İçindeki çocuk nerede?

The child walks with her mother by the hand. Selective focus. Kid.

Çocuklara haksızlık olmasa, yetişkinler, çocukça davranışlarla ülke yönetiyor diyeceğim. Belki de çocuk olma şansları olmamış. Büyüdüklerinde oyunları keşfetme gayretleri acıklı oluyor. Montaj yap, gerçek gibi göster, “mahsuscuktan yaptım” diyerek, içinden çık. Temiz, şeffaf, empati yüklü ve pek çok başka özelliğe sahip yaratıcı çocuk zekasına haksızlık! Çocuk beyniyle büyüklerin beyni arasındaki farkı anlatan bir serüvene davet etmek istiyorum.

Yazının zihnimdeki çıkış noktasını tetikleyen iki kişiyle tanıştırayım; Alison Gopnik, Berkeley, California Üniversitesi’nde psikoloji ve felsefe profesörü. Bilişsel Gelişim ve Öğrenme Laboratuvarı’nı yönetiyor. Çok sayıda bilimsel makale, onlarca kitabın yazarı. Gopnik’in, özellikle çocukların düşünce süreçleri ve beyin gelişimi konularında sunduğu önemli bulgular, çocukların düşünme ve öğrenme becerilerinin yetişkinlerden farklı, esnek ve keşif odaklı bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.  Ezra Klein ise New York Times kadrosundaki yaratıcı zihinlerden biri. Gopnik, geçtiğimiz yıl Klein’ın Podcast yayınına misafir olmuştu. O gün dinlerken bugün referans vereceğimi düşünmemiştim. Klein’ın, Gopnik’e sorduğu temel soru şuydu; “Çocuklara bizim gibi olmalarını öğretmek için uğraşıp duruyoruz, biz onlardan ne öğrenebiliriz?”

Çocuklar dünyayı daha iyi anlıyor

Gopnik’in bulguları, çocukların, dünyayı anlama ve kavrama sürecinde hayal gücü ve yaratıcılığın önemli rol oynadığını ortaya koyuyor, deneyle oyun oynayarak dünyayı keşfederken, öğrenme süreçlerinin geliştiğini gösteriyor.

Gopnik, çocuk zihni üzerindeki çalışmalarıyla Princeton Üniversitesi’nin yapay zeka bilim ekibinin üyesi aynı zamanda. Çocukları insan ırkının Ar-Ge departmanı diye nitelendiriyor.

Çocukların bilim adamları gibi düşündüğü tezini destekleyen Gopnik’in argümanı şöyle; çocuklar deney yaparak neden-sonuç ilişkilerini keşfediyor ve bu bilgiyi gelecekteki kararlarında kullanabiliyorlar; ayrıca, mantık yürütüp, hipotezler geliştirerek sonuçlarını test ederek öğreniyorlar. Çocukların düşünce süreçlerinin yetişkinlerden farklı olduğunu ve bunun da beyinlerindeki esneklikle ilişkili olduğunu belirtiyor. Çocuk beyni, bağlantılar kurma, yeni bilgileri işleme ve esnek düşünme yeteneği gibi özelliklerde yetişkin beyinlerinden daha fazla plastisiteye sahip. Bu, çocukların hızla öğrenmelerini, farklı senaryoları hayal etmelerini ve çözüm yollarını esnek bir şekilde düşünmelerini sağlıyor.

Keşke hep çocuk kalsak!

Gopnik’e göre, yetişkinlerin çocuklardan öğrenebileceği çok şey var. Çocuklardan yaratıcı düşünce, esneklik, açık fikirli olmak gibi sınırlı olan özelliklerini geliştirmeyi öğrenebilirler. Yetişkinler, çocukların deneyimleyerek ve oyun oynayarak katıldıkları öğrenme sürecinden feyz alabilir. Bu onları yeni deneyimlere ve farklı perspektiflere çıkarabilir. Çocuklarla etkileşim halinde olabilseler, empatiyi, sosyal bağlantının önemini, daha iyi iletişim kurmanın avantajlarını anımsayabilirler. Yeter ki, öğrenmek isteyen yetişkin, olsun…

Öğrenmezlerse ne olur?

