Hayaller ve Gerçekler

Geçenlerde deniz kenarında otururken “artık çalışmadan yaşamak istiyorum” dedim kendi kendime. Kafamda bir AMPUL yanmıştı adeta. Hemen bir kağıt bir kalem kaptım ve “çalışmadan yaşayabilmem için neler gerekiyor diye bir liste yapmalıyım” dedim.

1. Öncelikle “çalışmadan yaşamamı sağlayacak parayı kazanmalıyım” yazdım veee 2 ve 3. maddeler bir anda anlamsızlaştı. “Boşuna bu sıcakta kağıt kalem bulmakla uğraştım” diye hayıflanmaya başlamışken, birden o AMPUL gene ve daha parlak yandı. “Peki bu parayı kazanmak için ne yapmalıyım?” diye listeye yeniden başladım;

Öncelikle yeni bir iş yeri açmalıyım diye düşündüm ve ihtiyaçlarımı sıralamaya başladım:

1. Dükkan tutulacak: 1.500 TL fiyat biçtim kiraya.
2. Dekorasyona para harcamam dedim, eskilerle idare ederim.
3. Mal sorun değildi babam zaten üretici onun ürettiklerini satarım, yanına da üç-beş ürün koydum mu tamamdır.
4. En az bir eleman çalıştırmalıyım: 1.300 TL asgari ücret tamamdır şimdilik, dedim.
5. Telefon Türk Telekom’dan paket hallolur; internet + sabit + cep, küçük esnaf tarifesi 150 TL.
6. Elektrik var aylık, Anadolu yakası e-on/Sabancı kazıkçı en az 150 lira gelir, Avrupa yakası Boğaziçi Elektrik Cengiz/Limak/Kolin ortaklığı daha insaflı, dükkan orada olursa kulaklara dikkat ederek aylık 50 TL.
7. Stopaj aylık 375 TL.
8. SGK giderleri aylık yaklaşık 1.000 TL (BağKur + SSK).
9. Diğer vergiler (damga v.s.) 150 TL.
10. Aylık genel gider: 1.500 TL olsa…

Dedim ve bir gaflet anında hepsini topladım: 6.025 liradaydım, ön göremediklerimle 7.000’e yuvarladım.

Daha dükkana müşteri girmemişti ve ben 7.000 TL içerdeydim. O AMPUL artık o kadar da parlak yanmamaya başlamıştı. Çünkü bu giderlere devam eden hayatımla ilgili kalemleri de eklediğimde, yani iş yerim hariç kalemleri, rakam ikiye katlanıyor ve önümdeki çığ büyüyordu.

Yani dükkanın kapısını açtığımda bir maceraya atılmış olacaktım ve o an itibarı ile 7.000 TL borçlu olacaktım.

AMPUL git gide sönerken güneş gözlüğümü taktım, yavaş yavaş kimseye sezdirmeden şezlonga kaykıldım. Kağıdı yırttım, giderken çöpe atmak üzere çantama koydum. Büyük bir suç işliyormuşçasına kimseye durumu çaktırmadan kitabıma uzandım ve ikinci sayfaya gelmeden göz kapaklarım ağırlaştı. “Yeni bir çözüm bulmalıyım, bu iş çalışarak olmayacak galiba” diye düşünürken uyumuşum.

Rüyamda yatak odamda para makineleri vardı, karımla birlikte paraları havaya fırlatıp, içerisinde yuvarlanıyor, çığlıklar atıyorduk. Babam aradı ve

-Ne yapıyorsunuz siz? Komşular duyacak, ortalığı ayağa kaldırdınız, çabuk o paraları toplayın, kutulara koyun. Bir daha da böyle yapmayın, çok ayıp…

diye fırça kaydı. Kikirdeyerek paraları kutulara doldurduk aramızda,

-Amma da evhamlı ha, duysalar noolcak ki bu salaklar…

diyor ve kendimizi kahkaha atmamak için zor tutuyorduk.

-Peki babacığım, şu son on milyon Avro’yu koyacak kutu kalmazsa onu neremize soksak acaba?

derken uyanmışım.

Terlemiştim, denize koştum, su bir hayli sıcaktı. Hiç ferahlayamadan duşlara doğru ağır adımlarla ve umutsuzca ilerledim. Giderken duşların yanındaki bakkaldan bir ampul aldım, bu ampulden üretsem nasıl olur acaba diye düşünerek soğuk kuyu suyunun tazelediği beynimle vazgeçtim her şeyden.

İçerik Fabrikası – Ömer Yılmaz

Paylaş