Her gün 200-300 kişinin Covid bağlantılı rahatsızlıklar nedeniyle hayatını kaybetmesi sıradanlaştı. Bilim her koldan çözüm yaratmaya çalışırken, bakteri ve mikroplar mutasyon geçiriyor. Aşı, maske, mesafe kısıtlı korudu. Mucize hap… hakkında en az bilgiye sahip olduğumuz bölüm. Laboratuvarda çalışanlar yalnızca sağlık şemsiyesi altındaki ihtisas ekipleri değil. Hayal gücümüzü zorlayacak çalışmalar yapılıyor. Bunlardan biri nano teknoloji alanında! Malzeme bilimi ve nano teknoloji devrime hazırlanıyor. Yüzey kaplamalarına uygulanacak yeni bir buluş sayesinde Covid bulaşını barındırmayan, zararlıları yok eden özel kaplama yüzeyler. Çocuk okulda sıralarda rahatça hareket edecek, metro ve diğer toplu araçlar güvenli olacak, mutfak yüzeylerini delicesine dezenfekte etmek gerekmeyecek, hatta alışveriş poşetlerini sabunla yıkamak zorunda kalmayacak, kapı kulpları, elektrik düğmeleri asansör butonlarına korkusuzca dokunabileceksiniz. Deneyler tamam, başarı yüzde 99.9!
Nano teknoloji, malzemeleri atomlar ve moleküller seviyesinde tasarlayıp, sentezleyerek fonksiyon vermek. Pek kabaca böyle… Bu yazıda hikayesinin küçük bölümünü okuyacağınız kişi nanometrik boyutta yani bir mikronun altında çok ince kalınlıklara antibakteriyel – antiviral ışıkla kendini temizleyen çok dayanıklı çizilmeyen, yüzeyle bütünleşen çalışmalar yapıyor. Fazla malzeme harcamayan örneğin 10-20 gramla 1 metrekareyi boyama yapabilmeyi mümkün kılıyor. Yüzeye istediğiniz özellikleri, optik olarak, fiziksel olarak, biyolojik olarak fonksiyon bazında sağlamayı başaran bir sihirbaz.
Covid’i ve bundan sonra tehdit edecek diğer virüs ve bakterileri önleyecek teknolojiyi geliştirmek üzere kapı aralayan kişi işte bu Türk bilim ve iş insanı; Gülsen Çeliker.
Bilim ile iş dengesinin kurulmasının ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz, karşımdaki bir kadın olunca, imkansız olmadığı duygusuyla rahatım. Çeliker, nano teknolojik fonksiyonel kaplamalar üreten Innovcoat firmasının kurucusu. Innovcoat, yüzde 50-50 Türk Fransız ortaklığı. İtalya, İspanya, Meksika, ABD’ye ihracat yapıyor, şu an iç dış pazar dengesi yarı yarıya. Bu yıl 40-60’a dayanacağını öngörüyor.
Meslek hayatının ilk bölümünde BASF, Akzo Nobel, DYO gibi kimya devlerinde üst düzey yöneticilik yapan Çeliker, ikinci bölümünde de başarılı girişim öyküsü yazan kişi. ODTÜ Kimya Mühendisliği mezunu. Aynı üniversitede yüksek lisans ve araştırma görevlisi olarak başladığı yolculuk sonrası sanayide Ar-Ge ağırlıklı olmak üzere çalışmalarını sürdürmüş. Profesyonel hayatında bilimsel çalışmalardan kopamamış, 4 adet uluslararası tescilli patenti bulunuyor. Hakemli teknoloji dergilerinde makaleleri yayınlanıyor.
“Bilimde bilgi sınırlıdır ama hayalin sınırı yoktur. Teknoloji de bilgiyle hayalin ortasında bir yerde” diyen, kalbinin optik araştırmalarında attığını ifade eden Çeliker’le konuşmak öylesine kolay ve zor ki; adeta bir demet çiçek almaktan söz edecek, hadi buyurun kahveye diyecek kadar sıcak ve naif dili ekseninizi sallıyor. Önemli öncelikli, sıradan ivedi ayırımları kalkınca sorularınızın ne kadar doğru yanlış olduğunu anlamak engelli koşuya benziyor. Sizi de çok çok keyif aldığım ufkumu açan bu sohbete davet etmek istiyorum;
İzlemek isterseniz youtube kanalımda söyleşimizi bulabilirsiniz.
Yaprak Özer: Sokaktaki insanın anlayacağı düzeyde, nano teknoloji nedir? Yaptığınız iş neye yarar?
