Vasatlıktan nasıl kurtuluruz?

Karamsar olmadan gerçekçi olmalı, umut için eksikleri görmekten çekinmemeli, daha güzel bir dünya için acıları dillendirmekten geri durmamalıyız. Birbirimizi bu konuda desteklersek, kazançlı çıkacağımız unutmayalım. Bu cümle ne anlama geliyor diye düşünenlere bu yazı içeriğini hediye ediyorum. Unutmadan böyle bir yolculuğa çıktığınızda size arkadaşlık edenlerin çoğunlukla kadın olduğunu görünce içinizi bir yanı buruk coşkulu bir sevinç kapladığını göreceksiniz. Bugün yoldaşım Zehra Öney. Teknolojide Kadın Derneği Kurucu Başkanı olan Öney’le sohbetimizden cımbızladığım bilgilerle buluşturacağım sizi öncelikle. Vasatlıktan çıkış arayanlar, ayrıca tüm gençler ve öncelikle kız çocuklarının kaybolmadan onurlu ve refah içinde bir yaşam sürmesini önemseyenler lütfen kulak verin.

Türkiye’de çalışan nüfus içinde 245 bin (kadın erkek) kişi teknoloji alanında  çalışıyor. 245 binin sadece yüzde 9,91’i kadın. 23 bin kadına denk geliyor… Bilin bakalım 23 bin kadın içinde Ar-Ge’de, bilim-buluş üretiminde kaç kadın var…  Sadece yüzde 2-3!

İşte bizim durumumuz!…

Gençlerimiz teknoloji hızını yakalayabiliyorlar mı? Akıllı telefonlar kastedilmiyor bu soruda. Teknoloji okuryazarlıkları var mı? Bilgisayar aç-kapa / Word-Excel kastedilmiyor bu soruda. İstanbul, Ankara, İzmir’i saymayın, Türkiye genelinde teknoloji okuryazarlığı ailelerde ve çocuklarda çok çok ama çok az…

Matematik, analitik zeka, IQ olarak baktığımızda Türkiye’de herhangi bir yetenek tespiti yapılmıyor. Sınavlar yeteneği ortaya çıkartmıyor.

Yeni mesleklerin yaklaşık yarısı yakın gelecekte bilgi teknolojilerinin hizmetinde olacak. 250 milyondan fazla yeni uzmanlık alanı var, bir kısmının ismini bile bilmiyoruz. Türkiye’de üniversite öğrencilerinin yüzde 37’si STEM (fen, matematik, mühendislik, bilim) alanlarında eğitim alıyor. Müfredat ve eğitim modeli sebebiyle uygulamalı eğitimde çok gerideler. Üniversitenin 3-4’üncü sınıflarına gelip vasatlıkla kucaklaşan gençler ya bu işten soğuyor ya da Türkiye’den kaçıyor.

Batsın bu dünya, bitsin bu rüya diye mırıldanmayacağız herhalde! Bugün gençler hayata biraz ters köşe yaparlarsa aslında onlardan şanlısı yok. Neden mi; pandemi dünyayı resetledi… Sıfırdan başlama şansı verdi. Bundan sonrasını Zehra Öney anlatacak.

 

Öney başarılı bir profesyonel, girişimci patron, aktif vatandaş. Media Interactive Ajansı’nın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı. Öney fütürist ve “mobil dönüşüm” uzmanı.  Söyleşimizde pek çok şapkası arasından Teknolojide Kadın Derneği Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı kimliği üzerinden seslendi.

 

Yaprak Özer: Teknoloji ve kadın konusunda vatandaş olarak dertlisiniz, neden?

