Kedi Meraktan Ölür Mü?

Ne dersiniz, öldürür mü? Öldürmesin canım… Yok ille de öldürür kanaatindeyseniz, varsın sonumuz meraktan olsun, bakarsınız belki de başlangıcımız olur merak!… Bir de böyle düşünün derim.

 

Meraklanır mısınız bilmiyorum. Merak, benim için en önemli konulardan biridir. Aslına bakarsanız çok da sorunlu olduğum noktalardan biri. Sorunum şundan; iş arayan arkadaşlarda göremiyorum, çevremdekilerde yakalayamıyorum, soru soran yok… Ne söylersen herkes baştan kabul ediyor. Birbirimize saçma sorular sormayalı çok çok zaman olduğunu düşünüyorum. Başarının ya da başarısızlığın ilk malzemesi merak! Herhangi bir fikir, proje üretirken içinde eksik olan konulardan bir tanesi merak. Merakı olmayan bireyin, toplumların ileri gitmediği kanaatini taşıyorum.

 

Konuğum Özge Karakaya. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) İletişim Koordinatörü. ERG “merak” kitabı yayınladı. Tadından yenmeyecek bir çalışma olmuş; detaylarını sorup öğrenmeden önce merakla ilgili türetilen beğendiğim birkaç deyişi sizlerle paylaşmak istiyorum:

  • Meraklı çiçek kuru dalda açar.
  • Fazla merak cehaleti öldürür.
  • Araştır, merak et… olacakları hayal et.
  • Merak eden yollar aşmış, meraksız yolunu şaşmış.
  • Ya merakın yolunu aç, ya meraklıya yol aç…
  • Olmaz ise merak, zihin kalır kurak.
  • Merak ilimlerin anasıdır.
  • Kuş kanadıyla, insan merakıyla uçar.
  • Meraka yenilmek zaferdir.
  • Merak hayalim mayasıdır.
  • Küçük meraklar büyük dünyalar yaratır.

 

Merak etmek hayal etmek anlamına geliyor. Hayal etmek hepimiz için gelişmenin ana şartı. Ne olur, çocuklarınıza soru sorma, konuşma, otur, dinle gibi şeyler söylemeyin. Çocuklar sordukça cevap verin ki, daha büyük sorularla gelsinler.

Öğretmenlerin verdiği geri bildirimler üzerine yapılan bir araştırma birinci sınıf öğrencilerinin sorduğu soru sayısının üçüncü sınıfta yarıya düştüğünü gösteriyor. Bu ne kadar yazık bir şey.

 

Hadi gelin size bir doz merak bulaştırayım:

 

 

Eğitim Reformu Girişimi nedir… buradan başlayalım.

Eğitim politikaları alanında çalışan sivil toplum kuruluşudur. Bağımsız bir kuruluş ve kar amacı gütmüyor. 16 tane vakıf tarafından destekleniyor. Çalışmalarımız tamamen eğitim politikalarını izlemek, kamuya ve kamuoyuna bu konuda veri temelli bilgiler sunmak. 2003 yılında kuruldu, 15 yıldır faal bir şekilde eğitimi izliyor. Biz Sabancı Üniversitesi bünyesinde çalışan daha özerk bir yapıya sahibiz ama bir yandan da aralarında Koç Vakfı, Sabancı Vakfı, Aile Çocuk Eğitim Vakfı, Vodafone Vakfı gibi Türkiye’nin önde gelen kuruluşları var.

 

Merak etmeyi merak ediyor musunuz diye yola çıktınız. Merak etmeyi merak ediyoruz. Beni de aslında can evimden vurdunuz diyebilirim. Nasıl meraklandınız? Niye meraklandınız?

