Sizin Bir Lideriniz Var mı?

Test İsim

Yakın zamana kadar öykündüğümüz isimler, liderimiz, kahramanlarımız vardı. Ne oldu onlara, nereye gittiler bilmiyorum… Ortada kalanlar ise; lidercik ya da kahramancık gibi, hatta karikatür gibi tiplemeler. Bana katılmayabilirsiniz, size; dar çevrenizdeki liderleri, ulusal liderleri, bölgesel ve küresel liderleri şöyle bir  gözünüzün önünden geçirmenizi öneriyorum. Takipçisi olmak istediğiniz biri/leri var mı? Avrupa’da birbirinin peşi sıra devrilen liderleri, Ortadoğu’da birbirinin peşi sıra öğütülen liderleri hatırlatmak isterim.

Her şey gibi liderlik kavramı da değişiyor. Değişim elimizden kahramanlarımızı alıyor. İyi de oluyor aslında, taşlar yerine oturuyor. Bahadır Kaleağası ise çarkların çatırdadığını söylüyor. Kağıt üzerinde bu iki cümle zıt gibi görünse de aynı düşünceye yönleniyor.

Kaleağası,Tüsiad Uluslararası Koordinatörü, merkezi Paris’te bulunan Bosphorus Enstitüsü’nün Başkanı. Yeni kitabının başlığı “G-20 Gezegeni” dünyadaki değişimi anlatıyor.

Yaprak Özer: Gündem yoğun. Brüksel’de gündem daha da yoğun galiba, değil mi?

Bahadır Kaleağası: Zamanımın yarıya yakını Brüksel’de geçiyor. Türkiye’den en çok bürokrat, siyasetçi, iş adamı, sivil toplum temsilcisi, akademisyen giden yer Brüksel’dir. Medyada hava Türkiye-AB ilişkileri zayıfladı diye; ama gerçekten hala çok gidiş-geliş var. Toplumsal entegrasyon, işler, ortak çıkarlar sadece Türkler için değil. Herhangi bir gün yüzlerce Çinli, Japon, Hintli, Amerikalı… Çok ciddi bir küresel merkez oldu.

Yaprak Özer: Liderlerle başlamak istiyorum. Gündemimizi işgal ediyorlar. Her bölgede ayrı; ama özellikle Avrupa’daki liderlerin karakteristikleri farklı. Dünya’da bir lider krizi yaşanıyor. Sizce yaşanıyor mu?

Bahadır Kaleağası: Dünyadaki diğer krizlere paralel olarak bir liderlik algısı ve uygulaması sorunu var. Dünya bir değişim içinde. 21. Yüzyılda tanımlandığı şekliyle finans, demokrasi, ekonomi nasıl değişiyorsa liderlik de değişiyor.

Yaprak Özer: Gelişmelerle birlikte liderler de değişiyor…

Bahadır Kaleağası: 21. yüzyılın getirdiği liderlik değişimi toplumlar tarafından algılanamadı daha. Toplumlar tam ne beklediğini, istediğini bilmiyor. Liderler de topluma ne vereceğini bilmiyor. Tam bir geçiş dönemindeyiz.

Yaprak Özer: Onu anlayabiliyorum ama tam olarak ne bekliyoruz? Kahramanlaştırabileceğimiz gibi bir lider, değil mi? Dönüp etrafa baktığımızda daha bizim gibi liderler var. Kahve sohbetlerind,e ben ondan daha iyi yapabilirdim, diyebileceğimiz liderler var. Geçmiş liderler böyle değildi. Mustafa Kemal Atatürk, Gandhi, Thatcher…. Bugünkü eleştiri noktalarına rağmen, büyük isimlerdi.

Bahadır Kaleağası: Şimdi Mustafa Kemal Atatürk, Enver Paşa’dan farklı olarak, 19. yüzyıldan sonra değişimi görebilmiş, ayak uydurabilmiş bir liderdi. 20. yüzyılın şeklini analiz edebilmiş. Liderin tanımı zaten, toplumun öncüsü ve önderi demektir. Bu demek değildir ki, çok büyük bir kahraman olacak. Bazı liderler toplumun çok ilerisindedir, bazı liderler toplumun ortalamasındadır. Bazen toplumlar en iyisini, en yeteneklisini seçer. Bazı toplumlar kendine en yakın gördüğünü seçer.

