Resme neresinden bakıyoruz

 

 

Dikkatinizi çekiyor olabilir, bir gün çıkan bir haber, ertesi gün çıkan bir başka haber tarafından çürütülüyor. Bir gün “büyük” olduğunuzu söylüyorlar öbür gün “cüce”. Bir gün alkışlanıyor, öbür gün yuhalanıyorsunuz. Genellikle de bu karmaşa rakamsal verilerin bulunduğu yorumlarda ortaya çıkıyor. Oysa onların en kesin bilgiyi veriyor olması gerekmez mi… Aslında kesin bilgi veriyorlar da mesele sizin hangi tarafını görmek istediğiniz… Nereden baktığınız önemli. Aynı resme siz ve ben farklı noktalardan bakabilir, aynı verilerle farklı yorumlar yapabiliriz. Deneyelim mi…

 

Birinci resim;

Yeni Küresel Odak Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin… İngilizce isimlerinin baş harflerini yan yana getirince kısaca onlara BRIC deniyor. (Biz de bu klübe üye olmayı çok istiyoruz!) Ünlü yatırım bankası Goldman Sachs, bu dört ülkenin 2050’de dünyanın en büyük ekonomileri olacağını ilan etti. Dört ülkenin toplam nüfusunun 2050’de dünya nüfusunun yüzde 40’ını aşması ve toplam gayrı safi yurtiçi hasılalarının da 14.951 trilyon doları bulması bekleniyor. Çin ve Hindistan dünyanın en büyük mal ve hizmet; Brezilya ve Rusya da en büyük hammadde tedarikçisi olarak konumlandırılıyor. Aralarından Hindistan, en hızlı büyüme potansiyeline sahip ekonomi olarak gösteriliyor.
PricewaterhouseCoopers’ın CEO Araştırması’na göre dünyaya, özellikle de BRIC ekonomilerine açılan şirketlerin öncelikli hedefi, maliyetleri düşürmekten çok, yeni pazar ve müşteriler bulmak. CEO araştırmasına katılanların yüzde 71’i, önümüzdeki üç yıl içinde şirketlerinin BRIC ülkelerinde faaliyette bulunmayı planladığını belirtiyor. (Keşke bize de gelseler!)
İkinci resim;

Aaaa o da ne yukarıdaki o güzel manzara burada yerle bir olmuş. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Rüşvet Endeksi 2006 sonuçlarına göre, dünya üzerinde en çok rüşvet ilişkisi içinde olan ülkeler Tayvan, Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye… BRIC’in “B’si Brezilya bir üst grupta, görece daha az rüşvet ilişkisi içinde. Geri kalan harfler son kümede. Biz de çaktırmadan BRIC’e yaklaşmışız, yaşasın. Bize de yatırım bulaşır mı acaba… Aman dikkat bize rüşvet bulaşmasın sakın…

 

Rüşvet Endeksi, ihracatta öncü 30 ülkenin, dış ülkelerle ilişkilerinde rüşvet verme eğilimlerine göre oluşturulan bir sıralama. Türkiye 30 ülke içinde 27’nci sırada yer alıyor. Sırasıyla Rusya, Çin, Hindistan listeyi 30’a tamamlıyor. Listede aşağılara indikçe rüşvet çıkıyor! Ülkeleri ayrıca kümelere ayırıp incelemişler. Kümeler, rüşvet verme eğiliminde benzer özellikler gösteren ülkelerden oluşturuluyor. Birinci küme en az rüşvet eğilimi gösteriyor, dördüncü küme sınır tanımıyor. Biz de, işte buradayız. BRIC’de burada… Her şeyin bir bedeli var dedikleri şey bu mu?…

 

Bu analizden çıkan en etkileyici sonuç şirketlerin düşük gelirli ülkelere ve OECD ülkelerine çifte standart uyguluyor olması. Ülkelerin çoğu OECD ülkelerinde daha az rüşvet veriyor, düşük gelirli ülkelerde rüşvet saçıyor. Azgelişmiş bölge ve ülkelerde anlaşılan ne kural var, ne ceza… Yaradana sığın yeter.

 

İki saygın Avrupa ülkesi rüşvette başı çekiyor. Bir tanesi PKK konusunda karşımıza çıkan dost İtalya, diğeri Ermeni konusunda blok oluşturan dost Fransa. İki ülkenin düşük gelirli ülkelerdeki rüşvet performansı çok yüksek. Liberte, Egalite, Fraternite… Benim yorumum; olabildiğince özgürler, herkese eşit saçıyorlar, dostluk için yapıyorlar!…

 

Üçüncü resim;

9 Aralık Birleşmiş Milletler Yolsuzluğa Karşı Mücadele Günü. Kutlanacak bir gün daha. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 30 ülke parlementosunda onaylandı. Nasıl kutlayacağımızı merak ediyorum. Bir araştırmaya göre halk (yüzde 39) son üç  yılda yolsuzluğun arttığını söylüyor. Önümüzdeki 3 yıl içinde yolsuzluğun artacağını düşünenlerle azalacağını umanlar başa baş. Halk, hemen hemen bütün sektörlerde yolsuzluğun yüksek olduğuna inanıyor. Dünya genelinde ise siyasi partilerin yolsuzluğa bulandığını düşüneler çok yaygın. Türkiye’de siyasi partilerin yerini Vergi İdaresi alıyor. Konuyla ilgili araştırma yapın, karşınıza Maliye Bakanı çıkıyor. Hakkında açılan davalar insanı şaşırtıyor. (Kaynak; iki tık, bir Google)

 

Dördüncü resim;

Kurumsal yönetim araştırma ve derecelendirme kuruluşu Governance Metrics International (GMI) 3 bin 800 küresel şirket üzerine yaptığı derecelendirme sonuçlarını 18 Eylül 2006 tarihinde yayınladı. Rapor ilk defa 25 ülkeden 321 gelişmekte olan piyasa şirketini de içerdi. Rapora göre 38 şirket en yüksek derece notu olan 10 aldı. Colgate-Palmolive, BCE of Canada ve PepsiCo. 2003’den beri her raporda olduğu gibi en yüksek derece notunu aldılar.

 

İncelenen 321 gelişmekte olan ekonomi şirketinin grup olarak aldığı ortalama derece notu 4.3. Ortalamanın üstünde derece notu alabilen sadece iki gelişmekte olan ekonomi şirketi çıktı. GMI raporunda bu yıl Türkiye’den 10 şirket yer aldı. Ortalama derece notumuz 5.15. Vasat… Beşten şaşma altıyı aşma! Oysa bu notla bazı Avrupa ülkelerini geride bıraktık.

 

Raporu şöyle okumak da mümkün 2003-2006 yılları arasında derece notunda 3 ya da daha fazla artış gösteren şirketlerin dağıttıkları kar payında yüzde 12.85 artış oldu. Standard&Poors 500 listesinde GMI tarafından derecelendirilen bütün şirketler yüzde 9,96 kar getirdiler.

 

Sonuç?… Eee vallahi ortada. Bir bakmışsın göktesin bir bakmışsın yerdesin. Dikkat!

Paylaş