Bu Trenden İnemem, İnersem Binemem

Sizce teknoloji bizi rezil mi edecek vezir mi edecek? Ben fikir olarak ikisinin tam ortasında bir yerdeyim. Bu yaklaşımımı size Web Summit gözlemlerimle gerekçelendirmek istiyorum.

Portekiz, İstanbul’dan hem fiziki hem nüfus açısından küçük bir ülke. Neresinden baktığınıza bağlı olarak çok köhne bir yerleşke ve farklı özellikleriyle parlayan yıldız. Yeni trend! Soru ve sorun; daha ne kadar? Bu, plan ve eylem işi, strateji ve vizyon işi. Milyon dolarlık bir yatırımla Web Summit’in ev sahipliğini üstlenmişler. Önümüzdeki yıllarda da burası girişimci ve teknoloji uzmanlarıyla dolup taşacak. Lizbon sokaklarında çok insan yok, olanların çoğu dikkat çekecek kadar beyaz saçlı. Halk yaşlı. Kentin birazcık dışında Expo Center’da düzenlenen Web Summit’de ise iğne atsan yere düşmeyecek kadar fazla bir kalabalık mevcut. Neredeyse herkes genç. Kadın erkek oranı eşit denebilecek kadar dengeli. Bugün paylaştıkları bir istatistik kadın konuşmacı ve katılımcıların oranını yaklaşık yüzde 47 gösteriyor.

Beyaz saçlı Portekizlileri parkta otururken, uzaklara dalarken, çene çalarken, ağır hareketlerle dolaşırken görüyorsunuz. Buradaki gençler karınca sürüsü gibi. Şöyle zaman zaman yüksek bir noktadan baktığımda oraya buraya hareket eden insan seli manzarası görüyorum. Çoğu dünyayı değiştirecek buluşu olduğunu düşünüyor. Aralarında gerçekten o müthiş fikri bulanlar var. İmrenilecek kadar zengin olanlar var. Denemekten bıkmayanlar çoğunlukta.

Bir de hayatın gerçekleri var. Sabah gözümü açtığımda akan haberlerin hepsi konvansiyonel dünyadan. Savaşlar, çatışmalar, fiyaskolar, rezalet düzeyinde gelişmeler…

Biraz fikir vermesi açısından dünyayı kurtaracağını düşünen çoğu genç ya da genç düşünen bu insanlar neyin peşinde anlatmamı ister misiniz? Sahneyi dolduran fikirlerden dikkatimi çekenler bunlar. Bu arada uyarayım, bir fikrim var diye sahnede değiller bunlar, fikirlerini öyle böyle hayata geçirmiş en az milyon dolar sermaye biriktirmiş girişimciler.

İşte milyon dolarlık sorunlar;

dünya nüfusunun yüzde 78’i düzenli spor yapmak istermiş ama yalnızca yüzde 37’si düzenli spor yapabiliyormuş. Bu soruna dijital çözüm üreten başarılı bir ekip…

Dünya nüfusunun önemli bir bölümü uykusuzluktan şikayetçi. Yapılan araştırmalar üst üste 4 gün 6 saat ve daha az uykunun 8 şişe bira etkisi yarattığını söylüyor. Uykusuzluk iş gücü kaybı sorunu yaratıyor. Çözüm dijital uyku koçluğu.

Dikkatimi çeken bir başkası çalışma yaşındaki küresel nüfus giderek daha mobil. Bir istatistiğe göre 164 milyon kişi çalışmak için yurt dışında yaşıyor. Her yıl rakam yüzde 20 büyüyor. Gittikleri yerde yerleşmek üzere kimden destek alacaklar? Bu sorunun da çaresi var. 47 ülke vatandaşını gittikleri yerde hayata yerleşmeleri için destek hizmeti sağlayan bir firma…

Bir diğeri kadınların verimli geçen en az 30-40 yılında her ay yaşadıkları regl dönemi ve sorunlarını aşmak üzere dijital çözüm geliştiriyor.

