“T” Faktörü

T Faktörü önemli.

Bu öneminden dolayıdır ki, foruma da konu oldu.

Hiçbir forum konusu bu kadar ilgi görmedi.

Geçmişte değişik kereler torpil konusunu gündeme getirdim. Bunlardan bazıları gazete sütunlarında yer buldu. Bazıları dergilerde… Televizyonda da bu konuyu işledim, üzerinde durdum. Yazılarımda da zaman zaman yer veriyorum bu konuya.

Torpilin ilgi görmediği bir tek sefer anımsamıyorum. Her defasında çok ilgi gördü. Bir dokunup bin ah işitmek derler ya. Sanırım, torpil böyle konulardan biri…

Torpile ben “T Faktörü” adını takmıştım. Bu yazıya da aynı başlığı koydum.

T Faktörü önemli.
Bu öneminden dolayıdır ki, foruma da konu oldu.
Hiçbir forum konusu bu kadar ilgi görmedi.
Genellikle “Forum”a gelen yanıtların hepsini yanıtlayamıyorum ama bu kez yanıtlayamadıklarımın sayısı daha kabarık. Merak etmeyin gruplara ayırdım. Kendi mesajınızı harfi harfine bulamasanız da ana fikir olarak bir benzeri mutlaka aşağıda yer alıyor.

Torpil konusuna geçmiş yıllarda siyah ve beyaz olarak bakardım:
“Torpil yapılıyor, çok ayıp”
“Torpil yapılmıyor, çok iyi”

Ben, zaman içinde ve gördüğüm bazı uygulamalarla, torpille ilgili düşüncelerimde siyah ile beyaz arasına biraz gri koyabildim.

Torpilden yakınan genç arkadaşlarıma, yaşı ileri olduğu için işe alınmayanlara, kamuda torpilden şikayet edenlere, özel sektörde torpil yüzünden torpillenenlere ihanet ettiğim sanılmasın. Aman ha…

Tam tersine. Yanınızdayım ama bir şartla. Ağlamanızı, sızlanmanızı istemiyorum. Değişik fikirlerim var. Torpilin kendisiyle de, sizlerden aldığım mesajların rengiyle de ilgili.

Torpil aslında bir ülkenin gelişmişlik oranının aynası.
Siz ne düşünürsünüz bilemem ama kalite konusunda ahkam keserken, işe, yeteneklerine ve deneyimine bakmadan yalnızca akraba ya da tanıdık olduğu için birilerini almak gelişmiş bir davranış değildir.

Kaliteli davranış hiç değil…

Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye’de torpil had safhada ve bilinçsizce uygulanıyor. Türkiye’yi torpil kriterine göre değerlendirecek olursak, çok gerilerde yer alırdı. Yalnızca kamuda değil, özelde de gani gani torpil var.

Yok diyen çıksın karşıma.

Torpil yapmak parayı sokağa atmakla eşdeğer. Türkiye’de her gün pek çok kamu kuruluşunda, pek çok özel sektör firmasında, pek çok üniversitede, pek çok alanda ve yerde, bilinçsizce uygulanan torpil nedeniyle paralar çar çur oluyor.

Gelişmiş ekonomilerin, gelişmelerinin önemli bir nedeni, daha soğukkanlı, hem makro hem de mikro bakabilmeleri, daha az duygusal, mesafeli yaklaşımlarıdır.

Gelişebilmek için tarafsız olmak gerekir. Çünkü düşünmeniz gereken, elemandan çok yaptığınız iştir. İşle insan arasında bir seçim yapmaktan söz ediyorum. Kendimi yeterince ifade edemezsem, beni topa tutacağınızı da biliyorum. Ya da benim gibi sürekli insanın yanında duran birini yanlış anlayacağınızdan korkuyorum. Ama korkunun ecele faydası yok, deneyeceğim.

Gelişmiş ekonomi ile geri kalmış ekonomiler arasındaki en önemli fark, işle insanı birbirine karıştırmaları, ikisinin arasında bilinçli bir seçim yapamamalarıdır. Amaçla aracı karıştırır az gelişmiş ülkeler, az gelişmiş şirketler ve az gelişmiş bireyler.

