read only -> read/write -> mashup

Analogdan dijital medyaya geçişin zorluğu yalnızca fikri anlamak deği, yeni kavramları çözmek de sancılı mı sancılı.

İşte hayatımızda yer açtığımız kavramlardan bir kaçı; “read only” “read/write” “mashup”… İstersen öğrenme!

“Read only”, kapalı -kilitli- tüketicinin müdahale edemeyeceği medya. Tüketici burada pasif rolde “read/write” medya, kullanıcının tüketirken müdahale edebileceği medya , tüketici burada aktif…

“Mashup” birbirinden ayrı parçaları ve kaynakları bir araya getirerek –sıkıştırarak- yeni bir kaynak elde etme Ve daha neler neler…

Medya yıllarca, kullanıcının katılımı olmadan “read only” formunda kullanıldı. Biraz alışkanlık, biraz geçişteki zorlanmalar nedeniyle, dijital medyadaki hızlı ilerlemeye karşın, hala “read only” medya kullanılıyor. Bildiğimiz anlamdaki tüm gazete, dergi, radyo, televizyon ve internet “read only”. Ne zaman ki gazeteyi internetten okuyup bir habere yorum yazıyorsunuz, o zaman read/write oluyorsunuz.

Televizyon muhteşem bir araç. Çünkü medya ile ilişkimizin nasıl değiştiğini en çarpıcı şekliyle o gösterebiliyor Son 10 yılda video-on-demand, dijital video kaydediciler, web ve 3G cep telefonları tüketicilerin televizyon yayınlarını izleyebilecekleri yeni kaynaklar olarak karşımıza çıktı. Tahminlere göre (E-Marketer firması) 2012 itibariyle televizyon içeriğinin yaklaşık yüzde 25’lik kısmı “on demand”, web ya da cep telefonu aracılığıyla izlenecek. Yaşasın! Sekiz dakikalık reklam seyretmenin karşılığında yirmi iki dakika sitcom izleyerek eğlenen pasif izleyici düzeni bozuluyor.

Değişimin etkileri en fazla internet kullanımında görülüyor. “Read only” umduğunu değil bulduğunu yemek. Read/Write ise ortaya karışık. Çünkü içeriği tüketici oluşturuyor. Örnek: Facebook ve Twitter. Burada herkes gönüllü birer muhabir gibi çalışıyor, duyduğu haberleri aktarabiliyor. YouTube’da gördüğü, gezdiği, ilginç bulduğu konulardan oluşan kayıtları, konserleri, evde yapılan çekimleri, tüm dünya ile paylaşabiliyor. Karışık mı karışık bir durum.

Fikrimi soracak olursanız, pasiften aktife geçen okur beni çok heyecanlandırıyor, ama hiç bir zaman sevemediğim “ortaya karışık” durumu burada da sinirimi bozuyor. İletişimde demokrasi adına katlanıyorum. Ne kadar sürer bilemiyorum. Herkesin gönüllü iletişimci olması kalitesizlik ve kaos yaratıyor.

Read/write hali yalnızca medya değil. Toplumun ve yaşamın her kesiminde. Barack Obama’nın seçim kampanyası çalışması iyi bir örnek. Kampanya boyunca, geliştirilen Web 2.0 programı aracılığıyla özellikle genç seçmenlerle internet üzerinden etkileşim sağlandı. Obama hayranları internet sitesiden diledikleri gibi yararlanabildiler. Örneğin kendi blog sayfalarını oluşturabildiler, kendi kişisel sayfalarını yaratabildiler. Sitenin, “Obama heryerde” başlıklı kısımda ise, Facebook, Youtube, Myspace, Blackplanet ve Faithbase gibi 16 ayrı web sitesine link verildi. Obama kampanyasının başarısını bağış miktarı ve bağışçıların sayısıyla açıkladı. Toplam 670.7 milyon dolarlık seçim bütçesinin önemli bir kısmı internet üzerinden elde edildi. Yaklaşık 475 bin kişi internetten kampanyaya katkıda bulundu, her biri en az 100 dolar bağış yaptı.