Gülsen Çeliker: Nano teknoloji ismi nano’dan geliyor, nano da nanometreden. Nanometre, metrenin milyarda biri. Çok çok küçük bir ölçü. Mesela bir hidrojen atomunu 0.1 nanometre gibi düşünelim ya da bir bakterinin boyutunu, 500 nanometre, virüslerin 20 nanometre, atomların ise 10 nanometreyle 1 nanometre arasında değiştiğini düşünürsek malzemenin en küçük hali diyebiliriz. Daha küçüğü yok.
Nano teknolojinin faydası; biz bu küçük boyutlardan başlayarak yeni malzemeler-yapılar oluşturabiliyoruz. Şimdiye kadar uğraştıklarımız hep yığın malzemeler, ağaç, demir, cam. Bunlar kesiliyor, biçiliyor, şekil veriliyordu. Sınırlı kalıyorduk ama nano boyuta inerek çalışmaya başladığınızda, yapılandırma için çok büyük şansınız oluyor. Camın silisyumunu nano boyutta bakırla, çinkoyla, alüminyumla yepyeni bir yapıda tasarlıyoruz. Bir örnek verecek olursam; çeliğin 100 kat daha hafif buna karşın 6 kat daha güçlü olması gibi. Sıkıntı duyduğumuz, daha ilerisine gidemediğimiz yapılara ulaşmamız mümkün. Aslında bir interdisipliner yapı nano teknoloji; kimya, fizik, biyoloji ve bunların da mühendisliklerde makina mühendisliği, kimya mühendisliği, elektrik mühendisliği gibi mühendisliklerle buluşması. Çalışma grubumuzda bütün bilim dallarından kişiler çalışabilir, sıkıntı olmadan.
Bu akım 2000’lerin başında başladı belli sektörlerde gayet iyi ilerliyor, bazılarında biraz daha zaman alacak, ama teknolojilerin geleceği bu diye düşünüyorum.
Yaprak Özer: Doğada olan klasik malzemelere farklı bir boyut mu kazandırıyorsunuz?
Gülsen Çeliker: Evet, daha önce yapılamayan bir yapıyı oluşturuyoruz.
Yaprak Özer: Neden, açıklık getirir misiniz? Daha mı ekonomik?
Gülsen Çeliker: Kendi dalımdan anlatayım. Ben boya sektöründe 20 küsür sene çalıştım. Biz yüzey üzerine çalışıyoruz; korumak, estetik, dayanıklılık… budur şimdiye kadar istenilenler, ama o kadar basit değil, yüzeyleri çok güzel kullanabiliriz. Yüzeyler çalışabilir. Mesela ışıkla kendini temizleyebilir. Nanometrik boyutta bir mikronun altında çok ince kalınlıklara antibakteriyel – antiviral ışıkla kendini temizleyen çok dayanıklı çizilmeyen, yüzeyle bütünleşen çalışmalar yapıyoruz. Eski teknolojilerle yüzeyle belli bir fiziksel bağ kuruyor kimyasal bağ yapmıyor, tutunuyor. Böylece uzun süre dayanımı sağlıyorsunuz. Çok fazla malzeme harcamıyorsunuz. 20 gramla 1 metrekareyi, 10 gramla 1 metrekareyi boyayabiliyorsunuz. Sonuçta o yüzey size istediğiniz özellikleri, optik olarak, fiziksel olarak, biyolojik olarak fonksiyon bazında sağlayabiliyor. Bu açıdan oldukça iyi. Diğer yönden ekonomik olması, çok haklısınız. Zaten çok az tüketimle yapıyoruz. Bir de bazı uygulamalarda çok uzun hatlar gerekir bu uzun hatların yarısını gereksiz oldukları için kaldırıyoruz. Çok az atıkla son derece verimli çalışmalar yapabiliyoruz. Endüstriye yeni bir boyut kazandırırken, yüzeye ayrı ve aynı zamanda kişilere ayrı bir boyut sağlıyor.
Yaprak Özer: Üretici için bir devrim olduğu sözlerinizden net olarak anlaşılıyor. Her üretici bir bilimsel Ar-Ge çalışmasıyla devam etmiyor. Knowhow’ı satın alıyor ya da adapte ediyor diye düşünüyorum. Tüketici tarafında da uzun ömür dikkat çekiyor.
Gülsen Çeliker: Evet. Doğru, yüzeyin ömrü kadar ömür veriyoruz.
