Kadınsan Yaparsın

Tuba İlze, gazeteci-eğitimci ve sosyal girişimci. Bu söyleşiye konu olan çalışmasının konusu ise Kadınsan Yaparsın platformunun kurucusu olması. Kadınsan Yaparsın adıyla bir kitabı da var. Özetle bence Tuba İzle gazetecilik ve devamında finans eğitimi verdiği kariyerinden sonra adeta yeniden doğmuş ve şahane işlere imza atmaya başlamış. Kadınların potansiyelini biliyor, kendisinde ve çevresinde görüyor. Görmeyenlere de göstermek istiyor. İşte o nedenle Kadınsan Yaparsın sloganı ve adıyla yollara koyulmuş, kadınlara önce yaparsın diyor yüreklendiriyor, sonra nasıl yapabileceklerini düşündürüyor, onları bir sosyal ağın parçası haline getirerek, dayanışma sağlıyor. Neredeyse Türkiye’nin her yerini dolaşıyor. Kadınsa yapılabileceğinin canlı örneği. Söyleşimizden bu enerjiyi size de aktaracağından kuşkum yok.

 

Kadın her şeyi yapar yapmasına da “Kadınsan Yaparsın” platformu neyi anlatıyorsun? Nasıl kuruldu? Ne oldu, ne biti? Hızlı bir tur yapalım mı?

Tamam. Öncelikle bu güzel giriş için çok teşekkür ederim. Çok duygulanarak izledim ve dinledim.

 

Uzun yıllar gazetecilik yaptım. Dünya gazetesi yönetim sayfalarını hazırladım. Daha sonra yazılarımı derleyip toplamak bir kitap haline getirmek istiyordum ama tam olarak odaklanacağım konuya karar verememiştim. Bir dönem hayatıma İş-Kur’un meslek edindirme programları girdi. Orada eğitmenlik yaptım. Bir kadın sınıfım oldu. Benim için gerçekten bir hayat tecrübesi ve eğitim oldu. 24 yaşımdan beri yetişkin eğitimi veriyorum ama genellikle üniversite ve üniversite sonrasına yönelik yönetim ve finans eğitimleri.

 

O kadın sınıfı nasıl etkiledi?

O güne kadar eğitimlerde değmediğim bir profil karşıma çıktı. 13 yaşında evlenmiş, 14 yaşında çocuk doğurmuş, 40 yaşında 5 tane torunu olmuş ve o güne kadar hiç eğitim alma fırsatı olmamış kadınlardı bunlar. Onlarla yaklaşık 40-45 gün geçirdik. Hafta için her gün 6 saat kadar birlikteydik. Onlar da değişti ben de değiştim. Hepimiz birbirimize dokunarak, temasa geçerek aslında değişiyoruz.

 

Hedef neydi? İş-Kur onlara bakkal ol, pastacı ol gibi bir şey mi öneriyordu?

İş-Kur’un meslek edindirme programları var. O programlar hala da devam ediyor. Çok değişik alanlarda, bu bilişimde de var, tasarımda da var. Bu benim eğitim verdiğim perakende sektörüne yönelik bir eğitimdi. Katılımcılara da günlük bir ücret ödeniyor, yol parası, yemek parası gibi. Daha sonra da katılımcıların bir kısmı anlaşmalı kurumlarda istihdam etmek üzerine. Tabii tüm katılanlar istihdam edilmiyor. Gelenlerin aslında çoğunun da bir işte çalışmak gibi bir niyeti yoktu. Devletin organize ettiği bir şey olduğu için ve bir cep harçlığı olduğu için kocaları evden çıkmalarına izin vermişti. Mesela ilk başta ben bunun böyle bir önemi olduğunu fark ettim. Bu vesile ile o güne kadar evlerinden hiç çıkmamış, hiç eğitim almamış kadınlar Kadıköy’ün göbeğinde bir yere gelmişlerdi. Öğlen arasında çıkıp oradaki mağazaları bile gezmek onlar için o kadar büyük bir yaşam tecrübesi idi. Onlara dedim ki ben sizle oturup kocalarınızdan, çocuklarınızdan konuşmak istemiyorum. Bana deyin ki “Tuba bana biraz ekonomi anlat, haberlerde duyduğumuz şeyleri anlayalım”, anlatayım. Yeri geldi marketlerdeki ambalajlamayı konuştuk, marka stratejilerini uygun ve günlük dille konuştuk. İletişim kitapları okuduk. Oyunlar oynadık. Mesela Tabu oynadık ki çok önemli hem düşünme, elini bedeni kullanmak ifade edebilmek için. 40 gün sonunda gerçekten çok önemli değişimler vardı. O güne kadar daha İstanbul’da evinden çıkıp tek başına bir toplu ulaşım aracına binip bir yere gitmeyi bilmeyen ve bunu hiç deneyimlememiş bir kadın evinden çıkıp Kadıköy’e gelmeye başladı, gözündeki çocuk sevinci görmeliydiniz. Sanki yürümeyi öğrenmiş gibi mutluluk vardı.