Zehra Öney: Özellikle son üç senedir çok büyük bir derdim oldu. Ondan öncesinde hem profesyonel hayatta… 2002’den beri teknoloji sektöründe profesyonel ve girişimci bir kadın olarak çalışıyorum. Vardır ya vakit çok hızlı geçer ve siz sürekli üretimdesinizdir, detaylara giremez “yeni bir şey üreteyim yeni bir fikir çıkarayım… iyi ekiplerle çalışayım ekipleri motive edeyim… Türkiye’ye veya dünyaya unicorn ürün-fikir çıkartayım…” dersiniz! Koşuşturmada çok güzel işler yaparken, hedefleri tutturup dünyaya ilkler çıkartırken;  5G’ye doğru gidiyoruz. Dönüştürücü teknolojiler kullanılsın istiyoruz. Durdum ve etrafıma baktım ben yazılımcı bulamıyorum çalıştıracak… Ben Ar-Ge insanlarını Teknoparklar dışında görmüyorum. Ben gençlere bakıyorum… Üniversitedeyim… Üniversitede, eğitimde yönetim kurullarında yer alıyorum emek veriyorum ama gençlerimizi meraklı, uzman veya yeteneklerinin farkında görmüyorum. Bir an dedim ki; Ben çok hızlı koşuyorum çalışıyorum üretiyorum ama insana yatırım bu kadar büyük bir hızla gidiyor mu dünyada? Acaba insan doğumu itibarıyla aileden başlayarak yetenekleri keşfedilerek 21. yüzyıla teknolojiyle yan yana iç içe hazırlanıyor mu? Ailelerden, “Çocuğumun bilgisayara dokunmasına izin vermiyorum… İki saat vakti var onun dışında ellemeyecek, kitapları açacak ezber dersleri çalışacak…” en gelişmiş en iyi eğitimli ailelerde bile bunları duyunca biraz açıkçası paniğe kapıldım. Benim de ürettiğim yapay zeka teknolojileri, robotik teknolojiler, süper hızlı kompüterler, inanılmaz hızlı öğrenen kompüterler dünyayı değiştirip dönüştürmekte yüksek bir insan rakibi olurken diğer tarafta insan bunun farkında olmadan büyümeye, üremeye devam ediyor ve tüketimde en üst sıralarda ama üretimde hala çok düşük sayılarda yer alıyor. Bu büyük bir tehlike…

İnsanlık için, dünya için, sürdürülebilirlik için çok büyük bir tehlike… Ve şuna karar verdim… 20 yıl teknolojiye emek verdim, bir yandan da çok beslendim artık geri verme zamanı… Benimle aynı yolu, fikri paylaşan insanlar, kurumlar ve yöneticilerle bir şeyler yapmam lazım… İki yıl hazırlık yaptım. Network’ümde olan markalar ve yöneticilerle birebir görüşmeler yaptım. Derneğin kurulmasının faydası konusunda onlarla iş birliği yaptım.

Yaprak Özer: Dernekteki paydaşlarınız kimlerdir, istihdam sağlayacak kurumlar olduğunu görüyorum.

Zehra Öney: Kesinlikle… Herkesi söylemek isterim irili ufaklı hiç fark etmiyor… bütün şirketlerin kendi içlerinde büyük bir istihdam kapasiteleri var. 18 kişilik ve kurumluk bir Yönetim Kurulumuz var. Şu anda 154 üyemiz var… Bunun yaklaşık 100 tanesi Türkiye’nin en önemli en çok istihdam sağlayan, en büyük ekonomik gücü yaratan şirketleri… Yönetim Kurulumuzda Denizbank, Arçelik, Akbank, Vodafone, HP, Tempo Çağrı Merkezi, Adcolony, Yemek Sepeti, Pegasus, Limak… Değişik sektörlerde birçok şirket bulunuyor…

Yaprak Özer: Anlıyorum ki yalnızca teknoloji değil, istihdam yaratabilme kapasitesi olan şirketlerin…

Zehra Öney: Evet, Microsoft… Eklemek isterim… Unuttuğum şirketler olabilir… Şimdiden özür diliyorum.

Yaprak Özer: “Teknolojide kendimi çok yalnız hissettim…” demişsiniz. Kadın olduğunuz için yalnız hissettiğinizi algılıyorum. Onun belki altını çizebilirsiniz…

Ekonomi okumuşsunuz. Yolunuz ekonomiden teknolojiye geçmiş.  Bu tesadüf mü yoksa siz geleceği görmüş müydünüz? Kızlarımız nasıl görmeli?

