Küreselleşmeyi sarımsaklasak da mı saklasak!

Hong Kong’a gidin, istediğiniz makineyi sıfırdan 6 haftada üretsinler. Amerikan Airlines, her gün 40 bin uçuş değişikliği yapıyor. Singapurlu bir imalatçı, Çin’de, bir Amerikan firması için, Tayvan sermayesi, İsrail lisansıyla telefon üretimi yapıyor. Karayipler’de binlerce kişi Amerikan firmalarının call center’larında çalışıyor.

Kamplara ayrılmayı, hep bir tarafı tutmayı çok seviyoruz. Siz bu yazıyı okuduğunuzda, İstanbul’da gerçekleşen NATO Zirvesi’nin üzerinden çok zaman geçmiş olacak. Oysa yazının konusuna karar vermem, yazıyı yazmam, NATO Zirvesi gölgesinde oldu. “NATO’ya evet” diyenler, “NATO’ya hayır” diyenler ve NATO’nun ne olduğunu bilmeden hayatını yitirenler… NATO – küreselleşme ve Türkiye… Kamplara ayrılmamız için yeter de artar bile…

Siz bu yazıyı okurken, Türkiye’de yeni ve farklı toplantılar düzenleniyor olacak. Türkiye yılsonuna kadar küreselleşme ve onun sonuçlarını tartışacak. Her toplantı salonundan küreselleşme sesleri fışkıracak. Yılsonunda Türkiye için bir kader oylaması yapılacak. AB’ye girmesi için gün verilsin mi verilmesin mi?

Büyük konu başlıklarının etrafında dönen büyük tartışmalar yaşarken, acaba bu büyük konu başlıklarının ne olduğunu öğrensek ya da biraz daha içine girsek fena mı olur. Küreselleşmeye ne dersiniz? Belki anlamını ve sonuçlarını öğrenince, yanında ya da karşısında durmak yerine; içinde bulunduğumuz durumu önce anlamak sonra da düzeltmek için bir şeyler yapabiliriz.

Küreselleşmenin İş Boyutu

2010 yılında kullandığımız her bilgisayar, 1975 yılındaki bilgisayardan 10 milyon kez daha hızlı olacak. Çin’de telekom pazarı çılgın bir şekilde büyüyor. Her yıl yüzde 20 sıçrıyor. 2005 yılında ülkede 500 milyon hat olması planlanıyor. Bunların yüzde 60’ı mobil olacak. Aynı tarihlerde 200 milyon internet kullanıcısı bulunacak. Türkiye’de de mağazaları bulunan başarılı tekstilci İspanyol ZARA, Allah’ın unuttuğu küçük bir İspanyol kasabasından çıkıp, dünya tekstil ve moda devleri arasındaki yerini alabiliyor. ZARA her 3 haftada bir yepyeni bir koleksiyon çıkarıp, gereken bölgeye gönderiyor, sıfır stokla çalışıyor.

Hong Kong’a gidin, istediğiniz makineyi sıfırdan 6 haftada üretsinler. Amerikan Airlines, her gün 40 bin uçuş değişikliği yapıyor. Singapurlu bir imalatçı, Çin’de, bir Amerikan firması için, Tayvan sermayesi, İsrail  lisansıyla telefon üretimi yapıyor. Karaipler’de binlerce kişi Amerikan firmalarının call center’larında çalışıyor. Amerikan sigorta şirketleri her gece ellerindeki tüm dokümantasyonu İrlanda’ya postalıyor. Amerikalı doktorlar notlarını telefonla Hindistan’daki hemşirelere yazdırıyor, birkaç saat içinde de geri alıyorlar.

Hizmet sektörü ticaretiyle, 250 milyar dolarlık yeni bir gelir transferi meydana geliyor. Amerikan GM firması, bu yıl piyasaya sürdüğü 100 bin adet Chevrolet’nin her bir parçasını Brezilya’nın Gravatai şehrindeki 7 tedarikçisine yaptırdı. Pazarlama orduları tutmak tarihe karışıyor, firmalar kişiye özel üretimin sınırlarını zorladıkça, pazarlamacı yerini müşteriye bırakıyor.

