Kelimelerle Görülür mü?

“Terörist” mi, “militan” mı yoksa “savaşçı” ya da “silahlı örgüt üyesi” mi hatta “asker” olabilir mi?   İki ülke arasında “savaş” mı, bölgesel ve yerel “çatışma” mı yoksa mahalle “kavga”sı mı “şehir savaşı” olabilir mi?

CNN ve FOX News’a göre “terörist”, The Washington Post ve BBC’ye göre “militan”, NPR için

“silahlı şahıslar”… Al Jazeera için ise “savaşçılar”, Business Insider’da “terörist bir örgütün  mensubu” ifadesi yer alıyor… New York Times’da da “Gazze Şeridi’ndeki iktidarın askerleri” Hangisi acaba?

Tek bir olay seçelim o da yeni bir zincir çatışma başlatan 7 Ekim’de 1400 kişinin ölümüyle sonuçlanan Hamas saldırısı olsun. Sorumuz da “Kim yaptı, yapanlara hangi terimi kullanacağız?” olsun… Aynı soruyu Yemen, Suriye, Ukrayna, Irak aklınıza haritada çatışma olan neresi geliyorsa oraya özgü olarak da çeşitlendirip sorabiliriz. Yanıtların ne kadar farklı olduğunu görüp şaşıracaksınız.

Medyanın stil kitabı

Birkaç canlı örnekle ne demek istediğimi anlatmak isterim. Uluslararası haber ajansı Associated Press (AP), Oxford- Reuters Institute ya da BBC kelime kullanımlarını kurallara bağlayan medya kurumları. Çalışanlarının diledikleri ifadeyi değil, olması gereken ifadeyi ya da kurum politikasına (!) uygun bulunan ifadeyi kullanmaları üzerine geliştirdikleri ciddi bir literatüre sahipler. AP Stil Kitabı daha farklı duruşa sahip görünüyor, pek çok medya kuruluşunun platformu ve dünyaya yayılmış haber izleme örgütlenmesiyle referans olma özelliğini daha iyi taşıdığı söylenebilir.

AP’de bu standartların oluşturulmasıdan sorumlu bir bölüm ve Başkan Yardımcısı sıfatı taşıyan yöneticisi, Amanda Barrett hafta içi haber diline ilişkin önemli bir açıklama yaptı. “Kral Çıplak” dedi. Barret, “terörist” ve “militan” terimlerinin sık gündeme geldiğini, “terörist” kelimesinin “siyasallaşmış” ve tutarsız bir şekilde uygulandığını, kullanılmamasını tavsiye ettiğini, “işgal” ifadesinin de sorunlu olduğunu, hatta İsrail’in kuzey Gazze sakinlerinin güneye taşınması yönündeki duyurusunun bir “tahliye” emri mi yoksa bazılarının iddia ettiği gibi “etnik temizlik” mi olduğunu gündeme getirip sorunlu terimlerden biri olarak dikkat çekmek istediğini söyledi. Merak edenler için AP, tahliye ifadesini kullandı. Barret, bu tehlikeki eksenden sıyrılmak üzere olayları “etiket”le açıklamak yerine “tanımlamayı” öneriyor.

Savaşa ne isim verilir?

Görünen o ki, bazı gazeteci ve medya kuruluşları şiddete nasıl atıfta bulunacaklarından hala emin değil. Bu bir “savaş” mı yoksa sadece bir “çatışma” mı? Bir dizi haberde İsrail’in Hamas’la çatıştığını ya da bir dizi başka haberde İsrail’in aslında Filistin’le savaştığını okuyor, coğrafya ve tarihe hakim değilsek kim kiminle tam nerede anlamıyoruz. Yemen, tam da böyle, önemli bir savaş alanı örneği …

Barrett, savaşanların Hamas’ın ötesine geçerek farklı örgüt ve grupları da kapsadığı düşünüldüğünde, her bir yapının biraz farklı bir anlam ve bakış açısı taşıdığını kabul ediyor. AP Stil Kitabı, “İsrail ve Hamas arasındaki son savaş” ya da sadece “İsrail-Hamas savaşı” ifadesini “war” (savaş) sözcüğünü küçük w harfiyle onaylıyor. Washington Post, haberlerde Hamas saldırısını, “terörizm” olarak adlandırılabileceğine karar verdiğini açıkladı. BBC ise Arap Dili Servisi’nde çalışan 6 gazeteci hakkında, Hamas militanlarını “özgürlük savaşçıları”na benzeten tweetleri nedeniyle soruşturma başlattığını açıkladı.

