Paydos

Bir dakika hanımlar, beyler. Yeni bir yıla girerken, gelin şu aynaya birlikte bakalım.

Bu kez zaten demeden. Keşke diye iç geçirmeden. Aslında diye gürlemeden bir bakalım kendimize de görelim bakalım bu üç kelimeyi ağzıma almalı mıyız?

…Sevgiliniz sizi bırakmak üzere, çünkü zaten siz onu sevmiyor, canından bezdiriyorsunuz. Yanınızda bir adam olsun torba dolsun diye taşıyorsunuz. Oysa o sizinle iyi duygular içinde yola koyulmuştu, çok da tolerans gösterdi. Ama siz zaten böyle yapması gerektiğini düşündüğünüz için ona hayat şansı tanımadınız. İçinde kalan son sevgi kırıntılarıyla sizin için size karşı savaşıyor. Günler, haftalar sonra keşke onu fark etseydim der misiniz?…

…Genç, üniversitede okuyor. Bir sürü yaşıtı sınavı kazanamadığı için okuyamıyor. Hepsi keşke ben onun yerinde olsam diye ağzının suyunu akıtıyor. O aslında ne okumak istediğini bile daha bilmiyor. Zaman zaman keşke hiç okumasam diye içinden düşünüyor. Bu zavallı niye böyle zaman kaybediyor…

…Kadın kocadan boşanmak istiyor. Zaten istemeden evlenmiş. Aslında çevresinde bekâr bir tek o kalmıştı, gurur ve onur meselesi yaptı. Nikâh masasına oturdu. Kısa zamanda başının göğe ermediğini fark etti, bu arada bir de çocuk yaptı. Eskiden ne rahattı, çalışabiliyor, kimse ona karışmıyordu. Zaten ne lüzumu vardı. Aslında o evlenmek istememişti. Şimdi nasıl yapacak… Ne yapacak. Zaten çocuk da var. Nereye gidecek. Keşke evleneceğim diye tutturmasaydı…

O zaten görmek istememektedir. O zaten duymak istememektedir. O aslında öyle söylememektedir. O zaten hiç bir zaman böyle düşünmemekte ve zaten böyle yapmamaktadır…

Yeni Ümitler

Yeni bir yıl, yeni umutlar.

Katil kelimelere ölüm!

…Kızı beğeniyorsun ama gidip benimle çıkar mısın diyemiyorsun. Hadi git. Belli mi olur, belki de evet der. Hadi git sor, bu gece seninle yemeğe çıkar mı acaba? Bir gün keşke sorsaydım dememek için…
…Saatlerdir elin telefona gitmiyor. Araman lazım, arayamıyorsun, reddedilmekten korkuyorsun. “”Bu iş olmaz”” diyorsun. Kafaya takmışsın zaten olmayacak diye tutturuyorsun. Nereden biliyorsun? Yeter kaldır ahizeyi, çevir numarayı, yap teklifini. Verdiğin fiyatı beğenmezse, o sana söylesin…

…Eğitimine yurt dışında devam etmek istiyorsun ama babanın parası yok ki sana versin. Biliyorsun sorsan zaten sana red cevabı verecek. Kara kara düşünüp duruyorsun. Burs veren kurumları araştırdın mı, not ortalamanı yükseltmeyi denedin mi. Bu biraz çabalamanı gerektirecek tabii.

…Sana terfi yolu açacak bir projen var. İşi en iyi yapan firmayı buldun. Onlardan teklif aldın. Görüşmeler yaptın. Ama müdürünü bir türlü projeni başlatmak konusunda ikna edemiyorsun. Diğer yanda angajmana girdiğin kişiyi aramıyorsun, bir süre sonra sanki suçlu senmişsin gibi kaçmaya başlıyorsun. “Keşke müdürün sözüne güvenmeseydim” diyorsun. Aslında diye başlayan cümleler kurup duruyorsun. Yanılıyorsun. Keşkeyi bırakıp ya bitir ya başlat.

…Patrondan önemli bir talepte bulunacaksın, ne mümkün dizlerinin bağı çözülüyor, ellerin titriyor. Neden? Zaten kabul etmeyecek. Sana da önüne bakarak oradan çıkmak ya da patronun önüne bir A4 şeklinde istifa koymak kalacak.

Neden böyle? 

Neden küssün kendinle. Neden her konuşmanı bir pazarlık, her tartışmanı bir siyah ile beyaz arasındaki tercih haline getirmek zorundasın. Kimse senden böyle bir şey beklemiyor. Kimse senden böyle bir şey istemiyor…

…İşlerin bir ters döndü, bir daha toparlayamadın. O kadar çok zaman geçti ki, girdiğin her iş ters gidiyor. Herkes senin için zaten o başarısız diyor. En azından sen böyle düşünüyorsun. Sana ne, ne dediklerinden. Zatenmiş. Sen onların zaten senin bu yaptıklarını bile beceremeyeceğini bilmiyor musun? Boşver başkasını sen kendine güven. Zaten’i unut.

Hadi git şimdi, sevdiğin birilerine onları sevdiğini söyle. Yok mu kimse yanında. Telefon et.

…Madem iyi şeyler söylemeye niyetlendin, kırk yılın başında… Birilerine işlerini ne kadar iyi yaptıklarını söyle. Unutma onlar senin için belki de “Zaten o benim ne yaptığımı bile bilmiyor ki diye düşünüyor.”
Kafandan cümleyi kurmadan kelimeler ağzından dökülmüyor. Farkında mısın hiç akıcı değil konuşman. Çünkü o kadar çok düşünüyorsun ki. Uluslararası bir toplantıda değilsin, büyük anlaşmaların altına imza da atmayacaksın. Tut ki ağzından bir şey yanlış çıktı. Düzeltme şansın yok mu? Cümlenin sonunu nasıl bitireceğini bilmeden başladığın konuşmalar olmadı mı?

 

Paylaş