İş mi insan mı arasında, bana kalırsa, işi seçmeniz gerekir. İşi seçmezseniz, insanı seçtiğinizi sanıp, yanılırsınız. Çünkü işi seçmeyen, doğru insanı bulma gayretine girmez, doğru insanı bulduğunu varsayarsak, onu elinde tutma gayretine girmez; iş sonuçlarının iyi olabilmesi için insanı hoş tutması gerektiğini bilmez; işi seçmeyen biri, iş gittiğinde zaten insanı da göndermek zorunda olduğunu fark etmez.
İşi seçmek mantıkla yapılacak bir seçimdir. İnsanı seçmek ise duygusal. Ancak birinde seçtiğinizi sanıp; yanılabilir, diğerinde dolaylı ve kuvvetli bir şekilde koruyabilirsiniz.

Torpil konusuna geri döndüğümüzde Türkiye’de genellikle insan seçilir. Akraba olduğu için, hemşehri olduğu için, biri tavsiye ettiği için…

Kamu kuruluşlarına gidin, görürsünüz. Bakanlıklardan içeri girin, orada hükümet edenlerin yakınları bulunur. Bir hükümet gider, diğer hükümet gelir, bu arada yakınlar da gider gelir. Çok derinlere nüfuz edenleri tek tek çıkarmak kolay değildir. Ama geçmişte de, bugün de, bu işi sabırla, ısrarla ve sistemli olarak yapanlar mevcuttur. Bakanlıklar partizan anlayışla doldurulur, yerel yönetimler de… Bunların uzantıları tüm kuruluşlar da…

Özel sektör çok mu farklıdır? Ne büyük yanılgı olur. Türkiye’de bana kurumsallaşmasını tamamlamış 10 kuruluş gösterin. Söyleyeyim, zorlanırsınız. Türkiye ekonomisini küçük ve orta boy firmalar oluşturur. Onların sesi fazla çıkmaz, azınlık olan büyük firma temsilcileri hem söz, hem resim, hem cisim olarak ortadadırlar. Ortada dolanan bu isimlerin temsil ettiği kuruluşların hemen hepsi ya da diyelim ki önemli bir bölümü aile firmasıdır. Kurumsallaştıklarını söylerler ama pek mümkün olamaz, patron her daim işin içindedir. O nedenle kapıdan girince etrafa bakın; Erzurumlular, Gümüşhaneliler, Samsunlular, Konyalılar…  göreceksiniz. İçeriye birini almanız yeter. O zaten memlekette kalanların hepsini taşır.
Diyeceğim şu, kamuyu çok eleştirenler önce kendi firmalarına bakmalılar. İşe aldıkları insanları neye göre alıyorlar bunun yanıtını vermeliler. Yanlış anlamayın bana değil, foruma katılanlar soruyor…

Madalyonun diğer tarafından söz etmeden geçemeyeceğim. Madalyonun diğer tarafına gri alanları koydum. İlginç bir insan kaynakları uygulamasından söz etmek isterim. Dünyanın belli başlı şirketlerinde işe alınacaklarda zaman zaman ilginç uygulamalar gözlersiniz. Bunlardan bir tanesi Intel’de yaşanıyor. Intel ve benzeri bazı firmalarda torpil çalışır. Ama bakın nasıl torpildir bu:

İnsan kaynakları yönetimi kurumsal bazı ilkelere dayandırılır. Torpille adam kayırma birbirinden ayrılmıştır. Torpil ile tanıdık da aynı şekilde. Diğer bir ifadeyle torpil ile referans birbirinden ayrılır. Bu firmalarda insan kaynakları politikası gereği, şirkette yeni işe başlayacak kişilerin şirket çalışanlarından birinin referansıyla işe girmesi zorunlu tutulur. Bu iki yönlü işleyen bir sistemdir. Böylece içeridekilerin, firmaya uygun, kalacak, yarar sağlayacak, katma değer üretecek birilerini işe sokması talep edilir. Etraflarına başka gözle bakacaklardır. Firmalarını yakından tanıyacak ve onun yararını düşüneceklerdir. Diğer yandan, doğru adamı bulabilmeleri halinde ödüllendirilirler. Bu ödül maddi ve manevi ödül olarak çalışana yansır. Sistem bir taşla birden fazla kuş vurma ilkesi üzerine kurulu olduğu için, işe önerilen kişi herhangi biri çıkmaz. Sistem içeride çalıştığı için içeridekilerin eğitimi sağlanır. Sadakat tesis edilir…