Yaprak Özer: Mutlaka bir şablona oturtmamak gerekir; ama Avrupa’ya bakıp, koltuklarını koruyamayanları görüyoruz. Onları o koltuğa getiren dönem de çok yakındaydı. Nasıl şartlar vardı, tasvir etmenizi istesem…

Bahadır Kaleağası: Avrupa’da zorlanan liderler olsun, gidenler olsun, Papandreou, Berlusconi gibi, zorlanan sancılar yaşayanlar döngülerin içinde kaldılar. Bu döngüler işte teknoloji, ekonomik ya da ekolojik olanlar. Öyle bir değişim zamanında, aynı zamanda bir teknolojik patlama da söz konusu. İnsanların daha yatay ilişki içinde bulunduğu, sosyal medyanın hızının arttığı, daha iyi yorum yapılabilen çağdayız. Her şey bir araya gelince, her şey karışıyor. Böyle bir çağda lider olmak, toplumları memnun edebilmek kolay değil.

Yaprak Özer: Liderlere bakınca, eğitimleri çok iyi, çok gençler, örneğin Obama, Merkel ve Cameron çok iyi eğitim almış. Sanki dünyayı, bölgeyi kitap okur gibi mi yönetiyorlar?

Bahadır Kaleağası: Öyle bir yaklaşım söz konusu olabilir; ama iktidara geldiklerine göre bir derecede aşmışlar. Partilerinin içinde yükselmeleri kolay değil; ama kendi liderliklerinden bağımsız büyük bir sorunun içindeler. Şimdi bu dönemi nasıl geçecekler, tarih onları nasıl yargılayacak bilmiyoruz. Belki de diyecekler ki, Papandreou çok haklıydı aslında ya da her şey onun suçu da diyebilirler. Ünlü Çin başbakanına sormuşlar;  “Fransız devrimi konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye, o da”Erken,” demiş. Kişisel olarak yargılamak için çok erken. Toplumlar kahraman istiyorlar; ama sadece siyasi ve askeri konuda değil. Çevre konusunda, deprem ya da kimsesiz çocuklar konusunda kahraman da olabilir. Yeni bir iPhone teknolojisi gerçekleştiren bir kahraman da olabilir. Bir iş adamı, sunucu, sivil toplum lideri de olabilir. Liderlik, siyasi ve askeri boyutu çoktan aşmış ve 21. yüzyılda çok geniş bir yelpazeye yayılan bir olgu.

Yaprak Özer: Sizin tarif ettiğiniz bir lider bulabilecek miyiz? Tek bir kişide bulabilir miyiz hepsini?

Bahadır Kaleağası: Tek bir kişide aramamak en doğrusu olur. Brecht’in oyununun sonunda, Galileo dünyanın döndüğünü inkar eder. Herkes, onu sevenler çok üzgündür; çünkü kahramanları kendilerine ihanet etmiştir. “Ne yazık ki, toplumlar kahramanlarını kaybetmişler” diye bir söz vardır oyunun sonunda. Brecht de der ki; “Ne yazık ki, toplumların kahramana ihtiyaçları vardır”.

Yaprak Özer: Aslında kahramanlarla hayat çok güzel de aslında, hayatımız da bir sürü kahramana yer açsak daha iyi olacak.

Bahadır Kaleağası: Aslında bir sürü kahramanız var.

Yaprak Özer: Doğru söylüyorsunuz. Aslında, şu sıralarda farklı coğrafyalarda kahramanlar var. Diyelim ki Ortadoğu’da… Yakın zamana kadar toplumları peşinden sürükleyen diktatör olanların inişi çok kanlı oldu…