 

Sanırım içinden geçtiğimiz süreçler bize çok şey öğretiyor, öyle değil mi? Farkındalıklarımızın vaktiyle ne kadar sınırlı olduğunu ve suni bir hayatın bizi bugüne getirdiğini gördük.

Tabii. Birbirimize değdikçe, o aramızdaki duvarlar ya da görünmeyen sınırları yırttıkça ne kadar birbirimize benzediğimizi de fark ediyoruz.

 

Aslında şöyle, tabii bu eğitimler belki de zihinde bir şeylerin kıvılcımını yakmıştı. Bir gün evimden çıkmış yürürken gözümde kadın esnaf hayali canlandı. Kuruyemişçinin önünde leblebi kavuran bir kadın, nalburun önüne taburesini atmış oturan bir kadın, yüzümde güller açtı. Ben Kadıköy’de oturuyorum ama gerçek hayata, çevreme baktığımda öyle bir şey görmedim. Dedim ki Tuba madem yüzünü bu kadar güldürüyor, sen yazılarını kadına odakla. Bir araştırma yaptım, iş kurmuş ya da iş kurmaktan vazgeçmiş kadınlara sordum, “sizi motive eden nedir, engelleyen neydi”, diye. Engelleyen unsurların başında tek başıma altından nasıl kalkacağımı bilemedim geldi. Ailem cesaretimi kırdı geldi. Üçüncü sırada da hem evi hem işi idare edebilir miyim bilemedim geldi. Ben şunu gördüm, girişimciliğin doğası iş kurduktan sonra aslında kadın için de erkek için de benzer. Bir iş riski üstleniyorsun sonra onu yönetme süreçlerin, pazarlama, marka oluşturma gibi ama kadın o ilk adımı atarken bir risk daha üstleniyor. İhmal eden olmakla suçlanma riskini üstleniyor. Çünkü kadından her şeyi aynı şekilde sürdürmesi bekleniyor. Yani hem işi yönet ama çocukları, yakın çevreyi, kocanı, eşi, dostu, hiçbir şeyi ihmal etme.

 

O zaman “Kadınsan Yaparsın”…

Evet. Kadınsan yaparsın dedim. İki adım vardı aslında, birincisi motive etmek için diğeri sen kadınsan zaten yaparsın aslında. Çünkü kadın üretken, kadını dört duvar arasına da koysan üretiyor. Reçel yapıyor, salça yapıyor, bir şey örüyor, bir şey dikiyor.

 

Gelenler neyi kavrıyorlar? Kadınsan Yaparsın’da örneğin bana yer var mı, hedef kitle kim?

Hemen anlatayım. Kitap ve haber sitesinin arkasından da böyle iş yapan ve iş yapmayı düşünen kadınlar bir araya gelse, hikâyelerini anlatsalar hem birbirimizden öğrensek hem de birbirimize nasıl katkı sağlarız, bunları konuşmak amacıyla Kadınsan Yaparsın buluşmalarını organize etmeye başladım. İlki 1 Aralık 2016’da İstanbul’da oldu. Şöyle bir formatı oluyor. Bir açılış konuşması arkasından her bir katılımcı kısaca 2-3 dakika kadar kendisini anlatıyor. Ama zaten en keyifli kısmı orası. Herkes birbirini o kadar olumlu enerji ile dinliyor ki diğerine nasıl katkı verebilirim, onu için ne yapabilirim diye. Hani konuşsak o hikâyeler bir saat daha sürer.

 

Bir iletişim ağı kurulmuş… Aslında insanların birbirlerini tanıması, tanıdıkça da birbirinde yardım alabilmesi.

