. Sizinle paylaşmazsam olmazdı. Buyrun;

 

Yaprak Özer: Nasıl gidiyor günler?

Semi Hakim: Günler iyi gidiyor heyecan verici gidiyor… Gıda, tarım, su için bu dönem ilginç bir dönem… Topyekun dünyada bir farkına varma dönemi oldu. Gerek teknoloji gerek ihtiyaç, gerek geleceğimiz alanında gıda, tarım, suyun çok fazla konuşulduğunu- ekipçe ve kişisel olarak 10 yıldır gıdanın içindeyim öncesinde de hayatım boyunca gıda konusunda saplantılı bir insan oldum-bu kadar fazla konuşulduğunu ilk defa görüyorum.

Yaprak Özer: Sebep ne? Açlık her zaman vardı. Bolluk her zaman vardı. Ne oldu da biz ayıldık kış uykumuzdan ve aslında ayıldık mı?

Semi Hakim: Ayılıyoruz. Bence bu bir süreç… Ve süreç sonuca, ayılmaya doğru ilerleyecek önümüzdeki yıllarda… Şöyle örnek verebilirim aslında ne oldu dediğimizde… Pandemi öncesinde birçok insanla konuştuğumuzda gıda tarım meselesinin geleceğin mesleği olduğunu ama o gelecek bugün değil, cümlesini çok duyardık. Pandemiyle birlikte gıda tarım bugünün mesleği!

Aslında çok önemli bir dikkat kayması oluştu… Nasıl oldu dersek; hepimizin evlere kapandığı dönemde, birinci evre; “Ben gıdaya nasıl ulaşacağım?” sorusunu hepimizin yaşadığı bir süreç oldu. İkinci etapta gıdamı nereden alıyorum, nasıl alıyorum?  Üçüncü etapta da kimden alıyorum, ne şekilde üretiliyor? soruları sorulmaya başlandı. Bununla birlikte; gıda güvenliği, gıda güvencesi gibi konular daha konuşulmaya başlandı. Bunun etkisi tarladaki süreçlerle alakalı çünkü hasat etkilenir mi, hasat nasıl yapılıyor, kim yapıyor… acaba herhangi bir sağlık sorunu yaşar mıyım… soruları gıdayla alakalı korkularımız bu süreçteki gelişmeler için ön ayak oldu. İnsansız tarım nasıl olur? Teknoloji nasıl dahil olur? gibi sorular çıkmaya başladı. Böyle bir uyanış olabilir… Ama bu bir süreç…

Yaprak Özer: Baştan ifade edeyim geleceğini arayan genç arkadaşlar için çok önemli bir söyleşi gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Türkiye çok ciddi bir tarım ülkesi olmasına karşın genel eğilim avantajımızı elimizden almak üzere.

Sizinle işin teknoloji boyutunu da konuşmak istiyorum. Bir uyanış olduğunu biliyorum. Siz de erken aşama start up’larla yatırımcı ya da danışman olarak iş birliği içindesiniz. Ne oluyor Türkiye’de?

Semi Hakim: Şöyle anlatayım… Biz girişimcileri destekleyecek programlar tasarlıyoruz. Direkt yatırımcı olarak değil, şirketler devlet kuruluşları STK’larla iş birliğinde girişimcilik programları tasarlıyoruz. Bu kapsamda start up’ların büyüyüp gelişebilecekleri, bizim deyimimizle potansiyellerini ve ötesine ulaşabilecekleri platformları sunmak için 5 yıldır çalışıyoruz. Gördüğümüz şey şu, ciddi bir ilgi artışı oldu. Gıda tarım girişimciliği konusunda çok önemli bir artış oldu 5 sene içerisinde… Son dönemde özellikle daha da arttığını fark etmeye başladık. Özellikle teknoloji ve üretim süreçlerinin iyileştirilmesi ya da alternatif gıdalar örneğin, alternatif et, alternatif süt gibi… Bu konulara kafa yoran, çalışmak isteyenlerin sayılarında artış olmaya başladı.

