Dünya Dönüyor Sen Ne Dersen De

Evet, günler geçiyor… Ama nasıl? Yaptığımız ve yaşadığımız şeylerin ne kadarı anlamlı. Benim bir önerim var. Ama önce yazıyı okuyun. Sonra konuşalım. İyi seneler.

Merhaba,
Bu yazıyı okuduktan birkaç gün sonra, ajandanızın 2002 sayfasına geçeceksiniz; not alırken “”2002″” diye yazmaya başlayacaksınız. Ben bir sonraki yazımı size 2002′de ulaştıracağım.
Bir yıl daha geride kalacak.

Geçen yıl ne yaptınız. Başınıza neler geldi, nelere sevindiniz, nelere üzüldünüz?
Dünya dönüyor sen ne dersen de, günler geçiyor fark etmesen de…
Güzel şarkıydı değil mi?

Bir dönem, hatta zaman zaman hala dinleriz. Biraz kaderci bir yaklaşıma sahip. Olur ya, alt tarafı şarkı. Bazılarımız döne döne dinlediği için midir bilinmez, yoksa böyle doğdukları için mi kimse söylemez kadercidir. Kadere inanmadan olmuyor belki… Ama kadere yaslanmak… Olmuyor, olmuyor!
Siz bu şarkıyı daha ne kadar söyleyecek, daha ne kadar dinleyeceksiniz?
Dünya dönüyor dönmesine de nasıl dönüyor.

O kadar çok şey oldu ki geçtiğimiz yıl. Hepsini saymak gibi iddialı bir işe kalkışmadım. Arada gözden kaçanları özellikle de yurt dışından örnekleri topladım.

2001′e damgasını vuran olaylar oldu. Bazı yıllar bu kadar belirgin geçmez. 2001 öyle olmadı. Üstelik önemli bir özelliği daha vardı, ne olduysa hepimizi etkiledi. Küresel bir yıldı anlayacağınız. Ekonomik kriz, Afganistan’daki savaş, 11Eylül’de İkiz Kulelerin yerle bir olması… Herkes, dil, din, ırk, coğrafya farkı olmaksızın etkisinde kaldı yaşananların.

Kanlı sahneler yalnızca terör olaylarında ya da savaş meydanında yaşanmadı. İş dünyası da pek çok iniş çıkışa sahne oldu. Ama bu kadar çok kan döküldüğüne önceki yıllarda rastlanmadı. İşten çıkarılanların sayısını takip etmek mümkün olmadı. Fakirlik arttı, umutsuzluk çoğaldı.

Tasarruf Edeceğim Diye Az Kalsın Kaçırıyorlardı

General Electric Yönetim Kurulu Başkanı Jack Welch, sonunda bu yıl görevini bıraktı. Piyasaya “”Jack; Straight From the Gut”” başlıklı bir kitap çıkardı. Kitabı okuyanlar gördüler ki, meğer GE firması bundan tam 30 yıl önce az kalsın yarım trilyon dolarlık bir hata yapıyormuş. Anlayacağınız GE direkten dönmüş. Genç Welch, çalışma hayatının ilk yıllarında da, daha sonraki yıllardaki gibi pek hırslıymış. Ne demişler 7′sinde neyse 70′inde de o… Rakiplerinden sıyrılmak, daha yukarılara tırmanmak işe girdiği ilk yıl her gün fazla mesai yapmış. Çok çalışmış. Sanırım, performansı karşılığında ciddi bir geri dönüş beklemiş. GE’nin felsefesine göre, o zamanlar, yıl sonu ikramiyeler herkese eşit dağıtılırmış. Welch’e yıl sonunda bin dolarlık bir çek verilmiş. Yöneticileri sırtını sıvazlamış elini sıkmış. Genç işadamı müthiş bir hayal kırıklığı yaşamış. Çekin miktarı istediği gibi değil, sırt sıvazlamak da karın doyurmuyor. İstifa etmeye karar vermiş. Dönemin yöneticilerinden biri Jack Welch’i kaybetmenin yanlış olacağını anlayıp iki ikramiye daha vermeyi önermiş. Welch kalmış. Welch yönetim kademelerini yukarı doğru tırmandıkça şirketin bazı konulardaki tutumu değişmiş. Değiştirmiş.

