Fikir Buluşmaları’nın Konuğu Bora Ersezen

İndeks Konuşmacı Ajansı Kurucusu Gazeteci-Yazar Yaprak Özer, “Fikir Buluşmaları”nda bu defa sosyal sorumluluk ve sivil toplum çalışmalarında uzman isim Bora Ersezen’i ağırlıyor. Bora Ersezen “halkla ilişkiler”, “sosyal sorumluluk” ve “sosyal girişim” konseptlerinin farkını ortaya koyabilen bir profesyonel; bir İndeks girişimi olan İçerik Fabrikası’nın popüler yazarlarından ve aynı zamanda İndeks Konuşmacı Ajansı’nın da ilgi gören konuşmacısı. Yaprak Özer ve uzman konuğu, sosyal sorumluluk ve halkla ilişkiler kavramlarının can alıcı noktalarını masaya yatırıyor.

 

HALKLA İLİŞKİLER VE SOSYAL SORUMLULUĞUN FARKI

Yaprak Özer: Halkla ilişkiler ve sosyal sorumluluk nedir? Aralarında fark var mıdır?

Bora Ersezen: Tabii sosyal sorumluluk kavramından başlamak lazım. 2000’li yılların başından itibaren biraz daha modellenmeye başlayan, ismi gerek medyada gerek iş dünyasında gerekse toplumda daha çok yaygınlaşmaya başlayan bir terim. Halkla ilişkiler ise reklam verme, televizyonda, yazılı basında, dergilerde haber adı altında kurumların kendilerini tanıtma çabasıyla özetlenebilecek bir yapıydı. İçerisine daha sonra sosyal sorumluluk kavramı da girmeye başladı. Tabii firmalar bu kavramı alırken aslında her ikisini de kullanmaya başladılar. Firmalar herhangi bir yerde bir projeyle meşgulken orada kötü işleyen herhangi bir durumu düzeltmeye yönelik girişimlerde bulunmaya başladığında halkla ilişkiler ile sosyal sorumluluk buluşarak farklı bir yapıya büründü. Sosyal sorumluluk projesi, firmalarda önce idari işlerle başladı. Tabii zamanla gelişti, talepler arttı, reklam pastası büyüdü, ulaşılacak kişi sayısı ve toplumun istekleri arttı. Şirketlerin iç işleyişinde de yeni gelişmeler olmaya başladı. Mavi yakalıların talepleri, beyaz yakalıların talepleri artmaya başlayınca idari işler bu yükü taşıyamamaya başladı. Oradan insan kaynaklarına sıçramaya başladı.

Yaprak Özer: Sosyal sorumluluk sahipsiz mi? Sahipsiz olması ya da farklı noktalardan çıkmış olması ayrı bir şey, tanıtmak ya da farkındalık yaratmak dürtüsüyle çıkıp fayda dürtüsü arasındaki çizginin zaman zaman sağa ya da sola aşıldığını görüyorum. Aslında sorumun temeli buydu.

Bora Ersezen: Bu noktada firmalar onu bir üst basamağa çıkardılar. Bu sefer kurumsal iletişim diye bir bölüm ortaya çıktı. Bunun mazisi 15 yıl. Tabii diğer taraftan pazarlama, reklam, halkla ilişkiler mantığının profesyonelleşmesi, gelişmesi bu sefer kurumsal iletişim departmanlarının açılmasına sebep olduğu anda sosyal sorumluluk da oraya oturdu ve öyle bir çakışma yaşadılar.

 

SOSYAL SORUMLUKTA AMAÇ, FAYDA MI?

Yaprak Özer: Sosyal sorumluluk fayda, reklam-halkla ilişkiler kâr amacıyla mı yapılıyor?

Bora Ersezen: Tanımlar doğru yapıldığı zaman oluyor ama sosyal sorumluluk olgusu maalesef harcanmaya başladı. Her şey; en ufak-en basit konular sosyal sorumluluğun içine girmeye başladı. Aslında burada bir toplumsal fayda olması lazım. Şirketler kurumsal iletişimin içine soktular, ama bir iyi tarafı var, o da bu sefer çalışanların içerisinde böyle bir olgu başladı.

