Görebildiğimiz Gelecek

Bundan bir süre önce, gelecek birkaç yılı görebiliyorduk. Güzel günlerdi. Hayal kurabiliyorduk. Peşinde koşuyorduk. Gerçekleştirebiliyorduk. Şimdi birkaç günde bir değişen hayaller gerekiyor. Yoruyor insanı. Önümüzü görmek istiyoruz.

ABD, Irak’a girer mi?
Papatya falı açtım.
ABD Irak’a girer ABD Irak’a girmez… ABD Irak’a girer ABD Irak’a girmez… ABD Irak’a girer ABD Irak’a girmez…

ABD üç gün içinde Irak’a girer… ABD üç ay içinde Irak’a girer… ABD üç gün içinde Irak’a girer… ABD üç ay içinde Irak’a girer…

Ben böyle hummalı bir çalışma içindeyken, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Ortadoğu turuna çıktı.
Irak’a girsek mi girmesek mi? diye kapı kapı dolaşıp sordu, durumu yerinde inceledi, çatlak seslerin büyüklüğünü ölçmeye çalıştı, zaten kan gövdeyi götürürken böyle bir hareket daha mı iyi olur yoksa farklı farklı yerlerde savaş açarsak altından kalkabilir miyiz diye tartmaya çalıştı.

Giderken , “”Görülebilir bir gelecek içinde Irak’a saldırmıyoruz”” dedi.

Deli Miyim?
Benim içim rahatladı.
Sonra, “”Deli misin?”” diye sordum kendi kendime…
Dediklerini bir daha oku.
Biz ne kadarını görebiliyoruz?
Düşündüm bir gün… iki gün… üç gün… bilemedin bir hafta! Çok zorlarsan üç ay.
Bence Cheney nerede ne söyleyeceğini iyi biliyor.

Türkiye’de bizler geleceği öngörmeden yaşama sanatı veriyoruz. Bugün koy yarın al konusunda ihtisas yapıyoruz. Yarın alamazsan, üzerine bir bardak su iç şeklinde yaşıyoruz. Paranı koy faizini al. Al koy… koy al… şarkısını söylüyoruz.

Bu adam bunu bilmiyor mu?
Muhabir soruyor ne zaman gireceksin; yarın diyecek hali yok: “”Acil bir operasyon yapmayacağız”” diyor.

Tercümesi şu olsa gerek; bugün girmiyoruz.
“”Görülebilir bir gelecekte girmiyoruz…”” diyor. Şöyle yorumlayabiliriz belki, Mart ayı içinde bir operasyon yapmayacağız.

Siz Biz Hepimiz Kör Gibiyiz
Üniversitelere gidiyorum, hem Kariyer Dünyası programı çekimleri için, hem de kariyer planlaması üzerine konuşma yapmak için. Gençler, “”Ne olacağım”” diye soruyorlar, “”Ne olmalısınız, Nasıl olmalısınız”” gibi konular üzerine konuşuyorum.

Durup düşünüyorum da şimdi şuracıkta…
Ne yapıyoruz biz Allah Aşkınıza?
Ne soruyor bu çocuklar?
Neler söylüyorum ben onlara?

Kim görüyor yarını. Şöyle demeliyim her halde; “”Boşver arkadaşım bak keyfine, ne gerek var yarın ne olacak diye düşünmeye. Yapacak başka işin mi yok senin?””

Yediden yetmişe herkes, ekonomideki tüm sektörler Irak’a saldırı olacak mı, olmayacak mı diye bekliyor. Dick Cheney geliyor “”Görülebilir bir gelecekte saldırı yok”” diyor. Gel de inan. Zaten bizim gördüğümüz gelecek en fazla bir hafta.

Oysa ben gençlere şunu söylüyorum;

“”Bir alanda uzmanlaşma sakın. Dünya değişiyor rekabet artıyor. Şansını yükseltebilmek için çevreni çok iyi incele. Mezun olunca düşünürüm deme sakın. Bugünden düşün. Sonra geç kaldığını görüp üzülebilirsin. Okuduğun bölümü sevmeyebilirsin, ama sevmesini öğrenebilirsin. Okuldaki derslerle yetinme geleceğini hazırlamak için bak, okuduğun bölümden mezunlar bugün klasik alanların dışında nerelerde nasıl iş bulabilirler…””

Onların gelecek endişe ve gayretlerinin, benim söylediklerimin ne tür bir anlamı var?

Faturayı Biz Ödeyeceğiz
Irak’a müdahaleden en fazla etkilenecek ülke Türkiye. Sınır paylaştığımız bu ülkeyle geçmişte çok ciddi ticari bağlar içindeydik. Bugün olmadığımızı söylemek de mümkün değil.

