Bir Garip Sektör ve Onun Hikâyesi

Turizmin etkisinin Türkiye için ne kadar önemli olduğu söylemeye herhalde gerek yok. Fakat Türkiye’nin turizm potansiyelini nasıl değerlendirdiğine bakınca ortaya ne kadar önemli olduğunu bilmediğimiz sonucuyla birlikte, bizim bu işi bilmediğimiz ortaya çıkıyor.

Türkiye’nin doğası diğer mevsimlerde de turizm sektörünün hizmet vermesine elverişli. Buna karşın 2004 yılı ocak-nisan ayları arası ve kasım-aralık aylarında yaklaşık 4 milyon 770 bin turist ülkemize geliyor. Mevsimlik yoğunlaşmaları önleyecek, diğer bölgelerde yapılacak turizm yatırımları zamanla sonuç verecektir, fakat Türkiye şu anda sadece yaz aylarında yüksek sayıda turist karşılayabiliyor.2004 yılında gelen 17 milyon 517 bin turistin 10 milyonu Antalya, Muğla, İzmir ve Aydın yöresine geliyor. 3 milyon 500 bin turist ise İstanbul’u tercih ediyor. Türkiye’nin geri kalanına gelen turist sayısı ise 4 milyon 450 bin. Turistler ve turistik işletmeler özellikle kıyı güneş-deniz-kum turizmi yapan Ege ve Akdeniz bölgelerinde yoğunlaşıyor. Bu hem ülkenin kalanının potansiyelinin yeterince değerlendirilemediği, hem de Türkiye’nin bazı bölgelerine sağlıksız şekilde önem verildiğini gösteriyor.

Turizm sektörünün özellikleri
Ülkenin turizm potansiyelinin dışında turizmin istihdam potansiyelinin de farkına varmamız gerekiyor. Turizm sektörüne yapılan yatırımlar, insan olmadan hiçbir işe yaramıyor. Otellerden taşımacılığa, acentelerden yeme içme işletmelerine kadar hiçbir yatırım insan olmadan değer yaratamıyor. Bu açıdan turizm emek yoğun, son derece insan merkezli bir sektör. Hem nitelikli, hem de çok sayıda çalışana gereksinim duyuyor. Türkiye’nin insan gücü konusundaki arz fazlasını turizm ve yan sektörlerde istihdam edilebilmesinin olanağı iştah kabartıyor.

Mucizeler beklememek gerekiyor. Sektör olarak turizmin kendine özgü özellikleri var. Öncelikle belirli bölgelerde yoğunlaşmış durumda, sadece o bölgede istihdam olanağı yaratıyor. Bunun dışında turizm hizmeti veren firmaların çoğu net bir sektörel kimliğe sahip olmadığı için sektör olarak turizm beklenilen istihdam talebini yaratamayabiliyor. Oysa turizmin insan gücüne bu kadar ihtiyaç duyan bir sektör oluşu, istihdam taleplerinin çoğunun karşılanabileceği, kısmi süreli vb. çalışma şartlarının en kuvvetli derecede yararlanılacağı sektörlerden biri.

Avrupa Komisyonu’nun 1994 yılında yayınladığı bir araştırmaya göre turizm sektöründe çalışanların yüzde 45 ile 65 arası kadınlardan oluşuyor. Türkiye özellikle düşük olan kadın istihdamı konusunda turizmin sektörel özelliklerinden yararlanabilir. Bunun dışında işgücüne girmek için çaba göstermeyen nüfus dolaylı yollardan turizm sayesinde değer yaratabilir.

Turizm bir yandan kendi sektöründe doğrudan istihdam yaratırken diğer sektörlerde de dolaylı istihdam yaratabiliyor. Bazı kaynaklarda bir birim doğrudan istihdamın bir buçuk birim dolaylı istihdam yarattığı söyleniyor.