Merakın her doğuşu gibi biz birbirimize sorular sorarak başladık. Soru sormak kültürde ve toplumda nasıl yer buluyor ve hatta eğitim sistemimizde nasıl yer buluyor diye yola çıktık. Biz öğretmenlerle yakın çalışan bir sivil toplum örgütüyüz. Çalışmalarımızdan bir tanesi de Eğitimde İyi Örnekler Konferansı. Aslında konferansın maksadı öğretmenlerin kendi projeleri ile başvurdukları, kendi yaratıcılıkları ile ürettikleri şeyleri bize iletip orada ulusal çapta diğer meslektaşları ile paylaşma imkanı buldukları bir konferans. Bu konferans hazırlanırken biz bir şey fark ettik. Yine öğretmenlerden aldığımız geri dönüşler doğrultusunda çocukların aslında okuldaki kademeleri arttıkça gün içerisinde soru sorma sayısının azaldığına dair bize bir bilgi geldi.

 

Kademeleri arttıkça derken; sınıflar büyüyüp, yaş aldıkça mı?

Birinci sınıfa giden bir çocuğun bir günde sorduğu soru sayısı ile üçüncü sınıfa giden bir çocuğun sorduğu soru sayısı yarı yarıya azalıyor.

 

Gözlemleriniz ve araştırmalarınız ne diyor?

Buna sebep olan çok faktör olduğunu söyleyebilirim. Sadece eğitim sistemi, müfredat ya da sınıf içerisindeki tutumlar değil, pek çok şey var. Eğitim çok boyutlu; velinin, öğretmenin, aslında çocuğa dokunan başka bir sürü paylaşımın dahil olduğu bir mevzu. Ama aslında sorun şu ki, çocukların soru sorma sayısının azalıyor olması demek meraklarının da azalıyor olması demek. Çünkü etrafındaki şeylere dair ilgileri ve öğrenme istekleri de azalıyor demek. Merak olmadan öğrenme çok zorlu bir süreç haline geliyor. Çünkü merak ilgi ile aynı şey.

 

Neden merak genlerimiz ölüyor? Çünkü dünyanın her tarafında hemen hepimiz aynı şekilde merakla doğuyoruz yani bir sürü soruyla…  Neden, sorularımız yok oluyor: toplum baskısı mı, korkular mı, küçük düşme kaygısı mı, meraklandığınız konuların yerine getirilmiyor olması mı, boş vermişlik mi?

Bu yola çıktığımızda “neden” sorusunun cevabını biz kendimizde bulamadık ve hocalarımızla görüşmeye başladık. Akademisyenlerin kapısını çaldık. Koç Üniversitesi’nde Prof. Dr. İlhan İnan kendisi doğrudan merak felsefesi çalışan hocamız. Sanatçı Bager Akbay’la görüşmeler yaptık. Bu soruyu onlara yönelttik. Çok enteresan iki şeyle karşılaştık. Dediğiniz gibi aslında herkes merak duygusu ile doğuyor. Zaman içerisinde birazcık köreltiliyor. Çünkü sizinle o soruyu soracak insan bulamıyorsunuz. Soru sormak cevapsız olsa dahi iyi bir şey, ama bir yandan sizin gibi soran, sizin gibi sorgulayan kişiler bulamadıkça azalıyor. Çünkü merak aslında tek başına değil, birlikte büyüyen bir duygu.

 

Ben iki de bir neden, sebep, niye, neden, nereye diye sorarım ve etrafımdan tepki alırım. Hani bu yapmayacağım demek değil. Herkeste korku var. Soruları sorduğum zaman itiraz ediyormuşum gibi algılanıyor.

Bu doğru. Aslında şöyle sorduğumuz sorulara bir cevap beklentisine yöneltmek değil ama sizinle birlikte bu soruları soracak bir merak eden daha olduğunda yanınızda merakınızın daha çok büyüdüğüne dair biz bir sonuca vardık. Zaten o yüzden de konferansımızın konusunu merak edenler dedik. Merak değil meral edenler çünkü aslında bu sadece çocuklar için değil hepimiz için önemli bir konu. Çünkü bizler de, eğiticimler de, uzmanlarda, alanda çalışan profesyonellerde ve aslında tüm insanlar olarak birer merak eden olarak doğuyoruz ve merak edenler bir araya geldiği zaman ancak bu merakı destekliyor. Dolayısıyla biz de eğitim alanında iyi bir şeyler üretmeye çalışan, kendi sınıfını, kendi okulunu nasıl daha iyi bir hale getirebilirim diye düşünen herkesi birer merak eden olarak konumlayarak bu temayı işlemek istedik.

