Her yer sosyal, her yer medya

Sosyal medya, yeni savaş alanı… Yalnızca bireylerin değil, kurumların, organizasyonların, devletlerin, devlet adamlarının, güvenlik birimlerinin yeni paylaşım alanı, reel politik reel savaş alanı!

Kah propaganda, kah istihbarat, kah eğlence aracı olarak kullanılan sosyal medya çağın en güçlü iletişim silahı. Bu gerçekliği devletler ve güvenlik birimleri de benimsedi…

Çoğu siyasetçinin Twitter ve Facebook hesabı bulunuyor. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları… Rakiplerle atışmalar, istifaya davet etmeler, rest çekmeler… Bu paylaşımlara cumhurbaşkanlığı seçimleri ve ondan önce de yerel seçimlerde tanık olmuştuk. Seçim dönemleri canlanan hesaplarda siyasilerin sürekli paylaşım yapmaları alışılagelen bir durum.

Aslında siyasiler sosyal medyayı yalnızca profesyonel amaçlar için değil sohbet etmek için de kullanıyorlar. Takipçiler ise liderlerin veya rakip liderin “ne” dediğini anlamak, öğrenmek, tekrar paylaşımda bulunmak ve dedikodu yapmak için… Cote D’Ivoire Başkanı Alassane Outtara önemli bir örnek… Başkan Outtara’nın @Adosulutions adlı hesabının 18 binden fazla takipçisi bulunuyor. Outtara kayda değer bilgiler paylaşmasa da ilgiyle takip edilen liderlerden. Çünkü paylaşımlarını bizzat yapıyor ve takipçileriyle adeta sohbet ediyor. ABD Başkanı Barrack Obama’nın Twitter’da 40 milyondan fazla takipçisi var. Paylaşımlarını kendisi yapmıyor. Çok dilde paylaşım yapan Papa François’nın ise 3 milyon takipçisi bulunuyor. Siyasiler çoğunlukla sosyal medya hesaplarını kendileri yönetmiyor. Kimileri mobil cihazlardan sosyal medyaya yetişmeye çalışsa da ağırlıklı olarak hesaplar profesyoneller tarafından yönetilip, paylaşımlar siyasetçilerin diline ve söylemlerine uygun olarak yapılıyor.

Sosyal medyayı seven siyasetçiler olduğu gibi, semtine uğramayanlar var. Hala var! Diğer yandan sosyal medya ilgi ve etki alanını çoktan genişletti. Siyasi kimliklerin yanı sıra siyasi kurumlar atakta. ABD, 18 aydır sosyal medya istihbaratına devasa yatırımlar yapıyor. Kim ne yaptı, nasıl yaptı, kim ne dedi gibi soruların yanıtlarını bulmak, olası krizleri kolayca yönetebilmek için yapılan bu yatırımlar, ABD’yi sosyal medyayı iyi kullanmanın yanı sıra iyi değerlendiren bir ülke yapıyor. Sosyal medyada rakibi Rusya gibi ülkelerden yayınlanan görüntü ya da paylaşımları detaylı şekilde inceleyen ABD Savunma İstihbarat Ajansı, son olarak Malezya uçağı faciasında boy göstermiş, uçağın füzeyle vurulduğunu iddia etmişti.

Malezya uçağı ve sosyal medya

Malezya Havayolları’na ait MH17 sefer sayılı yolcu uçağı 17 Temmuz’da Ukrayna yakınlarına düşmüş ve mürettebatla birlikte toplam 298 kişi hayatını kaybetmişti. Malezya Havayolları, uçakla irtibatlarının kesildiğini twitter hesabı üzerinden duyurdu. Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko, uçağın düşürülmüş olabileceğini söyleyerek “Uçağı biz vurmadık” dedi, buna karşın ülkenin doğusundaki ayrılıkçı liderlerlerden Aleksander Boroday uçağın hükümet güçlerince düşürüldüğünü iddia etti. “Savunma Bakanı” İgor Strelkov ise Rus Facebook’u olarak bilinen VK sitesinde, uçağın düştüğü saatlerde “Ukrayna’ya ait bir Antonov-26 düşürdük” diyerek ortamı gerdikçe gerdi. Twitter’da düşen uçak için “#PrayForMH17” (MH17 için dua edin) etiketi yükselişe geçerken British Airways, Lufthansa, Air France gibi havayolları Ukrayna hava sahasını kullanmayacakları açıklamalarını resmi Twitter hesaplarından yaptılar.

İsrail – Filistin, sosyal propaganda

İsrail – Filistin savaşında da sosyal medya aktif şekilde kullanılıyor. Savaş yalnızca havada ve karada değil, sosyal medya ve internette de sürüyor. İsrail, söz konusu savaşın “haklı”, “gerekli” ya da “meşru müdafa” olduğu fikrini kendi halkının yanı sıra tüm dünyaya yaymak, Hamas’ın bir terör örgütü olduğuna dair propaganda yapmak, savaş süresince dezenformasyon yapmak için sosyal medyayı en ufak ayrıntısına kadar kullanıyor. Örneğin, İsrail Savunma Güçleri (IDF) Gazze’nin roket saldırıları esnasında yaşanan gelişmeleri canlı olarak bir blog sitesine aktarıyor. Yalnızca metinler değil görüntüler ve fotoğraflar da yüklüyor. Bununla beraber sosyal medyada sürekli olarak Hamas’ın nasıl doğduğunu ve söz konusu topraklara nasıl yerleştiğini anlatan videolar yüklüyor.

İletişim dili dikkatlice oluşturulmuş görsellerden de destek alıyor. İsrail web iletişim kodlarını dikkate alarak oluşturduğu tüm içerikleriyle “temiz bir savaş” izlenimi vermek için sosyal medyayı kullanıyor. İçeriklerde şiddetin varlığı yine de tüyleri diken diken etmeye yetiyor.

Filistin de Twitter’ı ve Facebook’u en az İsrail kadar sık kullanıyor. Hamas’ı tehdit etmek için sürekli paylaşımda bulunan İsrail’e cevaplar gecikmiyor, Hamas veya Filistinliler kısa sürede paylaşımda bulunuyor. Bu paylaşımlarda yer alan İsrail tarafından öldürülen bebeklere ait görüntülere beddualar ve ölüm tehditleri eşlik ediyor.

 The Economist geçtiğimiz haftalarda İsrail Gazze operasyonları sırasında, “İsrail’in kazanacağı savaştan mağlup çıkacağı”nı başlık olarak atmıştı. Bu ifadeyi çok kıvrak, altında yatan anlamın çok zekice kurgulandığını düşünmüştüm.

 Yeni savaşlar, gerçek hayatta kazanılsa da sosyal dünyada, bir diğer ifadeyle bilinç dünyamızda paralel şekilde kazançla son bulmayabiliyor. Sevsek de sevmesek de paralel yapı kurmak gerek. Savaşları kazanmak için insanları değil, algıları topa tutmak gerekiyor. Her şey iletişim!

 

Paylaş