Bahadır Kaleağası: Bu bir çelişki aslında. Bir tarafta demokratik ülkeler geçiş dönemindeler, geride enkaz bırakıyorlar. Amerika, Yunanistan var ya da Çin’deki komünist parti meritokrasi halindedir; ama ülkede sosyal ayaklanmalar var. Ya da Japonya o kadar iyidir; ama depremle başa çıkamadılar. Liderler toplumları memnun etmek için ne yapacaklar? Ya daha fazla hizmet götürecekler; ama onun için daha fazla kaynağa ihtiyaç var. Ama vergi yükseltilirse toplum bir daha iktidara getirmez; ama bunu yapmazsa hizmet getiremez. Bazen büyüme olsa da çatlak veriyor. Demokrasi berbat bir rejim; ama daha iyisini bilmiyoruz. Ortadoğu’da daha iyisi olmayan demokrasiye yeniliyor; çünkü onlarınki daha da kötüdür. Bireysel hakları hiçe sayan bir sistem; ama şu dönem bireyi çok öne çıkartıyor. Şu anda bir tweet ile Güney Amerika’dan Avustralya’ya kadar insanlar bir bütün olabiliyorlar, meydanları dolduruyorlar. Bazen olumsuz etkileri de olabiliyor küreselleşmenin. Yanlış bilgi de dolaşabiliyor, olumsuzluklar da üreten bir sistemle karşı karşıyayız; ama her alanda, bireylerin öne çıktığı bir zamandayız. Özgürlük olarak, din olarak, cinsel olarak bireyler çok önemli. Aslında şu liderler, paravan liderler. Günün birinde hazin bir şekilde gidebilirler.

Yaprak Özer: Bazı liderlerin en önemli sorunu bugünü ve geleceği okuyamamak. Çarklar çatırdıyor, diyorsunuz…

Bahadır Kaleağası: Her anlamda mali, uluslararası finansal sistem… Uluslararası dengelerde çatırdama var; ama insanlık daha deneyimli, bu yüzden siyasi, ekonomik ve çevre konularında daha bilinçli tepkiler verebiliyoruz. Giderek G-20 gezegeni oluşturuyorlar.

Yaprak Özer: “G-20 Gezegeni” kitabınız çok yakın zamanda çıktı. İnsanlık deneyimli olsaydı, bu kadar insan sokaklara dökülür müydü?

Bahadır Kaleağası: Deneyimli olmasaydı, belki bütün dünya savaşa girerdi.

Yaprak Özer: Ama yakın zamanda Amerika’da sokak hareketi yoktu, değil mi?

Bahadır Kaleağası: Yakın tarihinde yoktu. Bu çağdaş Amerikan tarihinde yok. Zaten bunun böyle olabilmesi 21. yüzyılda bireyin güçlendiği, sosyal medyanın öne çıktığı, insanların kendisini liderler kadar yetkin gördüğü çağa ihtiyacı vardı.

Yaprak Özer: Ben daha iyisini yapabilirim diyor insanlar. İnsanlar; sen iyi yönetmiyorsun, senin servetin hak edilmiş değil ya da sen yanlış yaptın, diyebiliyor…

Bahadır Kaleağası: Çok haklı bir bakış açısı ama bu. Çünkü toplumların evrimine yön verecek olan siyasetçilerin böyle tepkileri dikkate almasında yarar var. Diyalektik şekilde yürüyor bu. Hem tezler hem de antitezler sentez oluşturuyor.

Yaprak Özer: O zaman birey, sıradan insan o seçilmişlerden biraz daha mı hızlı ilerliyor?

Bahadır Kaleağası: Evet. Seçilmişlerin iktidara gelme süreçlerine bakarsak, her biri 15-20 yıllık çabanın sonunda oluşan hedefler. Bu hedefler oluşurken, bir liderlik var; ama içinde bulundukları ortam daha hızlı gelişince, içinde bulundukları siyaset mekanizması paslanmış kalıyor. Birçok ülkede bu böyledir. Siyaset çarkları artık, 21. yüzyıl toplumunu tatmin edecek düzeyde değil. Bundan 20-30 yıl sonra, belki siyasetçiye farklı bir şey dememiz gerekecek; çünkü daha farklı olacak.

Yaprak Özer: Birbirinin peşi sıra iktidarın teslim edildiği, teknik adamların oluşturduğu hükümetler var. Bunu nasıl yorumlamalıyız?