Yaprak Özer: Bir tarafta girişimciler, yatırımcıyla buluşmaya çalışıyor. Siz STK’lar ve devletle ve farklı ülkelerle çalışıyorsunuz… Bunun ayrıca altını çizeyim… Bu arada Anadolu mutfağı konusunda duyarlısınız ve Anadolu mutfağındaki yeme kültürünün kaybolmasına karşı çalışıyorsunuz, nedir? Diğer yandan gıdanın geleceği ve güvenliği ile ulaşımı konusunda ciddi sorunlarımızın olduğunu biliyorum. Harita yaptığınızı öğrendim. Bir tarım haritası mı, gıda haritası mı… Türkiye’de benzeri olan bir şey değil…

Semi Hakim: Biz Türkiye’deki gıda start up’ları ve tarım start up’ları ile tarım ve gıda alanında çalışan özel sektör şirketleri ve kamu kuruluşlarını resmettiğimiz bir harita hazırladık. Yaklaşık 3-4 aydır bu haritaları yayımlıyoruz. Patent Effect ve Startups Watch ekiplerinin de iş birliğiyle start up’ların aralarında hangilerinin patenti var hangileri teknoloji odaklı girişim gibi bilgileri olabildiğince kapsamlı bir şekilde göstermek için çalışıyoruz. Buradaki motivasyonumuz, çok duyduğumuz “Türkiye’de gıda tarım alanında çalışan start up, girişimci var mı?” sorusundan kaynaklandı. Sadece Türkiye için değil aynı zamanda dünya için de bir gösterge olsun… Türünün ilki… İlk defa gıda ve tarım start up’larının resmedildiği haritalar paylaşıldı… Sadece Türkiye’dekilerin yer aldığı… Devam ettirmeyi hedefliyoruz… Ana fikrimiz görünürlük katmak…

Yaprak Özer: Türkiye’de kaç tane start up var?

Semi Hakim: Tarım gıda ve su alanında toplamda 300 civarında start up’tan bahsedebiliriz. Farklı aşamalar; ileri aşamalar da var, sayı değişken… Şunu da belirtmem gerekiyor. Start up çok ilginç bir organizmadır. Yani bugün 300 civarı deriz yarın 400 ertesi gün 350 olabilir… hızlı gelişen büyüyen ve gelişmeye çok açık bir kurgu… Bizim haritaladığımız bahsettiğimiz konuştuğumuz 300 civarı ekip… tekno kentlerde akademilerde çok daha fazla girişimci var. Onların da aslında yavaş yavaş ortaya çıktığı ve onların kendilerini daha fazla gösterebileceği platformlar üzerinde çalışıyoruz.

Yaprak Özer: Türkiye’nin envanteri doğru mudur?

Semi Hakim: Doğru… Aynen öyle…  Restoranlar yok ama içecek girişimciliği olsun atıştırmalıklar gibi paketli yemek ürünleri olsun, birkaç tane gıda konseptine de yer verdik haritamızda… Özellikle öncü olduğunu düşündüğümüz food truck gibi, ilk vegan vejetaryen üzerine çalışmalar yapan konseptler gibi, performans gıdaları dediğimiz atıştırmalıklar gibi gıda kısmına da değiyoruz…  Ama restoranları çok fazla eklemedik.

Yaprak Özer: 300 rakamının gerçeğin ne kadarını yakaladığını düşünüyorsunuz? Yani 300 mü 600 mü? Türkiye’de 300 tane gıda start up’ın olması Avrupa ya da dünya ölçeğinde anlam ifade ediyor mu?