Başarıya Prim Verin

Welch, “”iyi çalışana iyi para vereceksin, kötü ekonomik koşullarda iyi çalışanını koruyacaksın!”” gibi bir anlayışı şirket içinde yaygınlaştırmaya çalışmış. Welch’in bu yaklaşımı, genel olarak ekonomi çevrelerinde kabul görmüş sayılmaz. Neden diyecek olursanız, ekonomik kriz süresince yöneticilerin sarıldıkları ilk yöntem, ücretleri tırpanlamak, ikramiyeleri kaldırmak, maaşları dondurmak oldu. Çoğu, çalışanı çıkarmaktansa, ücretleri kesmenin daha faydalı bir yöntem olduğunu savundu.

Bu arada, ilginç bir araştırma sonucunu sizlerle paylaşmak istiyorum Towers Perrin adlı danışmanlık firması, Kuzey Amerika merkezli 721 şirketin katıldığı büyük çaplı bir araştırmayı yeni tamamladı. Araştırmanın sonucu, araştırmaya katılanlar arasında başarılı olanların, çok çalışana çok, az çalışana az ücret verdiğini ortaya çıkardı. Firmalar ekonomik kriz süresince de politikalarını bozmadılar,

performansı iyi olan çalışana kesenin ağzını açtılar.
Sanırım onlar da azınlıkta kalan başarılı şirketler.

En Acımasızlar

Amerikan Havayolu şirketleri 11 Eylül’den birkaç gün sonra 100 bin kişiyi kapının önüne koydu. Oysa Kongre’den yaklaşık 15 milyon dolarlık bir yardım paketini garantilemişlerdi. American 10 bin kişiyi, Delta 13 bin kişiyi, Northwest 10 bin kişiyi, olağanüstü durum gerekçesiyle işten çıkarırken, yine olağanüstü şartların arkasına sığındı. Çıkardığı çalışanlarına, ihbar süresi tanımadı, tazminat vermedi, erken emeklilik gibi bir hak tanımadı. Ancak kamuoyu tepki vermekte gecikmedi. Bunun üzerine şirketler tutumlarını biraz olsun yumuşatmak zorunda kaldılar.

Başkanın Maaşını Kestiler

Ekonomik kriz yüzünden zor anlar yaşayan Charles Schwab firması, tasarruf tedbirleri uygulamaya başladı. Genellikle tasarruf tedbirleri bizim ülkemizde en alttan başlar. Schwab’da işe en üst düzeydeki yöneticilerden başlandı. Şirketin kurucusu Charles Schwab ile yardımcısının ücretleri yüzde 50 kesintiye uğradı. Yetmedi. 750 üst düzey yöneticinin ücretleri de kırpıldı. Yetmedi. Çalışanlar Cuma günleri ücretsiz tatil almaya teşvik edildi. Tedbirlerin istedikleri ölçüde tasarruf sağlamadığı görülünce, firma, 3 bin 4 yüz kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Ama yine farklı bir şeyler yapmak üzere kolları sıvadı. 60 günlük ihbar süresi tanıdı, hisse senedi verdi, eğitim bursları sağladı, 18 ay içinde geri döneceklere 7 bin 500 dolar ikramiye vereceğini duyurdu.

Kimler Geldi Kimler Geçti

İtalyan Başbakanı Silvio Berlusconi bir medya imparatoru. Ülkesindeki medyanın yüzde 80′ni onun. Başbakanlık koltuğu tatlı. Berlusconi, istiyor. Ve bu koltuğa oturabilmek için, yüzde 80′ne sahip olduğu İtalyan medyasının her satırını, kanının son damlasını kullanmakta bir sakınca görmedi.

New York’un yeni belediye başkanı dolar milyarderi Michael Bloomberg de yönetim koltuğuna oturan medya patronlarından. O daha farklı bir yol izledi. Zaten yasalar her istediğini yapmasına engel. Bloomberg, kendi cebinden 69 milyon dolar harcadı. Yapılan hesaplamalara göre seçmen başına 92 dolarlık yatırım yaptığı anlaşıldı.
Sizce de büyük bir yatırım değil mi?

