SAYILARIN DİLİ 

Sayıların önemi büyük. Rakamların dili var.

Birazdan örnekler vereceğim. Ama bazı konuları anlatmakta yetersiz kaldıklarını söylemek yanlış olmasa gerek. Dünyada 6 milyar insan yaşıyor. Kendimizi zaman zaman dev aynasında görüyoruz ama gayri safi milli hasıla olarak dünyadaki payımız yüzde 1 bile değil.

Saniyede 480 milyar işlem yapabilen bilgisayarla çalışıyoruz. Yıl sonunda işlem sayısının trilyonu bulacağı söyleniyor.

Biraz daha sayı vereyim mi?

Devlet İstatistik Enstitüsü, 2001 yılı birinci dönem hane halkı işgücü anketi sonuçlarına göre, 1 milyon 809 kişi işsiz. Yuvarlak hesap 2 milyon. Bunun yüzde 76’sı erkek, yüzde 56.1’i 25 yaş üstü. Son veriler ışığında, ekonomi içinde faaliyet gösterenlerin sayısı 21 milyon 31 bin. Kadınların işgücü içindeki payı yüzde 24.7. Kadın işsizlerin sayısı ise bu yıl yüzde 4.8 arttı.
Bunları beğenmediniz biliyorum. Ama elden ne gelir?…
Biz aramasak da birileri bu sorunun yanıtını arıyorlar.

NEDEN BÜYÜDÜK NİYE KÜÇÜLÜYORUZ?

Paris’te toplanan OECD Bakanlar Konseyi gündemi tabii ki ekonomiydi. Konsey, OECD üyesi ülkelerdeki ekonomik daralmanın nedenleri üzerinde durdu. Anlamaya çalıştı. Çıkış yollarını aradı. Anlamaya çalıştığı bir başka konu daha vardı. O da 2000’in neredeyse ikinci yarısına kadar hızla büyüyen ekonomilerin, neden büyümüş oldukları, aynı ekonomilerin neden şu an daralma içinde bulundukları. 2000’deki bahar havasından sonra böyle sürüm sürüm sürünmek de nesi?

Bazı ülkeler hızla büyürken diğerleri neden nal topluyor? Sordukları temel soru bu!

OECD’nin vardığı önemli nokta, içinde bulunduğumuz durumun yalnız ekonomik göstergelerle açıklanamayacağı. Ekonominin büyümesinin temel bazı nedenleri var. Bir ekonomi ne kadar çok insana istihdam yaratırsa o kadar çok büyür. Bir de, bir ekonomi, çalışan insanların verimlilikleri arttıkça büyür.

Korkuyorum ekonomistler beni dövecekler. Ama arkamda kapı gibi OECD var.

ABD İYİ BİR ÖRNEK

Son toplantının bir sentezi olarak yayınlanan kitabın Yeni Ekonomi başlıklı bölümünde Amerikan ekonomisinin hızla büyümesinin nedeni, hızla artan yeni iş alanları ve çalışanın verimliliğinin artmasına bağlanıyor. Burnumuzun dibinde olmasına karşın sanırım yüzölçümü nedeniyle hiç umursamadığımız bir ülke var; İrlanda. İrlanda’nın son yıllarda gösterdiği olumlu ekonomik performansın ardında da benzer nedenler olduğu söyleniyor. Peki büyümekte zorlanan ve hatta kötü performans gösterenler?… Onlar yeni istihdam olanakları yaratmakta başarısız olanlar. Çalıştırdığını niye çalıştırdığını bilmeyen, verim almak gibi bir kaygısı olmayanlar.

Bazı ülkelerin diğerlerinden daha hızlı, bazılarının da pek yavaş olmasında etkili görülen kriterlerin başında bilgi teknolojileri geliyor.

Yine aynı çalışmaya dönüyorum. Bilgi teknolojilerinde kaydedilen gelişmelerin ekonomi üzerindeki doğrudan etkisi herkes tarafından genel kabul görüyor. Ama teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun tek başına herhangi bir katkıda bulunması imkansız bulunuyor.

Teknolojiyle elele tutuşmasında fayda olan konu ise insan sermayesinden başka bir şey değil.
Yapılan çalışmalar ışığında varılacak sonuç şu. İster ülke düzeyinde, isterse şirket düzeyinde olsun, teknoloji, alet ve ekipman sayesinde çalışanların verimini artırıyor. Önemli bir koşul var ama: insan. Doğru insan, doğru yer ve zamanda istihdam edilmeli. Teknoloji maliyetleri aşağı çekip, hızı körüklüyor. Ama doğru adamla ve doğru sayıda adamla, doğru yerde adamla çalışmıyorsanız, en güzel makineler ancak İtalyan mobilyalarınız kadar işe yarıyor.

OECD ülkelerini inceleyen uzmanlar, içinde bulunduğumuz dönemde, insana belki de hiçbir zaman olmadığı kadar ihtiyaç duyduğumuzu, insan sermayemizin eğitimini önemsememiz gerektiğini; istihdam yaratmanın yollarını aramamızın şart olduğunu; büyümenin koşulu olarak rakamların yanısıra o rakamları anlamlı hale getirecek insana değer vermek gerektiğini söylüyor.

Ben de bu vesileyle altını üstünü, yanını sağını solunu çizmek istiyorum.

Ekonomik büyüme eşittir insan.
Gördünüz mü yine başa döndük.
Bir de özümüze dönebilseydik. Kafalarda tabii…

 

Paylaş