Semi Hakim: Sondan başlayayım, ifade ediyor… Daha gelişmiş ve doygun ekosistemlerde daha yüksek sayılarda gıda tarım start up’larına rastlayabilirsiniz. Özellikle Londra, Paris gibi İspanya, Almanya ekosistemlerinde yüksek sayıda ekipler var. Sebebi daha önceden konuya eğilmiş olmaları. Bizdeki yükseliş ağırlıklı 2014-15’ten itibaren başladı. Tabii çok öncesinde start up’lar yine vardı tarım ve gıda alanında ama asıl yükseliş 2014’ten sonra oluyor. 300 civarı dediğimiz sayı Türkiye’de kaçtır, biz kaçını yakalamışızdır?… Büyük bir ihtimalle 1.5 katı daha vardır diye tahmin ediyorum. Teknokentler ve akademilerde önemli çalışmalar yürütülüyor. Akademik bilginin ciddi oluşturduğu ve oluşturacağı start up’lar mevcut ve geliyor. Bazen bu bilgi ticarileşemeyebiliyor. Bilgi duruyor orada… Start up’a dönüşmesinde teknokentlerin desteği oluyor. Biz de bu kapsamda Türkiye çapında programlar yürütmek adına çalışmalara başladık… Özellikle akademik bilginin sahaya tesir etmesi, ticarileşmesi ve büyümesi adına… Kişisel fikrime gelince Türkiye büyük bir ihtimalle bir 5 sene içerisinde çok önemli bir gıda tarım girişimcilik hub’ı olacak… Ekipçe çok inanıyoruz güveniyoruz biliyoruz, izliyoruz…

Yaprak Özer: Neye dayanarak bunu söylüyorsunuz? İlgi mi var, yoksa bilgi mi var… toprak mı var… ne var?

Semi Hakim: Birincisi toprak var kesinlikle… Tarım start up’larının en değerli suyu veri… Türkiye’de bölgelere baktığımızda her bölgede aşağı yukarı birbirinden farklı iklim söz konusu… İki şehir arasına gidip geldiğinizde çok farklı toprak türü ve iklime rastlayabiliyorsunuz. Örneğin Konya’dan Antalya’ya geçtiğinizde iki bambaşka üretim sahasından bahsediyoruz. Data toplamak ve datanın sahada uygulanması için ürün çeşitliliği, toprak zenginliği – çeşitliliği Türkiye’de mevcut…  Türkiye’deki tarım gıda değer zincirinde iyileştirilmesi hedeflenen, dijitalleşmesi hedeflenen ve sürdürülebilirliğinin arttırılması hedeflenen konular var. Start-up’ların çalışabilecekleri alan fazla…

Üçüncü olarak gıda kısmına baktığımızda ülkemizin nüfusunun yüksekliğiyle birlikte gıdaya ve yemeğe olan ilgi düşünüldüğü zaman özellikle yeni jenerasyonla birlikte, yeni ürün deneme ve daha açık olmayı da eklediğimizde birçok paketli ürün ve gıda start up’ının önemli şansı var. Her halükarda gıda tarım ve su girişimciliği için önemli bir ülke…

Su konusunu da şöyle ekleyeyim; su da Türkiye için çok değerli bir konu. Önemli çalışmalar yürütülüyor birçok alanda… Su girişimciliği için de önemli…

Yaprak Özer: Cinsiyete bağlı tipleme nedir? Kadın erkek gibi… Ne görüyorsunuz? Onun dışında alaylı ve eğitimli gibi ne görüyorsunuz? Yerleşke olarak ne görüyorsunuz? Şehirlerde mi kümelenmiş teknolojiye yakın yoksa Anadolu’nun bağrında toprağa sahip olanlar mı? Neyi konuşuyoruz biz?

Semi Hakim: Coğrafi olarak baktığımızda ağırlıklı olarak ekipler İstanbul, Ankara İzmir ve Bursa’dalar… Bununla birlikte Türkiye çapında birçok yerde Samsun’dan Hatay’a bir sürü bölgede tarım için çalışan ekip var. Gıda için de aynı şekilde… Tarım daha fazla… Profile baktığımız zaman ziraat mühendisleri ya da ziraat eğitimi alan kişilerle birlikte sadece gıda ve tarıma ilgisi olan insanlar da söz konusu… Karışık bir profil olduğunu söyleyebilirim.