Yaprak Özer: Çalışanlarda farkındalık mı yarattı?

Bora Ersezen: Bir farkındalık yaratmaya başladı, alt düzeyde çalışan insanlarla üst düzeyde çalışan insanlar zaman zaman belirli saatlerde, hafta sonları bir araya geldi. Aslında motivasyon ve kaynaşmanın adı firma içerisinde sosyal sorumluluk oldu. Tabii bu da güzel bir şey.

 

SOSYAL SORUMLULUĞUN OLMAZSA OLMAZI NEDİR?

Yaprak Özer: Bir kurumsal sosyal sorumluluğun olmazsa olmazı nedir?

Bora Ersezen: Kurumsal sosyal sorumlulukta bir firma hangi konuda çalışmak istiyorsa önce tabii bir alan ve bir konu seçmesi lazım. Bu çevre, çocuk, kadınlar, engelliler alanında olur. Bunun doğru analizini yapması gerek önce. Diyelim sağlık alanında çalışmak istiyor, onun altyapısını hazırlamalı, mantıksal çerçevesini çıkartması lazım. Yani sosyal sorumluluk kelime olarak toplumsal bir faydayı yerine getiriyor ama onun birçok alt, görünmeyen gizli bacağı var. Onlardan bir tanesi de proje. Proje sosyal sorumluluğun görünmeyen, gizli kahramanı: projenizi doğru konuyla, iyi bir mantıksal çerçeve kurarak, iyi bir takım oluşturarak hayata geçirir ve sürdürülebilir kılarsınız…

Yaprak Özer: Proje demek, sürdürülebilirlik ve fayda demek midir?

Bora Ersezen: Bir projenin sürdürülebilir olması, fayda sağlaması ve (bizde maalesef yapılmayan en büyük şey) ölçülebilir ve değerlendirilebilir olması gerekir.

 

FAYDA ÖLÇÜLEBİLİR Mİ?

Yaprak Özer: Sosyal sorumluluk projelerinin faydası ölçülebilir mi?

Bora Ersezen: Şu anda yapılanların çoğu pek o şekilde olmuyor. Ölçülmesi lazım. Bir projeyi mesela üç yıl, dört yıl, beş yıl yapamazsınız. Sınırlı kaynaklar, kıt insan kaynakları, kıt mali kaynaklar varken makul bir süre koymanız lazım. Ölçülebilir ve değerlendirilmesinin neticesinde de koyduğunuz hedefler, koyduğunuz eylemler ve etkinlikler proje yönetimi kavramını oluşturuyor. En önemli şey yaptığınız etkinlikler ve oradan çıktılarının alınması. Yani bizim yaptığımız projelerin çoğunda öyle bir zaman endişesi olmadığı için veya çok kısa sürede yapıldığı için hiçbir etki değeri yok, sahada ne kadar bir katkısı var, kaç kişinin hayatını değiştirdi, kaç kişiye faydası var/yok ve nereden nereye getirdi sorularının bulunduğu anda bu çalışmalar ölçülebilir ve değerlendirilmesi gereken bir proje olarak, sağlıklı bir proje olarak ortaya çıkıyor. Bazen de “proje çöplüğü” olan bir çalışma da oluyor maalesef.

 

Yaprak Özer: Sosyal sorumlulukta ciddi bir proje çöplüğü var. Diğer taraftan Türkiye’nin başarılı, ölçülebilir ve sürdürülebilir sosyal sorumluluk projelerine çok ihtiyacı var. Sosyal sorumluluk hepimizin bildiğini sandığı ve ne yazık ki etraflı bilmediği bir konu olduğu için Fikir Buluşmaları’na Bora Ersezen’i davet ettim. Bu anlamda katkıda bulunduğu için çok teşekkür ediyorum.

Paylaş