Bahadır Kaleağası: Çok ağır sorunlar olunca, bunlara karşı alınacak olan önlemlerin sonuç üretmesi seçim dönemlerinin evrelerini aşıyor. Birtakım zor kararlar alınca, herhangi bir konuda sonuç vermesi bazen 6-7 yılda sonuç veriyor. Dolayısıyla riskini alamayan siyasetçiler düşüyor. Tabi belli bir meşruiyete dayanarak, bu teknokrat hükümetler geçici olarak meclisteki meşruiyete dayanan hükümetlerdir. Başbakanın böyle dışarıdan gelmesi ilginç bir şeydir; ama Prodi de o şekilde dışarıdan gelmişti. Sonra çok sevildi, tekrar seçildi ve uzun bir süre siyasi hayatta kaldı. Eğer siyasetçi, teknokrat ayrımına da dikkat etmezsek; yanlışlığa düşebiliriz. Halkın desteği sürekli tazelenmeli. Halk olmadan bir teknokrat hükümet zararlı olabilir.

Yaprak Özer: Zaten geçmişteki teknokratlara bakınca, işte yeterince empati kuramamaları gibi eleştiriler oldu. Bu İtalya ve Yunanistan’daki teknik hükümet bir yere götürebilecek mi?

Bahadır Kaleağası: Hayır, sadece şu zor zamanlarda köprü görevi görecekler; ama sonunda yerlerini demokratik seçilmişlere bırakacaklar. Zaten bu amaçla geldiler, bu yüzden de zor kararlar alabilecekler ve bu kararları, 20 yıl önceki teknokrat hükümetlere göre daha da toplumu dinleyerek almak zorundalar. Eskisi gibi halktan gizli saklı karar almak çok zor. Bir de dışarıdan bakan almak çok olan bir şey. Başkan alır, bakan yapabilir, milletvekili senatör olmak zorunda değil. Yurtdışında yasama ve icra birbirinden ayrıdır; ama atandıkları zaman parlamentodan onay alırlar. Böyle bir meşruiyetleri vardır. Dışarıdan bakan, bu haliyle çok demokratik değildir. Bu anayasal bir konudur.

Yaprak Özer: G 20 gezegeninde kimler var, kimler yok?

Bahadır Kaleağası: Şimdi, uluslararası düzeni tanımlamak için bir takım terminolojiler yaratılabilir. G-20 gezegeni kavramını üretme ihtiyacını, seyahatlerimde hissettiğim düzen için yaptım. Soğuk savaştan sonra, dünya düzenini tanımlama ihtiyacı vardı. Soğuk savaştan sonra dediler ki, tarihin sonu geldi. Sadece Amerika var, tek güç o dediler. Bu 19. yüzyıl düşüncesi. İşte bir jandarma devlet olsun; ama iyi niyetli olsun. Bir de, Kantçı yaklaşım var. O da der ki, uluslararası barış düzenini oluşturacak bütün devletler birbirini sömürmesin, eşit olsunlar, aralarında da serbest dolaşım olsun. Bu zaten AB’nin temelindeki fikirdir. 20. yüzyılın ilk on yılını bitirdiğimizde, şöyle bir gerçek çıktı; Amerika hala çok büyük bir güç ama tek başına değil. Rusya doğal kaynakları, nükleer stratejisi ile büyük güç; ama nüfuzu artmıyor. Çin neredeyse bir G-2 yaratacak kadar Amerika ile eşit bir ekonomik kütleye sahip; ama insan kaynağı ile karşılaştırırsak geride. Hindistan evet çok kalabalık, en büyük olacak; ama sosyal sistemde sorunları var. Dünyada iki milyar kişinin evinde elektrik yok. Bu kadar da bir fakirlik söz konusu var. Sahip olanlar, olmayanlar ya da internete ulaşanlar ulaşamayanlar…

Yaprak Özer: Bizim ülkemizde bu ikisini aynı coğrafyada barındırabiliyoruz…

Bahadır Kaleağası: Ama bizim eğilimlerimiz olumlu. G-20 kurulduğu zaman, dünya sorunlarına çare bulmak içindi ve aslında 20’den fazla ülke vardı.

Yaprak Özer: AB kütle olarak var, değil mi?

Bahadır Kaleağası: Fransa gibi büyük ülkeler var; ama küçük olanlar AB adı altında var.