Böyle Casusluk Görülmedi

Procter and Gamble(P&G) firması, Ünilever’in piyasaya sürmeye hazırlandığı yeni şampuanın sırrını çözmek için casus kiraladı. Kiralanan casuslar Ünilever’in çöplerini karıştırdılar. Siz bunun bir şaka olduğunu düşünüyorsunuz. Ama yanılıyorsunuz. Zaten bu şaka çok kötü bir kakaya dönüştü. Çünkü olay ortaya çıktı. P&G her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. P&G’nin CEO’su John Pepper, operasyondan haberdar olur olmaz şirketin üst düzey üç yöneticisini kapının önüne koydu. Ünilever’in çöplerini karıştırarak ortaya çıkarılan sırlarla ilgili olarak bu firmadan özür diledi. Ama yetmedi. P&G yönetimi, öğrendiklerini asla kullanmayacaklarına dair garanti verdi. Yine olmadı. Aradaki buzlar bir süre sonra eridi tabii. P&G, tam 10 milyon dolar ceza ödemek zorunda bırakıldı.

Sağlığa Zararlı Ekonomiye Yararlı

Sigara devi Phillip Morris, satışları artırmak için her firma gibi değişik yöntemlere başvuruyor. Ancak bunlardan bir tanesi çok ilginçti. Philip Morris Çek Cumhuriyetinde devletin aldığı sigara karşıtı tutumu kırmak, yasaları yumuşatmak için bir danışmanlık firmasıyla anlaştı. Anlaşma Çek Cumhuriyeti Hükümeti için hazırlanacak bir raporu içeriyordu. Raporun konusu, “”Erken yaşta yaşanacak ölümlerin Çek ekonomisi üzerindeki dolaylı olumlu etkileri””ni konu alıyordu. Olay ortaya çıkınca, sigara devi Philip Morris özür dilemek zorunda kaldı.

Koltuklarında Diken Var

Ford şirketinin başındaki efsanevi lider Jacques Nasser bu yıl içinde kovulan yöneticiler arasına katıldı. İnanmayacaksınız ama kovuldu. Aile üyesi Bill Ford, bir gün ansızın kansız bir darbe gerçekleştirdi. Nasser kapıya kadar geçirildi.

Rusyanın petrol devi Gazprom’un başındaki Rem Ivanovich Vyakhirev de bu yıl kovulanlar arasında. Ona tekmeyi atan Devlet Başkanı Putin oldu. Adını yönetim literatürüne altın harflerle yazdıran Percy Barnevick de 2001′in talihsizliklerinden kaçamadı. ABB’nin müthiş lideri, hisse senetlerinin değeri düşüşe geçip, şirket mühendislik devinden teknoloji devi olma yolunda bir transformasyon sergileyemeyince çalışanlara veda etti. Percy Barnevick, Amerikalıların Jack Welch’inin Avrupa’daki karşılığıydı. Ama tepedeki koltuklar çok rahat olmayabiliyor.

Birleşme Olmayınca Ceo Gitti

Amerikan devi Honeywell””in Başkanı Michael Bonsignore hakkındaki dedikodular yılbaşından bu yana artarak devam ediyordu. Bonsignore’ye gitti gidecek diye bakılıyordu. Honeywell GE birleşmesi Avrupa Birliği tarafından onaylanmayınca nedense kabak ilk olarak Bonsignore’nin başına patladı.

British Telecom’un hissedarları uzun zamandır “”Bize onun kellesini getirin”” diye bağırdıkları Yönetim Kurulu Başkanı Iain Vallance’ı sonunda koltuğundan kaldırdılar. Vallance, bir üst kata çıkarıldı ve kızağa çekildi. Swissair Yönetim Kurulu Başkanı Phillippe Bruggisser kendi kuyusunu kendi kazdı. Bir dizi yanlış yatırım kararının ardından bir de Belçikanın batan havayolu şirketi Sabena’dan yüzde 49 hisse almaya kalkıp bunu da facia dönüştürünce ekibine el sallamak zorunda kaldı.