Konuların sınırı yok. Önemli olan yaratıcı satın almaya değecek fikir! Yıllarca Davos toplantılarını yerinde ve uzaktan takip etmiş biri olarak buradakilerin profili, Davos’un ağır abilerinden çok çok farklı. Yaka paça bir yerde, rahat görünümlü bir sürü insan. Konular ve çalışma alanları “ağır” sermayedar konularından farklı.

Ben ne öğreniyorum bu gözlemlerimde; Araf’ta sıkı durmayı! Huawei’den 5G teknolojisinin yüksek hızla hayatımızı değiştireceğini heyecanla dinlerken dünyanın bir bölümünde internet olmadığını biliyorum. Diyelim internet var, hızla yaşlanan dünya nüfusu bu teknolojileri bırakın kullanabilmeyi anlamaya müsait değil. Aramızdaki yaş farkı önlenemez bir kültür farkına kayıyor. Arkamızda bıraktıklarımızın bizi yakalaması mümkün değil. Ben bile kabus yaşıyorum, öğrenemezsem ya da entegre olamazsam trenden bir dakikalığına inersem bir daha aynı vagona binmem imkansız görünüyor. Yapay zekanın ufuk çizgisini göremeden ‘karar zekası’ kavramına geçiş yaptım. Tamamen ürkütücü. Yapay zekanın karar verme mekanizmalarına yapacağı etki ve geleceği son noktayı tam hayal edemediğimi düşünüyorum.

Duygusal Alexa

Alexa yapay zekanın geldiği son noktayı göstermek adına canlı bir örnek. 100 bin adet üzerinde yetkinliğe sahip. Ne isterseniz yapabiliyor. Alexa bildiğiniz gibi dijital asistan. Konuşuyorsunuz anlıyor. Komut alıyor ve yapıyor. Akıllı evlerde milyar adedi bulan komut alışverişinden söz ediliyor. En popüler özellikleri “Alexa evi ısıt”, “Alexa ışıkları kapa…” bunları ilk duyduğumuzda “vay canına!” dediğimizi anımsıyorum… Alexa hızla ilerledi; “…bana yemek randevusu yap, Alexa bana en yakın eczaneye bul…” tadında artık.

Tabii 100 bin yetkinliği olan Alexa için “vay”lar kifayetsiz kalır. Alexa dünya nüfusunun yarısından daha zeki ve yetenekli. Beni korkutuyor. Anlaması, konuşması, bir komuttan bağlaçlı birkaç komuta çıkması şahane. Alexa, “deep learning” metoduyla kendi kendisini geliştirmeye başlamış. Komut aldıkça algoritmasına eklemlenenler artıyor, birleştirip yoruma gidiyor. Yanlış okumadınız; yorum. Bir adım sonrası proaktif olması. Alexa öyle bir aşamaya gelmiş ki sizin adınıza da konuşuyor. Burada son hedef herkes için otonom bir Alexa. Otonom ne demek, hareketlerinin önemli bir kısmına kendi karar vereceği zamanda ve ortamda başlayacak demek. Alexa yakın zamanda coğrafyadan bağımsız olabilecek.

Soru hayatımız kolaylaşacak mı?  Alexa’ya his yüklemeleri an meselesiymiş.  Alexa “…evden çıkarken doğalgazı kapamamış olabilirsin!..” diyebilecek. “Evlenme yıldönümünü yine mi unuttun?” demesi adeta an meselesi…  Hisleri Alexa’ya başka neler söyletir ve yaptırır hayal gücünüze bırakıyorum. Alexa kapıya gelen kişiye kapıyı açmayabilir, Alexa sizin tehlikede olduğunuzu düşünüp önlemini alabilir. Alexia’nın sizi ele geçirmesi an meselesi.