Zehra Öney: Derneğin içinde muazzam bir çeşitlilik var ve bütün bu kurumların 90-100 kurum hatta bireysel üyelik yapmış ama hepsi birer üst düzey yönetici olan üyelerimizin içine baktığımızda biz Derneği çok büyük çeşitlilikle kurduk. Çoğunlukla erkekler de Derneğimizin üyesi… Yani Yönetim Kurulumuzun yarısı erkek yarısı kadın gibi enteresan çeşitlilik eşitlik söz konusu ve el ele verip birlikte çalıştık. Fakat neden dernek kurmak için bu kadar uğraştım ya da derneğin adı neden “Teknoloji ve İnsan Derneği” değil de “Teknolojide Kadın Derneği” diye sorarsanız, evet şöyle bir tespitim oldu… Ben Arttırılmış Gerçeklik alanında İngiltere’nin en büyük şirketlerinden Blippar’ı Türkiye’ye getirdim 2013’te ve Türkiye’yi arttırılmış gerçeklikle tanıştırdım. Bu projeyi yaparken hayalim Blippar Türkiye’yi kurmak, yazılım ekibini burada almak, dünya projelerine Türkiye’den girmek ve Türkiye’deki yazılım Ar-Ge kapasitesini yurt dışına ihraç etmekti.  Blippar Türkiye’yi kurduğumda işe almak için ilan verdiğimde hiç kadın mühendis, kadın yazılımcı işe alamadım. Hem sayıca çok azlar hem motivasyon olarak çok düşükler… Mesela mekatronik tarafına araştırma yapmak istemediler. Şunu fark ettim ki, kadın eğer elini teknolojiye atmazsa teknoloji erkek işidir kafası, Türkiye’de ve dünyada değişmezse insanlık olarak çok büyük sıkıntı çekeceğiz.

Derneği Teknolojide Kadın Derneği olarak kurdum. Aslında hem kadına hem erkeğe destek veriyoruz. Eğitimler açıyoruz. Ama çağrı olarak kadınlara daha önemli bir çağrı yapıyoruz. Çünkü rakamsal verilere baktığımızda Honeypot’un bir araştırması var OECD ülkeleri içinde yapmış 149 ülkede… Türkiye’de 30 milyon istihdam var bunun sadece 245 bini- kadın ve erkek -teknolojide çalışıyor. 245 binin sadece yüzde 9,91’i yani 23 bini kadın… Ne kadar düşük bir rakama iniyoruz…  23 bin kadının ne kadarı Ar-Ge’de-mutfakta-üretimde-bilimde-buluşta dediğinizde çoğu yönetici bu rakamın. Sadece yüzde 2-3 diye bir sonuç alıyorsunuz. Kadının teknolojiyle olan ilişkisini güçlendirmek, STEM alanında daha fazla genç kızımızın eğitim almasını motive ederek mesleğe girmesini sağlamak koşullarını eşitlemek gerek… Erkek egemen bir teknoloji grubunda kadın kendini iyi hissetmiyor, yalnız hissediyor, ben bu koşullarda çalışamam diyor. Geceleri Ar-Ge yapamam veya erkeklerle bir ortamda erkekler için tasarlanmış çalışma koşullarında 2-3 gün kapanıp projeyi yapmak istemeyebilirim diyor… DNA, iklim farklılıklarını ortadan kaldırıp eşitleyip sadece insan olarak o çeşitliliği sağlayıp teknolojide güçlenmek için derneği kurduk.

Yaprak Özer: Bugünlerde İstanbul Sözleşmesi tartışaduralım, tesadüf o ki, ilk imzayı atan ülke olup da buradan ilk cayan ülke olarak kendimizi taçlandırmaya çalışıyoruz… Kızlarımızın eğitilmesi kadar annelerinin eğitilmesi önemli, sizi dinlerken kafamda evirip çeviriyorum. Çocuklarımıza hamur açmasını da öğretebiliriz ama çocuklarımıza Ar-Ge laboratuvarında cinsellik çağrıştırmayan, çevresindekilere insan olarak bakmayı, kendisinin de birey olarak algılanmasını öğretecek annelere ihtiyacımız…

Örneğin mekatronik mühendisi kadın bulamıyorum dediniz. Kodlama çok önemli. Korkum kodlama bilmediğim için örneğin benim yakında raf ömrüm dolabilir. Ama ben belli bir kariyerden gelmiş ve gidiyorum. Yeni gelen arkadaşlar ne yapacaklar? Yanlış mı düşünüyorum acaba?

