Markanızın sosyal medyadaki içerik ekosistemi

Sosyal medyaya inanıyor, bu mecrada görünmek istiyorsunuz. Haydi bir seyler yazayım, buraya iki kez, diğerine üç kez girip çıkayım demekle olmuyor. Bu işe kafa yoran ve başarılı uygulamalarıyla dikkat çeken isimlerden biri Jason Baer. Baer, Convince & Convert Sosyal Medya Danışmanlığı Hizmetlerinin kurucusu ve aynı ismi taşıyan blogun yazarı. Baer, dertlerimize tercüman… Sosyal medyanın çok zaman alan bir uğraş olduğunu söylüyor, etkin bir içerik skalası oluşturması  halinde kurumların ya da bireylerin bu zaman canavarı uğraşıyı ekonomik bir hale getirebileceğini iddia ediyor. Sistemin adı içerik ekosistemi. Özetle kişisel becerilerinize güvenmeyin adına içerik ekosistemi denen bir strateji oluşturun ve takipçisi olun diyor.

Baer’in  içerik ekosistemi formulü:

1. Taksonomiyi anlayın:

İnternette ve sosyal medyada işler ‘anahtar kelimeler’ üzerinden yürüyor. Arama motoruna aradığınız konunun ilk harflerini yazmaya başlarsınız, o da size belirli öneriler çıkarır. Bu yüzden arama motorlarının nasıl işlediğini iyi bilmeli ve içeriğinizi, etiketlerinizi ve başlıklarınızı ona göre belirlemelisiniz.
İçeriğinizi yayınlarken en uygun ve en iyi ifade eden anahtar kelimeleri girin. Arama motorlarında, sosyal medyada ve sizden söz edilen her yerde (social mention) aktif olarak varlığınızı gösterin.

2. İçerik için ilham verici araştırmalar yapın:

İçerik demek sadece Facebook’da durum güncellemek ve Tweet atmak değildir. İnternette (özellikle Google, Bing, YouTube, Twitter, Facebook, ve SocialMention) kendinizi araştırın ve hakkınızda neler olduğuna, sizin ne kadar içeriğinizin bulunduğuna dikkat edin. “Bu içerik kimlerden geliyor?” sorusuna yanıt verin. Rakiplerden mi  takipçilerinizden mi… En çok görünen içerikler, en etkin olduğunuz yanınız. Daha çok üzerine giderseniz, çok sayıda içerik fikri çıkacaktır. (Not: Araştırmaya başlamak için birkaç küçük adım)

3. İçerik yayın sıklığı şemanızı inceleyin:

Hangi mecradan ne sıklıkla yayın yaptığınızı belirleyin ve daha sık kullandığınıza öncelik verin. Etkili bir ekosistem kurabilmek için hangi mecrayı ne sıklıkla kullandığınızı belirleyin; içerik skalanızı ve kullanım hiyerarşisini ona göre oluşturun. Diyelim, günde 5 tweet atıyor, 2 kez facebook durumu güncelliyor, haftada 3 blog yazısı yayınlıyor, bir de eposta bildirisi gönderiyorsunuz… Skalanız şöyle olacak:

4. Test edin ve ölçümleyin:

İlgi çekeceğini düşündüğünüz bir içeriği etiketleri, başlığı ve anahtar kelimeleri unutmadan yayınlayın. Sonra da içeriğin takipçiler arasında ne kadar okunduğunu veya takip edildiğini ölçümleyin. Bunu içerik skalanızdaki mecralardan sırayla yapın. (Yukarıdaki örnekten yola çıkarak önce Twitter, sonra Facebook gibi.)
Bir içeriğin popüler olmasını ve çok okunmasını etkileyen birçok faktör var. Bu yüzden sakın varsayımda bulunmayın, ölçümlerinize güvenin. Bir içerik ne kadar ilgi çekici olursa olsun takipçiler tarafından ilgi görmeyebilir. Bu yüzden ölçüm yapın.

5. Değiştirin ve yeniden tasarlayın:

Bir içerik belli bir mecrada ilgi çektiyse bir diğeri için de bir kaynak teşkil edebilir. Örneğin, attığınız bir tweet ilgi gördüyse o konu üzerine bir blog yazısı hazırlayabilirsiniz ya da Facebook’ta da kabul görecek bir şekilde yeniden düzenleyebilirsiniz. Eğer bir blog yazısı başarılı olduysa onu düzenleyip newsletter olarak eposta ağınıza dağıtabilirsiniz.

Her bir mecradaki içeriğinizi ayrı ayrı ölçümleyebileceğiniz—bit.ly—gibi ölçümleme programları sayesinde içeriğinizin hangi mecrada ne kadar ilgi gördüğünü, hangi mecraya hangi içeriği daha çok koyabileceğinizi görebilirsiniz.

Son olarak: bütün bu içerik yapısı her bir mecrada farklı birer izleyici kitlesine sahip olduğunuz varsayılıyor. Facebook ve Twitter için izleyici kitleniz birbiri ile örtüşebilir, ama blog yazılarınız ve eposta bildirileriniz için büyük olasılıkla çok farklı kitlelere hitap ediyorsunuz.

Ne düşünüyorsunuz, önerilere katılıyor musunuz? Sizin fikirleriniz var mı?

Paylaş