Yaprak Özer: Bir kıyıda “ ben şahane poğaça yapıyorum” diyen ekip değil bunlar yani…

Semi Hakim: Ya şöyle… Şahane poğaça yapanları topladığım bir web sitesi kurmak istiyorum diyen ekip aslında… “10 tane şahane poğaça yapan insan tanıyorum ben onların ürünlerini internetten acaba ulaştırabilir miyim” ya da “ben bu 10 tane poğaça yapan insanı aynı mutfağa toplasam bir hayalet mutfak içerisinde servis yapabilir miyim” diyen ekip…

Yaprak Özer: Harika… “Hayalet” mutfağa geldik. Ben de oraya nasıl geleceğimi düşünüyordum şimdi… Cloud Kitchen… Siz buna hayalet mutfak diyorsunuz değil mi?

Semi Hakim: Evet… Hayalet, bulut, kara… Hepsini diyoruz… Hayalet mutfak var… Bulut mutfak var… Kara mutfak var… Ortak mutfak var… Bir sürü terim var ama aslında ana terim “cloud kitchen”…

Yaprak Özer: Cloud Kitchen’da ne var? Ne yapıyorlar? Gruplaşma mı söz konusu? Nasıl bir şey o?

Semi Hakim: Şöyle anlatayım… Aslında cloud kitchen’da 6-7 tane farklı iş modeli ve modelleme var fakat ana fikri nasıl ki bugün hepimizin aşina olduğu ortak çalışma alanları “co-working space”ler gibi, üyelerinin her birinin masası var. Ve oraya gidip printer’ı interneti kahve makinesini ve masayı kullanabiliyorlar. Mutfak versiyonu aslında tam olarak… Bir mutfak alanı var orada üretimlerini yapıyorlar ortak ekipmanları kullanıyorlar. Bazen satış kanalını, bazen üretim ve malzeme alma kanalını kullanıyorlar. Kimisi sadece konsepti veriyor üretim ve satış cloud kitchen’dan çıkıyor. Farklı farklı iş modelleri var ama ana fikir markaları- bunlar start up ya da büyük mutfak markaları olur- aynı yere toplayıp aslında tek bir yerden ürün çıkmasını sağlamak… Bu konuda birkaç tane start up çıkmaya başladı Türkiye’de çalışan… Ciddi bir artış olacağını tahmin ediyoruz.

Bizim de var… Maide Mutfak ismi…  Biz 2-2,5 senedir bunun üzerine çalışıyoruz… İlk Türkiye’deki… Ve şu anda içeride girişimcilerimiz var. Onlar üretim yapıyorlar. İstanbul’da küçük bir alanımız var. Onu daha büyük bir alana taşımak için çalışmalar yapıyoruz.

Yaprak Özer: Türkiye bir hub olacak ama hub olabilmesi için anladığım kadarıyla teknolojiyle buluşmuş bir Türkiye var… Yani gıda tarım eski yöntemlerle değil anladığım kadarıyla…

Semi Hakim: Şuradan gireyim… Türkiye’de tarım üretimine baktığımızda aile üretimi yani küçük ölçekli üretici dediğimiz rakam yüzde 54… Geri kalan yüzde 46’lık kısım da kontratlı çiftçi, şirket çiftçileri vs. gibi üretim söz konusu… Dijitalleşme sürecinde özellikle bu kısımdaki üretim süreçlerinin dijitalleşmesi ve sürdürülebilirliğin güçlendirilmesiyle diğer taraftaki yüzde 54’e tesir etmesi zamanla oluşacak bir süreç… Dijital dönüşüm dediğimiz şey bir günde olabilecek bir şey değil… Bizim yapmaya çalıştığımız şey de aslında bu dijital dönüşüm sürecini destekleyecek start up’larla bir şekilde sahayı bir araya getirmek…  Birlikte uygulama alanlarını güçlendirmek…

Yaprak Özer: Türkiye dijital dönüşümün neresinde bu anlamda?