Zehra Öney: İstanbul Sözleşmesi’nden başlamak istiyorum. Yorumunuzun da hassasiyetinizin de altını çiziyorum ve tebrik ediyorum. İstanbul Sözleşmesi aslında bir jenerik… Orada yazan şeylerin uygulamaya geçmemesi problem ya da uygulamaya geçse bile tam olarak tamamlanmaması problem… Ben jenerik temsiliyetlere her zaman inanırım ama genelde yapı olarak çok aksiyon insanıyım.

Sadece anne değil anne-baba ve anne-babanın çok üstünde Türkiye toplumunda dedeler anneanneler babaanneler vardır. Onların aileler üzerinde kurdukları baskıların ortadan kalkması çocuklarının geleceğine karar verme süreçlerinin bitmesi yani aile kodlarında değişime uğramamız gereken süreçlerimiz var. Fakat ben pozitif gitmek istiyorum …

Çünkü 21. yüzyıl pozitif olmayı hak ediyor.

İnsanların ne kadar enerjileri yüksek kendileri pozitif ve yapabilirliklerinin farkında oldukları bir dönemde olurlarsa o kadar başarılı olacağımızı ve artık birebir insan değil bütüncül düşünmemiz gereken bir süreçte olduğumuzun altını çizmek istiyorum. Burada artık Zehra Yaprak Ayşe Eren… Böyle bir platformda insanlığın geleceğini çizmemiz pek mümkün olmayacak… Tamamen bütüncül tamamen fayda odaklı ve yaptığımız işlerde mutlaka etki alanlarımızı genişleterek ilerlememiz gerekiyor.

Şimdi ben Türkiye’ye baktığımda şöyle değerlendiriyorum… Çok genç nüfusu olan özel bir DNA’sı olan ve aynı zamanda öğrenme, adaptasyon hızı çok yüksek olan bir ülke Türkiye… Gençler kesinlikle daha girişken daha üretken olabilirler. Merakları gittikçe artabilir ve çalışma istekleri de yükselebilir. Bu sadece ortak bir şekilde alacağımız bir motivasyon enerjisinden kaynaklanacak. Bakıyoruz gençlerimize… Gençlerimiz hızı yakalayabiliyorlar mı? Henüz yakalayamıyorlar. Teknoloji okuryazarlıkları var mı? Türkiye’nin geneline bakarsak çok az maalesef… İstanbul Ankara İzmir bakarsak yüksek ama Türkiye genelinde teknoloji okuryazarlığı ailelerde ve çocuklarda çok az… Teknoloji alanında eğer herhangi bir yaratıcılıkları yetenekleri varsa biz bunları keşfedebiliyor muyuz? Maalesef hayır… Matematiksel, istatistiki olarak, analitik zeka IQ olarak baktığımızda Türkiye’de herhangi bir yetenek tespiti yapılmıyor. Sınavlar bu yeteneği ortaya çıkartıyor mu? Bence çıkartmıyor. IQ’su yüksek bir arkadaş teknik bir liseye giremeyebiliyor. O anki şartlarına bağlı olarak bir yeteneği kaybetmiş oluyoruz.

Pandemi süreci bize insanlığın adaptasyon yeteneğini kanıtladı. Geleceğin belirsizliklerinden konuşup endişelenirken bu süreçte üstesinden geldiğimiz birçok iş, zorluk oldu sizin de bizim de… Hepimiz adapte olduk… Ben derneği dijital hale getirdim, iletişimi dijitale taşıdım. Ekibimi bir daha ofise sokmadım, Mart’ın başında herkesi mobilize ettim. Hiçbir işimiz aksamadı. Hiçbir yaptığımız çalışmayı kesmedik. Hatta 150 kişilik çok büyük bir eğitim açtık 6 başlıkta…  .NET, Java, Phyton, İş Analizi, SQL Veri Tabanı Uzmanı ve Data Science yani veri mühendisliği eğitimlerimizi açtık. Sınavlarını, mülakatlarını yaptık. Öğrencilerimizi seçtik. “Soft skill” eğitimlerimizi başlattık, şimdi teknik eğitimdeler. Eylül sonuna kadar eğitimimiz devam edecek, Ekim başı mezun olacak sertifikalarını alacaklar ve dernek olarak Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’yla birlikte “Genç Dönüşüm Projesi”nde el ele vereceğiz ve işe girişlerini sağlayacağız.