Yıllar önce bankacılık krizi patlak verdiğinde, sektörde büyük fırtınalar yaşandığında, bir banka genel müdürü bana insan kaynaklarına verdiği önemi şöyle açıklamıştı; “Bankada en fazla önem verdiğim yer insan kaynakları. Bir tane kötü tohum içeri girerse, onu temizlemeyi bir kenara bırak, onun serpeceği diğer kötü tohumları temizlemek mümkün olmaz. Büyük küçük ayırt etmem, hiçbir insan kaynakları sürecini kaçırmadan izlerim. Acımam, gözünün yaşına bakmam. Şüphelendiğimi asla işe almam…”
İlginç değil mi?

Torpil, çoğu zaman birine haksız yoldan maddi ya da manevi bir şeyler sağlamaktır. Referans ise sizin için verilen bilgilerdir. Bilgiyi veren kayda değer bir kişi ise herkese bol keseden referans vermeyeceği göz önüne alınarak sözüne güvenilir.

Ben torpile karşıyım.
Ama referansa karşı değilim.
Merak edenleriniz olabilir.
Sen hiç torpil yaptın mı?
Sana hiç torpil yapan oldu mu?

Kimseye torpil yapmadım, ama referansları can kulağıyla dinlerim. Bugüne kadar edindiğim tecrübe torpil bir kenara, akraba, arkadaş, yakın tanıdıkla iş yapmanın çoğu zaman hüsranla sonuçlandığı şeklindedir. Ama yakınlarımın görüşlerini dinlerim. Referans almaktan çekinmem. Kimseye torpil yapmadım çünkü torpilin sonunda torpillenenin ben olacağıma inanıyorum.

Bana torpil yapıldı mı? Bugüne kadar hiç torpilim olmadı, torpil de yapılmadı. Genellikle uzun yollardan gittim. Dolambaçlı yolları izlemek zorunda kaldım. Benimle birlikte olup torpil yapılanları da gördüm. Ben onları izledim, onlar daha kısa zamanda çok yol katlettiler. Ama oturup ağladığımı hatırlamıyorum. Kimseyi kıskanmadım. Bir insanın en büyük torpili kendisidir. Ama güvendiğim kişilerin referansını kullandım. Gazetecilikte ilk profesyonel iş deneyimime referansla girmiştim. Referansım olmasaydı ne olurdu, doğrusu hiçbir şey olmazdı. Ben gazeteciliği kafama koymuştum, nasıl olsa girecektim. Bu arada zaten tüm üniversite hayatım boyunca, tek kuruş para almadan, gazetelerde çalışmıştım. Kafaya koyunca her şeyin yapılacağını düşünüyorum. Belki o ay işe başlayamazdım, o gazetede olmazdı… Ama olacaktı.

Foruma gönderdiğiniz mesajlara teşekkürler. Yüreklisiniz. Sizi kutluyorum. Gelen mesajların bir kısmına yanıt verdim, göreceksiniz. Ama bakın sizi işe alacak olan ben değilim. Sizin sesinizi bu köşeden duyurmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Kamuoyu yaratmaya çabalıyorum. Bunu da yıllardır yapıyorum. Gelin isterseniz ortak bir akıl üretelim. Bana attığınız mesajların benzerlerini yetkililerin kendilerine atın. Yani Başbakana, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanına, Maliye Bakanına, Sanayi

Bakanına, muhalefetteki milletvekillerine…

İsterseniz bana da bir kopya yollayın.

Sıraladığım bu kişilerin görevi, yönettikleri ülke insanlarının refahını sağlamak, önceliklerinin arasına halkın sorununu taşımak. Başka da bir şey değil.

Tamam artık yeter. Biraz da siz konuşun ben dinleyeyim ve dinleteyim.