Korkuyoruz çünkü bir müdahale olması halinde, bunun içinde Türkiye’nin yer almaması mümkün değil. Çünkü bu ve benzeri operasyonlara düpe düz Türk gençlerini de gönderiyoruz.

Korkuyoruz çünkü burada hepimiz işlerimizi kaybetmekten korkuyoruz. Turizmciler korkuyor çünkü bir müdahale olmasa da, salt müdahale beklentisi yüzünden gelecek sezonda uçak bağlantılarını yapamıyorlar. Kuzey Amerikalı turist görmeyeli çok zaman olduğunu söylüyorlar. Açılmasını ümit ettikleri Japonya hattı ne yazık ki ümit vermiyor.

Varsa yoksa Avrupa… Avrupalı zaten ekonomik sorun içinde yaşıyor. Ve tabii ki onlar da korkuyor.

Peki, yalnız turizm mi korkan… Tüm sektörler benzer durumda… Yeni iş bağlantısı yapmak üzere hevesle projeyi pişirenler hep aynı diyalogla karşılaşıyorlar. “”Biraz daha bekleyelim””, “”Bekleyelim görelim””. Yabancı ortak arayışı içinde olanlar için de durum farksız. Yabancı sermaye zaten ürkek, belirsizlik ortamında hiçbir yere kıpırdamıyor.

Geçtiğimiz yıl ve bu yıl içinde işsizler ordusuna katılanlar için durum parlak değil. Yeni iş alanları açabilmek için yeni yatırım olanakları bulamayan yerli sermaye, bulsa da bunu değerlendirmekte tereddüt gösteriyor.

Yeni iş kurmak için hazırlık yapanlar beklemeyi tercih ediyorlar. Yeni ofis açmak isteyenler bu adımı atmadan önce yılsonunu bekliyorlar. Yeni kontrat yapmak isteyenler, “”Aman haa, ya müdahale olur da elimde patlarsa”” diyorlar. Ofis donanımı almak isteyenler, ulaşım ihtiyaçlarını daha kalıcı yatırımlar yaparak çözmek isteyenler sağa sola bile bakamıyorlar. “”Aman haaa borca girmeyelim”” diyorlar.
Bir de krizin hemen öncesinde iş bağlantısı, ortaklık yapanlar var. Şanslı olanlar ( artık buna şans denebilir mi bilemeyeceğim) hala ortaklarıyla kör topal da olsa yola devam ediyorlar. Ama ne pahasına; yalvarma yakarma durumunda olduklarını görüyor, duyuyoruz. Yabancı ortak çıkıp gitmek istiyor. Çünkü piyasada hareket görmüyor. Çünkü burada herkes bekliyor.

Film Gibi
Doğrusunu isterseniz, ben kendimi bir film izler gibi hissediyorum. Film sıcak mı sıcak bir Müslüman ülkede geçiyor. Arada bir kamera sokaklarda dolaşıyor. Adamlar kahvede nargile tüttürüyor, uzak bir yerlere bakıp duruyorlar… Asla kımıldamıyorlar. Belli ki dünyanın bu köşesinde hayat biraz yavaş geçiyor. En hızlı şey bir sinek. Vızıldıyor. Sessizlik içinde sinir bozucu geliyor. Sessizlik de hani içinize sıkıntı verecek türden. Garip bir sessizlik, uyuşukluk ve tembellik hali. Huzursuzluk diyemiyorum, bir süre sonra yaşam öyle bir hal alıyor olmalı ki, huzursuzluk içinde garip bir vurdumduymazlık, bir başka huzur türünün kokusunu alıyorsunuz.

Eminim yukarıda vermeye çalıştığım örneklere sizin ekleyecek yaşanmış ve yaşanacak örnekleriniz vardır.

Irak’a müdahale yalnız siyasi bir istikrarsızlık değil. Anlatmaya çalıştığım şey de bu. Sözünü ettiğim istikrarsızlık, mahalle bakkalından, işsiz bankacıya; en popüler futbolcudan, genç ve parlak girişimciye; holding patronundan KOBİ sahibine; aile şirketinden kamu kuruluşuna; öğrenciden yeni mezuna; işsizden işi varmış gibi durana kadar herkesi ama herkesi belli bir ölçekte etkiliyor ve etkileyecek.

Sıkıldık Artık
Dick Cheney’nin “”görülebilir gelecekte”” herhangi bir müdahale olmayacağını söylemesi beni rahatlatmadı.

Müdahale olursa, Kuzey Irak’da bir Kürt devleti oldubittisiyle karşılaşacağız. Irak’da muhtemelen Türkmenler bundan büyük zarar görecek. İran’la sınırı bulunan Irak’ın bu coğrafyayı kontrol edemeyeceği açık…

İsrail ile Filistin her gün kan döküyorlar. Adına çatışma deniyor ama düpe düz bir savaş yaşanıyor.
Sizce Türkiye kaç yıl daha kaybedecek.

