Bu hafta FBI siber saldırıya uğradı. Bugüne kadar aralarında uluslararası sermayeye ulaşan Türk firmalarının da bulunduğu pek çok kurum siber saldırılardan olumsuz etkilendi… Saldırılar hastane, okul, banka gibi büyük işleri, tesisleri hedef alıyor. Çok insanın canı yanıyor. ABD’nin güney eyaletlerini günlerce elektriksiz ve dolayısıyla kışın ortasında dondurucu soğukta bırakan saldırıyı unutmayın. Siber saldırganların yarattığı ciddi bir ekonomi oluştu. Artarak devam etmesi bekleniyor.
Çin’de çok çok büyük bir keçi çiftliği, yüz tanıma tekniği kullanmaya başladığını açıkladı. Keçilerin yüzlerini okuyacak bu sistemle, her keçinin şeceresini ortaya koyarak yaşı, kaç doğum yaptığı, hastalıkları takip edilecek, keçiler sistemli bir şekilde organik olarak çoğaltılacak… binlerce keçinin olduğu bu çiftliğin 7 kişiyle yönetildiğini öğrenince şaşırdım. İsrail ordusu Batı Şeria’da Blue Wolf adlı akıllı telefon teknolojisiyle yüz tanıma sistemi kullanacak. Buna keçiler kadar şaşırmadığınızı biliyorum. Konunun gittiği boyutu görmek için önemli.
Olimpiyat Komitesi kendisini dişi hisseden erkeklerin, vücut değiştirmeden kadın klasmanından yarışabileceğine hükmetti. Tabii ki belli kriterleri var, gelişmeyi medyadan inceleyebilirsiniz. Facebook’un adını metaverse’e çevirmesi, metaverse’in hayatımıza getireceği kadar ilginç değil. Algı yönetimi yapan şirket bu konseptle bizim şakülümüzü kaydırmak için kullanıyor. Düşünmek gerek.
Facebook demişken… firmanın adı muhbir kelimesiyle anılsa bence daha gerçekçi… İçinden çıkan ve belli ki çıkmaya devam edecek muhbirler… bir zamanlar ABD’yi ve dahi dünyayı sarsan Julian Assange ve Edward Snowden’in minör versiyonları. Siber saldırı demiştim… dışarıdan beklemeye gerek yok içeride saatli bombalar üzerinde sekiyor yöneticiler. Sizler hazır mısınız? Kim hazır… Ezber bozuluyor değil mi?
İklim krizinin tartışıldığı COP26 hayalleri yıksa da yine de kayda değer bulunuyor. Sebeplerden biri Hindistan’ın PR Show’uyla başlayıp sonunda oyun bozanlık yapması… kömür taahhüdü bildirgesi yumuşatıldı… Genç aktivist Greta’ya göre yine “bla bla bla” konuşulan zirvede önemli değişiklik, 5 yılda bir yapılan COP toplantılarının bundan sonra her yıl düzenlenecek olması. Gelişme yıllık bazda izlenebilecek. Bilmem dikkatinizi çekti mi gelecek yıl COP27 Mısır’da düzenlenecek. Mısır’ın böyle bir konferansa ev sahipliği yapacak olması beni şaşırttı. Neden Türkiye değil? Neden İstanbul değil. Bu toprakları yemeye tüketmeye doyamıyoruz.
Farkında bile değiliz, odaklanamıyoruz.
Yukarıdaki başlıkları, tonlarcası arasından rastgele diyerek seçmedim. İlk bakışta ilginç biraz durup düşündüğünüzde ise ciddi anlam yüklenebileceğiniz, geleceği okumak isteyenlere yol haritası olabileceği için ve artık yeni şeyler söyleme dinleme zamanı geldiği için seçtim. Ruhum sıkışıyor diye haykırmanızı dilerim, yalnız olmadığınızı bilmeniz için seçtim.
Doktor 85+ yaşındaki yakınıma, dün reçete yazdı; “iki eliniz kanda olsa da… yağmur, dolu, kar yağsa da her gün dışarı çıkacaksınız. TV’yi mümkünse açmayacak, haberleri ve geleneksel kanallarının hiçbirini izlemeyeceksiniz, yerli dizileri asla takip etmeyeceksiniz… Yeni şeyler dinleyecek, yeni insanlar göreceksiniz! Bir ay sonra takip edeceğim.” diye noktaladı.
Peki ya siz?… hiç farklı konu duyuyor musunuz çevrenizden? Klasik iktidar muhalefet atışmalarını geçelim. Hayatımızı bu anlamsız diyaloğun arasında ezilmekten daha değerli platformlara layık görüyorum.
Konuşalım o zaman!… Ne konuşacağız ve kim konuşacak.
İş dünyasını seçtim bu kez, iş liderleri hayata bir şey katmak isterler mi, çalışanlarının motivasyonunu sıradan eğlence yöntemleri dışında konularla da beslemek sorumluluğunu üstlenirler mi? Konuşmadıkları için kendilerini koruyabileceklerini mi düşünüyorlar dersiniz? İpe sapa gelmez fikirleriyle konuşanlara meydanı bıraktıkları için suçluluk duyuyorlar mı acaba?
Serbestçe bilim insanı ve uzman olduğunu söyleyenlerin yarattığı terör, uzmanı-profesyoneli-akademisyeni-sanatçıyı-bileni korkuttu. Sustukça susuyorsunuz, ama hayatımız siyaset dışında da renklerden oluşuyor, unuttunuz mu. Size de mi reçete yazdırayım?…
Popüler fikir beyan etme kolaycılığına başvurmak istemedim, itibarlı araştırma kaynaklarının güncel verilerine odaklanarak seçki yaptım. McKinsey’in dünya üzerindeki onlarca fikir önderi ve gazeteciye başvurarak 2022 konu başlıkları diye derlediği temalar, diğer incelemelerimi de kucakladığı için referans aldım.