Semi Hakim: Topyekun bir farkına varış var… Yani kamudan, şirketten, tüketicilerden… Dolayısıyla bu konuya ilgi artıyor. Üretici nezdinde de var.

Yaprak Özer: Tarımda teknoloji kaçınılmaz mı?

Semi Hakim: Yüzde yüz katılıyorum. Gıda krizleri şu anda aslında birçok ülkenin birçok bölgenin yaşadığı, birçok bölgenin de önümüzdeki dönemde yaşamasını beklediğimiz krizler… Bunların getirdiği çok daha katastrofik sonuçlar olacak. Teknolojinin sağladığı şey, aslında toprak takibiyle… Ne zaman hasat yap, ne zaman suyunu ver, gübreni ver… Bunları kontrol altına almak ve işe matematiği katarak topyekun bir şekilde, nokta atışı üretimin sağlanması ve beklenen ürün çıkışının da olası problemleri önden engellemek için bilinmesi anlamına geliyor. Teknoloji entegrasyonu süreci destekliyor… Gıda krizlerini engellemek birinci kısım, ikinci kısım alternatif ürünlerle örneğin alternatif et-sütle birlikte bitki bazlı ürünlerin artmasıyla, bu biyo-çeşitliliği desteklemek ve dünyadaki üretime de denge getirme ihtimali var. İklim değişikliğinin en büyük etkilerinden bir tanesi hayvansal üretimdeki talebin artması… Bitki bazlı ikameleri dahil edebiliyorsak bu aşamada zaten iklim değişikliğine de etki edebilecektir. Bitki bazlı beslenelim vejetaryen ya da vegan olalım değil söylediğim şey… Alternatif çözümler dünyaya etkisini verecektir. Değer zincirini kontrol altına alabildiğimiz ne üreteceğini ne çıkacağını bildiğimiz zaman kulaktan dolma bilgiyle değil matematikle üretim gerçekleştirdiğimiz zaman daha verimli ve sürdürülebilir bir üretim ortaya çıkıyor.

Yaprak Özer: Buradan lütfen beni fütüristik bir yaklaşıma götürür müsünüz?

Semi Hakim: Hayhay… Bitki bazlı et dediğimiz konu aslında çok ilginç bir konu… Yıllardır özellikle laboratuvarda üretilen et konusu da bu konunun bir parçası, bitkiden hariç olarak… Kimisi genellikle hayvanlardan bir hücre alınıp bu hücreyle et üretilmesi… Kimisi bitki bazlı üretim yapılıp et tadını vermesi odağında çalışıyor. Farklı farklı segmentler var. Kimisi de biz proteinimizi neden böceklerden ve yosundan hatta bezelyeden almayalım diyor. Dolayısıyla aslında alan çok geniş… Geleceğin gıdası diye baktığımız kısmın birkaç tane detayı var. Sadece üründeki alternatif değil aynı zamanda bize olan etkisini de sorgulamaya başlıyoruz. Bu ne demek? “Performans gıdası” adını verdiğimiz; yediğimde daha iyi çalışıyorum, daha konsantreyim, daha iyi odaklanabiliyorum dediğimiz alana doğru ilerliyoruz. Gıdanın yemeğin sadece bir ihtiyaç değil aynı zamanda tabiri caizse benzin olduğunu da kabul ederek daha kaliteli bir benzin almam gerekiyor algısına da erişiyoruz. Çok ilginçtir ki pandemi dönemi bunu da sağladı. Bizi daha iyi hissettirecek gıdaların olduğu start up’lar var ve Türkiye’de şu anda laboratuvarda et üretmeye çalışan bir start up da var…