Yaprak Özer: O zaman sık değiştirerek yeniden satın almayı tetiklemek üzerine kurulmuş olan klasik üretim tüketim mantığı yerle yeksan olmuyor mu?
Gülsen Çeliker: Ağırlıklı çalışmamız endüstri ile. Endüstrideki cam. Beyaz eşya ile çalıştığımız için onlar uygulamalarını yapıyorlar ve geliştirdiğimiz malzemeler o beyaz eşyanın ömrü kadar oluyor. Biz beyaz eşyanın ömrünü ne uzatıyoruz ne kısaltıyoruz. Beyaz eşyanın ömrü bittiğinde bizim ürünümüz de kullanımdan kalkmış oluyor. Şu anda ne yurt dışında ne de Türkiye’de direkt tüketicinin uygulayacağı ürünleri yapmıyoruz. Büyük sanayii firmaları bizim ürünlerimizi alıyor yan sanayisine uygulatıyor. Burada da modifiye ederek mevcut üretim hatlarını kullandırmaya çalışıyoruz, sıfırdan hat kurmaları gerekmiyor.
Yaprak Özer: Son tüketici dayanıklı mı, çevreci mi gibi tercih edebilir.
Gülsen Çeliker: Tüketicinin de şöyle bir avantajı var, mesela bir ocak üstü için ya da fırın içi için kolay temizlenebilen, suyla temizlenen, deterjan gerektirmeyen bir kaplamamız var …
Yaprak Özer: “Nanoteknoloji ile üretilmiş bir camı olan fırın ya da ocak istiyorum” demek gibi bir bilince sahip olabilir mi tüketici?
Gülsen Çeliker: Olabilir, üreticinin reklamları ve lansmanıyla ilişkili tabii, ama isteyebilir. İki üç sene önce başladı, bu tür ürünler yeni sayılır. Çok yaygınlaşacak kullanım olduktan sonra farklı ürünleri istemeyecekler. Hiçbir şey yapışmıyor ocağın üstüne, sadece ıslak bezle alabiliyorsunuz, üzerinden 1-2 gün geçse de kurumuyor. “İtici yüzeyler” yapmış oluyoruz.
Yaprak Özer: Türkiye’de hangi sektörler bu sürecin odağında, rakibiniz var mı?
Gülsen Çeliker: Sanayii ile direkt ve yoğun çalışan başka firma olduğunu düşünmüyorum, bilmiyorum. Beyaz eşya derken, cam sektörü dedim, arkasından metal sektörü, paslanmaz çelik sektörü çok yaygın kullanıyor ürünümüzü değişik nedenlerle. Tekstilde varız ve seramikte de ışıkla kendini temizleyen duvarlar, malzemeler yapıyoruz seramik firması kendisi uyguluyor. Tekstilde yatak kumaşları, perdeler… ürünler çıktı, perdeler kendi kendini temizliyor. Bir Avrupa Birliği projesinde araç tekstili üzerinde Covid-19’un temizlenmesi, hijyeni sağlaması amacıyla bir projemiz var. Çok iyi yol aldık. Zaten Covid-19’a karşı ürünümüz de var.
Yaprak Özer: Temel bir sorum olacak yaptığınız çalışmalar her yüzeye, her malzemeye uygulanabilen çözümler midir?
Gülsen Çeliker: Tabii, tabii. Her yüzeye uygulanabilir. Farklı formülasyonlarımız var her yüzeye aynı malzemeyi ve prosesi uygulamıyoruz. Üzerine bir kaplama olması mümkün gözükmeyen yüzeylere bile uygulama yapabiliyoruz. Teflon hariç tabii.
Yaprak Özer: Mutfağımızdaki beyaz eşya, duvarlarımız, masa, demir kapı, çelik ve otomobil…
Gülsen Çeliker: Malzemeleri dönüştürüyoruz derken nano boyutta moleküller var, bunları sentezle reaktörlerde çinko, alüminyum oksitler, silisyum gibi malzemelerle sentezleyerek bir yapı oluşturuyoruz, o yapıyı yüzeye aktarıyoruz. Yüzeye aktardığımızda -hiç görünmeyen nano boyutta ince bir cam diye düşünün istediğimiz fonksiyonları elde ediyoruz. Renklendirebiliyoruz. Hedefimiz, yüzeyin çalışmasını, kişilere konfor sağlaması.
Yaprak Özer: Çalışma ortamınızdan söz eder misiniz?