Evet. Çünkü şunu gördüm, siz de biliyorsunuz, girişimcilikte insan kendisini zaman zaman gün içerisinde bile yalnız hissediyor. Motivasyonunun çok yükseldiği ve çok düştüğü anlar var. Bir an yok ben bu işi yapamayacağım diyoruz, bir an iyi ki yapmışım diyoruz. Şunu fark ettim, kadınların finansal desteklerden ziyade en çok buna ihtiyacı var, yalnız olmadığını hissetmeye, hele ki evden çalışıyorsa, tek başına bir şeyler üretmeye çalışıyorsa o yalnızlık hissi o kadar çok oluyor ki. Ama orada diğerlerini görmek, hikayelerini dinlemek, çevre geliştirmek, mesela toplantılardan sonra her şehrin WhatsApp grubu var, Kadınsan Yaparsın İstanbul, Ankara, Bursa gibi toplantı katılımcılarını oraya ekliyorum dolayısıyla sadece o toplantıya gelenlerle tanışmış olmuyorsunuz, önceki toplantılara katılmış olanlarla da bağlantı kurmuş oluyorsunuz.

 

Ne kadar güzel. Teknoloji ne kadar kolaylaştırdı değil mi?

Kesinlikle. Zaten benim bu organizasyonları yapabilmemin en büyük aracı teknoloji. Ben diğer şehirlere giderken birisiyle iş birliği yapmıyorum, herhangi bir kurum desteği, kuruluş desteği yok. Tamamen sosyal medya platformları üzerinden sponsorlu reklamlar çıkarak duyuruyorum.

 

Kadınsan Yaparsın neler yaptı? Neler yaptırdı? Nasıl katılacaklar ve ne yapabilirler? Yapanlar ne yaptılar?

Birincisi web sitesi kadinsanyaparsin.com. Instagram sayfası Kadınsan Yaparsın, orada zaten bütün etkinlikleri paylaşıyorum. Dediğim gibi hem de eğitim oluyor aslında, toplantılarda yeri geliyor sosyal medya konuşuyoruz, yeri geliyor finansman konuşuyoruz. Hem tanışma hem çevre geliştirme hem iş geliştirme hem öğrenme fırsatı ve özellikle İstanbul’da da son aylarda konuk konuşmacılar alıyorum. Alanında başarılı işlere imza atmış kadınların hikâyeleri, konferans gibi değil sohbet havasında oluyor. Ayrıca bu süreçte ben de dönüştüm. Çünkü ben bir yazar ve eğitmen olarak başlamıştım, bir girişimciye dönüştüm.

 

Bir sosyal girişim hareketi olmuş!

Evet. Bunu daha çok sosyal girişimci olarak ifade ediyorlar. Bir sosyal girişimciye dönüşmüş oldum. 58 toplantı, 2000’nin üzerinde kadınla yüz yüze ilişki ve temas kurmuş oldum. Tabii sosyal medyadan çok daha fazla. Süreç içerisinde bir de şu oldu Yaprak Hanım, İstanbul’daki kadınlar dediler ki, “Tuba Hanım, biz ürünlerimiz satacağımız bir alan da istiyoruz”. Ben kermes gibi bir şey yapamam dedim. Hadi dediler yapalım, tasarım pazarı olsun. İyi dedim. Geçen sene 26-27 Mayıs’ta stantların olduğu, ürünlerin satıldığı, gün boyu sohbetlerin olduğu Kadınsan Yaparsın Şenliği yaptım.

 

Bence buna Kadınsan Durmazsın demelisin. Kadınsan durmak yok.

Evet. Sonra Aralık ayında İstanbul’da oldu. Şimdi 27 Nisan’da Bodrum’da bir Kadınsan Yaparsın Şenliği olacak. Tasarım ürünlerinin yer alacağı 80-100 stant… Hem gün boyu kişisel gelişim hem iş geliştirme ile ilgili ücretsiz sohbetlerin ve etkinliklerin olacağı bir organizasyon yapacağım. Bekliyorum. Bodrum Yalıkavak’tayız. Bodrum’unda keyifli zamanı.

 

Son söz?

Bana da “deli misin, ne yapıyorsun, ne kalkıyorsun Bursa’ya gidiyorsun, kim gelecek bu toplantıya” diyenler oldu. “Gir bir şirkette çalış, niye bunlarla uğraşıyorsun” diyen oldu. Ama gerçekten her toplantı sonrası dedim ki hayata şükrediyorum, iyi ki bunu yaptım. O insanlarla bir araya gelmek hani benim onlara bir şey aktarmamdan önce onlardan aldığım enerji bana inanılmaz bir yaşama sevinci ve enerjisi veriyor. Birilerine dokunmak, bir araya gelip bir şeyler yapmak müthiş keyifli. O yüzden üretelim, hep beraber üretelim, dayanışma içerisinde olalım, birbirimize destek olalım. Birbirimize destek olduğumuzda, el ele verdiğimizde hakikaten her şey daha keyifli ve daha çok üretiyoruz.

 

Paylaş