Yaprak Özer: Yapay zeka gıdaya giriyor mu… 

Semi Hakim: Belki bunu bir start up örneğiyle anlatabilirim. Özellikle nispeten çalıştığı konu tartışma konusu olan bir start up var. Yaptığı şey kurumsal beslenme planı sunuyor. Özellikle ofislerde çalışanların öğlen ya da atıştırmalık saatlerinde tüketecekleri gıdaları besinleri onlara sunuyor. Bu datayı kişilerin şirketle paylaştıkları, vücutlarından verdikleri DNA örneğiyle o kişilere iyi gelen ve onları daha iyi hissettirecek ya da aynı zamanda daha iyi çalışmasını sağlayacak besinlerin grafiğini ve verisini çıkartıp yemek ve reçeteler sunuyorlar. Tartışma konusu olması sebebi DNA toplama meselesi… Ama baktığınız zaman sonuçta size iyi gelecek olan gıda sizin daha da iyi çalışmanızı daha konsantre olmanızı ve daha iyi performans göstermenizi sağlıyor. Haliyle baktığınızda aslında böyle geleceğe doğru gittiğinizde buna yönelik çalışma da önem teşkil ediyor.

Yaprak Özer: Laboratuvarda et üretimi başarıldı mı başarılmak üzere mi?

Semi Hakim: Ürün geliştirme üzerine çalışıyorlar. biftek.co Ankara’da, yakın zamanda New York ve Singapur merkezli Big Idea Ventures isimli bir fonun da programına katılacaklarını ilan ettiler. Türkiye’de ilk ve tek…

Laboratuvar az çünkü maliyetleri nispeten hala çok yüksek… Daha doğrusu şöyle… Üretiminden ticarileşme süreçleri biraz yüksek olduğu için laboratuvar üretimi şu anda bitki bazlı çok daha hızlı ilerliyor.

Impossible Burger, Amerika’da en büyük rakibi Beyond Meat… Impossible Burger soyadan, Beyond Meat ise bezelye proteininden elde ediliyor. Biri glütenli diğeri glütensiz… 2000’ler 90’lardaki  “.com” heyecanı gibi, gıda teknolojilerinde 90’ları yaşıyoruz diyebilirim.

Yaprak Özer: Patent trendinde ciddi yapay zeka kullanımı var… Tarımda yapay zekayı en fazla Çinliler… sonra Amerikalılar ve Japonya, Güney Kore, Almanya… kullanıyor. 2016-17 aralığında ciddi bir sıçrama olmuş… Neye bağlıydı merak ettim.

Semi Hakim: Etten başlayacak olursam Impossible Burger’ın yükselişine denk geliyor. Impossible Burger çıktığında sadece iki restorandaydı koca Amerika’da… Sadece iki restoranda tadabiliyorsunuz yiyebiliyordunuz… Ben de tadabilmiştim.

Yaprak Özer: Nasıldı?

Semi Hakim: Bayağı et gibiydi, tuz problemliydi ki, sonra çözdüler, sonra formülünü değiştirdiler. Impossible Burger 2017-2018’e doğru çok ucuz bir fast food zincirine ucuza sunmaya başladı. Totalden bir değişim oldu. Diğer fast food zincirlerine girmeye başladı. Dünyada rakipleri çıkmaya başladı. Çin pazarı meselesi ortaya çıktı. Çünkü Çin’de büyüyen orta sınıfla etin tüketiminin artması ama bunun arz tarafından karşılanamayacak olması derken bir anda ekosistem oluştu, artış ondan…

Yaprak Özer: Böcek protein olarak yüksek değere sahip gelecekte böcek mi yiyeceğiz?

