İK da değişecek mi yoksa

Türkiye’de insan kaynakları, bıktıran konular üzerinde dönüyor; işsizlik, istihdam vergileri, vasıfsız işgücü, verimsizlik, sığ ve sınırlı meslek yapısı, uzmanlaşmada eksiklik… Nedir dikkatinizi çeken. Hepsi dün! Yarın nerede?

CnnTürk’te hazırlayıp sunduğum İş Görüşmesi Programı’na katılan gençlere bakıyorum: Okudukları bölümlerle ilgili olmayan alanlarda çalışmaya talipler. Radyo TV ve Sinema mezunu pazarlama işinde, işletme mezunu halkla ilişkiler pozisyonunda. Ülke üretim odaklı olmadığı için herkes satışa talip. Fakat kimse sattığı hizmet ya da ürünün uzmanı değil. Pozisyon isimlerini önemsiyoruz. Başarıyı çabuk yükselmede görüyoruz. Nedir dikkatinizi çeken? “Dün” hepsi, “Yarın” nerede?

Günü kurtarma telaşında olan bir ülkenin geleceği düşünmesinin kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. İnsan kaynakları gibi öncelik ve önem sıralamasının sonunda görülen bir fonksiyon için geleceği düşünmek lüks. Aslında dünyanın pek çok yerinde İK pasif ve hizmet odaklı bir fonksiyon olarak algılanıyor. Dün’de kalmış değerlerle çalıştığı için eleştiriliyor, şiddetle yarına geçmesi öneriliyor. Ya silkelenecek işletmelerin kalbi olacak, daha fazla insanı yönetecek, hatta başka unsurları da bünyesine dahil edecek, ya kurumsal sosyal sorumluluk yapan bir fonksiyona dönüşecek ya da İK fonksiyonu neredeyse tamamen kaybolacak, “outsource” edilecek.

Dünyanın en büyük hizmet şirketlerinden biri olan PricewaterhousCoopers (PWC), “Managing Tomorrow’s People: The Future of Work to 2020” (Geleceğin insanını yönetmek, 2020’ye doğru iş hayatının geleceği) başlıklı bir rapor yayınladı. Raporun iddiasi özetle şöyle: İş modelleri ve İK değişecek, “İnsan Yönetimi” önemli olacak. Gelecek, 3 senaryo üzerinden ilerleyecek: Mavi, Yeşil, Turuncu!

Mavi Dünya: Vahşi kapitalizm. Kurumların ve büyük ölçekli şirketlerin hakimiyeti yüksek. İK Müdürünün adı Chief People Officer (CPO). Uzun kariyerler ve kariyer planlaması hakim. İnsanlar 16 yaşından itibaren sınıflandırma ve notlandırmaya tabi tutulacak. Yetenek en geç 18 yaşında bir kurumla başgöz edilecek. Ücret yapısını performans oluşturacak, başardığın kadar kazanacaksın.

Yeşil Dünya: Sorumlu şirketler. Sosyal sorumluluk kurumsal gündeme hakim. İK’nın adı “İnsan ve Toplum” (People and Society). İnsan Stratejisine CEO yön veriyor. İK müdürü icra kurulunun bir üyesi.
Turuncu Dünya: Küçük güzeldir. Şirketler daha küçük birimlere ayrılacak, ağlar oluşacak, uzmanlaşma dünya ekonomisine hakim olacak. İnsan stratejisi (people strategy) yerini kaynak stratejisine (sourcing strategy) bırakacak. İK müdürünün adı “The People Sourcing Director” olacak. Kısa dönemli kariyerler hakim, yetenek yönetimi yalnızca şirket merkezindeki kilit çalışanları kapsayacak.

Siz gelceği hangi renkte görürsünüz bilemem, farklı coğrafyalardan 3 bin gence geleceğin rengini sormuşlar: “İşyerleri esnek olmayacak; sınır ötesi işlerde çalışmak zorunda kalacağız; işyerinde anadilimizi kullanamayacağız; çok işveren değiştireceğiz; sosyal sorumluluk sahibi işi ve patronu tercih edeceğiz.” Bu ne renk sizce?

Anlatılanlardan gerçek hayatta iz bulur muyum diye araştırdım. Karşıma dünyanın en büyük işvereni Wal-Mart çıktı. Wal-Mart 2004’te “Chief People Officer” istihdam etmiş: Lawrence Jackson. Harvard mezunu bir siyah, Fortune’un en başarılı siyah işadamı listesinde. Doğrudan CEO’ya rapor ediyor, tüm İK fonksiyonları kendisine bağlı. Bu arada hatırlamakta fayda var, Wal-Mart’ın başı zaman zaman ayırımcılıkla derde giriyor. Bir siyahın bu pozisyonda olması anlamlı ama görünen o ki yeterli olmamış, Wal-Mart’ta “Chief Diversity Officer” (Çeşitlilik Müdürü) pozisyonu da bulunuyor.

Biz aynı tartışmalarda boğulurken dünyanın farklı coğrafyalarında farklı tartışmalar yapılıyor. PwC araştırmasını paylaşmamın nedeni bu. Değişim değişmeyen tek şey. İK malzemesi kadar İK yönetimi de değişecek. Kaçınılmaz! Kimileriniz buna çok ihtimal vermeyebilir, ben inanıyorum. Yalnızca hükümetin istihdam konusunda atacağı birkaç adımla Türkiyenin İK’sı düzelmez. İK’cıların da el vermesi gerekir.

Paylaş