Kim tutar seni, konuştur rakamları

Rakamların kesin ifadeler olduğu sanılır, hata, sapma, belirsizliği ortadan kaldırdıkları varsayılır. Rakamları konuşturmak bir meziyet olsa da yanlış ellerde dile geldiklerinde tehlikeli araçlar haline dönüşebiliyorlar. Dünya da ülkemiz de baktığınız yerden farklı görünen somut verilerle dolu.

Nüfusu 2 binin altına düşen 862 belde belediyesi ile 283 ilk kademe belediyesinin tüzel kişiliğinin kaldırıldı, 43 yeni ilçe kuruldu. Türkiye, toplam 2 bin 103 belediyeden oluşuyor. Hummalı bir çalışma var. Bırakalım yeni otomobil ve diğer maddi harcamaları, asıl önemli olan çeşitli bakanlıklar, genel müdürlükler ve başkanlıkların taşra teşkilatlarına yaklaşık 3 bin 500 yeni kadro ihdas ediliyor. Güzel şey rakamların dilini çözmek.

Tarihin her döneminde saymak çok önemliydi. Hükümdarların nüfus sayımı için iki önemli gerekçeleri vardı: Savaş ve vergi. ABD ilk resmi nüfus sayımını 1790 yılında her eyaletin Kongre’ye kaç temsilci göndereceğini belirleyebilmek amacıyla gerçekleştirdi. O tarihe kadar saymakla ilgili bolca egzersiz yapıldığını tarih kitapları yazıyor. Tabii neyi niye saydığınız önemli. Burada da zaman zaman şaşmalar olmuş. Örneğin 1990 nüfus sayımı ABD’de her 8 yerliden birisini atlamış.

Nazi Almanyası’nda da saymak önemliydi. Nüfus kayıtları kullanılarak Yahudi halkı izlemek mümkün oldu. Alman halkı sayılmayı sevmiyor. Huzursuz olmakta haksız sayılmazlar. İki Almanya’nın birleşmesinden sonra ilk nüfus sayımı 2011 yılında yapılacak. Sayım bir örneklem üzerinden gerçekleştirilecek. Katılanların soy isimleri dahil kişiyi tanımlayabilecek tüm data istatistikçinin işi biter bitmez ortadan kaldırılacak.

Çin’de en son nüfus sayımı 2000’de yapıldı. 6 milyon sayım görevlisi 350 milyon evi 10 günde dolaştı. Hanehalkına “Ne kadar sıklıkla yıkanırsınız” gibi kişisel soruların yanı sıra evde kaç kişi yaşıyor, yaşları ve cinsiyetleri gibi sorular da sordu. Amaç cinsiyet dengesizliğinin kürtajdan mı yoksa yeni doğan bebeklerin öldürülmesinden mi kaynaklandığını anlamaktı. Çin, kota fazlası çocuğa cezayı yumuşattı ama sorun çözülmüş değil.

Nijerya’da en önemli konu petrol gelirlerinin kimlerin arasında bölüşüleceği. Ülkede bağımsızlığın ilan ediliği 1960 yılından beri gerçekleştirilen tüm sayımlar tartışmalara neden oluyor. 2006 yılındaki sayımda din ve etnik köken soruları çıkarıldı, güneyde yaşayan Hıristiyanlar eksik sayıldıklarını iddia etti.

Hindistan’da sayımlarda Müslümanlığı ya da Hıristiyanlığı seçenlerin kendilerini ifade edebilmesi konusunda sorun yaşanıyor ve sayım sonuçlarına yansımalarının eksik olduğu belirtiliyor.

Lübnan 1932’den beri nüfus sayımı yapmadı. Bugüne kadar ülkenin demografik yapısının önemli ölçüde değiştiğini bir zamanlar siyasi açıdan güçlü olan Hıristiyanların bugün azınlıkta olduğunu bilmeyen yok ama sayım suyum yok!

Tarihi de sayımı da kana bulayan liderlerden biri Stalin. Stalin, 1936’da bir yıl sonra yapılacak nüfus sayımı sonucunun 170 milyon olması gerektiğini ifade etti. Sayım sonuçları Stalin’i öfkelendirdi. Nüfusun 162 milyon çıktığı yetmiyormuş gibi halkın yarıdan fazlasının inançlı olduğu gözlendi. Rivayet o ki, sayımda görev alanların bir kısmı hapse atıldı, bir kısmı ortadan kaldırıldı. İzleyen seçimler 1939 yılında yapıldı. Nüfus 170 milyon çıktı. Buharlaşan insanlar birden kağıda döküldüler.

TÜİK adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin sonucuna göre  nüfusumuz 70 milyon 586 bin 256. Kestirmeden 75 milyon demesini sevmiştik. Hesabımız şaşmış. Meğer 49 ilin nüfusu düşmüş… Konya nüfusunun beşte biri ‘naylon’muş. Nüfus tahmin edilenden az çıkınca “doğuma kuvvet” açıklamaları sarsıcı olsa da, milli gelirin arttığını, işsiz sayısının düştüğünü öğrendik, sevindik. Bir taş kaç kuş!… Kafa karışıklığı sürüyor tabii. Açıklanan yeni nüfus verilerine göre seçmen sayısıyla YSK rakamları arasında fark var.

Nereden baktığınız, bakmak istediğiniz önemli. Değil rakamları, siyah ile beyazın yerini bile değiştirebilirsiniz. Bir tek çözüm var, bilgili olmak, sorgulamak.

Paylaş