Gülsen Çeliker: Üniversite ile sanayi arasında bir yerdeyiz diye düşünüyorum. Üretim de yapıyoruz. Formülasyonumuzu üretip, satışımızı yapıyoruz, ihracatımızı yapıyoruz. Ürünümüzü alan kişiler sadece yüzeye aktarıyorlar. Bizde kimya mühendisleri, kimyagerler, malzeme mühendisleri bir arada. 15-20 kişilik biz bir grubuz. Üretim arkadaşlarımız da buna dahil. Üretimimiz onlarca işçiyi gerektirmiyor. Üretim miktarlarımız çok büyük yüzeylere yetecek kadar çok küçük miktarda 10 bin, 20 bin metrekareyi 20 – 30 kilogramla kaplayabiliyorsunuz.
Yaprak Özer: Müthiş, hayal bile edilemeyecek konuları gerçekleştiriyorsunuz.
Gülsen Çeliker: Evet, bilimde bilgi sınırlıdır ama hayalin sınırı yoktur. Teknoloji de bilgiyle hayalin ortasında bir yerde. O nedenle inanarak başladık, tabii büyük risklerle başladık. Bütün ekip zevk alarak çalışıyoruz.
Yaprak Özer: Geleceğin malzemeleri hafif, doğal, dayanıklı, fonksiyonlu ve atıksız olacak. Doğal ve atıksız kısmıyla ilgili konuşmak istiyorum. Sürdürülebilirlikte çoğunlukla iklimsel olaylarla bağ kuruluyor. Ürettiğiniz malzemeler doğal mı ve üretimi çevreci yapıyor mu?
Gülsen Çeliker: Ürünlerimiz, doğal. Petrol ürünü yok. Yani karbon esaslı ürünler kullanmıyoruz kesinlikle. Topraktan geliyor bütün malzememiz, kullandığımız silisyum topraktan ya da metaller, mineraller… Zevkle çalışmamızın bir nedeni de doğal ürünlerle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ve bunlar çok ince kaplamalar, çok ince ürünler olduğu için üretim sırasında da atığımız yok. Üretimden, uygulama yaptıktan sonra da atık yok. Metal sektöründe rulodan ruloya uygulamalar vardır ya da metallerin tabaka tabaka uygulamaları vardır. Bunun özünde müthiş bir yüzey hazırlama, su harcama, asitler, sağlığa zararlı birçok yüzeyi hazırlama prosesleri vardır. Hepsini kaldırmış oluyoruz uygulama yaparken. Bu büyük bir avantaj. Aynı zamanda eloksal dediğimiz prosesler vardır, onlarda da büyük su, enerji tüketimleri, işçilik sadeleşiyor. Yaptığımız o kadar doğal bağları var ki yapının hidroksil bağları dediğimiz bağları o kadar güçlü ve kuvvetli ki, yüzeylere yapışması için özel bir uygulamaya gerek kalmıyor. Plastik üzerinde de çalışmalarımız ya da ürünlerimiz var… metal, cam üzerine de var. Toz boyaya hiçbir şey uygulanamaz derler toz boya üzerinde de uygulama yapılabiliyor. İleride boya kısmı kalkacak, sadece camla kaplayacağız gibi düşünebiliriz. Camın içerisindeki değişiklik fonksiyonları sağladığımız nano boyutta, yüzeyden hiçbir zaman kopmuyorlar. Morfolojisini yani bir topografi sağlayabiliyoruz yüzeyde, o da yüzeyin kirlenmesini, yüzeyin dayanıklı olmasını sağlıyor.
Yaprak Özer: Ürünlerinizi kullanan yerli ve yabancı sanayi oranı nedir?
Gülsen Çeliker: Büyük firmaların kendine güvenleri çok yüksek oluyor. Yeni bir ürün çıkarmak yük, yeni bir ürün çıkarmak bir kültür aynı zamanda bir cesaret işi bazılarına göre, risk alıyorsunuz. Firmaların kültürü, yapısı, risk alma, inovasyon becerileri önemli. Bu anlamda Türkiye’de kendine, laboratuvarlarına Ar-Ge’sine güvenen firmaların birçoğuyla çalışıyoruz. Yurt dışı biraz daha kolay oluyor. İtalya; inovatif ürünlere daha rahatlıkla geçiş yapabiliyorlar. Sektöre yerleştikten sonra İtalya’da çok çalışmalar yaptık. İlk çalışmalarımız İtalya’yla başladı. Sonra İspanya, Meksika, Amerika. Buralarda ihracatımız başladı ve şu an %50’ye vardı yarı yarıya.