Amca ve Dayı Faktörü

İşe alınma sırasında torpilin önemi ne kadardır?
Türkiye’de çoktur.

Torpili olmadan bir yere gelmek adına ne gibi tüyolar verirsiniz?
Yılmayın sakın, sabırlı olun, çalışın, bir fark yaratın. Sizi diğerlerinden daha farklı kılacak bir meziyet, bir bilgi, bir deneyim…

Türkiye’de amcası, dayısı olmayana iş yok mu?
Bence bu kadar abartmak haksızlık. Türkiye’de amcası ve dayısı olmayanlara da iş var. Her çalışan torpilli mi sizce…

Türkiye’de torpilsiz iş bulunamaz mı, yani okuldaki başarımız hiç etkili değil mi? İnsanlara bir şans verilmesi gerektiğine inanıyorum. Hemen elemek, görüşmeye dahi çağrılmamak ya da hiçbir cevap verilmemesi, insanın kendine güvenini de azaltmaya başlıyor.
Türkiye çok kötü günler yaşıyor. Gazetelerin ekonomi sayfalarını açtığınızda, işler açılmış ekonomi müthiş gibi bir hava seziyor insan. Aldatıcı. İş yok, Peki kendinize güveninizi azalttığınızda acaba iş daha fazla olabilir mi? Çaresi yok. Güven olacak. Bu kez de bir dahaki kez de çağırmayabilirler. Güvensizlik yok.

Dokuz Eylül Maliye Bölümü’nü birinci olarak bitirdim. İyi derece İngilizce ve bilgisayar biliyorum ama dayım yok. 6 aydır iş arıyorum. Nalet yerde herkes bir tanıdık getiriyor. Benim babam memurdu, yani status memurus, bu nedenle pek fazla tanıdığımız yok. Peki, benim suçun ne? Üniversiteye gitmek mi? Yoksa çalışıp birinci olmak mı? Yeter artık, dayanacak gücüm kalmadı. Biliyorum isyan etmek çözüm değil ama yapacak bir şeyim kalmadı. Merak ediyorum bu deneyim denilen şey parayla satın mı alınıyor, yoksa anne karnında bazı çocuklara TORPİL mi geçiliyor? Tek istediğim bir şans, ama veren yok.
Binlerce memur çocuğunun yaşadıklarını yaşıyorsunuz. Ama unutmayın bir yerlere gelmiş bir sürü memur çocuğu var. Kahretsin diye yürümenin size bir faydası olduğunu sanmıyorum. Şans, herkesin önünden eşit sıklıkta geçmiyor, ama çok net biliyorum ki, herkesin önünden geçiyor. Önünden eser miktarda şans geçenler de şansı yakalayabiliyorlar.

Bütün yaptığım iş görüşmelerinde, tanıdığım olmadığı için geri çevrildim. Size bir olay anlatayım… Bir şirketten aradılar, iş görüşmesi için randevu aldım. Sabah iş görüşmesi için hazırlanıyordum ki, telefon geldi ve iş görüşmesine gelmemem gerektiği söylendi. Şirket içinde başka bir elemanla boşluğun doldurulduğu belirtildi. Neden? Şimdi bunu anlamıyorum. Pozisyonu şirket içinden biriyle dolduracaktınız, neden aradınız? Her şey tanıdık olması ile ilgili herhalde.
Bu kez şanssız olmanız, başka zaman da böyle olacağı anlamına gelmiyor ki. İşin az olduğu yerde, iş bulmak tabii ki zor. Hele bir de aynı işe başvuran çok sayıda insan varken. Bir dahaki sefere, ondan sonrakinde ya da daha sonrakinde olacaktır.

Kendime göre özelliklerim (10 yılı aşkın iş tecrübesi, orta seviyede İngilizce bilmek, üniversite mezunu olmak) olmasına rağmen yaklaşık 9 aydır işsizim. Arkamda dayım, amcam kimse olmadığına göre aç mı yaşayayım? Çocuğuma toplu iğne bile alamadan iki bayram geçirdim, ne yapacağım?
Sorularınızın ya da yorumlarınızın ve gerçeklerinizin hemen hepsi beni aşıyor. Bunlara yanıt vermesi gereken aslında ben değilim, bugüne kadar bizi yönetenler ve bugün bizi yönetenler… Aslında ne Maliye Bakanının, ne Sanayi Bakanının, ne Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanının bireylere yönelik bir tek açıklama yaptıklarını görmedim. Onları göreve davet etmeliyiz.