 

Öğretmenler merak edilmemesinden şikâyetçi miydi?

Şikâyetçiler. Hem kendi sınıfları içerisinde hem de meslektaşları arasında.

 

Sormayan çocuklara git anlat anlat, teneffüs zili çalsın, çıksınlar. Bir açlık susuzluk var mı?

 

Tabii. Bu aslında öğretmenlerin kendi sınıfındaki öğrenciler için geçerli hem de eğitimcilerin kendileri için geçerli. Çünkü onlar da bir birey. Onlarında merakının beslenmeye ihtiyacı var.

 

Merak olmayınca ne olur?

Aslında pek çok şey yarım kalıyor. Hem kişisel gelişim açısından yolda kalıyorsunuz, hem ilgi alanlarınız azalıyor, hem de zaten daha az sorun, sorgulayan bireyler olması demek toplum için feci bir durum. Pek çok şeyin önünü kesiyor diyebilirim.

 

Şöyle özetleyebilir miyim; merak olmayınca ilerleme – gelişme olmuyor. Sonucu ille de para kazanmak olmayan başarı olmuyor. Öğretmenlerin merakına baktınız mı, onlar ne kadar merak ediyorlar? Çocuklar büyüdükçe meraklarını yitiriyorlar ya öğretmenler?

Kendi merakını besleyen çok iyi öğretmenlerimiz var. Aslında kendisi gibi merak eden olmadığı noktada bile kendisi nasıl etki yaratabilirim diye düşünen, soran ve etrafına sordurtan pek çok öğretmenimiz var. Zaten konferanslarımızda ağırladığımız öğretmenlerin pek çoğunun da böyle olduğunu düşünüyoruz. Çünkü durduk yere fikirler üreten, kendi yaratıcılıklarını ortaya koyan veya belki sistemin içerisinde daha farklı şeyler nasıl yapabilirim diye düşünen insanlar bunlar ve bunların her birini biz bir merak eden olarak görüyoruz. Elbet de eğitimcilerin merakını besleyebilmek de çok önemli. Kurum olarak bunun meslektaşlar arası dayanışma ile de gelişeceğine inanıyoruz.

 

Finlandiya örneğini bir cümleyle anımsayalım gözlemim en önemli şey öğretmenleri baş tacı yapmaları. Öğretmenler o ülkede iyi kazanan, itibarlı bireyler. Öğretmen olmaya öykünen bir nüfus var.  Türkiye’nin de öyle olmasını hayal ediyorum.

Muhakkak. Öğretmenler eğitim sisteminin en kilit aktörlerinden bir tanesi ve elbette desteklemek çok önemli. Eğitim çok paydaşlı bir mevzu olduğundan sadece öğretmelere de bırakılmaması gerekiyor. Onlar o kadar önemli ki zaten bugüne kadar bu kadar çok değişikliğin, bu kadar çok reformun arasında hala ilerleyen ve işleyen bir sistem varsa çoğunu öğretmenlere borçluyuz.

 

Merak kitabı serüveninizi anlatır mısınız?

Biz merakı merak etmeye başlayınca biz toplum olarak merakı nasıl ele alıyoruz diye düşünmeye başladık ve sokağa çıktık, sokak röportajları yaptık. Bu projedeki yaratıcı partnerimiz Lokal’di. Gerçekten tüm yaratıcılıkları ile bize destek oldular, çok güzel fikirlerle çıktılar. Sokağa çıktığımızda çok enteresan bir şey gördük. Aslında toplumda merakı kötü bir şey olarak değerlendirmiyoruz. Aldığımız cevaplar merakın iyi bir şey olduğuna dair ama merak paylaşılınca biraz tehlikeli bir kavram oluyor.