Michelin son teknolojisi sayesinde, patladıktan sonra şekil ve kalite kaybına uğramadan en yakın benzinciye kadar götürecek otomobil lastiği üretti. Teknolojisini rakipleri Pirelli ve Good Year’la paylaştı. Motorola her yıl bin adet patent alıyor. Teknolojisini rakipleri dahil herkesle paylaşacağını açıkladı. Bedava Linux sistemi, dünya üzerindeki bilgisayarların yüzde 25’inde kullanılıyor. O kadar hızlı yayılıyor ki, pazarın yüzde 40’ını elinde tutan Microsoft için tehlike çanları çalıyor.

Küreselleşmenin İklim Boyutu

Yerkürede iklim hiçbir zaman sabit olmadı. Volkanik patlamalar, güneş sisteminde meydana gelen değişiklikler nedeniyle 4.5 milyar yıl boyunca iklim de değişti durdu. Ama son 10 bin yıl, daha önceki dönemlerden farklı olarak oldukça istikrarlı iklimler yaşattı. Bir yüzyıl boyunca yaşanan ısı farkı, çoğu zaman en fazla bir dereceyle sınırlı kaldı. Eskiden insanoğlunun elinde olmayan doğal nedenlerle iklimler değişir ya da değişmezdi, şimdi insanoğlunun marifetleri yüzünden iklim giderek ısınıyor. Dünya son yüzyılda ısındığı kadar hiç ısınmamıştı. 1900’den bu yana okyanusların seviyesi 10 ila 20 santim arasında yükseldi. Kuşların göç rotaları ve mevsimler değişti. Bundan sonra sel, aşırı soğuk, aşırı sıcak, orman yangınları, aşırı yağmurlar gibi hava koşullarına kendimizi alıştırmalıyız.

İklim değişikliği bunaltmakla kalmıyor, su kaynaklarını kurutuyor, insan ölümlerini ve kıtlığı beraberinde taşıyor. Dünya üzerinde yaşayan nüfusunun neredeyse üçte biri kıyı şeritlerine 100 km yakınlıktaki bölgeleri tercih ediyor. Bu alanların büyük çoğunluğu yakın bir zaman içinde su altında kalacak. Örneğin; Bangladeş coğrafyasının yüzde 15’inin sular altında kalacağı tahmin ediliyor. Okyanuslar 50 santim yükselecek olursa, dünya üzerinde 90 milyon kişi göç etmek zorunda kalacak.

Çad Gölü 1960’daki büyüklüğüne kıyasla yirmide bir kadar küçüldü. Aral Denizi tarihe karışmak üzere. Colorado Nehri, yılın kurak dönemlerinde denize dökülemiyor. Nil Nehri 10 ülkeden geçiyor. Şu anki toplam nüfus 250 milyon, 2020’de bu 10 ülkenin nüfusu 400 milyona ulaşmış olacak.

Su sıkıntısı bazı ülkelerin başının belası. Henüz bizim kapımızda değil. Ama bekleyin yakında gelecek. 2020’de 2-3 milyar kişi (daha anlaşılır olabilmesi için her üç kişiden biri demek gerekir) susuzluk sorunuyla baş başa kalacak. Halen dünya üzerinde 20 ülke ciddi su sorunu yaşıyor. 2020’de su sıkıntısı çeken ülke sayısı 40’a ulaşacak. Su sıkıntısı bir yana, var olan suların giderek kullanılamayacak kadar kirlenmesi bir başka sorun olarak karşımıza çıkıyor. 1 milyar kişinin sağlıklı suya ulaşma şansı yok. 2 milyar kişi zaten sıhhi koşullarda yaşam sürmüyor.

Küreselleşmenin İnsan Boyutu

Mercan kayalıklarının yüzde 60’ını tahrip ettiğimizi öğreniyoruz. Tabii tahrip olan yalnızca kayalıklar değil, aynı zamanda burada yaşayan pek çok canlı türünü de yok etmiş oluyoruz. Denizlerdeki balık türlerinin yüzde 75’i ölmek üzere. Her memeli hayvandan bir tanesi yakın bir zaman içinde nesli tükenecekler sınıfına girecek.