Semi Hakim: Böcek meselesi nispeten bizim için aslında tabu… Ama Asya’da Latin Amerika’da çok tüketilen bir şey… Bunun altında şuna bakmamız gerekiyor; böceğin sağladığı şey ne, niye böcek tüketeceğiz? Kuruyemiş gibi çekirge yemek birçok insan için rahatsız edici olabilir. Ama baktığınızda çekirgeden üretilen bir protein tozunun tüketilmesinde herhangi bir tabu yok… Aslında herhangi bir kimyasal nasılsa bu da protein toz halinde yemeklere gıdalara katılıyor. Protein eklemesi protein takviyesi olarak böceği çok daha fazla görebiliriz. Bu konuda çalışan yine Türkiye’den de bir start up vardı, Amerika’dalar… alternatif et için çalışıyorlar böcek proteinli; Naturansa… Böcek belki direkt olarak akşam yemeğinde tüketmeyecek olsak da gıdalarımızın içerisine girebilir. Fine dining restoranlarda yıllarca işte karınca vb. ürünler servis edildi ilginç bir şekilde… Fakat sürdürülebilir bir protein kaynağı böcek ve yosun… Şunu düşünmemiz lazım… Biz 3 öğünden hesaplasak haftada 21 öğün yiyoruz. Bu 21 öğün içerisinde protein tüketimi alternatifleri eklediğimiz zaman et tüketiminde ciddi bir değişim yaratıyoruz. Buradaki alternatiflerin içerisinde böceğin olması da çok rahatlıkla gerçekleşebilecek bir şey… Mesele, o protein o ürüne nasıl sokulacak? Hangi start up ya da hangi şirket yapıyor? Çünkü buna büyük şirketler de giriyor. Zamanla oluşacak bir şey…

Yaprak Özer: Büyük şirketler noktasında ilaç da var içinde, üniversitesi de var… kimyasal üreten bir dünya devi de var. Ne anlamamız lazım bizim bundan?

Semi Hakim: Gıda konusu hepimizi ilgilendiriyor, her sektöre bir şekilde değecek iş modeli üretiyor. Bunlardan birkaç örnek verebilirim ben de…

Örneğin Uber’in en büyük geliri yemek siparişlerinde… Tarımda blockchain teknolojileri çok fazla konuşulmaya başlandı. Bu konuda en ileride olan şirket IBM… Aslında bir tarım ya da gıda şirketi değil, teknoloji şirketi… Bununla birlikte birkaç sene önce WholeFoods marketini Amazon satın aldı ve yeni nesil süpermarketler tasarlamak üzerine çalışmalara başladılar. Topyekun bir değişim yaşıyoruz. Yani nasıl üretiyoruz? Data nereden geliyor? Ne tüketiyoruz? Kim üretiyor kim tüketiyor? Bütün bunlarla ilgili aslında çok daha fazla teknoloji entegrasyonu ve çok daha fazla girişimci için fırsat oluştu eskiye göre… İlgi de oluştu. Haliyle çok ciddi bir yarış ve bir şekilde bir rekabet oluşmaya başlayacak… Pandemi önümüzdeki 5 sene içinde olacak gelişmeleri 6 aya sıkıştırdı.

Yaprak Özer: Meteoroloji ve tarım ve teknoloji nerede?

Semi Hakim: Bu konuda en iyi örneklerden bir tanesi Boğaziçi Üniversitesi’nde Levent Kurnaz Hoca’nın yaptığı çalışmalar var iklim değişikliği ve tarıma etkileri hakkında… datalarla raporlarla açıklıyor. Ben sadece bir cümle söylüyorum şu anda… İklim değişikliğinin getirdiği tarımda önemli bir değişim var. Bu aynı zamanda ben işlerin hep pozitif tarafından bakmayı sevdiğim için… Bu aynı zamanda daha önce üretilemeyen ürünlerin bu coğrafyada üretilmesi anlamına geliyor. Türkiye muz konusunda ciddi yatırımlar yapıyor. Daha önce muz burada çok fazla üretilebilen bir şey değildi. Tarım ve gıda konusunda bizim hep çalışmalarımızda etkinliklerimizde duyduğumuz bir şey… Kadim bilginin önemi… Kadim bilgi iklim değişikliğini beklemiyordu. O yüzden bizim iklim değişikliğine yönelik çalışmamız lazım… Kadim bilgi yine önemli ama iklim değişikliği daha burada, bugün, gerçek ve oluyor olacak… Dolayısıyla bu toprakta üretimi değiştirmemiz gerekiyor üretim süreçlerini değiştirmemiz gerekiyor.