Sokaklara çıkın, herkes bu konuyla ilgili bir şekilde fikir yürütüyor. Senaryolar hazır. Bir gün önce duyduklarıma inanacak olursam, Nisan ortasında bir müdahale kaçınılmaz. Yaz aylarını beklemek mümkün değil. “”Hani turizm gelirleri falan dediğimi anımsıyorum?”” Çok doğal bir tepkiyle karşılaşıyorum; “”Tabii onu veriyoruz!”” Nereye veriyoruz diye sormak geçiyor içimden ama anlaşılan feda ediyoruz demek isteniyor. Ama turizmde feda edilen miktarın daha fazlasını biz pazarlık masasında almayı kafamıza koymuşuz. Konuştuğum kişi ve kişiler bunları söylüyorlar.
Yani atılacak her adımın bizim için bir maddi bedeli varmış.

Şimdi ön hazırlık yapılıyor olmasına ve sonunda bizim de pazarlık yapıyor olmamıza seviniyorum. Tabii duyduklarımın ne kadarının doğru olduğunu bilemiyorum. Ama var sayalım ki doğru…
Irak’a giriş şu kadar kuruş. Irak’a girerken bizim de dahil olmamız bu kadar kuruş. Orada kalış şu kadar; turizme karşılık bu… liste böyle uzayıp gidiyor anlaşılan.

Bu arada sanırsınız ki, ben turizmciyim, ya da turizmci bir tanıdık ya da yakına sahibim. Doğrusu bu sektörü doğru dürüst tanımadığım gibi hiçbir bağlantım da yok.

Ama ne demek bağlantım yok. Hepimizin bal gibi var. Gelecek vaad eden tek sektör neredeyse. Sermayesi Allah vergisi. Yıllardır tüketiyoruz da bitiremiyoruz: deniz güneş ve şiş kebap. Hala gelenler var. Bu yıl da iyi sinyaller veriyordu. Gelecek turist yalnız otel sahibini, uçak şirketinin, halıcının ya da turistik eşyacının değil ki, aynı zamanda benim de müşterim. Onların olduğu kadar benim de gelirim.

Daha Ne Kadar Bekleyeceğiz

ABD yönetiminin Irak konusundaki tavrını sizlerin de satır sutur okuduğunuz medya haberleriyle vermeye çalışıyorum.

Cheney şöyle diyor: “”Irak’a acil operasyon düşünmüyoruz. Ama yapmak zorunda kalırsak, bölge halkının zararını ödeyeceğiz.”” Ne ilginç değil mi? Sizce her zarar ölçülebilir mi? Hadi ölçtünüz bir bedel konabilir mi?

Örneğin bozuk olan sinirlerinizin ne kadar edeceğini kim bilebilir. İş yapamıyor olmanızın Irak bağlantısını nasıl kanıtlayacaksınız? El sıkıştığınız ancak tam imza atacakken gelmeyen yabancı ortağın Irak’a olası müdahale yüzünden gelmediğini kim bilebilir? İşinizi kaybettiniz, aylardır iş bulamıyorsunuz. Nitelikleriniz iyi ama iş kolu açılmıyor. Görülür ya da görülemez bir gelecek içindeki Irak operasyonunun bununla bir ilgisi olup olmadığı konusunda beni nasıl ikna edeceksiniz?

Zararınızı nasıl tazmin edeceksiniz?
Daha ne kadar zaman kaybedeceğiz?
Kaybettiğim zamanı bana kim geri verecek?
ABD bunu ödeyebilir mi?

Türkiye daha ne kadar geriye gidecek? Gittiği kadarını bana tazmin edebilecek mi?
Zihniyet erozyonunu tazmin etmenin bir yolu var mı?

Önümü Görmek İstiyorum

Yine bir medya haberi; ABD Kongresi Türkiye’nin Afganistan’daki harcamalarına 228 milyon dolarlık bir katkı sağlama konusunda kararlı çalışma içinde.

Bir başka medya haberi; Avrupa Müttefik Kuvvetler Eski Başkomutanı Amerikalı emekli general Wesley Clark; Afganistan operasyonunun 2 ile 5 yıl arasında bir süre daha devam edeceğini söyledi.

Daha başka bir medya haberi; İngiltere Afganistan’a 1700 ek asker gönderdi. İngiltere’nin halen Afganistan’a angaje ettiği 6 binin üzerinde askeri bulunuyor.

Çok başka bir medya haberi; El Kaide militanlarının tam sayısı bilinmiyor. On binden fazla El Kaide militanı olduğu tahmin ediliyor.

 

Paylaş