BEYNİMİ SEVEYİM

 

 

Ne yalan söyleyeyim beynimi seviyorum. Sağını solunu her tarafını seviyorum. Aslında itiraf etmeliyim, sağ beynimi daha çok seviyorum galiba. Sol alınmasın ne olur!… Bakın bugüne kadar bunu hep sakladım durdum, ama artık açıklamanın zamanı. Zaman beni haklı çıkardı çünkü. Sol beyinler, onu oldu bunu oldu, müdür oldu, ama bir gün işten kovuldu işsiz kaldı; sağ beyinler mi… Sağı iyi kullananlar gümbür gümbür ayakta!

 

Siz Tony Buzan’ı tanıdınız mı? Son zamanlarda adını eskisi kadar duymuyorum ama bir zamanlar ne sık gelirdi Türkiye’ye. Her yerde beynimizle olan o tuhaf ilişkiyi aktarır, bu karmaşık makinayı çok az kullandığımızı söyler, sağ beyin sol beyin farkını anlatırdı. Birkaç kez gittim konferanslarına. Keyif de aldım. O bıngıl bıngıl şeyi sevmeme yardımcı oldu. Ama onun konferanslarından çıkarken herkes gibi ben de, kafamı şöyle kuvvetlice sallayıp, sağı solu birbirine mi karıştırsam, yoksa iki tarafı vuruştursam mı diye düşünmüşümdür…

 

“Hadi sol hadi silkelen… Bak adam ne diyor. Bu zamanda her şey solda başlıyor bitiyor.” Müdür olmam için sol gerekiyormuş, lütfen! Daha çok para, daha üst mevkii… Gerçi bizde solundan kalkmayı, sol ayakla başlamayı hiçkimse sevmez. Sağ adımla başlayacaksın. Ama nedense sağ beyinlilere kariyer fırsatı tanımayı bilmez, onları o müdür koltuklarına yakıştıramayız.

 

Biliyorsunuz sol taraf analitik, matematik vesaire… Sağ taraf duygular, sentez… Sol çıkarır sağ batırır adamı. Böyle öğrettiler bize. Her şey siyah beyaz ya… Yalan değil  bir zamanlar böyleydi. Sağ ve sol beyin arasındaki farkı, inkar etmiyorum. Ama bize anlatış şekilleri hatalıymış. Sol beynin varsa iyi, mümkünse sol beyinli ol ve iyi oku, iyi iş bul… Sağ beyinliysen olmuyor işte…

 

Çocukken, “ne olacaksın büyüyünce” diye sormuşlardır mutlaka…

Siz yanıt vermeden anne ya da babanız atlayıp sizin genel müdür, en büyük müdür  olacağınızı söylemiş olabilir. Kafalardaki şablonlara göre hemen bir şeyleri yapıştırıverirler üstünüze… Ağzınız laf yapıyorsa, bu çocuk avukat olsun denir. Sanırsınız ki avukatlar yalnızca konuşur, atar tutar… Ağzınız laf yapmıyorsa o zaman size muhasebeci, denetçi falan gibi daha az sosyal meslekler yakıştırılır. Bilgisayarla tanıştığımızdan beri herkes bilgisayarcı olmak istiyor. Kimse çocuğuna sosyal konuları yakıştırmaz. Kimsenin ağzından, “Benim çocuğum yaratıcı olsun” diye bir cümle çıkmaz. “Benim çocuğum farklı olsun” diyen de olmaz. Zaten ne demek farklı… Allah Korusun!

 

Meğer benim Buzan konferanslarından sol tarafı şöyle hafif silkeleme güdüsüyle çıkmamın nedeni, bu işe her şeyden önce sol beynimi bir türlü ikna edemeyişimmiş. Çıktı işte her şey ortaya, sol beynim haklıymış meğer. Yalnızca araştırmalar değil, dünyanın gidişi gösteriyor her şeyi. İşte size sağ beyninizi sevmeniz için somut gerekçeler;

 

Otomotiv sanayi her ülkede ekonominin kalbi. Amerikan otomobilleri bu alanda önemli bir paya sahip. Vereceğim örnek buradan. Amerikan otomobillerinin ne kadarının ABD sınırları içinde üretildiklerini biliyor musunuz? Ben söyleyeyim, Chrysler PT Cruiser modelinin yüzde 55’i ABD’de üretiliyor, GM Aztek modelinin yalnızca yüzde 31’i ABD’de üretiliyor. Pontiac Aveo’nun yüzde 5’i Plymouth Crossfire’in yüzde biri ABD’de üretiliyor. Adı Amerikan! Geri kalan nerelerde mi?  Lastik Malezya/Endonezya olabilir. Sentetik polimer için Rusya… Oto aydınlatma İsveç, demir çelik Çin, Şase Polonya… saymakla bitmez…

 

Yalnızca Amerikan otomobilleri mi… Toyota ne kadar Japonsa, General Motors da o kadar Amerikan… Toyota Camrys modeli tamamen ABD, Kentucky’de üretiliyor. Dünyanın başka coğrafyalarında ham madde, yanı sıra işçilik ucuz olduğu sürece ister otomotiv, ister tekstil, ister elektronik isterse bilgi teknolojileri bavulu topladığı gibi gidiyor.