Hastanede ne oldu?

Tüm dünyanın şaşkınlık ve dehşet duygularıyla izlediği saldırılardan biri, Gazze’de aynı zamanda sivil vatandaşların sığınmak zorunda kaldığı anlaşılan hastane patlaması oldu. Buyurun; “saldırı” mı, “patlama” mı, yoksa “kaza” mı?

İlk reaksiyon; aralarında Reuters, Associated Press, MSNBC, Politico, New York Times, Axios gibi kurumlardan geldi. Hamas Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına dayanarak patlamanın İsrail hava saldırısından kaynaklandığını duyurdular. Birkaç saat içinde; İsrail kaynakları “patlama” nedenini şüpheli bulduklarını Gazze’den atılan bir roket olabileceğini açıkladı. ABD Başkanı Biden’ın da dahil olduğu Amerikan kaynakları, İsrail açıklamalarını destekledi video ve ses kayıtları servis edildi.

New York Times’ın ilk başlığı “Filistin kaynaklarına göre İsrail ‘saldırısı’ hastanede yüzlerce kişinin ölümüne neden oldu” şeklindeydi. İkinci versiyon, “Filistin kaynakları Gazze’de hastane saldırısında en az 500 kişinin öldüğü bilgisini veriyor” dedi.  Üçüncü başlık, “Filistin kaynakları  Gazze’de hastane ‘patlaması’nda yüzlerce kişinin öldüğünü bildiriyor”a dönüştü. Saldırıdan patlamaya uzanan bir dil. Diğer medya kuruluşları da süreç içinde benzer değişiklikler yaptı, bu arada çok azı düzeltme yayınladı ya da ilk haberlerinin şüpheli niteliğini kabul etti.

Yugoslavya – Ruanda – Brexit

Çatışma alanlarından tarafsız haber bildirmek için cesaret ve yeteneğin yanı sıra ehliyet gerekiyor. Olmazsa ne oluru anlatmaya hacet kaldı mı bilmem, geçmiş örneklerle özetlemek gerekirse; 1990’larda Yugoslavya’nın dağılması sürecinde medya, milliyetçi duyguları körükleyerek etnik gruplar arasında derin ayrımların oluşmasına katkıda bulunmuştu. “Şiddet dili” Ruanda (1994) soykırımı, aralarında güçlü radyo yayınlarının bulunduğu fikirlerin etkisiyle yaşanmıştı. Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in olmayan nükleer silahları, hükümet örgütlü bir medya orkestrasının gerçeğiymiş, gerçek gerçek öyle değilmiş, ortaya çıktı!… İngiliz toplumu medya etkisini derin yaşadı, Brexit kararı aldı sonra da saçını başını yoldu. Psikolojik savaşın yarattığı moral bozukluğu ile Vietnam Savaşı Amerikan halkının üstesinden gelemediği travmaya dönüşmedi mi? Yanıltıcı bilgi ve beraberinde sosyal medya dalgası, Suriye iç savaşını ve göç dalgasını topraklarımızdaki mülteci sorununu yaratmadı mı?

Lider açıklamalarını unutmayalım

Lider röportajlarının etkisi yüksek.  New York Times, Hamas liderlerinin tırnak içinde ifadelerine dayandırdığı bir haber yayınladı, ana fikir olarak kendileri adına  bir hesap hatası olmadığını başarı için gerekli maliyet olarak durumu değerlendirdiklerini ifade ediyor. Bu arada günlük ölüm rakamları yayınlanıyor. Yarısı kadın çocuk 10 bini çoktan geçti. Hamas’ın liderlik kadrosundan Halil El Hayya, Katar’ın başkenti Doha’da The New York Times’a yaptığı açıklamada “…Sadece bir çatışma değil, tüm denklemi değiştirmek gerekiyordu. Filistin meselesini yeniden masaya yatırmayı başardık. Bölgede kimse sükunet içinde değil” demiş. Hamas’ın medya danışmanlarından Taher El-Nounou da “İsrail ile savaş halinin tüm sınırlarda kalıcı hale gelmesini ve Arap dünyasının yanımızda durmasını umuyorum” ifadesini kullanmış. Tarih akıl tutulması açıklamaları elbet yazacaktır…

Hangi savaşları görmeyiz?