Kurumsal Açıdan

Kurumsallaşmış olduğunu iddia eden birçok şirkette “torpil” nam-ı diğer “referans” sorgulaması yapılıyor, sizce bu layıkıyla mı uygulanıyor? Kendimizi ispat etmek için neden başkalarına ihtiyacımız olması gerekiyor?

Yazının girişinde de söz ettim, pek çok firmada gereğince yapıldığını sanmıyorum. Kendimizi ispat etmeye gelince, başkaları bizi ispat edemez. Ama görüşlerine güvenilen birilerinin sizinle ilgili aktaracağı bilgiler önemlidir, kayda alınmalıdır.

İnsanlar neden üniversite ayrımı yapar veya referans ararlar. Sonuçta kişi kendini geliştirememişse MIT mezunu da olsa bir şey değişmez. Önyargı şirketlerimizde çok fazla ne yazık ki. Eğitim seviyeleri neredeyse tüm devlet üniversitelerimizde aynı, ancak hep bazı devlet üniversitelerimizin adları geçerli oluyor.

Doğru, bazı üniversitelerin seçilmesi diğerlerinin de çöpe gitmesi tabii ki doğru değil. Ama gelin görün ki ülkemizde iyi üniversite sayısı az, vasat üniversite sayısı çok. Her ile üniversite yapmak tabii ki çok iyi, ama üniversiteye lise eğitimi koymak bence bu ülkeye yapılan en büyük haksızlık. Ne eğitimi eğitim, ne eğitmeni eğitmen olan üniversitelerde gün tüketmektense, ben kısa yoldan meslek sahibi olmayı, ara kademe eleman olmayı tercih ederim.

Devlet Açısından

Bugüne kadar herkesin mutlaka bir defa torpili olmuştur. Sizce hantal devlet anlayışının oluşmasında, torpille işi bilmeyen insanların işe alınması neden olabilir mi?

Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan… Ne söylememi istersiniz? Evet, torpil ve benzeri uygulamalar nedeniyle kamuda doldurulan kadrolar yetersiz, deneyimsiz, eğitimsiz ve bilgisiz. Sırf parti üyesi diye, sırf hemşehriniz diye doldurduğunuz adamlardan hayır gelir mi?

Kamu yönetimi mezunuyum ve 3 yıldır işsizim torpilim olmadan kamu kurumlarına girebilme umudum hala var ve KPSS sınavına müracaat ettim tekrar. Bazı şeyleri görünce de bu umudumun boş olduğu gibi bir hisse kapılıyorum. Ama başka bir şansımın da olmadığını düşünüyorum, hala kamu kurumlarına girme umudumdan başka çünkü branşımı seviyorum. Kendi durumumun verimsiz ve kalitesiz kamu yönetiminden kaynaklandığını düşünüyor ve sorunu beni de içine alan bütünsel bir yaklaşım olarak görüyorum. Bu durumu değiştirebilmek ve başkalarının bu sıkıntıları yaşamaması için elimden geleni yapabilmek adına kamu yönetiminde görev almak istiyorum. Ama torpil olmadan da olmuyor sanıyorum. Size göre bu bir paradoks mu, görüşlerinizi bana iletirseniz memnun olur, saygılarımı sunarım.

Sizi gönülden kutluyorum ve destekliyorum. Söylemek istediğim bir tek şey var, bir gün buraya yazdıklarınızı umarım hatırlar, kademeleri çıktıktan, bugünleri epey geride bıraktıktan sonra siz de diğerlerine benzemez, gerekeni yaparsınız. Bu yalnız sizin göreviniz değil. Hepimizin görevi. Siz bir ucundan tutmaya gönüllü olduğunuz için biz size teşekkür etmeliyiz.