 

Unutmamakta fayda olan bir detay; Amerikan otomobillerin bazıları neredeyse tamamen yurtdışında üretiliyor ama sözü edilen markaların yönetim, tasarım, karar süreçlerini ABD sınırları içinde tutuyorlar.

 

İlk çağlarda insanlar kol gücüyle hayatta kalıyordu. Sanayi devriminde kol gücü değil makinaların gücü çalışanları kırdı geçirdi… Sonra sol beyinli mühendisler popüler oldu. Şimdi sol beynin yaptığı her şeyi dışarı havale ediyorlar. Sol beyin fonksiyonlarını teknoloji üstlenebiliyor. Bilgisayar yerinizi alabilir dikkat edin. Solu ihya eden özellikler yine sol beyin ürünü teknoloji sayesinde her yerde ve çok ucuz.

 

Yerli malı yurdun malı. Bir zamanların en önemli konsepti. Artık klasik anlamda “yerli malı” ürünlerden söz etmek mümkün değil. Yerli işçi yurdun işçisi… Yerli beyaz yakalı yurdun gözbebeği… Bunlar nasıl geliyor kulağınıza? Ben kimsenin ağzından duymadım vallahi.

 

Pek çoğunuzun bildiği gibi bir süredir gelişmiş ekonomiler istihdam yaratamamaktan şikayetçi. Bu ülkelerdeki işler birer ikişer, derken binlerle ifade olacak rakamlarla başka coğrafyalara kaydılar. Geride işsiz bir beyaz yakalı çöplüğü bıraktılar. Forrester Resarch, bir araştırma firması. 2010 yılına kadar ABD’deki her 9 bilgi teknolojileri işinden birinin yurt dışına kayacağını söylüyor. Daha bir şey görmemişiz yani.

 

Pek çok beyaz yakalı/sol beyinli  dünyanın hiçbir yerinde eskisi gibi rahatça iş bulamıyor. İşveren, üretimi daha ucuz hammadde ve insan maliyeti olan ülkelere kaydırıyor. Buraya kadar bir kısmınızın bildiği bir gelişme değil mi… Peki Hindistan’daki call center’larda çalışmaya başlayan Avrupalıların sayısının dikkat çeken boyutlara ulaştığına ne demeli. Avrupalı gençler, ülkelerinde kazanacaklarının (iş olduğunda tabii) yüzde 25’ine razı olarak Hindistan’a çalışmaya gidiyor. Bakarsınız call center’la başlayan bu akım diğer alanlara yayılır.

 

Popüler sol beynimiz var ya… Hani sistematik, analitik düşünen. Daha çok bilgi işlem mühendisi, yazılımcı, herhangi bir mühendis, doktor falan yapan beynimiz… Haberiniz olsun tehlikedeler. Kayan işler yakın zamana kadar teknoloji ya da teknik ve statik denebilecek türdendi. Yıllar boyu sol beyinlilerin sağ beyinlilerden hem daha iyi iş bulduklarını sandık, hem daha iyi para kazandıklarını düşündük. Meğer yanılmışız. Sağ beyin intikamını mı alıyor dersiniz. Sağ mı intikam alıyor bilemem. Yaratıcılık/fark yaratmak/değişik olmak… Farkı fark yaratır diyelim.

 

 

 

“Yarın şu işler moda olacak” cümlesinden nefret ediyorum. O nedenle şöyle söylemek istiyorum, katma değer üretebildiğiniz sürece ayaktasınız. Farklılık yaratabildiğiniz sürece varsınız. Farkı, katma değeri, bir başkasından daha değişik olma halini sağ beynin ürettiğini söylüyor bilim adamları. Birileri mutlaka yaptığımız işin bir benzerini hatta daha iyisini yapabiliyor. Üstelik ucuza. Başka birinin yerimizi alamayacağı özellikler geliştirmek zorundayız.

 

İster en iyi üniversiteden mezun olun, isterseniz MBA’niz bulunsun, ya da geçmişinizde çok iyi birkaç firma olsun özgeçmişiniz güzel gözüksün… Hayatımız değişti, değişmeye ne dersiniz?…

 

 

 

 

 

 

 

Paylaş