Bir konuşmacı ajansının kurucusu olmak bu ismi şuraya o ismi buraya göndermekle bitmiyor. Bu inançla konuya ticari bakamıyorum. Her talebe yanıt vermeme özgürlüğümüzü kullanırken aynı fikir izdüşümünde olduğumuz yönetici ve kurumlarla önce içerik sonra konuşma organizasyonu yapıyoruz. O nedenle ben ve ekibim bitmeyen bir konu madenciliği, hummalı içerik çalışması içindeyiz. Konuşacak konu ve konuyu konuşturacak konuşmacı bulma işi göründüğü kadar kolay değil maalesef.
Gelecek yıl ne tartışılacak ne tartışılmayacak?
Gelecek yıl enflasyon, tedarik zinciri, iklim krizi, mülteci sorunu, demokrasi başlıkları bizi şaşırtmayacak. Çok konuşulacak gerek sosyal çevrenizde gerek iş yerinde bu başlıkların altını çeşitlendirmenizi öneriyorum. Çünkü şu ana kadar konuşulanlar yaşanan şok ve yapılan tespit üzerineydi. Ezber bozmanız şart. Her konunun altı farklı seçenek ve senaryolara ayrılıyor. Durumsallıkla gün gün değişiyor.
Kutu dışında bakmak gerekiyor; tüketicinin parasını çok dikkatli harcadığı ve dahi harcayacağı için hedef kitle ve segmentasyona ince ayar gerekiyor… ekonomi diye kolayca belirlediğiniz başlığın altında binlerce, milyonlarca hayat yatıyor. Bir başlıkla ifade edilemiyor, kabına sığmıyor. Bizdeki gibi bir açıklamayla çıkan ve inen spekülatif Dolar Euro kuruna da benzemiyor.
2022 mutluluk konuşulacak yıl. Duygu yönetimi tavan yapacak…diyebilirsiniz ki, bizim umurumuzda değil… Olacak!
İstanbul Ekonomi Araştırma’nın “Türkiye’nin Geleceğine Genç Bakış” araştırmasına bakacak olursanız; gençlerin %36’sı için geçim sıkıntısı günlük bir gerçeklik. Daha iyi bir toplumda yaşamak adına başka bir ülkeye göç etmeyi düşünen 18-30 yaş arası gençlerin oranı %61.
Metropoll Araştırma Şirketi’nin anketine göre, toplumun %57’si sağlıklı yaşam için yeterli düzeyde beslenemediğini düşünüyor. Her ikisi de güncel çalışma küçük bir Google işlemiyle detaylarına ulaşabilirsiniz.
2022 çalışanın yılı olacak. Maalesef bu cümle hak ve hukuk açısından çalışan yılı anlamı taşımıyor ama çalışanla ilgili çeşitlemeleri menüye alın… konuşacaksınız. Mutluluğundan girecek, hastalığından çıkacaksınız. Hibrid kelimesini döne döne kullanacaksınız. Stresle haşır neşir olacaksınız. Ruh sağlığı, beden sağlığı moda başlıklar olarak dikkatinizi çekip durdu popüler diye gani gani konuşulmasına izin verdiniz ama bundan sonra akıl sağlığı konusuna eğilmek zorunda kaldığınızı görüp şaşıracaksınız.
Konuşmak yetmeyecek, çok dinleyeceksiniz. Dinlemeyi öğreneceksiniz. Dinlemeye gönüllü olacak, geçmiş sorunlarınızı dinlemeden konuşmaktan kaynaklandığını fark edeceksiniz.
Çalışanlarınız, ekonomik koşulların yarattığı çaresizlikle çalışmaya devam ediyor olabilir ama ilk fırsatta fiziki olarak terk edecek, o da tabii henüz etmediyse. Kalanların da orada ve anda oldukları söylenemez… Bilmem farkında mısınız?
Temalara başlık da uydurayım ister miydiniz? Fena olmaz değil mi… Bizde hizmete sınır konmaz, buyrunuz;
Pandemide bedeni de ruhu da yorulan çalışanı nasıl şarj ederim?
Kaçıp giden çalışanımı geri getirmek mümkün değil, göçecek olanları nasıl tutar ikna ederim?
Bilgi ekonomisi ile cahil ekonomisi arasında kendi yerimi nasıl sabitleyeceğim?
Hızla artan merdiven altına karşı hızla küçülen eğitimliyi nasıl koruyabilirim?
Pandemi herkese vurdu, kadına daha fazla vurdu, hayatın rengini nasıl yerine koyacağım?
Yaratıcılık kelimesini farklı dillerde ve tonlarda nasıl söylerim?
Biraz da uçalım!…
İnsan beyni yapay zekayla birleşebilir mi, makine ile beyin zekasının birleşiminden mucize doğacağını söyleyen Elon Musk yine mi atıp tutuyor?
Bedenimiz yarı yolda bıraktığında bilgilerimizi buluta aktarmak mümkün olacak mı? Ölümsüzlük mümkün mü?
Organ basılan teknolojilerle insan bedeni ne ölçüde yenilenebiliyor ve gelecek ne gösteriyor?
İnsansız araç kentlerimizin yapısını nasıl etkileyecek, sosyal yaşam hangi dinamiklerle gelişecek?
Kurumların değer yaratma modeli nereye evriliyor, şirketimizde bu doğrultuda neler yapabiliriz?
Yeni şeyler söylemek lazım. Konuşmadan önce dinlemek şart.