Bizi Baştan Yarat

Bu yıl içinde suya düşen planların başında Hewlett Packard-Compaq birleşmesi geliyordu. Dost düşman herkesin “”Savaşçı kadın”” diye nitelendirdiği Carly Fiorina bakalım koltuğunu uzun süre koruyabilecek mi? 24 milyar dolarlık birleşme, tüm çabalarına karşın başarısızlığa uğradı. Aile hisselerini elinde tutan David Packard ve Bill Hewlett, birleşmeye karşı çıkınca yapacak fazla bir şey kalmadı. Oysa 1999 yılında göreve geldiğinde Fiorina çok farklı hayaller içindeydi. Bir yönetim kurulu toplantısında şöyle bir konuşma geçtiği kulaktan kulağa aktarılıyor: Hissedarlar Fiorina’ya , “”HP’yi baştan yarat”” der. Fiorina ise ; “”Tamam. Ama bu tam üç yıl sürer. Benimle birlikte omuz omuza verecek misiniz”” O gün herkes “”Evet”” demiş. Ama omuz omuza verdikleri söylenemez değil mi?

Fiorina henüz 47 yaşında, hem güzel hem başarılı. Fortune 500 şirketlerinin pek azında tepe yönetici kadın. Onlardan biri. Eğitimi de çok ilginç. HP’nin başında olması sizi yanıltmasın, bilgisayar mühendisi falan değil. O Stanford’da Ortaçağ Tarihi okumuş. En büyük yeteneği ise satış.

Savaşçı Kadının Hataları

Yönetim danışmanlarına göre Fiorina, HP-Compaq birleşme sürecinde bazı hatalar yaptı. Bunların çoğu tecrübesizliğinden kaynaklanıyordu. Kurt bir yönetici bazı tehlikeleri sezebilir daha farklı davranabilirdi.
Her şeyden önce Fiorina ailenin görüşlerini kulak ardı etti. Oysa David Packard herkesi şaşırtmayı başardı. Bu birleşmenin sonucunda 15 bin kişinin işsiz kalacağını öğrendiğinde duygularıyla savaşmak yerine Fiorina’yla savaşmayı tercih etti ve bu kadar insanın sokağa atılması karşılığında bir birleşme yaşanamayacağını savundu. David Packard çalışanlar arasında kahraman ilan edildi. Diğer ortak Bil Hewlett Packard gibi duygusal yaklaşmadı. Ortaklığın yanlışları üzerinde durdu. Bu ortaklıktan HP’nin zararlı çıkacağını, verdiklerinin karşılığını alma şöyle dursun Compaq’ın ihya olacağını söyledi.

Evet ailenin hala kuvvetli olduğu şirketlerde yönetimin başına geçmek pek de kolay değil. Hatta riskli. Jacquesse Nasser’ın başına gelenler, her an Carly Fiorina’nın başına gelebilir. Uzmanlara göre Fiorina ciddi yara aldı ve bu yaralar ölümcül.

İnternet Para Kazandırıyor

Firmaların yıl içindeki performansları birbirinden çok farklı oluyor. Bu tabii içinde bulundukları sektörden de kaynaklanabiliyor. Ancak en önemli faktör her ne olursa olsun firmanın başındaki tepe yöneticinin vizyonu, karar vermedeki çabukluğu, kararlarındaki isabet… Petrol devi British Petroleum (BP), 2001′i 300 milyon dolarlık bir hediyeyle kapadığını açıkladı. Nasıl mı? Biraz tesadüf, biraz vizyon, biraz karar, biraz risk!

Atlantik Okyanusunda petrol arama çalışmalarında bulunan BP ekibinden bir jeolog, deniz yatağını delerken kullanılan teknikte bazı iyileştirmeler yapmayı başardı. Böylece delerken yapılan yanlışların sayısında düşüş yaşandı, performans arttı. Kısacası delme operasyonu kolaylaştı. Yöntemi deneyen mühendis, bulgularını BP web sitesine aktardı. 24 saat içinde Trinidad’da çalışan bir başka BP ekibi tarafından soru bombardımanına tutuldu. Karaipler’deki ekip tavsiyelere uyunca 600 bin dolarlık bir kazanç sağlamayı başardı. BP teknolojinin yalnızca petrol çıkartmakta değil, çalışanlar ve yönetim arasında ciddi bir kazanç sağladığını fark etti.

İletişim Teknolojilerini Hafife Almayın

BP halen 100′ün üzerinde ülkede 100 bin çalışanıyla yılda 150 milyar dolar petrol satan bir dev. İnternetin nimetlerini bu yıl içinde gördüler ve sene sonunu 300 milyon dolarlık bir kazançla kapadılar.