Tecrübe

Her şey torpil mi demek? Kaliteli insanı torpille nasıl ayırabiliyorlar? Dürüst, çalışkan, idealist insanlara yer yok mu iş hayatında? İlla tırnaklarımızın acıması ya da birilerine dayı diyerek mi yakalayabileceğiz misyonumuzu? Yıllardır çalışıyorum ama istediğim yerler olmuyor, çünkü öncelikle tecrübe diyorlar, bu bahanenin altında yatan üstü kapalı cümle ise torpilin var mı? İmkan verilmeden tecrübe kazanılabilir mi soruyorum size?

Doğrusu bu ya tırnaklarınız acımadan iş yok. Kimseye dayı demeye gerek yok. Ama çalışmadan olmuyor. Olur diyenlere bakın, hızla bir yerlere geldiklerini göreceksiniz. Ama onlar bir yerde de kalacaklar. İdealist insana her yerde yer var. İdealist olmanın karşıtı oportünist olmak değil.

Ziraat mühendisiyim, nereye başvursam deneyim arıyorlar, her şeyi devletten beklemiyoruz, tamam da ne yapacak bu kadar mühendis? Her yıl Ziraat Fakülteleri bir bu kadar daha öğrenci alıyor. Torpilimiz de yok, torpile gerek var mı?

Bu ülke, insanını değerlendirmek kaygısı taşımıyor. “Denizde kum bizde insan olduğu için giden gider, kalan sağlar bizimdir” mantığıyla hareket ediliyor. İnsanını değerlendirme arzusu ve telaşı olmayanların kaç ziraat mühendisi eğitiyoruz, bize kaç adet gerekiyor diye bir soru sormasını beklemiyoruz. Aman daha çok üniversite açalım da şu gençleri oraya yollayalım, ayağımızın altından çekilsinler zihniyeti.

Yeni mezun biri olarak benden iş tecrübesi, süper İngilizce ya da Türkiye’nin kaliteli bir üniversitesinden mezun olmam isteniyor… Ben bu şartlarda nasıl iş bulabilirim?

Deneyeceksiniz, yılmayacaksınız… Bu ülkede öyle iş ilanları yayınlanıyor ki, neredeyse 90,60,90 vücut ölçüsü isteniyor. Sizden İngilizce beklemişler çok mu? Doğrusu artık herkesin dil bilmesi gerekiyor.

Şunu çok merak ediyorum; şu anda 26 yaşındayım ve ilk profesyonel deneyim olarak adlandırabileceğim boşuna geçen bir dönemim oldu. Çünkü iş bulamamıştım ve bir çağrı merkezinde çalıştım. Şu anda alanımı, işten ayrılarak ve eksik yönlerimi tamamlamaya çalışarak başka yere yönelttim. Bu arada iş arıyorum; ancak 2 sorun var: “Deneyiminiz var mı” ve bu arada zaman ilerlediği için yaş sınırı! Evet, kendi imkanlarımla iş aradığımda bunlar karşıma sürekli bir engel olarak çıkıyor. Acaba düşünülmüyor mu ki biraz daha ileri yaşlarda daha iyi bilgi birikimine sahip olunacağı, daha iyi iletişim kurulacağı ve daha kararlı ilerlenebileceği… Sanırım hayır. İlla ki birileri mi araya girmek durumunda?

Tecrübe gerçekten çok önemli. Tabii ki kimse anne karnında tecrübe beklemiyor. Ama benim şöyle bir beklentim olduğunu söylemeliyim, üniversite yıllarında part- time işlerde çalışmak, hayat tecrübesi edinmek, iş tecrübesi edinmek… Her nerede ve nasıl olursa olsun, üniversite yıllarındayken genç arkadaşlarımın mutlaka staj ve yarı zamanlı işlerde çalışmalarını öneriyorum.

30 Yaş ve Üstü

30 yaşın üzerindeki, iş arayan insanlar ne yapsın? İş ilanlarında neden hep 28-30 yaşına kadar bir sınırlama var. Torpili olmayan insanlar ne yapsın?

30’un üzerindekilere ölüm. Aslında durum böyle. Biliyorum. Ne yazık ki, yıllardır hiçbir şey değişmiyor.

Torpilim yok. Yaş 35 ve bayansanız iş nasıl bulursunuz? Eşitlik ilkesi var mı?

