Hoş kadın sendromu

Ne yazacağımı, nasıl yazacağımı planlamış ama henüz bilgisayarımın başına oturmamıştım. Sağda solda ne var diye kanallar arasında geziniyorum. Yılbaşı programlarına epey para harcayan kanallar, acısını çıkarırcasına aynı görüntüleri tekrar ediyor. İzleyene de haber kanallarından başka bir yerde uzun süre kalabilme şansı da bırakmıyorlar.

Dolaşırken kanallardan birine takıldım. Baktım ki kimse hoplamıyor, “eller havaya” diye bağırmıyor…
Hepsi değişik kesimlerden ve hoş bulduğumuz bir kaç kişi, bir mini oturumdalar. Programı hazırlayan değişik konularda sorular soruyor, dereden tepeden… Söz hükümete ve meclisteki kadınlara ve türban krizine geliyor.

Oturumdaki 6 kişinin ikisi kadın. Kadınlardan biri sanatçı, diğeri gazeteci. İkisi de aydın. Ortak bir diğer özellikleri ise genç olmaları. Her ikisi de hoş kadınlar… İşlerini özgürce yapabiliyor toplumda söz sahibi olabilmişler.

Sanatçı olan, bu türban meselesini hiç anlayamadığını çok da anlamsız bulduğunu, hani Meclis Başkanı’nın eşinin türbanına takılmış olmayı saçma sapan diye nitelediğini söyleyip devam etti; “Türkiye’de her evde türbanlı bir kadın mutlaka vardır” diye…
Türkiye’de bazı evlerde türban takan kadınlar olduğu doğru. Ama her evde değil.

Türkiye’de hemen her evde ve hemen her ailede “başörtüsü” takan bir kadın bulunur. Hemen herkesin başı örtülü bir akrabası ya da tanıdığı bulunur. Başörtüsünü sevmeyen bir tek kişiye rastlamazsınız. Başörtüsü ile türban aynı şey değildir.
Biri gelenek, diğeri siyasettir.

Programın konuklarından görece yaşlı ve değerli erkek sanatçı, bu genç sanatçı hanıma, kibarca olayın protokolde ve kamusal alanda geçtiğini anımsattı. Genç hanımın dudaklarından “mutlaka tabii olamaz” gibi kelimelerin birbirinin peşi sıra döküldüğünü duydum.
Bu ne perhiz?

Diğer gazeteci hanım ise meclisteki kadın sayısı üzerinde büyük fırtınalar koparılmasını anlamlı bulmuyordu. Daha önceki yıllarda çok mu farklıydı sanki… Neden bu konuyu tartışıyoruz diye sordu. Böyle gelmiş böyle gider. Yok işte mecliste kadın!…

Düşündüm de, yeni yılın ilk haftasında yazımı kadınlar üzerine yazmak ne iyi bir fikirmiş.
Kadınlarla ilgili ve kadınlara dair…

Pardon kadınlar neden bu kadar bilinçsizsiniz? Neden bu kadar vurdum duymaz?…

Kavga etmeniz gerekmiyor, vara yoka çıkışmanızda…

Ama pardon cahilliğinize diyeceğim var benim.

Bir kere nerede duracağınızı seçmeniz gerekiyor. Hayat bir seçimdir güzel arkadaşım. Hem orada, hem orada yani her yerde olunmaz.

Bir tarafı seçtin diye öbürünün gözünü oyman gerekmiyor. Biraz sonra çıkacağın bir başka TV programında da başkalarının nabzına göre mi şerbet vereceksin…

Benim takıntım cahilliğe. Kadının cahili en büyük tehlike.

 

Paylaş