Dünya üzerinde her 5 kişiden bir tanesinin ana besin kaynağı balık. Alması gereken tüm protein ve benzeri besini balık tüketerek sağlıyor. Toplam balık üretimi 1990 yılında 70-80 milyar dolar değerinde ve 125 milyon ton civarındaydı. Bugün toplam hacmin 50 milyar dolara gerilediği bildiriliyor.

Dünya üzerinde kalan orman miktarı 30 ila 35 milyon kilometrekare kadar. Dünya üzerindeki kara parçasının yüzde 25’i… Tarımla uğraştığımız ilkel zamanlarla kıyaslandığında yüzde 20 ile 50 arasında ciddi bir gerileme söz konusu. Her yıl yitirdiğimiz orman arazisi 130 bin kilometrekare ya da toplam orman alanının yüzde biri. Orman yangınları giderek artıyor. Brezilya’daki orman yangınlarındaki artış yüzde 50 gibi… Güneydoğu Asya’da durum daha vahim, yüzde 80’lerde dolaşıyor. Buna bağlı olarak insanlar solunum yolu rahatsızlıklarıyla boğuşuyor. El Nino gibi büyük doğal faciaların nedeni ormanları tüketmemize bağlanıyor.

Küreselleşmenin Ekonomi Boyutu

Biraz da iyi haber; 1990 yılında günde 1 doların altında yaşamak zorunda olan insanların toplam dünya nüfusu içindeki oranı yüzde 29’du. Bu rakam 1999 yılında yüzde 23’e geriledi. Bu şu demek oluyor; 100 milyon kişi günde 1 dolardan daha fazla tüketmeye başladı. Bu rakamların aldatıcı olmaması için, iyileşmenin, 1990 sonrası Çin ekonomisindeki büyümeyle ilişkilendirildiğini unutmamak gerek. Bazı Afrika ülkeleri de fakirlik zincirini kırmaya başladı. Afrika’da hala halkın yüzde 25’i günde 60 cent’in altında gelirle geçinmek zorunda.

Ekonomistler fakirlikle mücadele edilebileceğini söylerken, kişi başına düşen milli geliri 300 dolardan 8 bin 500 dolara çıkarmayı başaran Kore’yi örnek olarak göstermeye bayılıyorlar. Ama herkes Kore olamıyor.

Son 40 yılda dünya üzerinde 100 finans krizi yaşandı. Çoğu gelişmiş ekonomilerde meydana geldi. Gelişmekte olan ekonomilerde meydana gelen finansal krizler ülke ekonomisinin yüzde 40’ını silip süpürüyor ama örneğin ABD gibi güçlü ekonomilerde meydana gelen krizlerin gayri safi milli hasılaya etkisi yüzde 5’te kalabiliyor.

Küreselleşmenin Can Boyutu

Dünyanın savaştığı sorunlardan biri de savaşların ta kendisi. Geçtiğimiz yüzyılda dünya üzerinde 50 kadar savaş oldu. Yaklaşık 7 milyon sivilin öldüğü tahmin ediliyor. 1945 yılından sonra savaşların çoğu gelişmekte olan ülkelerde yaşandı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelen en kanlı savaş, Kongo’da oldu. 2 milyon kişi hayatını yitirdi. Savaşlar o kadar tehditkar bir hal aldı ki, dünyanın bazı coğrafyalarında çocukların yüzde 75’i iki yaşına gelmeden ölüyor.

2000 yılında Birleşmiş Milletler Barış Gücü olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde görev yapan askerlerin sayısı 40 bine ulaştı. Bu rakam bir önceki yılın iki katı. Barış gücünün ödenmeyen masrafları 2 milyar doları buldu. Birleşmiş Milletler her an iflas edebilir.