Turist ne istiyor

Turizm sektörüne kafa yorarken turistin gittiği yerde ne aradığını da düşünmek gerek. Türkiye’ye gelen turistin yüzde 70’ten fazlası Avrupa kıtasından geliyor. Örnek olarak 2003 yılında Hollandalı turistler üzerinde yapılmış bir araştırmaya bakalım;

Hollandalılar’ın Portekiz, İspanya, Yunanistan ve Türkiye arasında en çok tercih ettikleri ilk ülke 1 milyon 650 bin kişiyle İspanya, sonrasında 711 bin kişiyle Türkiye, 526 bin ile Yunanistan ve 285 bin ile Portekiz. Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 39’u yaz aylarında, yüzde 37’si ise sonbaharda geliyor. Gelen turistlerin yüzde 15’i A, yüzde 29’u B, yüzde 22’si B altı, yüzde 34’ü ise C/D sosyo-ekonomik sınıflarına mensup. Türkiye’ye gelen Hollandalı bir turist ortalama 757 Euro harcıyor. Bu dört ülke içindeki en düşük rakam. Türkiye’den daha az tercih edilen Yunanistan ve Portekiz’de bile rakam 920 Euronun üstünde. Yani Hollandalı Türkiye’ye gelince fazla para harcamıyor, “ucuz” diye geliyor. Geldikleri mevsimler düşünülünce turistlerin yüzde 75’inin güneş-deniz-kum tatili yapmak için geldikleri ortaya çıkıyor. Bu noktada da Türkiye’den beklentilerini neredeyse sıfırlamış, doğadan ve coğrafyadan medet umuyorlar.

Akdeniz’de tatil yapmayı düşünen bir grup üzerinde yapılan anket sonucunda, Türkiye’nin tercih edilmesini başlıca üç nedeni var; yüzde 23 ile ucuz fiyatlar, yüzde 19 ile iyi oteller  ve yüzde 17 ile plajlar. Türkiye’yi tercih etmeme nedenleri ilginç; yüzde 15’lik bir kesim kitle turizminden şikayet ediyor. “Her turist bir nimet” diyebiliriz. Ama kitle turizmi, fazla insan, az harcama, az katma değer anlamına geliyorsa olmuyor. Türkiye’nin güney ve güney batı turizminin Hollandalı turistler için anlamı bu.

Düşük fiyatların hakim olduğu kitle turizmini iyi yönetebilmek için belli ki beceri gerekiyor. Yoksa daha fazla turist için beton binalar çıkmaya başlıyor, kasabalar şehir oluyor, çevre kirleniyor, üzerine de para kazanılmıyor. Beton içinde tatil yapmaya giden bile şikayet ede ede yapıyor tatilini, biliyorsunuz. Bir kere edinildikten sonra kurtulması kolay olmayan kitle turizmi imajından Türkiye’nin bir an önce uzaklaşması gerekiyor.

Umut verici olan bilgi, anket grubunda yüzde 31’lik kesimin ülke içinde gezilerin ilgi çekici olduğunu söylemesi. Hollandalı turistler bir kere Türkiye’ye geldikten sonra farklı olanakları değerlendirmeye açık. Türkiye’nin güneş-deniz-kum dışında verebileceği her hizmeti turistlere sunması gerekiyor.

Turizm’de yüksek istihdam yüksek gelir
Ülkeye giriş yapan turistlerin hakkında ilk sayısal veri 1963 yılına rastlıyor; turist sayısı 193 bin. 2004 yılında rakam 17 milyon 500 bine çıktı. 2004 yılında turizm geliri 12 milyar 125 milyon dolar. 2004 yılında turist sayısında bir önceki yıla göre artış yüzde 25, turizm gelirleri ise bir önceki yıla göre yüzde 25.3  artış göstermiş.

Turizm potansiyelini iyi değerlendiremiyor dediğimiz ülkemizin büyük çoğunlukla yaz turizminden yararlandığını biliyoruz. Fakat Türkiye’nin sonsuza kadar bundan yararlanmasını beklemek mümkün değil. Kapadokya, Hasankeyf, Mardin, Nemrut gibi turizm imkanlarını ülkenin farklı kesimlerine kaydıran örnekler vermemiz gerek. Bunlar gibi açılımların desteklenmesi, tanıtılması hem turistlerin istedikleri şey, hem de turizmin istihdam yaratması için en önemli fırsat. Turizmin bir kaç bölgeye değil de, olabildiğince ülke çapına yayılmış olması, turizmin istihdam etkisinden en iyi şekilde yararlanmamızı sağlayacak fırsat.

Turizmin insan kaynakları yönünü de düşünmemiz gerekiyor. İşgücü açısından özellikle kısmi süreli çalışma imkanının değerlendirmesi, turizmin işgücü talebinin en iyi şekilde değerlendirilmesi anlamına geliyor. Hizmetten alınan memnuniyetin tamamen insana bağlı olduğu bu tür işletmelerde insan kaynakları bir yan uğraş değil ana uğraş olmalı.

 

Paylaş