İş Görüşmesi-Hey Tekstil Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Kadın Girişimci Kurul Başkanı Aynur Bektaş

Yaprak Özer (Y.Ö): Herkes basarının bazen tesadüflerle insanların önüne geldigini
düşünür. İktisadi, ticari ilimler akademisinde okumuşsunuz. 20 yıllık bankacılık
geçmişiniz var. Bankacılıktan emekli olmuşsunuz ama yeni bir hayata yelken açmışsınız,
kendi isinizi kurmuşsunuz. Neden ayaklarınızı uzatıp da oturmadınız?
Aynur Bektaş (A.B): Hala oturamıyorum. Yeni ise basladığımda daha gençtim 37
yasındaydım hadi o seneler normal diye görüyorum. 37 yas insanların en verimli çağı bana
göre en azından birikimleriniz oluyor ve gençsiniz, heyecanlısınız. Simdi düşünüyorum da bu
kadar seneden sonra ben hala yeni islere, yeni yatırımlara giriyorum. O zaman da kendimden
hakikaten şüphe etmeye başlıyorum, diyorum ki acaba ben boş duramama hastalığına mı
yakalandım. Ama güzel bir hastalık.

Y.Ö: Çevreniz mutluysa güzel bir hastalık.
A.B: Çevreyi zaman zaman mutsuz ettigimi söyleyebilirim. Herkesi yeniden ise sokuyorum,
bütün ailemde emekli olanlar yeniden ise giriyorlar. Sadece ben degil ama hakikaten belli bir
birikimi olan insanların bu birikimini toplumla paylaşması gerekir. Baskalarına fayda
sağlıyorsa örnegin istihdam yaratıyorsa bu çalısmalar Türkiye için çok önemli. Kadın – erkek
ayrımı da degil bu, çalısmalarını Türkiye de istihdama ve faydaya kaydıran insanlar varsa
lütfen evde oturmasınlar.

Y.Ö: Peki siz nasıl oldu da 20 yıl boyunca bir sektör ve bir is dalında kalabildiniz?
Bugün yüzlerce kisiye istihdam olanagı saglıyorsunuz, 20 yıl nasıl kaldınız bankacı
olarak?
A.B: 1971’ten 1985 yılına kadar Ankara’da geçti. Ankara daha tutucu bir çevre daha ilim
irfana dayalı, kendinizi yetistirdiginiz, meslekte kariyer yaptıgınız bir sehir hele de o seneler
hakikaten önemliydi. Hayatım okumakla, hakikaten meslegimde kendimi yetistirmekle geçti.
Aynı zamanda da bankanın egitim bölümünde 5 yıl hizmet verdim yani yeni giren gençlere
nasıl davranmaları gerektigini ögrettim.

Y.Ö: Hep aynı yerde kalmadınız mı?
A.B: Hep subeciydim ama aynı zamanda bankanın degisik bölümlerinde de hizmette
bulundum.

Y.Ö: Siz iki tane daireyi ve altınları bozdurup sermaye yapıyorsunuz dogru mudur?
A.B: Dogru.

Y.Ö: Kaç altın biriktirmistiniz, bir de bu nasıl bir cesarettir?
A.B: Ben hala altın biriktiriyorum, bilmeden de çok faydalı bir sey yapmısım. Çünkü
hakikaten altın en çok getirisi olan deger oldu son zamanlarda. Dövizdeki olayları da
görüyoruz zaten bu bizim ekonomimize de olumsuz yansıdı Türk lirasının bu kadar
degerlenmesi. Benim bir alıskanlıgım vardı, biz çok fazla tasarruf eden bir millet degiliz. Ama
Anadolu’da kadının tasarrufu altındır. ste kolundaki burma bilezigidir. Ve onun açıkçası hem
kocasının hem kendisinin ailesinin namusu gibidir yani her seyi satarlar ama o altınlar
satılmaz. Belki oradan gelme bir alıskanlık ben memuriyetimin ilk günü hatta
ögrenciligimden öyle söyleyeyim gücüm neye yettiyse hep altına tasarruf yaptım, ne kadar
altınım vardı vallahi epeyce vardı. nanın bir de nasıl ev alınır diye bir program yapalım o
baslı basına bir hikaye. Kendimle gurur duyuyorum bırakın kendimi ev sahibi yapmayı bir ara
genel müdürlükte bir bölümde çalısmıstım, 3 kisiyi de hiç kafalarında yokken ev sahibi
yaptım.

Y.Ö: Kaç çalısanınız var?
A.B: 3 bin 400 çalısanım var.

Y.Ö Yarısından fazlası kadın…
A.B: Yüzde 70’in üzerinde kadın çalısanım var.

Y.Ö: Amacınızın kadınları evden çıkartmak oldugunu söylüyorsunuz, son dönemde de
bazı din adamlarımızın bizi evde oturtmak gibi amaçları var, aklımızı çelerlermis türlü
sorunlar yasarmısız, aklınız çelindi mi hiç bunca zaman çalısıyorsunuz?
A.B: 35 yıldır çalısıyorum, bankacılıgımda her türlü yere girip, çıktım. Banka müdüresiydim.
Hiç basıma kötü bir olay gelmedi.

Y.Ö: Çalısanlarınızla bire bir görüsüyor musunuz?
A.B: Çalısanlarımla bire bir diyalog halindeyim, yani ben hiçbir zaman bir ara kapı yok,
kapımı devamlı açık. Herkesin görevleri var ama gerçekten gençleri de patronlar olarak takip
etmemiz gerekir çünkü çalısanların hepsi insan bazen insanca hatalar yapılabiliyor. Ben de
yapıyorum, ama çalısanlarınızla iç içe olup, onları takip etmek onları degerlendirmek çok
önemli. Bir örnek vermek istiyorum; bir planlama ekibi vardı fakat bu bir türlü ileri
gidemiyordu, baslarındaki insanın tuttugunu gördüm yani çok çalıskan ama projeye açık
olmadıgını gördüm. Ve içlerinden de yeni girmis bizde bir yıl çalısmıs, ekonometri diye bir
bölüm var çok da begendigim bir bölüm benim istatistik ve matematik agırlıklı oradan bir
genç arkadası tutup çıkardım su an da planlamamın önemli bir bölümünde, daha kendisine
müdür demiyorum ama bana göre bu görevi hak ediyor, koordinatör olarak çalısıyor,
durduramıyorum onu gerçekten durduramıyorum. Ben böyle gençler istiyorum. Tabii ki bana
çalısıyorlar ama kendilerine de çalısıyorlar. Benim de görevim onu fark edip yanı zamanda
ekonomist olarak da ona destek olma, çalısmayla tabii ki gelir seviyesini de yükseltmek. se
alırken çok fazla fiyat pazarlıgını sevmiyorum. Standart bir sey uyguluyoruz üniversite
durumuna göre fakat hep sunu söylüyorum; böyle basladı ama buradaki rakamı degistirmek
benim görevim degil ben yapmayacagım, bunu degistirmek artık sizin göreviniz ve siz
yapacaksınız.

Paylaş