Sanıyorum daha da artacak ihracat. Yüzde 40-60’a dayanabilir bu sene.
Yaprak Özer: Çalıştığınız her malzeme hayatımıza dokunuyor, yaygın kullanımı olan bir başka örnekten söz etmek ister misiniz?
Gülsen Çeliker: Türkiye’nin en büyük seramik firması, çeşitli ürünler üzerinde çalışsak da ilk ürünümüzle duygusal bağım var. Dış cephe 1 m – 3 m büyüklüğünde seramiklerle kaplanıyor. Güneş ışığıyla kendi kendini temizleyebiliyor, aynı zamanda antibakteriyel olabiliyorlar. Yerlere de uygulaması var. Bu ürün 8-9 senedir kullanılıyor, sektörde var. Yüzey kirlenmiyor, aşınmıyor.
Yaprak Özer: Türkiye enerji darboğazı yaşıyor, son tüketici ısınamıyor. Nano ısı geçirgenliği gibi fonksiyonlarda işe yarıyor mu?
Gülsen Çeliker: Enerjinin daha verimli üretilmesi konusunda mutlaka nano teknolojinin başka dallarında çalışmalar var ama biz izolasyon sağlayarak az enerji kaybını sağlayabiliyoruz. Mesela otomotiv camlarında yaptığımız çalışmada filmler kalkıyor, dış camı kaplayarak hem UV ışınının içeriye girmesine engelliyoruz hem de infrared ışıklarının yüzeye yansıyıp geri dönmesini sağlıyoruz. Yakın infrared ışıkları aracın ısınmasını sağlıyor. Isınmasını engellediğimiz zaman klimadan çok büyük tasarruf elde etmiş oluyoruz. Bu da enerjiyle ilişkili bir konu.
Bazı camların içerisinde PVD uygulamaları var, bunlar pahalı ve zor yöntemler ve hep çift cam olması gerekiyor. Tek uygulamada tüm binaların camları için sağlayabiliriz. Diğer yandan aerojel dediğimiz bir teknoloji var, bu da çok ince, çok küçük gözenekleri olduğu için ısıyı kesinlikle içeri, dışarı geçirmiyor. Yani çok az enerjiyle evinizdeki bu izolasyonu sağlamış olabiliyorsunuz. Bu çok geniş, açık bir konu. Darboğazlar oldukça teknolojiler de bilim insanları ya da sanayiciler kendini ayarlıyorlar.
Yaprak Özer: Ve meşhur Covid ile yanı sıra sağlık çalışmalarına gelelim. Üç yıldır delicesine her şeyi siliyor, yıkıyor dezenfekte ediyoruz. Bakteri ve virüslere karşı geliştirmeye çalıştığınız bir ürün var mı?
Gülsen Çeliker: Benzer kaplamayı, değişik metallerle yapılandırıyor, istediğimiz fonksiyonları elde edebiliyoruz. Bunlardan bir tanesi de Covid-19’a karşı bir temizleme, Covid-19’u, virüslerini öldürme yönündeydi. Bu anlamda epey çalıştık. Ruhsatımızı da aldık. Bu çalışma sonucunda bilyeli metallerin -yani yapı içerisindeki metallerin, tabi bunlar yapıdan kopmuyorlar, virüsleri öldürdüğünü gördük. Almanya’da Türkiye’de testlerimiz yapıldı, Sağlık Bakanlığı’nın laboratuvarlarında da yapıldı. 2 saat içerisinde %99 oranında, 24 saatte de %99.9 oranında tüm yüzeylerde, camda, metal üzerinde, plastikler üzerinde, tekstil üzerinde çok iyi sonuçlar aldık. Hangi metallerin hangi virüse, bakteriye çok iyi karşılık verdiğini gördük, antibakteriyel testlerini de yapıyoruz. Antimikrobiyal bir kaplama yapıyoruz. Amacımız, sadece virüsü değil, mikropları aynı zamanda küfü de temizlemesi, tam hijyen sağlaması yüzeylerde. Bazı metallerin, metal karışımlarının çok daha etkin olduğunu, bazılarının sadece antibakteriyel olarak etkin olduğunu ama virüse hiç etkili olmadığı gibi sonuçlara vardık. Bunlarla ilgili yayın yapacağız ortaklarımızla birlikte.
Yaprak Özer: Büyük bir adım?
Gülsen Çeliker: Büyük bir adım. Fransa’da testlerimizi yapan firma da çok şaşırdı, çok heyecanlandı. Şimdi daha net, bilerek ilerliyoruz ve çok yakında da çok güzel ürünlerimiz sektörde yerini alacak.
