Terör A.Ş.

Terör deyince aklınıza ne gelir? Doğal olarak geçtiğimiz aylarda aynı gün 10 dakika arayla patlayan bombalar, ölen yakınlarımız, korkudan patlayan ödümüz…

Terör deyince aklınıza ne gelir? İntihar bombacıları mı… 11 Eylül İkiz Kuleler mi? Güneydoğu’da yıllarca yaşadığımız dehşet mi…

Terör deyince aklınıza gelebilecek başka şeyler de olmalı. Ben terörize oldum. Sizi bilmem…

Gazetenin ikinci sayfasında, yüzünü kapamış hastane acil servis sedyesinde yatan bir genç kızın fotoğrafı var. ‘Balkondan atladım, kurtuldum’ diyor. Olay aile arasında geçiyor, baba aileyi katlediyor, iki çocuk ölü, anne de… Çocuklardan biri yaralı. Diğeri balkondan atlayıp kurtuluyor. O da yaralı. Cinnet…

Gazetenin üçüncü sayfa haberi… Baba küçük kızını o sabah okula götürüyor. Sonra eve dönüp, önce karısını sonra da büyük kızını kafalarına kurşun sıkarak öldürüyor. En son olarak da tabancayı kendisine doğrultuyor. Ve son. Cinnet.

Bir kadın avukat otomobilini parkederken üç zorba tarafından kaçırılıp defalarca tecüvüz ediliyor. Kadın, bir avukat; kadın eğitimli olduğu için olayın üzerindeki şokunu, psikolojik çöküntüsünü bir kenara bırakabiliyor ve suçluluların peşine düşüyor. Yakalanıyorlar. Hakim karşısına çıkarılmak üzere oldukları bir sırada neredeyse halk tarafından linç edilecek oluyorlar.

Çok kısa bir süre sonra ikinci tecavüz vak’ası yaşanıyor. Yol sormak isteyen bir genç kız, sorduğuna soracağına bin pişman oluyor. Şehrin orta yerinde çalılıkların arasında saatlerce tecavüze uğruyor.

Adam eve geliyor. Karısı komşuda. Çok kızıyor. Çocukları yolluyor, karısının hemen eve gelmesini emrediyor. Kadın geliyor, her zamanki gibi kocasıyla kavga ediyor. Adam kadını oracıkta katlediyor.

Ortalık tecavüzcüden geçilmiyor. Bir de cinnet geçiren babalar. Tabii töre cinayetlerini unutmamak gerek.

Kardeşi tarafında sokak ortasında vurulan Güldünya Tören, yaralı olarak kaldırıldığı hastanede bu kez başından vurularak öldürüldü. Basında sıkça yer alan haberlerde, olay net olmasa da, ortak mesaj, töre cinayetlerinin kınanmasıydı. Gazetelerde yer alan haberlerin yüzde 57’si olayı yasak aşk diye aktarırken, yüzde 43’ü tecavüz diye belirtti. Ama ne tecavüz ne de yasak aşk olması Bitlis’li Güldünya’nın acı sonunu değiştirmedi. Aile meclisi karar verdi ve yaşının küçük olması nedeniyle daha az ceza alacağı bilinen küçük kardeşe infaz emri verildi. Törenin medyaya yansıyan yüzünde, yakalanan kardeşe destek veren yakınları şöyle sesleniyordu: “Korkma, arkandayız. Canını sıkma yeter”… Ardında adına “Umut” dediği 3 aylık bir bebek bırakan Güldünya ise, töre cinayetlerinin ne ilk ne de son kurbanı oldu..

Kısa bir süre sonra 15 yaşındaki kızının gırtlağını kesip, namusunu temizleyen bir baba sakin bir şekilde adliye merdivenlerden iner ya da çıkarken cinayeti namusunu temizlemek için işlediğini söylüyordu. Sıradan bir olay. Sanırsınız her gün bir kız çocuğunu doğruyor.

