Yükte ağır, pahada hafif

 

2007’de dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olmayı başardık, 100 milyar Dolar ihracata da ulaştık. Dünyanın ilk 100 büyük şirketi içine bir Türk şirketi sığdırmayı başaramadık.

Fortune Global’daki tek Türk şirketi Koç Holding. 190’ıncı sırada. Koç, 100 civarında şirket, 88 bin 912 çalışan, 40 milyar Dolarlık varlık, 390 milyon Dolar kar, 34,4 milyar Dolar ciroya sahip. Piyasa değeri 9,3 milyar Dolar. Sabancı Holding, 70 şirket, 52 bin çalışan, 12,1 milyar Dolar konsolide net satış, 351 milyon Dolar konsolide net kar, 65 milyar Dolarlık varlığa sahip.  Piyasa değeri 9.9 milyar Dolar. Bknz: ISO ve İMKB “Yükte ağır, pahada hafif” listesi.

 

Büyüklerimiz “Yükte hafif, pahada ağır” olsun derdi. Pahada ağır olanlar sanayiden değil, yeni ekonomiden çıkıyor artık. Google’ın cirosu 10,6 milyar Dolar. Fortune 500’de 241. sırada. Varlıkları 18,4 milyar Dolar, piyasa değeri ise 143,6 milyar Dolar. Google’ın piyasa değeri, İMKB-30’un yarısının toplam değerinden fazla. Microsoft’un piyasa değeri İMKB-30’un toplam piyasa değerinden çok daha yüksek. Microsoft’un toplam varlıkları 69,5 milyar Dolar, piyasa değeri 274,4 milyar Dolar. Cirosu; 44,2, karı 12,6 milyar Dolar. Fortune Global 500’de 139’uncu, Fortune 500’de 49’uncu sırada.

Piyasa değeri tavan yapan son örnek Facebook. Bin 500 Dolar başlangıç sermayesiyle kurulmuş bir internet sitesi. Tüm varlık; bir ofis, 350 çalışan ile 350 laptop. Şirketin yüzde 1.6’sı 240 milyon Dolara Microsoft’a satıldı, değeri 15 milyar Doları buldu… Bitmedi! Facebook’un, piyasa değerini İMKB’de sadece Akbank, Turkcell, İş Bankası ve Garanti Bankası geride bırakıyor. Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’nın piyasa değeri Facebook’un değerinin yarısında kalıyor, Facebook, 5 Migros, 7 Şişecam, 9 Petkim, 9 Ülker, 22 Kardemir ediyor.

 

Türkiye’nin kafasını değiştirmesi mi gerekiyor? Bilişim ve teknolojiye ilgi öylesine düşük ki,  dünyanın ilk 100 şirketi arasına girmesini hayal olarak görenleri şaşırtmıyoruz. Yazılım ihracatımız yaklaşık 14 milyon Dolar. Devede kulak.

Neden yazıyorum? Şirketlerimizin ölçeği, ekonomimizin içeriği, insan kaynaklarına da yansıyor. İK’nın durumu şu: Az sayıda pozisyon, az sayıda nitelikli iş arayan, büyük rekabet, yığınlarla niteliksiz iş arayan…

 

Bitmedi! Her söyleme “dünya küresel bir köy” tümcesiyle başlamak yetmiyor. Bir süredir yurt dışında yaşayan genç profesyonellerle yoğun ilişki içindeyim. “Tersine beyin göçü yaratalım” diyenler mangalda kül bırakmıyor ama tersine göçeceklerini düşündüklerimize Türkiye’de çalışacak şirket/pozisyon bulmak mümkün değil. Konvansiyonel, varlığı büyük, pahası küçük şirketlerin açtıkları pozisyonların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

 

Bu gençlerin bir kısmıyla konuşuyor, yazışıyorum. Hepsini gözü yeni ekonomide. Birine, kısa bir süre önce holdinglerimizden birine bağlı bir sanayi kuruluşunun dünya pazarlaması teklif edildi. Hiç heyecanlanmadı. Sanayi devini umursamayınca şımarıklık yaptığını düşündüm. Neden diye sorduğumda, “Gelecek teknolojide. Sanayi şirketi dünü temsil ediyor. Ben yarına gidiyorum!” diye yanıt verdi. Bir başkası sistemli şekilde benimle yazıştı. Amacı Türkiye’ye dönmekti. Dünyanın önde gelen risk yönetimi şirketinde çalışırken büyük bir Türk grubundan risk yönetimi pozisyonu teklifi aldı. Kabul etmedi. Duydum ki, yeni ekonomi temsilcisi “varlığı küçük piyasa değeri büyük” bir danışmanlık firmasının Türkiye’deki oluşumuna katılmış. Bir başkası yakın zamanda Türkiye’nin önde gelen insan kaynakları danışmanlık firmalarıyla görüştü. Beni arayıp şunları söyledi: “Burası ilginç bir yer. Uzmanlığım belli, buradakiler bana, pantolon yok, gömlek verelim mi, olmadı ceket… diyorlar. Şaşkınım.”

 

2007’yi kayıp yıl olarak tarihe geçirmeyi başardık. Eski oyuncuların büyük hamleleri gemiyi döndürmeye yetmiyor. Bu gemi seri hareket etmeli. Alternatif sektör/oyuncu/“yeni” kafaların çıkması gerekiyor. Ulusal ekonomimizi kalkındırmak için milli mücadele yıllarında geliştirdiğimiz söylemleri artık değiştirmek gerek. Sınırlar ortadan kalktı kalkmasına da bizim köy olduğu gibi duruyor!

Paylaş