Yaprak Özer: 150 genç arkadaş mı? Bir tekrar edelim…

Zehra Öney: 150 genç arkadaş… Ve şimdi de 2. fazı açıyoruz… Temmuz’la Ekim arası …  

Yaprak Özer: Ekim’den sonra ne olacak? Teknolojide Kadın Derneği’nin yaptığı bir çalışmadan söz ediyoruz değil mi?

Zehra Öney: Teknolojide Kadın Derneği bir STK… Bu tarz çalışmalarda da o çalışmaları destekleyecek, onları ve o çalışmaları sahiplenecek kurumlara ihtiyacı var. Dolayısıyla bu çalışmamızı Türkiye İşverenler Sendikası TİSK’in öncülüğünde ve EBRD’nin teknik desteğiyle birlikte gerçekleştiriyoruz. Bir Eğitim Komitemiz var. Bunun liderliğini Denizbank’ın Genel Müdür Yardımcısı Dilek Duman yapıyor. Kendisi de bir mühendis bir teknoloji kadını. Farklı bir çalışma yapıyoruz.

Bu eğitimler normalde fiziksel olacakken programı değiştirdik, bütün eğitimi dijitale taşıdık. Devam mecburiyeti var. Sabah 10 akşam 5 arası… Normal bir fiziksel sınıf gibi eğitimlerimiz sürüyor.

Yaprak Özer: Nasıl başvuru yapılıyor?

Zehra Öney: Hem TİSK’in web sitesinde programla ilgili bilgiler yer alıyor hem de Teknolojide Kadın Derneği www.wtechplatform.com bizim platform adresimiz… Burada kariyer havuzumuz var. Bu programla ilgili bütün detaylar ve başvuru metinlerimiz var. Ayrıca sosyal medya hesaplarımızdan başvuru linklerimizi de paylaşıyoruz. Şimdi ikinci sınıflarımız açılacak. Ağustos sonu Eylül başında duyuru yaparak 100 öğrenciyi programa dahil edeceğiz. Alametifarikamız eğitimlerimizi Eğitim Komitemizin süzgecinden geçirerek bizden mezun olmuş bir arkadaşımızın neredeyse 2 yıllık deneyimli gibi bir şirkette başlaması adına titizlikle hazırlıyoruz. Eğitmen farkımız çok yüksek… Eğitmenimiz ya da mentorumuz hobi olarak ya da tecrübemi paylaşayım diye eğitimlere katılmıyor.

Yaprak Özer: Günde – haftada kaç saat? Katılımcıların lise – üniversite mezunu olması gerekiyor mu? Nedir aradığınız kriter? Herkes gelebilir mi?

Zehra Öney: Bu programı başlattığımızda SQL Veri Tabanı Uzmanı diye bir pilot program başlattık. Genç dönüşüm dışında bizim wtech olarak yaptığımız bir programdı. Burada 20 arkadaşımıza bir “hackerrank” sınavı yapıyoruz… Analitik bir sınav… Bu sınava herkes katılabiliyor. 40 dakikalık ya da 1 saatlik bir sınav… İstediği bir zamanda giriyor, sınavı online olarak yapıyor… Puantaj çıkıyor. Bizim ilk bazımız bu sınav… Matematik sınavı değil analitik, zekayla alakalı bir sınav… Dolayısıyla bu sınavı geçiyorsa aslında programa katılmaya hak kazanıyor. Sonra puanlarına bakıyoruz adaylarla görüşme yapıyoruz. İlk açtığımız SQL’de 20 kişide bir arkadaşımız lise mezunuydu mesela…  Çok yetenekli bir kişiydi. Öyle büyük bir başarıyla bitirdi ki eğitimini… Arkasından Microsoft’un iki tane sertifika sınavına soktuk kendisini… Bunları da başarıyla geçti ve şu anda çok önemli bir şirkette işe alındı ve çalışıyor…  Üstelik kalibreli bir şekilde işe alındı.

Yaprak Özer: Önümüzdeki 25 yıl içerisinde var olan mesleklerin yüzde 40’ı ortadan kalkacaksa, geleceğin profesyonelleri ne tür mesleklere yönelebilirler? Fütürist olarak yeni meslekler neler olacak bir fikir verebilir misiniz?