Medya Takip Merkezi Nisan ayının ilk 15 günü içinde ‘medyada kadın’ı mercek altına aldı. 23 TV kanalı ve 823 ulusal-bölgesel-yerel gazete ve dergiyi inceledi. Buna göre medyanın en fazla yer verdiği konu töreler ve toplumsal davranışlar ile ilgili olurken, ikinci sırada kadına yönelik şiddet haberleri yer aldı. Töre cinayetleri, namus davaları, boşanmalar, cinsel taciz, hem TV kanallarının hem de gazete ve dergilerin en çok işlediği konular oldu. Kardeşleri tarafından öldürülen, öldürülme korkusuyla intihar eden, yaşamak için valiliğe sığınan kadınlar basının gündemini oluşturdu. Başarılı kadınlara ayrılan haber miktarı ise toplam haberlerin % 12’sini kapsadı. İşte sonuçlar:

Yaklaşık 2-2,5 ay önce,

Askere gitmeden önce arkadaşlarıyla eğlenmeye çıkan genç bir çocuk, eğlence yerlerinden birinde boğazı kesilerek öldürüldü. Ne olduğu anlaşılmadı. Yüzlerce kişinin arasında işlenen cinayeti kimse görmemiş ve duymamıştı. Bu olayın kendi başına bir cinayet olduğunu sananlar yanıldılar. Daha bu genç çocuğun kanı soğumadan ikinci gırtlak kesme vak’a yaşandı. Türkiye’de artık birbirine kızanlar diğerinin gırtlağını kesiyordu.

Bir tek bizde olmuyor bu tür olaylar.

Sabah işe gelirken radyoyu dinliyorum. Filistin İsrail arasındaki iç savaşı o kadar kanıksadık ki. Canlı bombalar. Ölen kadınlar. Aralarından tek anımsayabildiğim son olarak arabasının içinde, 5 kız çocuğuyla birlikte ölen hamile kadındı. Bir aile tamamen yok olmuştu. Dinlemekte olduğum haber ise daha farklı bir dramı aktarıyordu. Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından öldürülen İsrailli askerlerin cesetleri parçalanmış. Kollar, kelleler, bacaklar ve aklınıza gelen her türlü ceset parçası pazarlık konusu yapılacakmış. Haber devam ediyor… 13 yaşındaki bir çocuğun anlattıklarını aktarıyor spiker: “Her yerde parçalara ayrılmış İsrail askerlerinin cesetleri vardı. Etrafta sloganlar atarak koşuştururken İsrail askerleri olay yerine geldi. Ben yerdeki kesik başı aldığım gibi kaçtım, oradan uzaklaştım…”

Belçika’da asrın tecavüz davası sürüyor. Bir süredir müthiş güvenlik önlemleri altında tutulan bir cani, teker teker yaptıklarını itiraf ediyor. Suçlarının bazılarını yakınlarının üzerine atıyor. Davanın en ilginç yanı, elinden kurtulan iki genç kız. Onlar bu cani tarafından defalarca tecavüze uğramış, şans eseri öldürülmemiş ve yıllar sonra dünya basınının önüne çıkma cesareti bir yana kendilerine acıları çektiren adamla göz göze gelmeyi de göze alabildiler.

ABD’nin Irak’ta sorguladıkları yerli halka yaptıklarını anlatacak tek bir kelime bulmakta güçlük çekiyorum. İnsanlık dışı demem kabaran yüreklerimizi indirmez herhalde. Cinsel taciz, köpekli taciz, tecavüz… Saddam da bu kadar yapmış mıydı acaba… Küçük çocuklar kafalarına torba geçirilen yetişkin erkekler… Birbirleriyle ilişkiye zorlanan arkadaşlar… Torbalar kafalardan çekilip çıkarıldığında karşılarında babalarını, ağabeylerini görenler…

Ve olan oldu… El Kaide ilk kurbanını aldı. Bir Amerikalı kafası kesilerek öldürüldü. Kurbanın kellesini bizzat El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in sağ kolu Ebu Musab El Zarkavi kesmiş. Haber böyle diyor. Kellesi uçurulan Amerikalının babası kendi yönetimini suçluyor.

Türkiye şu sıralar YÖK kanunu krizi yaşıyor. Gençlerin ÖSS yarışı geri sayımı başladı. Kimin ne olacağı belli değil. Dün başbakan, rektörlerin kendisini 4 kez aldattığını söyledi. İstatistikleri iyi tutan bir hükümetimiz var. Sonra rektörler yanıt verdi. Hayır aslında onlar aldatılmıştı. Aldatılan çocukların gık’ı çıkmıyor. Onlar henüz aldatıldıklarının farkında değiller. Bugün işsiz olarak umutsuzluk içinde yaşayan abileri ve ablalaları ise ne yazık ki kaçın kez aldatıldıklarını takip bile edemiyor.