Diğer çarpıcı örnek Twitter’da ilk mesajını attığında 4 bin takipçi alan Venezuela Devlet başkanı Hugo Chavez. Son rakamlara göre, Chavez’in takipçi sayısı 237 bine yükselip, muhalif televizyon kanalı Globovision’un 234 bin takipçisini solladı. Chavez gelen mesajlarla baş edebilmek için 200 kişilik bir ekip kurdu.

Siyasetçiler açıklama ve konuşmalarını YouTube’a üzerinden paylaşmaya bayılıyorlar. Bu kitlelere ulaşmanın ve onlarla iletişime geçmenin en kolay ve en ucuz yolu.

Aman dikkat, aslında iki ucu keskin bir bıçak var elimizde. İran seçimlerinden sonra çıkan öğrenci olayları, bir öğrencinin Twitter üzerinden attığı mesajlarla dünyaya yayıldı… Büyük şirketler ürünlerinin tanıtımını web sitelerinde yapıyor, tüketiciler yorum yazıyor, potansiyel kullanıcılar yorumları takip ederek ürün tercihlerini belirliyor.Tanımadığınız birileri sizin yorumunuzla, tavsiye ettiğiniz kitabı alıyor, eleştirdiğiniz otele gitmiyor… Konuşma grupları bir araya geliyor, herkes mesajlaşıyor, tartışıyor.

Mashup, sıkıştırmak demeye geliyor. Bu da yeni bir kavram.

Arama motoru Google bu kavramın öncülerinden biri. Bünyesinde yer alan haber, resim, alışveriş, sosyal iletişim, spor, seyahat, video, hava durumu içeriklerini kullanıcılarının özgürce paylaşmasına olanak verdi. Daha bir çok site ve kullanım var. MyApartmentMaps.com’a bakın. Bir gayrimenkul sitesi . Satışta olan apartman listelerinin günlük olarak takip edilmesiyle güncellenen sitede adresler Google map üzerinden de gösteriliyor. Site aynı zamanda bir müşterinin ilgilendiği apartmana yakın olan market, restoran, eczane gibi yerleri de buluyor.

En çarpıcı örnek Poster Boy.

“Poster Boy”, New York’ta yaşayan bir sokak sanatçısı. New York metro istasyonlarında yer alan reklam afişleri üzerinde kesip yapıştırma tekniği kullanarak elde ettiği hiciv içeren kolaj çalışmalarıyla tanınıyor. İşlerini taklit eden bazı hayranları şu günlerde “Poster Boy hareketinin” NY metrosunda yayılmasına katkıda bulunuyor.

Metroyu galerisi olarak kullanan “Poster Boy”, sosyal duruşuyla reklamı bir gerilla sanatına dönüştürüyor. Poster Boy rejim karşıtı olarak adlandırılıyor. Posterler üzerinde yaptığı çalışma bir karıştırma çalışması. Değişik posterlerden çeşitli yazı veya görselleri alarak bunları birleştirip yeni bir tane oluşturuyor.

Örnek olarak, bilim kurgu aksiyon filmi olan Iron Man afişi IRAN=NAM, NYPD reklam posteri MY NYPD KILLED SEAN BELL, NBC’nin dizisi Heroes’un afişi WHORES olarak değişiyor.

“Bir poster oluşturmak için 1 ya da 3 tane afiş gerekiyor. Süre olarak ortalama 2 dakikada tamamlanıyor. Karmaşık parçaların 10–15 dakika kadar sürdüğü de oluyor. Üzerinde fazla düşünmeden mümkün olduğunca doğaçlama yapmaya çalışıyorum” diyor ve ekliyor, “gene de arka fon rengi, karakter büyüklükleri, logolar gibi ayrıntıları da düşünüyorum.”

Paylaş