Salgın hastalıklar yüzünden dünyada her yıl 13 milyon kişi yaşamını yitiriyor. 40 milyon kişi AIDS virüsü taşıyor. Bu rakamın yüzde 99’u az gelişmiş ülkelerde yaşıyor. 28 milyon AIDS’li Afrika’da ikamet ediyor. Salgın yaklaşık 20 yıl önce kendini gösterdi. O zamandan bu zamana 60 milyon kişi bu hastalıktan öldü. AIDS hala yeni bir hastalık türü olarak muamele görüyor. Ama bildik eski hastalıklar da hortluyor. Tüberküloz, sıtma, can alıyor.

İletişim ve ulaşım olanakları arttıkça, eskiden bir coğrafyaya hapsolabilen hastalıklar tüm dünyanın ve herkesin sorunu ya da sonu olmaya başlıyor.

Küreselleşmenin Bilgi Boyutu

Dünya üzerinde her altı yetişkinden biri okuma yazma bilmiyor. Bu, 600 milyon kadın ve 300 milyon erkek anlamına geliyor. Okuma yazma bilmeyen kadın ve erkeklerin yüzde 99’u az gelişmiş ülkelerde yaşıyor. Dünya üzerinde yaşları 6 ile 11 arasında değişen 115 milyon çocuk okula gitmiyor. Okula giden her dört çocuktan biri bir süre sonra okuldan ayrılmak zorunda kalıyor. Çocuklar temeli tamamlayacak kadar şanslı olsalar da gelişmemiş ülkelerdeki ilkokul eğitimi, eğitim olmaktan çok uzak gözüküyor.

Dünya üzerindeki 6 milyar insanın gelecek yıl boyunca birbirleriyle hiç durmadan telefonla görüşme yaptıklarını düşünecek olursak, şu anda var olan altyapıyla birkaç saat içinde data bir yerden diğerine iletilebiliyor. Ama biliyor musunuz ki, dünya üzerinde 2 milyon kişi hayatlarında hiç telefon kullanmadı. Tokyo ve New York’taki telefon ağı tüm Afrika’dan daha fazla.

Dünya üzerinde yaşayanların yüzde 10’u İngilizce anlıyor. İngilizce, internet üzerinde yapılan tüm iletişimin yüzde 75’ini oluşturuyor.

Küreselleşmenin Karşıt Boyutu

NATO Zirvesi için caddelerin ön yüzünde güller açtı, İstanbul küresel bir görüntü kazandı. Sokakların arka yüzleri, feci hayatlarına devam etti. Arka sokaklar zaten küreseldi. Belki de onun için dokunmadılar. Toplam iki-üç günlük zirve, öncesinde yerel eziyete dönüştü, sonrasında da ciddi bir toplumsal diyete dönüştü. Bu da küresel bir olgu. Benim o günlerden aklımda bir tek cümle kaldı, o küreselleşmeyi özetliyor; “Hani o arkadaşların nerede kızım, kuzum, bir tanem?”Bu bir annenin feryadı. O gün bu feryat İstanbul’da yükseldi.

NATO Zirvesi öncesi belediye otobüsünde kucağında taşıdığı bombanın beklenmeyen bir anda patlamasıyla paramparça olan bir kızın annesinin dramı. O bombayı küreselleşme karşıtı olduğu için taşıyordu. O bombayı birilerinin diğerini sömürmesine engel olmak için taşıyordu. Sonra o da birilerinin ve kendisinin özgür yaşamasına engel oldu. Annesiyle sinemaya gitmekte olan küçük bir kızın, hayatının geri kalan kısmında  annesine sahip olma özgürlüğünü elinden aldı. Aynı otobüste yolculuk edenlerden bazılarının hayatlarına kollu bacaklı devam etme özgürlüğünü ellerinden aldı. Kendi annesini onsuz bıraktı.

Annenin umurunda değil küreselleşme, tek umurunda olan güzel kızı. Küreselleşme buysa ya da küreselleşme bu değilse “lanet olsun” dedi o.

Hani nerede devrimci arkadaşları? Hani nerede onu ölüme gönderenler? Cesedi paramparça olduğu için tabutla defnedildi. Defin sırasında ailesinden başka hiç kimse yoktu. Küreselleşme karşıtları gelmedi. Onlar küreselleşmeye karşıt olmak için eylemlerine devam ediyordu.

 

Paylaş