Zehra Öney: Özellikle Z kuşağının iş dünyasından beklentisi şeffaflık, fırsat eşitliği, kendini özgürce ifade edebilme, hiyerarşiden uzak iş yerleri… Bu kuşağın detaylarına baktığımız zaman çok fazla detay var. Kuşaklararası da çatışmalar var.

Farklı farklı kuşaklar iç içeyiz şu anda… Ve büyük bir çatışma var… Bunun da farkında olup, azalmasını toparlanmasını sağlamak lazım. Hızla öğrenip gelişen teknolojiyle doğmuş bir kuşak, bilginin ve zamanın hızına adapte olmayı şu anda çok iyi başarıyor. Bunlar aslında alfa kuşak ve bir sonrasında Z kuşağı… Yeni mesleklerin yaklaşık yarısı bundan sonra artık bilgi teknolojilerinin hizmetinde olacak. Mesela 2020’de Emerging Job Report’un – Yükselen İşler Raporu’na göre robotik 1.2 trilyon dolarlık yapay zeka endüstrisinin gelişiminde olan bir sektörken, milyar dolarlık bir e-öğrenme endüstrisini de beraberinde ortaya çıkaracak. Yapay zekayla birlikte veri biliminin yepyeni bir versiyonu ortaya çıktı.  Yapay zeka, veri bilimi ve bunun altındaki bütün başlıklardaki uzmanlık alanları geleceğin mesleklerinde çok ön planda olacak. Akıllı araçlara yönelen otomotiv endüstrisi, robotik mühendisliği, veri analistliği, yapay zeka uzmanlığı bunların hepsi gelecek için, o geleceğin işsizlik raporunda çok fırsat içeren ve işsizlikte çok ön planda sizi geleceğe hazırlayan mesleklerin başında gelecek diye görüyoruz. Aynı zamanda siber güvenlik… Siber güvenlikle ilgili biz de yepyeni bir eğitim açmak için çalışıyoruz, Teknolojide Kadın Derneği olarak… Özellikle kadınlar bu endüstride hiç yoklar… Halbuki orada muazzam bir kaynak muazzam uzmanlık alanları var.

250 milyondan fazla yeni uzmanlık alanı son açıklamalarda hayatımıza girdi. Bunların bir kısmının ismini biliyoruz bir kısmının ismini bilmiyoruz. Ama o kadar büyük bir otomizasyon bekliyor ki dünyayı artık teknoloji bilmeyen teknoloji okuryazarı olmayan yazılım ve kod tarafında usta bir yazılımcı olmasına gerek yok. Algoritmik metrikleri anlamayan gençler yaptıkları işlerde başarılı olamayacaklar.

Gençlerin özellikle teknoloji tarafında her ne tarafta okurlarsa okusunlar… Ekonomi okuyabilirler sağlık okuyabilirler hukuk okuyabilirler… Bambaşka alanlar felsefe sosyoloji okuyabilirler… ne okurlarsa okusunlar teknoloji yetkinliklerini teknoloji bilgilerini uzmanlıklarını mutlaka sağlamaları gerekiyor. Bir bilezik gibi bunu takmaları gerekiyor.

Yaprak Özer: Sohbetimizin başında üstünde durmak istediğiniz bir cümle vardı. 3 ve 4. sınıfta üniversitede olan gençlerin ne seçeceğini ya da seçtiğiyle ilgili ne yapacağını bilmediklerini görüyoruz… Bunlar işsizler ordusunun yeni neferleri olarak hızla ilerliyorlar…  İkincisi, mezun olmuş ve şu anda işsizler arasına katılmış olan bir grup var. Üçüncüsü de lisede ki, lise meslek vermeyen bir yere götürmeyen bir eğitim… Orada da kanayan başka bir yara var. Bu 3 kitlenin kazanılması gerekli olduğunu ifade ettiniz.

