Karıncalar Kadar Olamıyoruz

26.07.2001
Karıncaların davranış şekilleri yönetim bilimi kitaplarına geçti, şirketler karıncalara, arılara ve diğer böceklere bakıp sistemlerini iyileştirmeye çalışıyorlar. Birey olarak karıncalar sistem içinde eriyor. Ortak hedefe doğru koşarken kenetlenip tek vücut olabiliyorlar. Tek başlarına bir hiç olan bu canlılar bir araya geldiklerinde muhteşem bir uyum harika bir performans sergiliyorlar.

Doğru okudunuz; karıncalar, arılar, böcekler bizden daha disiplinli hareket edebiliyor. Daha akıllı olduklarını bile söyleyebiliriz. Bizler onlar kadar olamıyoruz.
Yönetim bilimi uzmanları şimdi de doğa ve biyolojiye merak sardılar. Uçan ve uçamayan küçük yaratıkların dünyasını inceleyerek, iş dünyasında bir türlü çözüm bulamadıkları organizasyonel problemlere, çare arıyorlar.

Biliyor musunuz, havayolu şirketi Southwest Airlines bile, geçtiğimiz yıl karınca metoduyla içine düştüğü zor durumdan kurtulmayı başarmış. İnanmayacaksınız, karıncalar sayesinde şirketin lojistik bölümünü ayağa kaldırmışlar. Meğer Southwest Airlines, kargo kapasitesinin yalnızca yüzde 7′sini adam gibi kullanıyormuş. Çareyi karıncalara başvurmakta bulmuşlar. Southwest Airlines geçtiğimiz yıl bu metodla karınca kararınca 10 milyon dolarlık bir kazanç sağlamayı başardı.

Kimin umurunda kime başvurdukları, çözmüşler mi işi? Çözmüşler.
Karıncalar sayesinde hem daha az sayıda adamı daha etkin şekilde kullanıyor, hem gönderilen kargoyu zamanında yerine ulaştırabiliyorlar.

Hemen dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var; karıncalara başvurup da karınca gibi çalışmaktan söz etmiyorum. Aslına bakarsanız karıncaların bizim kültürümüzde ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bize çocukluktan bu yana, bu hayvanları asla incitmemiz gerektiği söylendi. Temiz hayvan oldukları aşılandı. Sağda solda çıktıkları hatta evi istila ettiklerinde bile, “”Berekettir aman öldürme”” diyenler oldu. Sosyal bilgiler kitaplarımızda karıncaların çok çalışkan hayvanlar olduğu yazılıydı. Küçükken karıncayla ateş böceğinin masalını okudular bize. Karınca nasıl da bütün yaz çalıştı, çabaladı, kışa hazırlık yaptı. Ateş böceği çaldı, söyledi, oynadı ve kış geldiğinde titredi.

Laf aramızda, benim de, hep içim titremiştir bu masalın sonunda. Sevmem ben bu ateşböceği karınca masalını. Çünkü o ateş böceğinin tüm kış ne yaptığını merak etmiş durmuşumdur.

Neyse karıncaların çalışkanlıklarına diyecek yok. Takdir etmekten başka da yapacak bir şey yok. Ama Southwest Airlines ya da diğer şirketlerin örnek aldıkları yönleri karıncaların çalışkanlıkları değil. Karıncaların hayatı yaşayış şekilleri.
Karınca kadar olamadık!

BU BİR ŞAKA DEĞİL

Unilever, McGraw Hill ve Capital One gibi şirketler de ürettikleri mal ya da hizmetin dağıtımını sağlamak, çalışanlar arasında daha iyi görev bölümü yapmak, organizasyonu daha etkin bir hale getirmek ve hatta stratejilerinin belirlenmesi konusunda küçük canlıların hayatından kesitler almayı tercih etmişler.

Anlayacağınız o yüzüne bakmadığınız karıncalar şimdi çok moda. Evinizde mutfakta, ya da başka bir köşede karıncalar türediyse, onları yok etmeyin. Hemen markete koşup, karınca yemi alıp onları zehirlemeyin. Bakın şirketler karıncaları anlayabilmek için binlerce dolar saçıyorlar.

