Ekmek arası düş

 

 

Seçim yaklaştı. Erler meydanlara dökülmeye başladı. Bundan sonrası hep vaad, hep vaad. Kürsüyü kapan ekmek arası düş satıyor. Geçtiğimiz hafta seçim meydanlarının açılışını gayri resmi yapan Başbakan halktan şöyle oy istemiş: “Düne bakın bugüne bakın… Bugün dünden iyiyse bize oy verin.” İktidar mücadelesi verenlerin en değerli muhasebe ve mukayese aracı, asgari gelirle kaç adet ekmek satın alınabileceği. Başbakan da iktidarlarının başarısını anlatmak için ekmek örneğini vermeyi ihmal etmemiş. Yoksulun isteği ekmek, içine koy bir düş, ver yesin!

 

İzlediyseniz görmüş olabilirsiniz, bu yıl Kırkpınar Güreşleri Guiness Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazandı. Bulandıkları yağ gözlerine kaçan güreşçiler şaşırıp başkalarının rakiplerine saldırdılar. Koca çayırda sen git rakibini kaybet… Siyasetçileri de Kırkpınar güreşcilerine benzetiyorum. Sen git neyle uğraşacağını şaşır! Siyasettekilerin de gözlerine yağ kaçtı diyeceğim ama…

 

Devlet İstatistik Kurumu’na göre bu işin ekmekle alakası kalmamış: Türkiye’de en zengin yüzde 5’lik kesimle en yoksul yüzde 5’lik kesim arasında 25 kat fark oluşmuş. Yüzde 5’lik en yoksul kesimde 556 YTL olan kişi başına ortalama yıllık gelir, en zengin yüzde 5’lik dilimde 13 bin 444 YTL’ye ulaşmış. En zengin yüzde 5, milli gelirin yüzde 20.9’unu alıyor, en yoksulların payı yüzde 1 bile değil. İşte sana ekmek arası gerçek. Peki bu nasıl anlatılır halka?… Anlatılacak bir şeyi yok, bu yaşanır.

 

Türkiye’de yoksulluk ve açlık riskiyle karşı karşıya olan grupların başında kadınlar ve işsiz gençlerler geliyor. Topraksız köylüler, yaklaşık 100 bin aile. Küçük ölçekli çiftçiler, yaklaşık 630 bin aile. Sokak çocukları, 1 milyondan fazla. Çocuk işçilerle beraber rakam 4 milyon, toplam  9 milyon 300 bin çocuğun yoksulluk içinde yaşadığı tahmin ediliyor.

 

Yoksulluk yalnızca Türkiye’nin sorunu değil, bulaşıcı hastalık gibi yayılıyor. Yayılırken gelir uçlara kaçıyor. Ya yoksul ya da zenginsiniz. Pek çok ülke değişik şekillerde mücadele etmenin yollarını arıyor. Aşağıda ekmek arası düş yerine gerçek verenlerden örnekler bulacaksınız.

 

Çin, 2 bin 600 yıllık tarım vergisini 1 Ocak 2006 tarihinde kaldırdı. Amaç, köylerde yaşayan 800 milyon kişiyi ekonomiye katmak. 1.3 milyarlık Çin’in nüfusunun yüzde 60’ı kırsal kesimde yaşıyor. Ülkede tarım sektörünün gayrisafi milli hasıladaki payı sadece yüzde 13. Kırsal kesimde 26 milyon insan yoksulluk içinde yaşıyor.

 

Latin solunun ‘en yerli’ lideri, Bolivya’da Evo Morales. Köylü. Morales, yoksulları yeraltı zenginliklerinden ve devlet elindeki arazilerden yararlandıracağını, özgürce koka üretebileceklerini söylediğinde dünya şaşırdı. Düşü ekmek arasından çıkarıp insanların cebine koydu, devlete ait toprakları yoksullara dağıtmaya başladı. Venezüella lideri Hugo Chavez ilkokul mezunu. Eğitimsizliği alay konusu. Anımsanan en özlü sözü, Başbakan Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu devlet ve hükümet başkanlarından oluşan AB grubunu basan yarı çıplak gösterici kız için, “Bu toplantıda olan en güzel şey” demesiydi. Chavez, devlet arazilerini halka dağıtıyor. Ev kadınlığını meslek olarak kabul etti. Unutulmuş, kimliksiz insanların yurttaşlık haklarını, okuyamamış 3 milyonun üzerinde gence eğitimlerini tamamlama fırsatı verdi. Hiç eğitim görmemiş 1 buçuk milyon kişi okuryazar oldu.

 

Aşağıda oy verme yaşına gelmiş bir kız öğrencimizin yolladığı notu okuyacaksınız. Ağlamadığı ve yoksulluk edebiyatı yapmadığı, sizin benim gibi normal bir vatandaş olduğu için uzunca metinden alıntı yapıyorum. Bu kız öğrencimizin karnı ekmek arası düşle doyar mı, bakın siz karar verin bakalım;

 

“Ben Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme son sınıf öğrencisiyim. Mezun

oluyorum ve beni zor bir dönem bekliyor. İnsan yıllarca emek verip çabalayınca güzel bir şeyler bekliyor. Okuldaki hocalar genelde umursamaz, sektörden uzak, ailem her zaman bana destek ama bu konularda bilgileri yok ne yapsınlar. Farklı bir şeyler yapmak istiyorum. Bir emekli kızıyım. Beni okutmak icin çok emek verdiler buna diyecek bir şeyim yok. Ama kendi içimde olanları açığa çıkarıp bu alanlara yönelemedim. Üniversite dönemim boyunca bir şeyler yapmak istedim. Üniversitem yeterli olanak sunamayınca başka arayışlar icinde oldum ama önüme bir şekilde bir engel takıldı. Kendi kaderimi kendim değiştirmek istedim olmadı. Çevremde beni anlayıp, yol gösterecek birilerine ulaşamadım. Şimdi benden kararlı olmam bekleniyor, daha bilmeden tanımadan birçok şeyi nasıl karar vereyim? Başvurduğum yerlerden cevap bile gelmiyor, red dahi olsa! Kariyer yolumda tutkularımı, ilgi alanlarımı, hayallerimi birleştirip ilerlemek ve keyifle her türlü zorluğa rağmen içimde sahip olduğuma inandığım potansiyelimi kullanarak projeler üretmek ve başarılı olmak istiyorum.

Kafam çok karışık. Aslında ne istediğimi çok iyi biliyorum ama nasıl gideceğimi bilmediğim ve bir adım da atamadağım için kararsız, amaçsız gibi görünmekten, hissetmekten bunaldım. Bizler potansiyelimizi kullanacak alan bulamadıkça umut nereye kadar taşır bizi?”

 

Yorumsuz.

Paylaş