Yaprak Özer: Bu büyük olanlar her zaman, seçkinler kulübü olarak yer buluyorlar…

Bahadır Kaleağası: Eşitsizlikler dünyası içinde yaşıyoruz.

Yaprak Özer: Küresel nüfusun yüzde onu kadar….

Bahadır Kaleağası: G-20 çok kalabalık, G-20 dünya nüfusunun üçte ikisi aslında. Dünyaya rengini veren bir gruptan bahsediyoruz. Bu kadar farklı ülkeler, Hindistan, Arabistan, Amerika gibi, bir araya geliyorsa o karar dünya için iyidir.

Yaprak Özer: Bir deneme yapıldı sonuçta. Avrupa Birliği denemesinin başarılı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bahadır Kaleağası: Evet başarılı aslında. Bu kadar etnik ayrım, savaş, bölünme… 1945’ten sonra bir barış düzeni kurulabildi. Artık kimsenin savaş yaşamadığı bir kıta haline geldi. Kendi teknolojisini iyi öğretebilen, insan sermayesi olsun gibi konularında ya bir ya da iki numara.

Yaprak Özer: Euro’yu yürütemiyor ama. Maliye politikalarını yürütemiyor. Türkiye’yi içine almayı başaramamış bir AB başarılı kabul edilebilir mi?

Bahadır Kaleağası: Avrupa’da artan sayıda insan, hayır, diye cevap veriyor; çünkü gerçekten AB’nin Türkiye’ye doğru genişlemesi Avrupa açısından büyük bir zafer olacak. Çünkü Türkiye’nin AB kriterlerine uyması 10 yıl sonra olacak. Türkiye, halkına Avrupa standartlarında bireysel hak ve özgürlükler, ulaştırma güvenliği, enerji güvenliği sunabilen bir ülke haline gelecek ki, AB’ye hazır olsun. Öyle bir durumda da Türkiye, AB’de güçlü konuma gelecek.

Yaprak Özer: Bizde de çatlak sesler çıkıyor ama, iyi ki AB’ye girmedik diyen bir iktidar var. Bu açıklamaları ilginç buluyorum. AB bize ayak bağı mı olur? Gümrük birliğinden alacağımızı aldık dedik…

Bahadır Kaleağası: Yüzde yüz haksız. Ben Sayın Abdullah Gül’e ya da Başbakan’a, sayın muhalefet liderine inanmayı tercih ederim. Onlar hiçbir şekilde AB’den vazgeçmediler. Onlar vazgeçmek değil, son gazda gitmesi gerektiğini söylüyorlar; ama biz AB’ye hazır olduğumuzda, AB de bize hazır olmalı. Bizim istediğimiz Avrupa çok daha etkin yönetilmeli. Euro krizi niçin yaşanıyor? Euro başarılı bir hale geldi, Merkez Bankası saygın; ama krizde yanıt verecek mekanizma geliştirmediler. Onu sonraya bırakmışlardı. Dünya konjonktürü elvermedi o sırada. Almanya, krizi daha iyi kullanarak Federal Avrupa kurmaya çalışıyor. Bu şekilde Türkiye daha entegre olabilecek. Türkiye’nin liderlik ihtiyacını konuşuyoruz. Yakın geleceği ve bugünü iyi okumak gerekiyor. Türkiye’nin menfaatleri açısından baktığımızda, bizi ilgilendiren kararların çoğu Brüksel’de alınıyor. Biz o masaya oturmazsak, milli egemenliğimizden çok şey kaybederiz. Türkiye-AB ilişkilerini ikili olmaktan çıkartıp, ortak olmaya çalışmalıyız. Enerji geleceği, küresel iklim kararları, bunlar çok önemli.

Yaprak Özer: Ama biz hala siz-biz durumunda değil miyiz?

Bahadır Kaleağası: Bunu aşmak gerekli. Aşanlar, aşamayanlar var. Tablo gri tonlarda diyebiliriz.

Yaprak Özer: Tablo, daha kaç vadede istenilen renge bürünür?