Ticaret savaşlarının fitilini yakan adam

Size gözlemlerimden bir tane daha aktarım yapayım böylece turumuz 360 dereceye ulaşsın. Dünyayı konvansiyonel metotlarla yönetenlerden biri olan Blackstone yatırım şirketinin kurucusu Stephen Schwarzman teknoloji serüvencilerinin arasında sahneye çıkıp o ana kadar oluşan ezberimizi yeniden bozdu. O kadar zengin ki, eminim genç girişimcilerin hayallerini süslüyor. Koyu renk takım kostümünü mü severler fikirlerini mi bilmem, o zenginliğiyle dudak uçuklatırken onu heyecanlandıran şeyin kimsenin düşünemediğini düşünmek olduğunu öğrendik. İyi adam seçmek, iyi fikir geliştirmek, çok çalışmak ve yalnız olmayı kabul etmek başarı formülünün birkaç maddesi. Lehman Brothers’ dan 39 yaşındayken ayrılmış kendi işini kurmuş. Dünyanın en en zenginlerinden biri olmuş. Başkan Trump’ın yakın arkadaşı. Nasıl biridir Başkan diye sorunca moderatöre “…biliyorsunuz zaten…” dedi. Neredeyse haftada bir buluşuyorlarmış. En fazla ticaret konusunda sohbet ederlermiş. Dünyadaki ticaret dengeleri favori konuları. “Dengesizdi” dedi Schwarzman. “Neyse düzeliyor…” diye devam etti sözlerine. Anladık ki, başta Çin’le olmak üzere dünyanın geri kalanıyla ticaret savaşlarının fitilini yakan adamın ta kendisiyle karşı karşıyayız… Zenginden daha çok vergi alınmalı mı konusuna, nüfusun bir bölümünün çok fakir olduğunu ifade ederek ve asgari ücreti artırmanın bir yolunu bulmalıyız ama insanlar daha fazla çalışmalı yanıtını vererek yorum yapması ilginçti. Sürdürülebilirliği konsept olarak sevdiğini ifade etti. Sürdürülebilirliğe yatırım yaptıklarını sürdürülebilirliğin kendi başına bir ekonomi olduğunu gördüklerini söylemesi karlılığı düşürmediğini ifade ettiği sırada Washington’da sürdürülebilir çevre konusunda tersine kararlarla ilgili haberler yayınlanıyordu. Demek konseptlerin isimleri aynı ama bakış açısı ve yorumlar farklı diye düşündüm. Çünkü kendisinden önce ve sonra sahneye çıkanların sürdürülebilirlik tarifi gerçekten farklıydı.

Influencer Bakışı

Hadi son bir kez daha şaşırtayım sizi. Sahneye bir grup influencer çıktı. Aralarından biri Vampire Diaries dizisinden Ian Somerhalder değil miymiş. WhatsApp’den kızıma sorayım kimmiş dememle; “Vay vay vay” nidaları geldi.  Milyonlarca takipçiyi hak ettiğini anladım. Ama yakışıklı olduğu kadar aktivist olarak hayran kitlesi olduğunu konuşmaya başlayınca anladım. Influencer olmanın ağır sorumluluğundan söz etti; “… Dünya tarihinde gelmiş geçmiş en zengin kuşağız. İstemediğimiz kadar çok arabamız, elektronik aletlerimiz, çok evimiz var. İstediğimiz her şey elimizin altında. Buna karşın dünya tarihinde gelmiş geçmiş en mutsuz ve hasta nesiliz. Genci yaşlısı hepimiz depresyondayız. Biz influencer’lar hizmet ve ürün sattırmanın dışında katkıda bulunmalıyız…” Durmadım sözlerinden alıntıları kızıma aktarınca bana, “Leonardo Di Caprio kafası…” diye karşılık verdi.

Sahnedekilerin dışında kızımla da aynı dili konuşuyor olmanın huzuru içinde notlarımı sonluyorum. Çalışmam lazım. Trenden inersem bir daha binemem diye korkuyorum.

Paylaş