Gopnik’in temel argümanı şu; çocuklar öğrenmeye ayarlanmış canlılar, yetişkinler ise “ben bilirim”e odaklanan diğer bir canlı türü. Zihnin yaşlandıkça geliştirdiği verimlilik, inanılmaz avantajlara sahip. Beraberinde bağnazlık geliyor. Sabit fikir, yetişkinin, pek çok konuyu hafife almasına neden oluyor, o kadar çok şey öğrenmiş oluyor ki, sorgulama yeteneğini kaybediyor dünyanın nasıl işlediğini anlamaya çalışmakta zorlanıyor.

O dünya ki, yalnızca bugünkü gündemden bir iki örnek vereyim anlatmaya yeter;

  • Fitch, Amerika’nın 1 Haziran’dan önce borç tavanını yükseltememesi halinde kredi notunu düşürülebileceğini açıkladı.
  • Vladimir Putin’e muhalif Rus Gönüllü Birlikleri’nin lideri Denis Kapustin diye biri ortaya çıktı. Ukrayna sınırında Rus bölgesi Belgorod’a baskın düzenledi, saldırıların devam edeceği sözünü verdi. Bu aşamadan sonra liderler bahane, savaş endüstrisi korkutuyor.
  • Yabancı bankaların elden ele dolaşan raporları üç aşağı beş yukarı aynı şeyi söylüyor; gelecek hafta, Türkiye’nin 45 milyar dolarlık ek kaynak bulması gerekebilir. TCMB’nin net dış varlık pozisyonu tükenmiş durumda. Türkiye’nin yakın zamanda temin edebildiği tek seferlik önemli finansman akışlarının devamlılığı belirsizliğini koruyor…
  • Düşmanlar teker teker barışıyor. Suriye lideri Esad, yine popüler.
  • Zelensky G7’de misafir ediliyor, oradan Suudi Arabistan’a uçuyor. Kanada ve Suudi Arabistan’la diplomatik ilişkilerini yeniden kuruyor. Bu ve bunun gibi ezber bozan gelişmeler her gün her an… Hangi zihin bu kadar çok katmanda yaratıcı düşünüyor?

Oyun oynamak güzeldir

Gopnik; “Oyun keşfin bir biçimi, aynı zamanda dünyada var olma durumunu keşfetmenin başka bir yolu. Oyun aslında değişebilme, pek çok farklı ortam, olasılık karşısında dirençli olabilme becerisi” diyor. Tabii çocuk yaştaki oyunların öneminden söz ediyor.

Çocukların beyinleri oyun oynama sırasında aktif çalışıyor; hayal gücünü kullanmalarına, problem çözme becerilerini geliştirmelerine ve sosyal etkileşimleri deneyimlemelerine, dikkat, hafıza, planlama ve motor becerilerini geliştirmelerine katkıda bulunuyor.

İlginç bir detay, dünya üzerinde çocuklar dışında oyunu seven, yaratıcı, çözüm odaklı başka canlı türleri de var. Ahtapotlar oyun oynama davranışları sergiliyor, böyle avlanıyor, böyle çevresini keşfedip, nesnelerle etkileşimde bulunuyor. Çocuk da ahtapot da deneyle problem çözüyor. Oyun oynarken iş birliği, empati, paylaşma ve kurallara uyma gibi sosyal becerileri de keşfedip öğreniyor. Çocuk sonra maalesef unutuyor ya da unutturuluyor. Strateji oyunlarının, bulmacaların, zeka oyunlarının ya da sanatsal aktivitelerin önerilmesi boşuna değil.

Yetişkin oyundan sorumluluk ve zaman baskısı arttığında, toplumsal beklentiler yükseldiğinde, ilgi alanları değiştiğinde, stresle baş edemediğinde, alternatif ilgi ve aktivitesi olmadığında ve bilmediğinde vazgeçiyor!… Yazık, yönetene de yönetilene de. Keşke çocukları daha fazla önemseyebilsek. “İçindeki çocuğu çıkart” gibi klişe başlık taşıyan ticari yaklaşımlar yerine samimiyetle hakkını verebilsek. Umudum var.

Paylaş