Evdeki karıncalarınıza sahip çıkın. Onlar çok moda olacaklar.
Siz bunun da diğerleri gibi gelip geçici bir moda olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Bakın bu konuda benden aykırı bir şey duyamayacaksınız. Ülkemizde, gelmiş geçmiş pek çok moda kavram gibi anlaşılmadan gelip geçeceği konusunda sizinle hem fikirim. Ama aldırmayın.
Bir dost meclisinde, şirketinizde karıncalardan yararlandığınızı söylediğinizde, belli mi olur çok hava atabilirsiniz etrafınıza. Belli mi olur bir başkası da size yıllardan beri arıları izlediklerini, hatta sisteme adapte ettiklerini söyleyebilir. Siz ne yaparsınız acaba.

SWARM INTELLIGENCE

Yönetim bilimciler uzun bir süredir doğada hayranlıkla izledikleri olgu, karıncaların kurduğu sistem. Onlar yaşamaya çalışıyor ve hayatta kalabilmek için son derece basit kurallara tutunuyorlar. Aslında hiç birinin tek başına kendisini idare edecek zekası yok. Ama bir araya geldiklerinde önemli bir topluluk haline dönüşüyorlar. Biri diğerinin bıraktığı yolu izliyor, öbürü de onu. Tek başlarına bir hiçler, ama bir araya geldiklerinde mucizevi bir orkestra oluşturuyorlar. Takım çalışması onların hayatının özü. Birlikte olduklarında en çetrefil sorunları bile çözebildikleri gözleniyor.

Hedefleri belli; yiyeceğe en kısa yoldan ulaşmak.
Harvard Business Review bu dayanışmayı bir yönetim konsepti olarak sunuyor. Adına da “”Swarm Intelligence”” diyor. Swarm intelligence bana birlikten kuvvet doğar mesajı verdi. Çoklu zeka gibi algıladığımı söylemeliyim.

Swarm Intelligence ya da çoklu zeka kavramı üzerinde çalışanlar Eric Bonabeau ile Christopher Meyer. Bonabeau, Boston ve Paris’te ayrı ayrı merkezi bulunan ve şirketlere bilimsel yollardan edinilmiş iş planları kuran Icosystem Corporation şirketinde görevli bir bilim adamı. Swarm Intelligence: From Natural to Artificial Systems adlı kitabın yazarlarından.
Meyer’i pek çoğunuzun tanıdığını tahmin ediyorum. Cambridge’deki Cap Gemini Ernst and Young İş Geliştirme Merkezi Başkanı. Blur; The Speed of Change in the Connected Economy ve Future Wealth adlı kitapların ortak yazarlarından.

Bilim adamları 20 yıldır doğadaki diğer canlılar üzerinde yaptıkları incelemeleri değişik matematiksel formüllere aktarıyorlar. Bu formülleri kullanılmak üzere önerdikleri alan ise iş dünyası. İş dünyası iyi bir laboratuar. Pek çok eleştirilecek yanı olsa da yeniliklere açık, yeni fikirleri uygulamaya hazır. Üstelik amaç da net bu laboratuarda; daha fazla kazanç. Buna götürecek yöntemleri uygulama kararı çabuk verilebiliyor.

Karıncalardan ortaya çıkan sonuçlar ilginç. Karıncaların üç temel özellikleri bulunuyor; esnekler, inatçılar, başkalarına ihtiyaç duyulmadan kendiliklerinden organize olabiliyorlar.

Anlayacağınız bu küçük yaratıkları biz bugüne kadar çalışkanlıklarıyla tanımıştık ama onlar, içine düştükleri her türlü ortamda ayakta kalmayı başaracak kadar şartlara kendilerini adapte edebiliyorlar. Aralarından biri ya da ikisi, hatta daha fazlası başarısızlığa uğrasa da grup yoluna devam edebiliyor. Hareketleri ne tepeden ne de yerel olarak kontrol ediliyor ama onlar organize olabiliyorlar.

INTERNETTE KARINCALAR DOLAŞACAK

Karıncalar hep tek sıra halinde yola koyulurlar, değil mi? Bunun bir anlamı varmış. Onlar birbirlerini yol boyunca bıraktıklar kokuyla tanıyor ve izliyorlar. İçgüdüsel. Bir karınca yuvasından yola çıkan iki karınca olduğunu varsayın. Amaç yiyeceğe en kısa sürede ulaşmak ve yuvaya yiyecekle geri dönmek. Daha kısa yolu izleyen karınca, gidiş yolunda bıraktığı kokuyu, dönüş yolunda da perçinliyor. Diğeri hala gidiş istikametinde olduğundan kısa yoldan dönen karınca, diğer arkadaşlarını da kendi izine çekme şansına sahip oluyor.

