Kapımızdaki tehlike

 

 

Tahminler Türkiye’de bundan topu topu 6 yıl sonra tehlike çanlarının çalmaya başlayacağını söylüyor. 2012 yılında 65 yaş üzeri nüfusun genele oranı yüzde 7 olacak, 2039’da yüzde 14’e çıkacak. Bu, Türkiye çok hızla yaşlanacak demek. Siz bizim dağ gibi gençliğimizin bir gün gelecek eriyeceğini hiç düşünmemiş olabilirsiniz… Bu birkaç nedenden kaynaklanabilir. Birincisi bilgi eksikliğinden. İkincisi vurdumduymazlıktan.

 

Yumurta kapıya dayanınca “çalışabilir” nüfusu artırmak mümkün olmayacak. Allah rızkını verir mantığıyla, pıtır pıtır çocuk doğuran geniş bir kitle ile nüfus artış hızında Avrupa’daki “eksi” değerleri yakalamış olan bir başka kesim arasında sıkışan bir Türkiye gerçeğini yaşıyoruz.

 

Aslına bakacak olursanız sorun yalnız bizi ilgilendirmiyor. Şu anda bizim bir sorunumuz olduğunu söylemek bile mümkün değil. Yarın ola hayrola anlayışıyla yoğrulan biz Türklere sorun olmadığında kafa yormamak yakışır dediğinizi duyar gibiyim.

 

Düşünsenize bütün bir haftayı onun bunun mal varlığı tartışmasıyla heba eden bir ülkenin evlatlarıyız biz. Mustafa Kemal’in adını, yalnızca şahsi çıkarı için, örtbas etmek üzere ağzına alan bir yönetimin esiriyiz biz. Denizde kum bizde zaman. Konuş babam konuş! Ülkeyi yönetmek üzere göreve gelenlerin en büyük talanı yaptığına dair haberlerin dolaştığı bir ülkede, istihdam sorunu yaşanıyormuş, bir zaman gelecek yaşlanacakmışız, ne gam. Bazılarımız geleceklerini garantilemiş, çoluğunun çocuğunun hayatını yabancı ellerde sigorta altına almış… Benden sonra tufan! Düşünür mü canım seni?

 

Gelin görün ki bizim dışımızda herkes konuyla ilgili ve telaş içinde. Geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği Komisyonu “Büyüme ve İstihdam için Lizbon Stratejisi Yıllık İlerleme Raporu”nu yayınladı. Rapor iç açıcı değil. Acil önlem paketleriyle dolu.

 

Demografi konusunda en kritik unsur 15-64 arası olan çalışabilir nüfusun 65 yaş ve üzeri nüfusa oranı. Bu oran “bağımlılık oranı” ya da “destek oranı” olarak adlandırılıyor. 2070’te dünya nüfusunun 9 milyara ulaşıp doygunluğa ulaşacak. Nüfus azalmaya başlayacak. Bazı ülkelerde nüfus düşmese bile ortalama yaş yükselecek. Dünya coğrafyasında bazı ülkelerin haritadan silineceğini söylemek mümkün.

 

Avrupa Birliği’ne (AB) adım atmak bizi yönetenlerin ufkunun sonlandığı nokta olduğu için buradan sonraki örnekleri AB coğrafyasından vereceğim. 2050’de AB’deki en geniş yaş grubunun 65-69 aralığı olması bekleniyor. Nüfusun yarısı 50 yaş üzerinde olacak. Her bir emekli için çalışan oranı 1.86’ya gerileyecek. Neredeyse bire bir.

 

Avrupa’da yaşlanma krizinden görece az etkilenen ülkeler grubunda Fransa, İngiltere, Hollanda ve Norveç yer alıyor. Bu ülkelerdeki destek oranı 2050’ye kadar yüzde 2’nin üzerinde seyredecek. Almanya ve Macaristan gibi doğum oranı düşük AB üyesi ülkelerde destek oranı yüzde 1.5 – 2’ye gerileyecek. Kötü durumda olan ülkeler ise İspanya ve İtalya gibi Akdeniz ülkeleri. Doğum oranı çok düşük ve destek oranları 1.5’un altına inecek.

AB üyesi ülkeleri nüfus artışı ve demografiyle başa çıkabilmek için ulusal programlar kurgulamaya başladılar. Örneğin Danimarka, İrlanda ve Finlandiya, verimliliği ve istihdamı artırmak amacıyla devlet bütçesi oluşturdu. Belçika, İspanya, Fransa, Avusturya, Portekiz ve Finlandiya emekliliği yeniden düzenliyor. İsveç, İtalya, Latvia ve Polonya’da da ciddi çalışmalar var.

Finlandiya’da yaşı ilerlemiş çalışana eğitim programları kurgulanıyor. İrlanda yetenek ağı programı oluşturdu şirketlerin daha esnek, yenilikçi ve maliyet etkinliği olan eğitimlere ulaşmasını sağlıyor. Böylece otuz bin çalışanın yetkinlikleri artırıldı.

Estonya mesleki eğitime yatırım yapıyor. Avusturya düşük ücret nedeniyle istihdam yaratılması güç 5 bin pozisyon için özel uygulama başlattı. Altı aydan fazla işsiz olan gençler ile 1 yıldan fazla işsiz olan ileri yaş grubundakileri hedeflediğini, istihdam yaratılan her pozisyon için işçiyi de işvereni de ödüllendireceğini duyurdu.

Hollanda çalışanlar için gönüllü tasarruf modeliyle maaşlarının bir kısmını ayırıp izin, eğitim gibi durumlarda kullanmaları için cesaretlendiriyor.

Slovakya genç ailelerin iş/yaşam dengesini geliştirmek için çalışıyor. Devlet okul ve kreşleri destekliyor. Doğum izninden sonra kadınların işe dönüşü teşvik ediliyor.

Sizce ülkemizde yaşlılık konusunda bir endişe sözkonusu mu? Sizce bizim demografik yapımız konusunda bir çalışmamız var mı? Sizce bizim ülkemizde yukarıda sıralananlara benzer çalışan/istihdam dostu uygulamalarımız var mı?

Benim bilgim dahilinde proaktif denebilecek bir istihdam stratejimiz yok. Bazılarınızın bırak geleceği bugünü planlayan bir stratejimizin yok dediğinizi biliyorum. Ama ben bir şey daha biliyorum. Bu bir kader değil! Kötü yönetim de, çarpık demografi de, sorunlu istihdam da kader değil. Vatandaş olarak bizim de sesimizi yükseltmemiz gerekiyor.

Paylaş