Mezar taşınıza ne yazalım

Amerikalı TV programcısı Larry King “Remember When I’m Gone” başlıklı kitabı yazdığından çok ses getirmisti. Başlığın tercümesi “Gittiğimde beni hatırla” gibi bir şey… King, programına konuk ettiği ünlülere “Öldükten sonra nasıl anımsanmak istersiniz?” diye  sormuş.

Hazırlayıp sunduğum “İş Görüşmesi” adlı programda konuklarımdan HP Türkiye Genel Müdürü Şahin Tulga, program formatı gereği üç gençle mülakat yaptı. Sorduğu sorulardan biri, “…Allah uzun ömür versin, öldüğünde mezar taşında ne yazmasını istersin?” Genç arkadaşım tam olarak ne diyeceğini bilemedi.

Düşünün bakalım, ne yanıt verirdiniz? “Benden sonra tufan” demeyin de… Bu anlayış değil mi ki bizi bugünlere getiren! Stephen King, “Daha iyi olmak için uğraştı durdu” desinler demiş. Arnold Schwarzenegger mezar taşına “Çok eğlendi” diye yazılmasını istemiş. Ünlü manken Claudia Schiffer da iyi bir eş, iyi bir anne olarak anılmak istermiş.

Alman asıllı Amerikalı düşünür Herbert Marcuse’un mezar taşında “Devam et”; İngiliz Filozof John Locke’un mezarında “Amerika’nın kurucularına rehberlik etti”; Karl Marx’ın mezarında “Dünyanın bütün işçileri birleşin”; Frank Sinatra’nın mezar taşında “The best is yet to come” yazıyor…

Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz, Türkiye ziyareti sırasında delik çoraplarıyla hafızalara kazındı, sevgilisini kayırdığı iddiaları yüzünden hedef olduğu baskılara dayanamayarak istifa edeceğini açıkladı. Göreve geldiğinde BBC muhabiri, “Tarihe nasıl geçmek istersiniz?” diye sormuştu. Wolfowitz’in yanıtı “Yoksullukla mücadelede gerçek başarıyla” olmuştu. Wolfowitz ile “yoksulluk” kelimesi yanyana geldiğinde olsa olsa delik çorapları akla gelir. Sakın Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı sıfatıyla Irak Savaşı’nın mimarı olarak anımsanmasın… “Kan ve gözyaşı” kelimeleriyle çoktan tarihe geçtiği anlamını mı çıkaralım? Sevgili bahane… Dünya Bankası ne krizler gördü, ne badireler atlattı… Tarih unutmuyor! Mezar taşına istediğinizin yazılmasını vasiyet edebilirsiniz. İnsanların kalbine yazılanlar kalıcı oluyor.

İngiltere Başbakanı Tony Blair 10 yıldır işgal ettiği makamı zamanından iki yıl önce terkediyor. Tarih onu nasıl anımsayıp yargılayacak? Blair ekonomide sosyal politikalarda, eğitimde çok başarılı oldu fakat sicili pek çoklarına göre kötü… Blair’in başını Irak yaktı. Ükesini ABD’nin yanında savaşa sokarken ileri sürdüğü gerekçeler doğru çıkmadı. Koltuk altından kaydı. Amerikan Başkanı Bush’u nasıl anımsayacaksınız ya da mezar taşına ne yazabilir diye sormaya korkuyorum. “Onun yatacak yeri yok” diyenler çok olacak belli.

Clinton’ı tarih nasıl anımsayacak ya da Gore’u?… Monika Lewinsky skandalıyla yer yerinden oynamıştı oynamasına da kim umursuyor. Clinton gelmiş geçmiş en hümanist Başkan, Başkan Yardımcısı en şahane çevreci. Oysa Gore altın tepside sunulan başkanlığı almayı becerememişti…

Türkiye önemli bir siyasi sınavdan geçiyor. Gelmiş-geçmiş-gelecek siyasiler er meydanına çıkmaya başladı. Aday adayları heyecanlı. Gözleri ve yürekleri Meclis’in ceylan derisi koltuklarında… Ahh, bir oraya çıksalar! Siyasi parti merkezleri dergah gibi. İş görüşmesi yapıyorlar. Adaylar mikrofonu görünce konuşuyor, ağızlarından çıkan ilk cümle şu: “Genel başkanımızın/sayın başbakanımızın takdiridir. İnşallah olur…” Anlaşılan yine yeni yeniden eski usül seçime giriyoruz. Adaylar kartvizitleri dolu olanlara tapınıyor, oysa onları oraya halk gönderecek, halk için çalışacaklar. İşin özü bu!

Adaylara küçük bir tavsiye, şu iki soruya yanıt verin: “Tarih sizi nasıl anmalı?”, “Mezar taşınıza ne yazalım?” Sonra, bu milletin, gözünüzü iki dudağının arasına diktiğiniz kişileri nasıl anımsadığını, onlara mezar taşına bir şey yazabilme şansı verip vermeyeceğini düşünün.

Paylaş