Ve doğa belki acımasız ama son derece basit kurallarla idare ediliyor. Kural şu, koku sal ve diğerini takip et. Bir iki üç beş ve binlercesi… Bir karınca kolonisi topluca bu basit kuralları tekrarlıyor.

Karıncaların bu özellikleri değişik bakış açılarıyla farklı sektörlere uyarlanıyor. Telekomünikasyon ve lojistik bunların başında geliyor. France telecom, British Telecom, MCI WorldCom karıncavari bir sistem geliştirmişler. Hewlett Packard’ın İngiltere’deki laboratuarlarında geliştirilen bir yazılım sistemi tamamen karıncaların yiyecek bulmak için izledikleri yoldan esinlenmiş. Bu ilginç sistem, telefon trafiğinin yoğun olduğu bölgelerde ve yoğun olduğu zaman dilimlerinde trafiği başka izlere yönlendiriyor, hafifletiyor. Tıkanmaları önlüyor. Konuşmaların zaman kaybına neden olmadan gerçekleştirilmesini sağlıyor. Sistem koku teması üzerine kurulmuş. Bir benzetme yapmak gerekirse, bir tür dijital koku salıyormuş. Bu izler diğer telefon mesajlarının onu izlemesini sağlıyor.

Diğer sektör lojistik. Lojistik sektörü; hava durumu, trafik ve müşteri taleplerinin çokluğu ve farklılığı, taşıyacak kamyonun küçüklüğü büyüklüğü, girilecek sokağın darlığı gibi değişkenler yüzünden pek çok kez zor anlar yaşayabiliyor. Bilim adamları sayesinde bazı lojistik firmalarının değişik yazılım programlarını sistemlerine adapte ettiklerini görüyoruz.

Karıncaların bundan sonra etkili olması beklenen sektör ise internet. Internet trafiğinin belirsiz olması bilim adamlarını bu yönde çalışmaya sevk etmiş. Hür Brüksel Üniversitesinde bu konudaki çalışmalar çoktan önemli yol kat etmiş.

İŞE ALIRKEN KARINCALARI İZLEYİN

Karıncaların daha pek çok konuya ilham kaynağı olacağı kesin. Büyük ve karmaşık organizasyonların aslında bireylerin basit davranışlarının ürünü olduğunu göstermesi insan kaynakları alanında da etkili olacağa benziyor. Karıncalardan yeni pazarlar yaratmada yararlanılması planlanıyor. Yeni pazarlar yeni istihdam olanakları demek. Karıncaların yuvalarıyla yiyecek arasında gidip gelirken bıraktıkları izden yararlanılarak, binlerce insanı yeni pazarlara çekebilmenin mümkün olduğu belirtiliyor.

Bir karınca zaman zaman yuvasına geri dönüp antenleri sayesinde yuvadaki diğer bir karıncayı, ya da yuvadaki bir grup karıncayı yiyecek bulduğu yöne sevk edecek işareti verebiliyor. Çıkan kokuya gelen bir aday, diğerlerinin aynı kokuyu hissetmesi için fırsat yaratıyor.

Yönetim bilimciler sizce akıllarını mı kaçırmışlar…

Bankaların, müşterilerinin ortak noktalarını bulmak konusunda son yıllarda başlattıkları birbirinden ilginç araştırmalar ve bunlara bağlı pazarlama stratejilerinde karıncalardan esinlendiklerini biliyor muydunuz? Meğer böcekler ölen arkadaşlarının yumurtalarını ayıklarlarmış. Bu bankacılık sektörüne ilham kaynağı olmuş. Bilim adamları şu sıralar ev aletlerinin içine yerleşen özellikle elektrik süpürgelerine giren böcek ve benzeri canlıların hareketlerini inceliyormuş. Daha öğrenilecek çok fazla şey olduğu ortada.