Zehra Öney: Türkiye’de üniversite öğrencilerinin yüzde 37’si STEM alanlarında yani fen matematik mühendislik bilim alanlarında eğitim alıyor. Ben de geçtiğimiz 7-8 yılımda üniversitelerde çok emek vererek çalışmalar yaptım. Bu süreçte de şunu fark ettim… Öncelikle bu arkadaşlarımız müfredat, eğitimin modeli sebebiyle uygulamalı eğitimde çok geride kalıyorlar. Birçoğu sadece teorik bilgileri ezberleyerek ilerliyor mühendislik alanlarında. Farklı modeller oluşturmuş üniversiteleri tenzih edeceğim. Ar-Ge tarafında ya da mühendislerde ya da analitik IQ insanlarında ikna, müzakere eleştirel düşünme, yaratıcılık gibi tarafları içine almayan eğitim modelleri sebebiyle burada bir vasatlık söz konusu… En güzel kelime bu Vasatlık. Üniversitenin 3. ve 4. dördüncü sınıflarında bu vasatlık maalesef ülkenin gençlerinin bu işten soğumalarına veya vasatlığı reddedip kendini geliştirmiş çok yetenekli olanların da Türkiye’den kaçmalarına sebep oluyor. İşte bu beyin göçünü engellemek, gençleri motive etmek 3. ve 4. sınıf gençlerini aldıkları eğitimle birleşerek uzmanlaştırma konusu çok önemli… Biz bundan sonraki süreçlerde üniversitelerin lisans bölümlerinde çok önemli yeni başlıklarla eğitimler açacaklarını ve model değiştireceklerini görüyoruz… Bundan eminiz… Halihazırda mezun olan 3. ve 4. sınıf öğrencilerimizin desteğe ihtiyaçları var. Bir de üniversiteyi bitirmiş arkadaşlarımız bir anda mezun oluyorlar. Çok sayıda uzmanlığı olmayan mühendis… Elektrik bitirmiş ama şu anda elektriğe talep yok… Farklı uzmanlığı da olmadığı için iş bulamıyor veya farklı alanlarda mezun olmuş, iş sorunu yaşıyor. Dikeyde bugünün mesleklerine uygun uzmanlıkları yok… Dernek olarak ilk etapta bu arkadaşlarımıza yardım etmek istedik. Şu an odağımızda üniversite 3 ve 4. sınıf, üniversiteyi bitirmiş işsiz, bir de unutmak istemem, meslek yüksek okullarını bitirmiş uzmanlaşmak isteyen teknolojiyle birleşmek isteyen gençlerimize muazzam imkanlarla her türlü kapımızı açmış durumdayız.

Yaprak Özer:

Kadın istihdamının dünyada yüzde 1 artıyor olması- her yerde olan ama sizin altını çizdiğiniz bilgiler- Gayri Safi Milli Hasıla’yı 80 milyar dolar arttırıyor. Bir kadın çok önemli farklar yaratıyor. Bu bağlamda da söyleyeceklerinizi dinlemeyi çok istiyorum.

Zehra Öney: Bu veriyi Türkiye’nin geleceği açısından çok dikkate almak gerekiyor. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum, toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliğinin daimi yaratılması için hepimizin çok duyarlı olması gerekiyor. Özellikle kurumların bilişim ve teknoloji departmanlarında kadın-erkek çeşitliliğine insan çeşitliliğine çok önem vermeleri gerekiyor.

Türkiye’de genel bir problem var. Aileden başlayan ve ailenin çocuğunun yeteneklerini keşfetmeye fırsat vermesi… Biz gibi değil, kendisi gibi gençler kendisi gibi bir çocuk yetiştirme arzusu ailenin bence mutlaka eğitim alması gereken bir konu… Çocuk yetiştirme eğitimi alıp kendimize benzeyen çocuklar değil kendisine benzeyen çocuklar yetiştirmek ve onların yeteneklerini doğru keşfedip onları doğru yetiştirmenin gerekli olduğu bir 21. yüzyıldayız şu an… Bu hiç romantik değil…