Çin ve Amerika dediniz… Çünkü ilginç bir örnek orası… Onların bu konuda özellikle yapay zeka konusunda önemli yatırımlar yapmalarının sebeplerinden bir tanesi ve çok önemli bir gerçektir bu… Dünyada tarım üreticilerinin yaşı 54… Ve yani ilerliyor bu sayı, düşmüyor… Dolayısıyla bir otomotiv gibi bir turizm gibi bir sanayi gibi sektörlerle kıyasladığımız zaman tarımdaki yaş ortalaması bizim teknoloji için daha iyi aktarabilmemiz daha fazla entegre edebilmemiz için bir fırsat sunuyor. Çünkü biz dijitalleşme dediğimiz zaman tarımda bu 10 senelik 5 senelik süreçlerde çıktılarını toplaması anlamına geliyor. Dolayısıyla Çin ve Amerika ve birçok ülke bu konuya yatırım yaparak aslında sürecini otomotize edip bilginin yapay zekayla desteklendiği ve üretimin nereye gittiğini kontrollü bir şekilde görmek için yapıyorlar. Çünkü hava değişikliklerini takip ederek o üretime müdahale etmeleri gerekiyor. Haliyle buna hazırlık olarak bu patent ve teknoloji başvurularını yapıyorlar ve sürece ekliyorlar. Dolayısıyla tarım o yüzden çok eşsiz bir sektör bu konuda çünkü dijitalleşmesinin getireceği negatif etki diğer sektörlere göre yani işsizliğin artması işgücünün boşluğa çıkması gibi… Otomotivde sanayide birçok sektörde olabilecek konuyu burada görmemiz çok daha düşük… Çünkü burada ihtiyacımız var gerçekten ihtiyacımız var… Yani tarımın dijitalleşmesine ihtiyacımız var…

Yaprak Özer: Bu arada suda da aynı oranda değişik teknolojik girişimlerle ilerliyor muyuz? Oradaki durum nedir?

Semi Hakim: Su bu üçlüde aslında yavaş yavaş ilginin arttığı ama gıda ve tarıma göre daha az start up’ın bulunduğu bir alan… Tarımdan da daha önemli noktaya gelmesini beklediğimiz bir konu… Şu çok kritik… Suyun tedarik edilmesiyle birlikte aslında suyun verimliliği doğru kullanımı ve sürdürülebilirliği meseleleri var. Bu, üretimi direkt olarak etkiliyor. Yani üreticiyi de etkiliyor rekolteyi de etkiliyor her şeyi etkiliyor. Haliyle burada sulama teknolojilerinin ve doğru sulamanın doğru zamanda yapılmasını sağlayacak teknolojiler topyekun bir pozitif etki sağlıyor. Önümüzdeki senelerde belki sadece su konuşmaya başlayacağız.

Yaprak Özer: Evet… Patent miktarı ya da oranıyla ilgili bir fikir vererek noktalayalım isterseniz…

Semi Hakim: Bu data şu an elimde yok… Rakamlar konusunda hep çok çekinceliyimdir ama şöyle cevap verebilirim belki…

Özellikle biyoteknoloji konusunda önemli bir ilgi var hem globalde hem de Türkiye’de… Bu yayımladığımız tarım start up’ları haritasında da zaten gıdada da aynı şekilde… Haritanın üzerinde kırmızı küçük noktalar var logoların yanında… Bu noktalar bu start up’ların hangilerinin patent sahibi olduğunu gösteriyor. Özellikle tarım haritamıza baktığımızda bayağı sayıda bir ekip var patenti olan… Dolayısıyla biyoteknoloji kısmında çok ciddi bir ilgi ve patent alma isteği var… Onu söyleyebilirim.

Yaprak Özer: Gelecek nesiller için müthiş fırsatlar olduğunu görüyorum.

Semi Hakim: Yüzde yüz katılıyorum ve bence Türkiye’nin çok önemli bir potansiyeli var bu konuda… Türkiye’nin hub olmaması için hiçbir sebep yok gelecek kesinlikle gıda tarım ve su sektöründe…

 

Söyleşimizi Spotify’dan dinleyebilirsiniz.

Paylaş