ÇÖZÜLEMEYEN SIRLAR

Doğa sırlarla dolu. Henüz çözülememiş sırlardan biri, bal arılarıyla ilgili. Bir kovana sığamayacak kadar büyüdüklerinde ikiye bölünme kararlarını nasıl verdikleri anlaşılamıyor. Yuvanın hangi şartlarda, nasıl, neye göre ikiye ayrıldığı henüz aydınlatılabilmiş değil. Ortaya çıkacak bilgilerin büyük organizasyonların ikiye bölünmeleri durumunda zamanlama ve bölünmenin yöntemleri üzerinde nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda ipuçları verebilecek. Doğada iki karınca grubunun ya da arı kolonisinin birleşmesine rastlanmıyor. Dolayısıyla son yılların modası birleşmeler için ne tür sinyaller ve bilgiler verirler bilemiyorum.

Yine kanatlı hayvanların davranışlarından ilginç noktaları dikkate sunan bilim adamlarına göre, kraliçeye yuvadan ayrılma resti çeken başka kanatlılar olduğunda, kraliçenin durum değerlendirmesi yaparak ayrılmalarını istemediği hallerde onlara da kendisi gibi yumurtlama şansı tanıdığını söylüyorlar.

Doğa hiç bilmediğimiz bir uyum ve kendine özgü bir karmaşa içinde düzenini sürdürüyor. Onların tek başlarına zeki olmadığını, tek başlarına bir hiç olduklarını düşünüyoruz, bir araya geldiklerinde kurdukları sisteme ise ağzımızın suyu akarak bakıyoruz. Üstelik incelemek için servet döküyoruz.

İKİ DUBLELİK HAVA YOLU ŞİRKETİ

Yazıya Southwest Airlines şirketinin karıncalardan nasıl esinlendiği ve kargo-lojistik bölümlerini zarardan kara geçirmeyi nasıl başardıkları örneğini vererek başlamıştım. Southwest Airlines’ın başında damarlarında İskoç kanı aktığı için çılgın davranışlar sergilediğine inanılan müthiş bir yönetici var: Herb Kelleher. Daha doğrusu “”vardı””. Kelleher emekli olduğunu açıklayarak görevi devretti. Kimsenin kolay kolay unutamayacağı bir lider, bir yönetici.

Aslında bir avukat. Southwest Airlines’ı yıllar önce bir barda iki duble içkiden sonra peçetenin üzerine çizdiği üçgen üzerine inşa ediyor ve ortağıyla birlikte kuruyor. O üçgen üzerinde uçmaya başlayan ve fiyat kırarak rakiplerinin pazar payını ellerinden alan Southwest, bugün ABD’nin en büyük hava yolu şirketlerinden biri. Kelleher, yıllar önce küçücük bir peçeteye karaladığı strateji sayesinde bugün 200 milyon dolarlık bir servetin sahibi.

Kelleher, başarısının ardındaki sırrı üç temel noktada özetliyor. Birincisi her türlü senaryo için hazır ol, ikincisi, hızlı ol; üçüncüsü dinle.

Karıncalardan esinlenmek ve onların yaşam şekillerinden ders çıkararak şirkete uygulamak konusunda karar verildiğinde Keleher şirketin başındaydı. Bu kararı almalarını gerektiren zararların oluştuğu dönemde de oradaydı.

Karıncalar içgüdüleriyle hareket ediyor, doğaya uyum sağlamaya çalışıyor hayatta kalmaya uğraşıyorlar. Bizler ise daha iyi olmaya, daha fazla kazanmaya, daha ileri gitmeye, daha büyük maceraya atılmaya çalışıyoruz.

Kelleher hayatı boyunca her türlü durum için dört beş senaryo üretirmiş. “”Duşta bile kafamdan senaryolar kurarım”” diyor. Hızlı karar aldığını söyleyip “”Sen hızlı olmazsan bir başkası olur ve senin olabilecek her şeyi senden alır”” diyor. Dinlemeye gelince, böylesine hiper aktif bir insanın hiç kimseyi dinlemeye tahammülü olmadığı varsayılabilir. Büyük yanılgı. Çünkü herkesi, tüm müşteri ve çalışanları dinlediğini iddia ediyor. “”Dinlemediğiniz zaman yeni fikirler üretemezsiniz”” diyor.