Yaprak Özer: Ürünler nerelerde kullanılabilir?
Gülsen Çeliker: Artacak zamanla sektörlerde, elle çok tutulan düğmeler, kapı kolları, eşyalarımızdaki tutacaklarımız yani elin temas ettiği birçok metal, plastik ve çok da uygulaması var. Çok detayına giremiyorum şu anda pek çok temas ettiğimiz yüzey var. Üreticileri kaplamasını yapacaklar sürekli temizlemeniz, değiştirmeniz gerekmiyor. Araç tekstili için yaptığımız çalışmanın sonuçları bugün geldi, nem testi yapılıyor, uzunca bir süre yaşlandırılıyor, ondan sonra 6 bin kez aşındırma yapılıyor. Metallere yine bakıyoruz, olduğu gibi duruyor yaptığımız metaller. Covid testleri de iyi çıkıyor. Aşınmaya, hava şartlarına dayanıklı bir ürün olduğu için malzeme atıkları, deterjanlardan kurtulmuş olacağız.
Yaprak Özer: İşyerleri, metro, toplu taşıma için muhteşem.
Gülsen Çeliker: Evet. marketlerde de gerçekten önemli. Çünkü pos cihazları var, pos cihazlarına ellerle temas ediyoruz… Firmalar uygulayabilir.
Yaprak Özer: Aklımın çözüme kavuşturamadığı şey, geliştirdiklerinizi tedavülde olan cihaz ve yerleşim alanlarına uygulamak mümkün mü? Yoksa anlattıklarınız yeni üretim için midir?
Gülsen Çeliker: Her yeni üretim için, bizim çalışmalarımız. Bir sanayinin, bir uygulayıcının toplayıp, uygulama yapması lazım. Açık alanda uygulayıp, belli bir sıcaklıkta durması gerekiyor. Yapılmayacak bir şey değil, yapılabilir.
Yaprak Özer: Sizin hayalinizde ne var?
Gülsen Çeliker: Benim hayalim, optik! Optiğin üzerinde çok çalışmak istiyorum. Optikle de enerji açısından büyük sağlamalar gelecektir. Enerjinin üretilmesiyle ilgili aşamada ve virüslerle ilgili. Virüsler gelecek gidecek… tüm yüzeylere hijyen sağlanması, yüzeylerin temizliği önemli. İnovasyonu yapılandırırken hayallerimizi müşterilerimizle kuruyoruz. Sektörlerin bakış açıları, müşterilerin istedikleri, kendilerinin istedikleri, bizim istediklerimiz, öyle yol alıyoruz. Ama benim hayalim, optikte yapılarda ilerlemek.
Yaprak Özer: Türkiye’de çalışma alanınızda bir başka grubun olmadığını ifade ettiniz. Neden? Dünyada da mı az? Nasıl evrilecek çalışmalar?
Gülsen Çeliker: Bence hayalinizi gerçekleştirmek için biraz küçük olmanız gerekiyor. Küçük yapılar, daha hızlı hareket edip daha hızlı zor bulunan bilgiye ulaşıyor, bilgiyi analiz ediyor, bunun için zamanı var, bir sürü başka şeylerle ilgilenmek zorunda kalmıyor. Bu küçük yapılarla daha verimli çalışıyorsunuz. Büyük yapılar, uzak duruyor, çünkü üretimi var, kalite kontrolü, satın alması, satışı, pazarlaması, her birini bu inovasyonun içine sokup onlara aynı hızla hareket getirmeniz oldukça zor. Küçük yapılar desteklenirse, örneğin Türkiye’de startuplar, yaratıcı fikirler, networkler desteklenirse iyi olacak. Ben bilimle uğraşıyorum, eşimle biz bunu yapıyoruz, o da benim kadar işin içinde ve teknolojiye ve bilime karşı ilgisi çok. Çok okuduğumuz çok çalıştığımız için nano teknoloji konusunda bu yola baş vurduk. Yeni oluşum yapıyorsanız ya ben de varım diyeceksiniz, büyük yapılarla yarışacaksınız ya da çok sevdiğiniz, çok istediğiniz bilimsel çalışmaları küçük bir ortamda yapacaksınız.
Büyük istek var. Teknoparkların artması olumlu bir gelişim. Bilimsel çalışmalarla bir şeyler yapmanın ikliminin çok çok iyi olduğunu da söyleyemem ama bir ilerleme umut ediyorum, diyelim.