Ters örnek Yemen’i de anımsamak gerekmez mi? “Unutulan savaş” olarak adlandırıldı. Medyaya erişim, jeopolitik ilgi ve uluslararası muhabirlerin varlığı gibi çeşitli faktörlere bağlı uluslararası medyanın ilgisi düşüktü. Kullanılan dil, Suudi Arabistan ve İran’ın bölgedeki etkisi nedeniyle sürekli olarak “proxy savaşı” (vekalet savaşı) çerçevesinde tanımlandı. Haber dili, genellikle büyük güçlerin rolüne odaklandı; yerel halkın yaşadığı insani dram, sivil kayıplar ikinci planda kaldı. Aktörlerin kim olduğunu anlayamadık. Yemen hükümeti, Husi isyancılar, Suudi Arabistan ve İran gibi bölgesel güçler ve diğer çeşitli yerel ve uluslararası gruplar dahil oldu. Netleşemedi.

Gazze’de şehir savaşı mı var?

Yazıya noktayı koymadan önce yaptığım hızlı taramada “Gazze Şehir Savaşı” başlığıyla verilmiş bir haber dikkatimi çekti. İsrail Gazze’ye yönelik saldırılarını hızlandırdığını ve burada İsrail Savunma Güçleri ile Hamas militanları arasında bir çatışmanın sınırları belli yerleşim bölgesinde devam ettiğini söylüyor,  İsrail’in, Hamas tarafından kullanılan ayrıntılı yeraltı tünel sistemine sızmaya ve bu sistemi yok etmeye odaklandığını ifade ediyordu. Haberin kurgusu öyle ki, içinden “bu kadar sivilin ölmesinin nedeni bu mu acaba” sorusu çıkabiliyor… Haberler doğrudan dolaylı bilgilerle algı yaratabiliyor. Bu arada savaşın gelecek kodları da dökülmeye başlıyor. Örnek yaklaşımlar; İsrail önce gafil avlandı, hükümetin başarısızlığı olarak görüldü. Ardından İsrail’in gelecekle ilgili fikri yok aşamasına geçildi. An itibarıyla bölgenin gelecek güvenliğinden İsrail’in sorumlu olacağı ifadeleri kullanılmaya başladı.

AB kararını okudunuz mu?

Dikkatinizden kaçmış olmasın, her bilgi her ifade bir iletişim öğesi. Reklamlar da çok etkin enstrümanlardan. Algımız bombardıman altında. Detaylarına göz atmanızı öneririm, AB siyasi reklamlarda şeffaflık ve hedeflemesi üzerine yeni düzenleme kararı aldı. Vatandaşların siyasi reklamları tanımalarını, arkasında kimin olduğunu anlamalarını ve hedefli bir reklam alıp almadıklarını bilmelerini kolaylaştırmayı amaçlıyor. Siyası reklamcılık AB üyesi ülkelerde objektif, şeffaf ve çoğulcu bilgiye dayalı açık, adil siyasi tartışmayı destekleyecek, özel hayatın gizliliği de dahil olmak üzere temel haklara tam saygı çerçevesinde yapılmasını sağlayacak. Kervan yolda düzülürken çok da can yanıyor. Yeni düzenleme, üçüncü ülke sponsorlarına yasak getiriyor.

Güven yerlerde

Oxford – Reuters Enstitüsü araştırmaları haber kaynaklarına güvenin bazı ülkelerde yüzde 20’lere kadar düştüğünü gösteriyor. Tarafların “neden” diye düşünecek lüksü yok. Aksiyon zamanı. Medyaya “evrensel etik” kurallar, okura “medya okuryazarlığı” şart.

Paylaş