Telefon Beyin Göçü Yaratıyor

Cep telefonu karşısında çaresizliğimizi gösteren araştırmalardan buyrun bir tane daha; akıllı telefonlar akılsız insanlar yaratmakta mahirmiş.

Biz bu telefonu tam olarak ne için kullanıyorduk? Anımsayanımız kaldı mı? Birini aramak için mi? Sanmam… İlk cep telefonu görüşmesi tam 50 yıl önce yapılmış. Bu hafta seneidevriyesi olduğundan mucidiyle yapılan bir röportajı okudum. Hala cep telefonu kullandığını söylüyor, gelişmeleri torunlarından takip ediyormuş. Söyleşinin ilginç yanı; cihazında mesajlaşma özelliği, kamera ve 10 saatlik şarjın ardından sadece 30 dakikalık konuşma süresi olmasına rağmen, modern akıllı telefonun telefon görüşmesi yapmak için bir cihaz olduğunu düşünmemesi.

Günde ortalama üç saat, telefonun dünyanın gelişmiş teknoloji ve görece gelişmiş ekonomilerinde zorladığı limitler. Telefonu ne kadar çok kullanırsak, beynimizde o kadar çok nöral yol oluşturuyormuşuz.  Telefonu yerli yersiz kontrol etmeye de neden oluyormuş. Toplumsal bağımlılığımız artarken, çoklu görevlerin hafızayı ve performansı zayıflattığını biliyoruz. En tehlikeli örneklerden biri araç kullanırken telefon kullanımı. Az riskli işlerde yaptıklarımız için hayal gücü kifayetsiz kalıyor; konuşurken diğer yanda bilgi göndermek almak ve araştırma yapmak, farklı pencere açmak, banka işlemlerini gerçekleştirmek… ve kim bilir daha neler neler… Yemek yerken tabağın yanındaki telefonu takip etmek, sevgiliyle yan yana oturup telefonla iletişime geçmek.  Ayıp dediğimiz her şeyi yapmak! Nasıl insanlar olduk.  Mesele telefonla konuşmak değil varlığı! Düşünme şeklimizi değiştirmiş.

Beyin göçü yaratıyor

Yapılan bir çalışmada, katılımcılardan telefonlarını görünür olacak şekilde yanlarına, yakınlarına ve çantada veya cepte gözden uzak bir konumda tutmaları istenmiş, katılımcılara bilgiyi işleme ve hatırlama, problem çözme ve odaklanma yeteneklerini test etmek için bir dizi görev verilmiş. Telefon başka yerde olduğunda çok daha iyi performans göstermişler. Telefonun fiziki yakınlığı “beyin göçü” nedeni.

Cihaz bağımlılığımızın uzun vadede irade ve biliş gücümüze ne yaptığını tam olarak bilmiyoruz. “Attention Span” (Dikkat Süresi): Denge, Mutluluk ve Üretkenliği Geri Kazanmanın Çığır Açan Yolu” adlı kitabında UC Irvine’da Bilişim Profesörü Gloria Mark 20 yıllık araştırmasının sonuçlarını paylaşmış. Mark, 2004’te bir ofis çalışanının her 2,5 dakikada bir görevler arasında geçiş yaptığını, 2012’de her 75 saniyede bir, 2022’de ise her 45 saniyede bir geçiş yaptığını kanıtlamış.  “Bu noktaya nasıl geldik?” diye sormuşlar “Dijital dünyada tek sorun dışsal dikkat dağıtıcılar değil. İnsan doğası gereği kendisini kesintiye uğratma dürtüsüne sahip. Sesli veya görsel sinyalleri kapatsak bile işi durdurabileceğimizi biliyoruz” diye yanıt vermiş yapılan bir röportajda.

Çok görevli bir topluma dönüşmüş olduğumuzu da düşünmüyor çünküsü basit; “Birey dikkatini başka yöne verdiğinde, her görevin tamamlanması daha uzun sürüyor, hata yapma olasılığı artıyor, geçiş maliyeti yükseliyor, asıl görevin akışına geri dönmek zaman alıyor, üretkenliği engelliyor, strese neden oluyor”. Daha ne olabilir?…

Konu hafife alınacak bir durum değil. Fransa ve İrlanda toplumsal düzeyde önlem alan öncü ülkelerden. Bu ülkelerde, “bağlantıyı kesme hakkı” yasası çalışanı mesai saati sonrası elektronik iletişimlere cevap verme yükünden kurtarıyor. Yaratıcılıklarını kaybeden toplumlar için yaratıcı yöntemler geliştirmek kaçınılmaz görünüyor.

Kaynak: https://app.informed.so/articles/2023-04-03-how-mobile-phones-have-changed-our-brains 

Paylaş