Hayır, eşitlik ilkesi yok. Çünkü eşitliği sağlayacak alt yapı ve yasal düzenleme yok. Size umut veremem. Hem kadınsınız, hem 35 yaşındasınız. Ama bir de şöyle düşünsenize… Her ikisi de sizi siz yapıyor. Tabii ki yıkılmayacaksınız. Kadın olduğunuz için ve 35 gibi güzel bir yaşı sürdüğünüz için. Hemen internetin karşısına oturun, aramaya başlayın. Biz kadınları, hele bir de düşünenleri kimse yıldıramaz.

Ben 37 yaşında, İTÜ mezunu bir mühendisim. Yaşımdan dolayı iş bulmakta güçlük çekiyorum, sayısız krizleri atlattım ama sonunda işsiz kaldım. Bu yaş sınırları beni zorlamakta, ne yapmalıyım? Emekliliğime de 10 yıl var.

Mesajınızı okurken, sizi sanki yaşlı olmayı kabul etmiş gibi hissettim. Bir dakika silkelenir misiniz lütfen. Yok, böyle bir şey. İyi eğitim, sabır ve inat. Göreceksiniz olacak.

35 yaşında bir asker emeklisiyim. Jandarma olmam nedeniyle 8 ilde görev yaptım. Görev bölgemizde birçok özel şirketlerle iyi diyaloglarım oldu ve bu işyerlerindeki yönetici kadroların iş prensipleri konusunda bilgi sahibi oldum. Çalışanlarla kendi iş anlayışımı kıyasladığım zaman onlardan daha verimli olacağım kanısına vardım. Ama nedense şimdi bakıyorum özellikle üniversite mezunlarına öncelik tanınıyor. Ayrıca yüksekokul mezunu bir kişi olarak özel şirketlere kendimizi nasıl anlatmalıyız, yoksa günün konusu olan torpile mi başvurmak gerekir?

Türkiye’de değişik kesimlerde farklı uygulamalar yapılıyor. Örneğin kamuda insan kaynakları uygulamaları yok. Askerler de bunu abartarak yaşıyor. Siz kendi isteğinizle ayrılmış olabilirsiniz, bir de istemese de ayrılanlar var. Genç yaşta, çöpe atılanlar. Ciddi sorun. Sivil hayat, askerlikten biraz daha farklı. Üniformanızı atın, yetenek ve tecrübelerinizi giyinin. Bir de tam olarak ne yapabileceğinize ve ne istediğinize karar verin. İş bulabileceğinizi düşünüyorum.

Özel Sektör

Buradaki mesajları doğrudan firmalara yönelik oldukları için yanıtsız bırakıyorum. Ve sözü edilen firmaların insan kaynakları yöneticilerinin mail’lerini bekliyorum. Burası bir forum. Onların size yanıt vermeleri en doğrusu.

“Ben E-commerce konusunda University of Dallas’da MBA yaptım. Çok iyi derecede İngilizce ve Almanca biliyorum. Akıllı ve mantıklı bir insan da olduğumu düşünüyorum, ancak hiç tanıdığım biri yok. Mesela Turkcell gibi bir yere girmek istesem ne yapmam, nasıl sesimi duyurmam gerekir?”

“Torpilim olmadan Philip Morris, JTI, Coca-Cola gibi firmalara giremez miyim? Bir tek mühendislik ve satış temsilciliği ilanlarını görüyoruz ama biliyorum ki, bu firmaların insan kaynakları, dış ticaret… gibi departmanları da var. Ve çalışanlarının benden çok iyi olduklarını düşünmüyorum. Üniversiteden mezun olduğumdan beri bu şirketlere başvurularda bulunuyorum (bir şekilde adreslerini bulup) ama hiç kimse görüşmeye dahi çağırmıyor. Bunun nedeni gerçekten benim yetersiz olmam mı yoksa içeriden ya da yukarıdan bir tanıdığım olmaması mı merak ediyorum!”