 

Merakın toplumumuzdaki karşılığı ne? Merak kötü değil ama çok da iyi değil galiba.

İnsanlara, “merakı destekleyen bir atasözü biliyor musunuz?” dediğimizde kimsenin aklına bir şey gelmiyordu ve bu üzücü bir şey. Çünkü atasözleri bir kültürün aktarımı için çok önemlidir. Toplumlar kültürünü kuşaklardan kuşaklara atasözleri ile aktarırlar. Dolayısıyla merakı destekleyen hiçbir atasözünün olmaması hayatımızda meraka pek de yer olmadığını gösterdi. Değiştirmeye buradan başlamak istedik.

 

Ne yaptınız?

Yaratıcı bir fikir ortaya çıktı. Dedik ki, madem bugüne kadar bunca kuşak merakı destekleyen bir miras bırakamamış, sonraki kuşaklar için biz kolları sıvayalım. Merakedenler.org diye bir platform yarattık. Bir yandan da sosyal medya kanallarımız üzerinden tüm merak edenlere bir çağrıya çıktık. Dedik ki bugüne kadar söylenmiş merak ile alakalı bir atasözü yok, gelin hep beraber yazalım. Toplumda merakı uyandıracak bir nesil varsa, o biz olalım dedik ve bize çok güzel atasözleri gelmeye başladı.

 

Otobüs duraktan teşebbüs meraktan geçer diyen de var. Bazıları gerçekten komik. Bazıları da çok güzel. Sizin favorileriniz ne?

Ben, meraklı çiçek kuru dalda açarı çok seviyorum. O kadar çok insan bu sürece gerçekten destek oldu ki, biz de şaşırdık. Çünkü içerisine karikatüristler, yazarlar dahil oldu, bir sürü insan bize atasözleri iletmeye başladı. İki bin üzerinde atasözü aldık. Kitapta yer verdiğimiz 108 tane atasözü var.

 

Devam edecek mi bu merak?

Seçim sürecinden de kısaca bahsetmek isterim. Aslında biz seçmedik. Bunu yine merak alanında çalışan eğitimciler, yazarlar, akademisyenlerden oluşan bir komite seçti. Dildeki aktarım özelliğini de göz önünde bulundurarak seçmeye gayret ettik. Bizim niyetimiz merakı merak ettirmekti. Tanıl Bora’nın önsözünü yazdığı bir kitap oldu. Bununla kalmayıp merakı ile ilham verenlerin hikâyelerine dair bir son film yayınladık.

 

Ne kadar büyük emek vermişsiniz. Tebrik ediyorum.

Çok gönüllü yürüyen bir süreç oldu. Bizim filmini yaptığımız rap sanatçılarından tutun da jokeylere veya sınıflarına girdiğimiz çocuklardan tutun da gurmelere, sanatçılara vs. herkes gönüllü bir şekilde bu konuda bize destek olmak istedi. Konuyu çok önemli buldular.

 

Merak etmek keşke bulaşıcı hastalık olsa değil mi? Merak hastalığı. Olabilecek en güzel hastalık bu.

Site hala açık. Oraya hala atasözü yazmaya devam edebilirler. Kitabı internet sitelerimizden indirebilirler ve etraftaki merak edenlerle paylaşabilirler. Niyetimiz kitabın bütün kütüphanelere, sınıflara, okullara girmesi, evlerde belki ailelerin kullanmasıydı. Biliyoruz ki, öğretmenler şu anda sınıflarında aktif olarak kullanıyorlar. Bir de projenin ikinci bacağı olarak bir yayın evi ile çalışarak merak etkinlikleri kitabı haline getirmeye çalışıyoruz. Her atasözünün öncülük ettiği, sadece okullarda değil, yetişkin birey olarak hayatınızda uygulayabileceğiniz bir etkinlik olsa nasıl bir egzersiz olurdu sorusuna dair bir kitap yazıyoruz. İkinci çıktımız da bu olacak.

Paylaş