Elinde kesik kelleyle koşan bir çocukla, üniversite kuyruğundakilerin ne alakası olabilir. Tecavüze uğradığı yetmezmiş gibi bir de canından olan töre kurbanlarıyla Irak hapishanelerinde yaşananların ne alakası var… Doğru fiziki anlamda hiçbir alakası yok. Ama ben pek çok ortak nokta bulabilirim size.

Yiten hayatlar, biten ümitler…

Söylenen yalanlar…

Bitmeyen acılar..

Bozulan psikolojiler…

Geri dönüşü olmayan hayatlar

Küresel sistemin bir parçasıyız. Şüpheniz olmasın. Türkiye ve diğerlerini ayıran yoksulluk, yönetimsizlik bir yana her şey aynı. İnsan adına her şey aynı… Yaşananlar adına her şey aynı. 

Elinde kesik kelle taşıyan 13 yaşındaki çocuk, babasının kurşunundan kaçmak için balkondan atlayan genç kız… Sizce bunlar hiçbir zaman normal olabilecekler mi. Sizce onlar bu yaşadıklarını unutabilecekler mi? Sizce bu çocuklar kendi ailelerini kurabilecekler mi? Sizce bu çocuklar topluma yararlı çocuklar yetiştirebilecekler mi?…

Yanıtı ben vermeyeyim. Bir gazete haberiyle vereyim: “Evde Vahşet: Bıçakladı Ölmedi, Boğazladı” Psikolojiktedavi gören Gülden Fazlı, annesini 20 yerinden bıçaklayıp, boğazını keserek öldürdü.

El Kaide var olan en büyük terör örgütü. En fazla korkulan, etrafa dehşet saçan… Peki normal insanların yarattığı teröre ne demeli. Terör A.Ş. İş başında. Asıyor kesiyor, öldürüyor, vuruyor kırıyor. Tecavüz ettikten sonra sakın kimseye söyleme seni öldürürüz, biz falancaya tecavüz edenlerin arkadaşıyız. Bak seni fena yaparız diyebiliyorlar. Bilinçliler…

Sizce meslek liseleri kisfesi altında imam hatip okullarını sözde kurtarma operasyonu kime yarayacak. Ben bu okullara giden çocuklara, o okullara gitmeyen çocuklara, genel itibariyle üniversiteye hazırlanan hiçbir gence yaramayacağını biliyorum. Yaraması beklenen bir tek yer ve zaman var. Son derece kısa vadede, siyasilere yarar. Çocuklar da avcunu yalar.

Sistem kendi kendisini ayıklıyor. Sistem her şeyi öyle ya da böyle idare ediyor. Siz ileride önünüze gelen CV’ler arasında mühendislik mesleği için birini seçerken imam hatipliyi mi yoksa meslek okulu mezununu mu seçersiniz? Ben ikincisini seçerim. Herkes böyle yapacak. Peki ne olacak, her zaman olduğu gibi imam fazlası olacak. İmam Hatip’ten bir tek kişi başbakan çıktı. Bu okul mezunlarınn hepsinin böyle bir şansı olacağını düşünmek yazık. Ne olacak peki, genç çocuklara yazık olacak. Bilenecekler, sivrilecekler, düşman belleyecekler, kadere küsecekler, ümitsizliğe kapılacaklar… Bunların neden olduğunu tam olarak bilemeyecekler.

Terör A.Ş. her zaman topla tüfekle ya da bombayla iş başına geçmiyor. Her yerde, her an, içimizde… Çocuklara sahip çıkalım, kendimizi koruyalım, memleketi kollayalım.  ABD, Irak lekesini üzerinden silemeyecek. Benim gözlerimin önünden 20’sine yeni girmiş, kavruk genç kadın gitmeyecek. Elinde tasma, tasmanın ucunda bir Iraklı adam… Çıplak, bitik. Hangisi daha bitik?

Paylaş