Prof. Dr. Alkin: “Türkiye’de Devletin Anlayışı Değişmeli”

İçerik Fabrikası yazarı Prof. Dr. Emre Alkin, Türkiye’nin ekonomik ve finansal durumu ile küresel piyasaları değerlendirdi.

İlgi çekici yorumlarıyla gündemin nabzını tutan İçerik Fabrikası yazarı Prof. Dr. Emre Alkin, petrol arzının kısılmayacağına dair Suudi Arabistan ve İran’ın 23 Şubat 2016 tarihli açıklamalarını, yine aynı gün alınan TCMB’nin faizlerde herhangi bir değişiklik yapmama kararını ve Türkiye’nin “girişim, rekabet, serbest piyasa” gibi konulara bakış açısını ele aldı. İşte çarpıcı değerlendirmelerle dolu o yazı…

“Küçük kalırsan kal ama büyürsen bize sor”

“Petrol ile ilgili iki önemli açıklama piyasalara damga vurdu diyebiliriz. Suudi Arabistan ‘petrol arzını kısmayacağız’ dedi ve son derece doğru bir karar aldı. Diğer taraftan İran da ‘üretimi kısma fikri çok gülünç’ diyerek, geçen hafta bu konuda söylenen ne varsa bir anda boşa çıkardı.

Enerji konusunda tecrübe sahibi olan ülkelerin daha en baştan doğru olanı yapmaları beklenebilir ancak, ‘bir deneyelim belki olumlu bir sonuç alırız’ davranışı daha baskın çıkıyor. Önceden de belirttiğim gibi petrol kuyularına ve tesislerine  bu kadar yatırım yapan ülkelerin kolay kolay arzı kısmaları mümkün değil. Dolaysıyla ilk önce  piyasaların tepkisine baktılar, sonra da sonuç çıkmayınca arzı kısma çabalarından vaz geçtiler diyebiliriz.

 

TCMB dün faizleri kıpırdatmama kararı aldı. Açıkçası birçok olumlu adımı atmaktan çekinen bir Merkez Bankası Yönetimi’nden farklı bir şey beklemiyordum. Nisan ayında görev süresi sonra erecek olan TCMB Yönetimi, ‘ne siyaseti kızdırayım ne de piyasaları’ diyerek gün doldurmaya bakıyor. Son 3-4 ayın Para Politikası Kurul kararları da ‘kes-yapıştır’ niteliğinde. Aldıkları kararın piyasalara herhangi bir etkisi de olmadı. Belki de istedikleri buydu.

 

İç ve dış siyasette zorlu bir gündemin içinde seyretmeye çalışan Türkiye’nin önceliği şu an ekonomi değil. Alınan kararların birçoğu tepkisel nitelikte. Cari işlemler açığını daraltmak için ithalatı kısmaya çalışmak, ar-ge ile ilgili geri kalındığı için aceleyle paketler açıklamak, yüksek teknolojide geri kalındığı için niş adımlar atmak gibi. Açıklananların hiçbiri kısa vadede etkili olacak atılımlar değil. Açıkçası ‘en hızlı şirket kuruluşu’ gerçekleştirmek veya teşvik vermek ile iş bitmiyor. Almanya’da yeni bir şirketi kurma hızı Türkiye’den çok daha yavaş ama iki ülkenin farkı ortada: Eğitim ve devletin vatandaşına bakışı. ‘Teşvik verdik, yer verdik, daha ne istiyorsunuz?’ diyen bir bürokrat ya da siyasetçi, 1681 yılında Fransa’da Colbert’in kavradığı gerçeği hala kavrayamamış demektir.  O zamanlarda da Fransa’da ‘Güneş Kral’ olarak adlandırılan 14. Louis varmış ve ‘sanayi’ fikri ilk o zaman ortaya çıkmış. Girişimcilere her şeyi vermişler ama adaletli bir rekabet ortamı sunamamışlar. Kral ‘neden olmuyor bir türlü’ diye Colbert’e sorunca, mecburen girişimcileri toplantıya çağırmışlar.

 

Girişimciler de ‘laissez nous faire’ yani ‘bırakın da istediğimizi yapalım’ diyerek Colbert’e bir ders vermişler. Yani ‘küçük kalırsan önemi yok ama büyürsen bize sorman lazım’ anlayışıyla bir yere gidilemeyeceğini, kayırılan insanların olduğu yerde rekabetin öleceğini, kalitenin bu sebeple artmayacağını, sürekli korunan firmaların kaslanamayacağını aksine şişmanlayacağını daha o zamandan görmüşler.

 

‘Laissez-faire, laissez-passer’ dedikleri ve Türkçeye ‘bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler’ şeklinde çok kötü bir şekilde tercüme edilen liberal anlayışın özünde Diyojen’in Büyük İskender’e dediğinden farklı bir şey yoktur. ‘Dile benden ne dilersen” diyen İskender’e “gölge etme yeter’ diye cevap vermiştir filozof.

 

Özetle, özel sektörün kar etmesini, rekabet etmesini engeleyen mali ve parasal politikaları ortaya koyduktan sonra bunların yan etkilerini azaltmak için teşvik vermek, ihracatı artırmak yerine ithalatı azaltmayı seçmek, eğitim seviyesini yükseltmek için özgürlük yerine elektronikleşmeyi tercih etmek, yüzyıllar önce yapılmış hataların tekrarlanmasından ibarettir.

 

Büyüme öyle ya da böyle olur. Ancak bu şekilde kalkınma olması imkansızdır. Bu sebeple, sizlerle Dolar/TL, faiz, BIST veya ALTIN ile ilgili yorumlar yazarken, arada sırada temel gerçeklerden de bahsediyorum ki, referans noktasını kaybetmeyelim.”

Paylaş