Çocuğumu kendim gibi yetiştiririm dediği an, o çocuğun geleceğini istikbalini bence artık çizsin… Yani çocuğunu kör kuyuya atıyor demektir… Çok net söylüyorum… Yani bunu çocuğuna yaptığı bir ihanet olarak alsın… Çünkü öyle bir hızla yapay zeka gelişiyor ki… Bu çocuklar bu gençler özellikle alfa kuşağını bekleyen yepyeni- sinema ekranı gibi- yeni bir dünya var. Genç nüfus diyoruz ama genç nüfusun ne kadarı gelecek için bu yeteneklerini keşfetmeye hazır, teknolojiye girmeye hazır?…  İkna etmek zorunda kalıyoruz gençleri… Türkiye’nin yükselen ülkeler arasında yer alması için Türk gençliğine ihtiyacı olduğu, o gençliğin kendisini geliştirmesi gerektiğini tek tek anlatmak durumunda kalıyoruz. Gençlerimizin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’yi çok şanslı buluyorum… Türkiye dünyada yükselen bir pazar durumunda şu anda ve gittikçe gücü artacak… Çünkü Türkiye hem coğrafi konum olarak hem genç nüfusuyla hem de özel DNA’sıyla Türk insanı, bence kendisinin farkında olursa-ben şaşırmam- çok güzel sonuçlara gideriz hep birlikte…

Yaprak Özer: Çocuklarınızı kör kuyulara atmayın diyerek bitirelim. Ya da anne babalar ve bütün gençler için bir telaşa kapılmaları çağrısında bulunalım.

Zehra Öney: Geleceğin meslekleri çok büyük bir konu hakikaten… Tek tek mesleklerin başlıklarını dinliyorum internette bazen futürist arkadaşlarımız ve teknoloji insanları veriyor ama birçok gencimiz onun altını, o mesleğe nasıl gidebileceğini çok hissedemiyor.

Ben gençlere şunu söylüyorum: çok isterdim şu anda sizin yerinizde olmak… Gençliği de çok şanslı buluyorum tam herkesin tersine… Onlar bazen, pandemi var salgın geldi sizin döneminiz gibi değil biz çok şanssızız diyorlar. Ben de tam tersi diyorum ki dünya resetlendi… Bilgisayar kapatıldı açıldı…

Yaprak Özer: Aynı kanaatteyim sizinle… Yani pandemi acıklı bir şey… Ama buna ters köşe yapan sanıyorum gençler olacak… İşte bakın buyurun artık her türlü dijitaldeyiz…

Zehra Öney: Bir bilgisayar açıldı kapandı… Size yepyeni tertemiz bir ekranda bir 21. yüzyıl teslim ediliyor. Çok büyük sorumluluk… Ben konuşurken bile tüylerim diken diken oluyor… Sizin sıfırdan başlama kendi bilgileriniz kendi yapabilirlikleriniz ve kendi yeteneklerinizle yaratma ve yaptıklarınızı çoklama, küreselleştirme ve erişimde sınırsız olabilme gibi güçleriniz var. Muazzam bir beyniniz var. İnsan beyni beyinlerin en üstü… Bugün makineler öğreniyor ama insan beyni doğru kullanılırsa makinelere eş değer öğrenme hızlarına çıkabiliyor.

Dolayısıyla ben diyorum ki gençlerimize… Hemen yataktan kalkalım. Uyanalım farkındalığımızı açalım. Böyle bir derin nefes alalım muazzam bir enerji pozitiflik ve olumlu bir bakış açısıyla, yapamam öğrenemem giremem kaçırdım ama fakat çünkü kelimelerini kullanmadan… Kendinizdeki kabiliyeti keşfedebilecek mentorluk, araştırma ya da ne istiyorsunuz, içiniz neye açık… Bunu keşfettikten sonra yapacağınız çok basit bir işlem var… Çok hızlı bir şekilde olmak istediğiniz alanda bölümde uzmanlaşmak… Bunu yapabileceğiniz çok fırsat var… Bu fırsat… Dünyada şu anda herkes online… Sizin de şansınız bu… Dünyada erişemeyeceğiniz hiçbir online eğitim online bir şirket ya da bilgi merkezi ya da herhangi bir şey yok… Önünüz yolunuz açık… Ben derim ki bu güzel dünyayı siz yaratın… Biz de sizin yarattığınız bu dünyada yapay zekayı da kullanarak onun da faydasını alarak ama onun esiri olmayarak, birlikte singularity (tekillik), insan, yapay zeka ve gençlerimizin yarattığı o güzel dünyanın içinde hep birlikte bütün insanlık barış içinde yaşayalım.

Bundan daha güzel bir kapanış olamazdı. Hoşçakalın.

 

Söyleşimi youtube kanalımdan izleyebilirsiniz.

 

 

Söyleşimi Sporify’dan dinleyebilirsiniz.

 

Paylaş