Staj

Boğaziçi Üniversitesi Fizik (bilgisayarlı+işletme) Bölümü’nde öğrenciyim. İnsan kaynakları alanında çalışmak istediğim için staj yapmak istiyorum. Bir sürü başvuru yaptım ama hiç aranmıyorum. Para kazanmak umurumda değil, staj zorunluluğum da yok, ben sadece öğrenmek istiyorum. Mülakata bile çağrılmadım ama insanların neden önyargıları var? Mühendisleri arıyorlar, ben de en az onlar kadar başarılı olabilirim. Bana bir tavsiyede bulunabilir misiniz? Ne yapmalıyım?

Sana güzel bir staj imkanı; İndeks Strateji Yarışması. Kapı kapı staj aramana gerek yok. Bilgileri sürekli yayınlanmakta olan (www.indeksiletisim.com) sitesinden ulaşabileceğin yarışmada dereceye girersen, staj olanağından yararlanabilirsin. Ama çalışman gerekecek.

Maalesef torpili olamayanlardanım, bu yüzden benimle aynı bölüm mezunu arkadaşlarım bankada çalışırken, ben evde oturuyorum. Torpilimiz yok diye işsizliğe mahkum muyuz? Okulda ben kariyer hayalleri kurarken, şimdi kariyer yolunda, torpili olan arkadaşlarım ilerliyor, bense onları gıptayla izliyorum…

Keşke üniversite yıllarında biraz zorlansan da çalışmayı deneseydin. Part-time bir işte ya da bir staj… Emin misin, imrenerek izlediğin arkadaşların yetersiz ama torpilli mi? Sakın bazı konuları birbirine karıştırıyor olma… Kendine acımak için çok gençsin. Evde oturmak yakışmıyor. Üretime katılmalısın. Bankacılık olmaz bir başka alan olur. Sen iste yeter. Gerçekten istiyor musun? İstiyorsan, şu anda sokaklarda olmalısın.

Ve Diğerlerine Örnek

Sizce iş görüşmesinde küçük yalanlar söylemenin bir faydası olabilir mi?
Hiç tavsiye etmem. Yalanın büyüğü de küçüğü de yalandır ve bir gün mutlaka ayağına dolanır.

Bir finans kurumuna başvuru yaptım. Beni sınava çağırdılar girdim, kazanamadım ama yılmadım bir daha başvurdum, yine çağırdılar, tekrar gittim, 2 hafta içinde cevap veririz dediler, cevap vermediler. Şimdi aynı şirkete yaptığım başvuruların sayısını bile bilmiyorum, saplantı oldu artık bende. Bu durum normal midir? Sürekli buraya başvurarak yoksa hata mı yapıyorum?

Başvuracak başka bir iş yeri mi bulamıyorsunuz, yoksa takıntı mı yaptınız? İkincisine gerek yok. Size de onlara da yazık. Zamanınız değerli, geri çevrildiyseniz, başka noktaları denemek daha akıllıca olmaz mıydı?

Yaklaşık olarak 1 yıllık iş arama çabalarım sonucunda şunu anladım ki, istediğiniz kadar özelliğe sahip olun, karakterli olun, şu olun bu olun, bu ülkede torpiliniz olmadan sadece iş değil, hiçbir bulamazsınız.
Siz kararınızı çoktan vermişsiniz. Sanırım havluyu da atmışsınız. Torpil gerçeğini kimse inkar etmiyor. Bunu düzeltmek için ne yapacağız. Gelin önce sizin sorununuza çare bulalım. Ehh işte iş yok, torpil yok diye kendinizi kahredebilirsiniz. Ya da buradan da geri çevrildim, şimdi nereye başvurmalıyım diyebilirsiniz.

Sevgili okurlar, hepinize teşekkürler.

Yukarıda eyleme geçmenizi, kamuoyu oluşturmanızı önerdim. Ben ciddiyim. Bizi yönetenler sorunları bilmeli. Sizin ağzınızdan öğrenmeli.

Sevgili insan kaynakları yöneticileri, son sözüm size. Burada yanıt veremediğim pek çok arkadaşım var. Yanıt verdiklerim ve veremediklerim için sizin yorumlarınızı ve katkılarınızı bekliyorum. Forum ancak bu şekilde amacına ulaşır. Değerli görüşlerinizi bekliyoruz.

 

Paylaş