Kaç tane Kelleher var dünyada? Onları diğerlerinden farklı kılan farkları zaten ve sayıca az olmaları. Ama kurdukları sistem önemli. Yaratıcılıklarıyla buluşturdukları diğer çalışanlar. Karıncalar.

KARINCA GİBİ TOPLUM

Bu hafta karıncaları yazdım. Çünkü beynim karıncalanıyor.
Ben bir doğa bilimci değilim. Karıncaların hareketlerini analiz edemem. Anlatılanlardan sonuç çıkarmaya çalışıyorum. Karıncaları okurken gözümün önünde oluşturdukları tek sıra halindeki görüntüleri, bir kırıntı üzerindeki birikintileri beni başka bir noktaya taşıdı. Karıncaların hareketini kendi sistemlerine taşıyan şirketlerin uygulamalarını ilgiyle okudum. İnsanların bakış açılarının ne kadar esneyebildiklerini görüp şaşırdım, hatta hayran kaldım. Nereden çıktığını bilmediğim bazı kavram ve metodların ardında nasıl basit sistemler yattığını görmek bana çok şey öğretti. Ama hepsi bu değil işte. Karıncaları bağlamak istediğim nokta, şirketler değil. Toplumların yaşayış şekillerine uyarlanabilecek bir yanları yok mu?

Gelin birlikte beyin jimnastiği yapalım.

Ben karıncalardan ders çıkarabileceğimizi düşünüyorum.

Uzaklara gitmeye gerek yok. Geçtiğimiz haftaya dönüp bakın, yeterli.
Ben tavan olmuş dolar, taban olmuş borsa görüyorum. Siz ne görüyorsunuz? İstifaya zorlanan bir bakan görüyorsunuz büyük olasılıkla.

Aylardır bağlı bulunduğu parti ve partisinin bağlı bulunduğu koalisyona karşı bireysel davranışlar sergileyen bir bakan görüyorum ben. Adı sanı, kim olduğu, hangi partiden olduğu, ideolojisiyle ilgilenmiyorum. Benim ilgimi çeken davranış şekli.

Bakan, kendisinin, başkalarına rağmen, halkın iyiliği için bir şeyler yaptığına inanıyor. “”Tarih beni takdir edecek”” diyor. Tarih onu takdir etmeye hazırlanırken, bizi defterden siliyor.

Bir garip inatlaşma, bir garip restleşme. Ne oluyor.
Karıncalar kadar olamıyoruz. Karıncalar birey olarak toplum içinde eriyorlar. Onlar her şarta ayak uyduracak kadar esnek, tek hedefleri olan yiyeceğe bir şekilde ulaşacak kadar inatçılar.
Bizim hedefimiz nedir? Toplumun refahı değil mi? Kısa vadede içinde bulunduğumuz bu durumdan çıkacak yöntemleri benimsemek değil mi. Ortak hedefimiz aç kalmamak değil mi? Daha fazla insanın işsiz kalmasını önlemek değil mi. Kısaca bu zor günleri en kısa zaman diliminde aşmak bizim ortak hedefimiz değil mi? Bu hedefe, birlikte olursak ulaşmamız daha kolay değil mi?

Zor günleri hepimiz kafamıza göre aşmaya çalışıyoruz. Birey olacağım diye çatlıyoruz ama bireylerin bir sistem içinde uyumla hareket etmesi gerekiyor. Bunun da yeri hükümet.

Zaten olan olmuş. Vermişsin kontrolü başkalarına. Şimdi çıkıp ulusal gurur ve onur diye ona buna rest çekmeye gerek var mı? Ortalık dökülüp saçıldığında da memleketini bu kadar sevip, karşı çıksaydın yolsuzluğa, talana, dolana…

Neden erimemiz gereken yerlerde eriyemiyor, araziye uyum sağlayamıyoruz. Neden birey olacağım diye sivri olmayı seçiyoruz. Neden bir program üzerinde bile ortak karar alamıyoruz. Neden nefesimizi tutup bir işi sonuna kadar götüremiyoruz. Neden bireysel planlarımızı ortak planların bir parçası haline getiremiyoruz. Neden bazılarımız bu memleketi başkalarından daha fazla sevdiğini düşünüyor?

Neden biz karıncalar kadar olamıyoruz.

 

Paylaş