Bahadır Kaleağası: AB’ye girseydik, Yunanistan gibi olurduk, demek çok yanlış. Yunanistan, AB kurallarına uymadığı için krize girdi. Türkiye üye olup, kurallara uysaydı daha güçlü olurdu. Türkiye isteseydi, şimdiye kadar girerdi. Bu da bizi çok güçlü yapardı. Türkiye, insanların sahip oldukları özgürlükleri, hukuk devletini tesis etseydi, AB üyesi olabilirdi. Kıbrıs sorunu gibi sorunlarda insan hakları sorunu olmamızın bedelini ödüyoruz. Tabi ki karşı olanlar olacaktır; ama siyaset bir yerden sonra çıkarlara dayanır. Ne istediğini bilen, geleceğini şekillendiren bir ülke çok önemli olur. Şirketler de kendini böyle markalandırır bu arada. İşte öyle bir Türkiye, AB’ye hazır haline gelir ki hükümetin onayladığı şeyler bunu öngörüyor. Çok hızlı gidebilir.

Yaprak Özer: Avrupa’nın çalışmamak gibi bir sorunu var. Bunu neden okuyamadı Avrupa? Avrupa niye tembelleşti?

Bahadır Kaleağası: Biz AB’ye göre çok çalışıyoruz. Akdeniz ülkeleri arasında siesta yapmayan tek toplumuz. Onlar da artık uyumayacaklar.

Yaprak Özer: İnanıyor musunuz? Yunan halkı, Güney İtalya halkı “siesta” yapmadan yaşayabilirler mi?

Bahadır Kaleağası: Olabilir. Sadece ileri bir sanayi toplumu olmak istesinler. Amerika da başka sanayilerle gelişti. Artık, Yunanistan bir küresel merkez olmaz. Artık Avrupa ölçeğine bakmak gerekiyor. Yarım milyarlık bir bölgede farklı coğrafyaların alt ekonomileri olabilir.

Yaprak Özer: Bu çok radikal bir karar. Bazı ülkelere “bir bardar soğuk su içsin” demek gibi bir şey…

Bahadır Kaleağası: Ama bu doğal. Amerika’nın birçok bölgesi farklı sektörlerde gelişmiştir. Yunanistan’a Güney İtalya’ya milli ekonomi muamelesi yapmayalım diyorum. Artık dünyada o kadar büyük bir ekonomik ölçek dönemine girdik ki, milli ekonomi ölçeği muamelesi yaptıkça içinden çıkılmaz bir olay oluyor.

Yaprak Özer: G-20’ye bağlayacak olursak, hizmet ve sanayi ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Bahadır Kaleağası: Türkiye için çok önemli bir fırsat dönemi içindeyiz. Türkiye fırsatları iyi kullanırsa, 21. yüzyılda çok hızlı büyüyebiliriz. Doğalgazımız, doğalgazımız yok. Bu küresel güç olmak için o kaynaklara sahip değiliz; ama 21. yüzyılda başka şeyler de var. İnsan kaynakları, marka olmak gibi

Yaprak Özer: Ama bunlar Türkiye’de yok, ya da sorunlu…

Bahadır Kaleağası: Ama geliştirebiliriz.

Yaprak Özer: Ama haklar konusunda daha vaktimiz var mı? Kadın hakkı, doğa hakkı … Geç kalmadık mı?

Bahadır Kaleağası: Aslında insanlar daha talepkar olmaya başladı. Sivil toplumdan katkı var. Medya da liderlik yaparsa, önümüzde önemli bir fırsat olur.

Yaprak Özer: Ne kadar zamanımız var?

Bahadır Kaleağası: Türkiye G-20’nin 2015 döneminde başkanlığını alacak. Ayrıca, Türkiye 2023 vizyonu çerçevesinde atılım içerisinde. Türkiye’de kalitesi artan siyasi rekabet var. Türk halkı giderek daha fazla dışarıya açılıyor, dünyadan haberdar bir halk oluyor. Bunun mayasını tutturabiliriz. Tabi acil sorunlar var. Acil kadın hakları olması lazımdır. Acil bir bilgi toplumu devrimine ihtiyaç var. Tek yol, bilgi toplumu devrimi. Bunu bir markaya dönüştürerek yapmalıyız. Bunu yapmadan yine kalkınabiliriz; ama fırsatları değerlendiremeyeceği için geride kalır.

Paylaş