Çelişkilerimiz

 

 

Bu bayram bazı evlerde yas var, acı var… Tükenmişlik var, umutsuzluk var… Bu bayramda bazı evlerde cenaze var.

 

Yıllardır çözümü tartışırız. Askerler siyasileri, siyasiler kaderi suçlar. Bir kavram var ki tam olarak ne olduğunu bilmez ama hep kullanırız: Topyekun mücadele! Terörün yalnızca askeri yöntemlerle değil, aynı zamanda kararlı siyasi çözümlerle üstesinden gelinebileceğini ifade eder. Yetersiz! Hepimizin kararlı olması gerekiyor. Evet evet, bu yazıyı yazan ben, okuyan siz, komşunuz, hepimiz. Türk halkı çelişkilerine son noktayı koymalı. Birlikte ve beraberlikte eksikliğimiz, kendi içimizdeki bütünlüğün eksikliğinden kaynaklanıyor. Yalnızca terörde mi tereddütlüyüz? Hayır! Seçtiğimiz konularda daha duyarlı olmak yerine bize dokunmayan konularda da duyarlı olmak zorundayız.

 

Çelişkilerimize ayna tutmak için bugün konu olarak insan kaynaklarının önemli başlıklarından birini seçtim: “Çeşitlilik” (Diversity). Çeşitlilik, 1990’larda ayırımcılık karşıtı bir söylem olarak ortaya çıktı, doğrusu çok da benimsenmedi. Bugün popüler. Neden dersiniz? Üretim ve satışlarını artırmak isteyen şirketler, çeşitliliğin verimlilik ve kar üstündeki etkisini keşfetti. Çeşitlilik özetle şirket çalışanlarının farklı cinsiyet, cinsel tercih, geçmiş, ırk, etnik köken, görüntüye sahip kişilerden oluşması anlamına geliyor. Her şey serbest.

 

Hararetli Anayasa tartışmalarının yapıldığı bugünler çeşitlilik konusuna bakmanın tam da zamanı. Tartışmalarda rahatlıkla tavır alan işdünyasının kendi içinde ne yaptığını merak ettiniz mi? Ben ettim. Referans olması için ilk durağım, Fortune 500 (2007) ya da Fortune Global 500 (2007) listesi oldu. İlk on şirkete bakın yeter. Çeşitlilik kavramının öncelik olduğunu göreceksiniz. Aynı trend Avrupa’da da söz konusu.

 

Wal-Mart kurumsal sitesinde gözünüze ilk takılan başlık çeşitlilik olacak. Şirket ABD’de Hispanik, kadın ve Afrikalı çalıştırmakla övünüp rakamlar yayınlıyor. Toyota Motors ABD operasyonlarında parça, ürün ve hizmet satın alımlarının yüzde 10’unu azınlıklık şirketlerinden tedarik ediyor. General Electric çeşitlilik konusunu Hispanik, Asyalı, Afrikalı, Gay-Lezbiyen-Biseksüel-Transeksüel diye ayırıyor. Başvuru formunda sorulardan biri Irk/Etnik köken… Yanıt vermekte zorlananlar için “Irk ve Etnik Köken” kılavuzu hazırlamışlar.

 

HSBC’nin online iş başvuru formunda cinsiyet sorusunda kadın-erkek kutucuklarının dışında, transgender ve transeksüel seçenekleri de var. Ardından etnik köken sorusu geliyor, devamında cinsel yöneliminiz… Açıklamamakta serbestsiniz. Din sorusunda açıklamak zorunlu. Banka, başvurusu kabul edilmeyene gerekçe sunmayı taahhüd ediyor.

 

Sözkonusu şirketlerin kök saldığı ülkelerde patron/profesyonellerin iki günün biri siyasi açıklamalar yaptığına ve taraf tuttuğuna da rastlamıyorsunuz. Türkiye’de patron ve yöneticilerin çeşitlilik gibi konularda görüşleri renkli, zengin ve sakınmadan dile getiriyorlar. Ancak bu söylemler kurum kültürüne yansımıyor. Son günlerin modası ve hükümete yakın olmanın en önemli yolu olan türban ve anayasa konusunda görüş beyan etmek, ne kadar demokrat olduğunuzu göstermek için uygun bir platform olmalı. Keşke sakınmadan demeç verenler “Bizim webde ne var?” diye baksalar. İSO endeksine bakabilirsiniz. Ben baktım, basında yer alan söylemlerin şirket içi politikalara nasıl yansıdığını merak ettim. “Çeşitlilik” kavramını yakalamak için ciddi uğraş verdim. Göremedim. Çeşit değil çelişki içindeyiz. Örneğin, Hrant Dink’in ardından ağıt yakanların, İK politikalarında “etnik” kelimesi geçmiyor. Güneydoğu’dan şehitler geldikçe seslerini yükseltenlerin gazileri işe almak konusunda bir söylemi yok. “Üniversiteye türban girsin, ne sakıncası var?” diyenler başvuranlar arasında türbanlıyı seçmiyor. Kadın-erkek ayırımı yapmam diyenler, işe alırken “Bu yarın evlenip hamile kalır” diye erkeği tercih ediyor… Bunları bırakın Avrupa ya da Amerikan kökenli şirketlerin Türkiye operasyonlarında da çeşitliliğin “ç”si yok.

 

Nasıl çelişki bu?

Paylaş