BP ile ilgili hafızalarımızı tazelemek gerekirse, 1980′lerin sonunda durumu pek de parlak sayılmazdı. 1987 yılında İngiliz hükümeti elinde kalan yüzde 30 hisseyi de özelleştirme kararı aldı. Firma yeni yönetim 1992 yılında işbaşına gelene kadar çok ciddi bir performans sergileyemedi. 1998 yılında Amaco’yu satın almak önemli bir operasyondu. İki firmanın birleşmesi sırasında internet teknolojisinden müthiş derecede yararlanıldığı ifade ediliyor. İlk işi olarak iki firmanın web sitelerinin ve internet bağlantılarının birleştirildiği söyleniyor. Bu şekilde bir firmada yaşananlar diğerinde de anında duyuldu. BP teknolojiyi kullanmak konusunda çok hassas ve yatırımdan kaçınmayan bir firma. Henüz yolun başında olduklarını ifade etseler de tüm alışverişin web üzerinden yapılması hedefleniyor.

Ekonomi Çıkacak İşsizlik Artacak

ABD’de şirketlerin gelecek yıl da işçi çıkarmaya devam edecekleri tahmin ediliyor. Oysa, gelecek yıl ekonomideki performansın genel anlamda daha iyi olacağı varsayılıyor. Buna karşın ekonomistler ABD’de işsizliğin yüzde 6,5′i bulacağını öngörüyor. Welch ne derse desin, Wal-Mart ve benzeri firmalar ne kadar değişik yöntemler uygularsa uygulasın, pek çoğu ücretleri donduracak, donduramayanlar kırpacak, daha ileri gidenler işçi çıkarmaya devam edecek. Gelecek yıl ücretlerin artması beklenmiyor; 1990-91 de yaşandığı gibi ekonomi yukarı doğru bir eğri çizse de işsizliğin artmaya devam etmesinden korkuluyor.

Ve Olan Çocuklara Oluyor

Dünya genelinde 250 milyon çocuk çalışıyor. Onlardan yaşlarıyla orantılı olmayan bir performans bekliyoruz. Evet, yaşları 5-14 arasında değişen 250 milyon çocuk ev geçindiriyor. Dünya geneline bakınca, çalışan çocukların yaklaşık yüzde 70′i tarım, ormancılık, balıkçılık gibi sektörlerde. Çalışan çocukların çok önemli bir bölümü gelişmekte olan ülkelerde. 250 milyon çocuğun yüzde 61′i Asya ülkelerinde, yüzde 32′si Afrika’da yüzde 7′si Latin Amerika’da.

Fakirlikle Savaş

Afganistan’da kişi başına düşen gelir, günde 1 doların altında kalıyor. Halkın yüzde 20′si, kadınların ancak yüzde 10′u okuma yazma biliyor. Dünya genelinde fakirlikle savaşmak için Dünya Bankası verilerine göre yılda 100 milyar dolar harcanması gerekiyor. OECD ülkelerinin yılda 50 milyar dolar yardım yapması gelişmiş ekonomilerin üretimlerinin yalnızca yüzde 0.2′lik bir bölümüne eş değer.

İkinci dünya Savaşanın ardından bugünkü değerle ABD, Avrupa ve Japonya’nın kalkınması için 70 milyar dolar harcamıştı. Bugün ABD dış yardımlara 14 milyar dolar ayırıyor. Bu rakam Amerikan ekonomisinin yüzde 0.1′ne ancak denk geliyor.

Bir Öneri

Dünyada durum işte böyle.
Bizden bir şey yok gibiydi bu yazıda.
Bizim için bir şeyler yazmak yerine küçük bir öneri getirmek istiyorum.
Her aile, seçtiği bir fakir aileye sponsor olsun. Herkes bir fakir çocuğun eğitimini üstlensin. Para vermek değil amaç, onun okuduğunu görebilmek . Defterini kitabını almak, sorusu olduğunda yanıt vermek, belki bir gün bir sinema, bir tiyatroya birlikte gitmek. Yapamaz mıyız bu kadarını?
İyi Seneler

 

Paylaş