Ömürcan Işık, Ateş Böceği Derneği’nin kurucularından. Ateş Böceği öğrenciler tarafından kurulmuş, tamamen öğrencilerin katkısıyla devam eden bir oluşum… Kedi köpek tüm sokak arkadaşlarımıza ve doğaya kol kanat geriyorlar. Dezavantajlı öğrencilerin elinden tutuyorlar. Çok da büyük iş başarıyor, “Sevgi paylaştıkça güzel” diyorlar… Ben onları çok sevmeye karar verdim ve paylaşırsam bu güzelliğin artacağına güzelleşeceğine inandım. Lütfen siz de bu sevgiyi alın ve paylaşın…
Önemli dersler çıkardım kendime, sizin de içinden geçtiğimiz bugünlerde bir kez düşüneceğinizden kuşkum yok. Yardımseverlikle gönüllüğü birbirine karıştırdığımızı, çoğu STK’nın bürokrasi içinde boğulduğunu ifade eden Ömürcan Işık’ın bu ülkenin temel problemine sakin ve efendice dikkat çekti; “konuşmak konuşmak ve şikayet etmek ama bir şey yapmamak… İşte bütün mesele bu!”
Kısa hikayesine göz atacak olursak, Ateş Böceği Derneği’nin temelleri 2016’da Denizli Pamukkale Üniversitesi’nde Doğayı ve Hayvanları Koruma Topluluğu olarak atılmış. En çok hoşuma giden konu, Anadolu üniversitelerinden birinin toplumsal sosyal bir konuda önderlik ediyor olması. Ateş böceği karanlıkta parladığı ve bir de senkron-uyumlu çalışabildiği için isim olarak tercih edilmiş.
Hikayeye devam… Işık, farklı bir üniversiteden geçiş yapmış Pamukkale Üniversitesi’ne… Kafasında toplumsal çalışma yapmak varmış. Ben bu çabayı hayata anlam katarken aynı zamanda çevre edinme olarak da görüyor ve alkışlıyorum. Keşke her genç arkadaşım bir anlam ve bol ilişki yaratabilse. Genç kafalar daha farklı çalışıyor. Örneğin köy okullarına yardım yaparken her yere kütüphane yapmak yerine, okullarda resim müzik öğretmenleri hedefleniyor, oralara köyde sanat atelyesi kuruyorlar ki, boş bilgisayar odalarına dönmesin akıbeti…
Genç bunlar, yalnızca festivalden anlarlar diye düşünebilirsiniz. Ve ne de yanlış yaparsınız. Tabii ki gençler ve eğlenecekler ama Ateş Böcekleri eğlenenlerin arkasını toplayıp doğayı eski halinde yaşama bırakıyorlar. Daha ne yapsınlar. Biz mi ne yapabiliriz, çok şey. Örneğin bolca konuşup sıfır icraat seçeneklerden biri. Bas parayı ruhunu temizle bir başka yöntem olabilir. Bir de onların istediği bir şey var; gönüllü olmak. Yardımseverle gönüllü olmak arasındaki farkı öğrenmemiz şart ama!
Ben bir lokma daha hikayeye döneceğim, ilginizi çekeceğinden eminim… Pamukkale Üniversitesi’nde kimsenin uğramadığı zaten üyesi de olmayan Hayvanları Koruma Kulübü’ne dikkat kesiliyor. Bir sorun var, Işık’ın delice köpek korkusu. “Üstüne gitmeye ve yenmeye karar verdim” diyor. Topluluk başkanı oluyor, kimse yok önce bir arkadaş, sonra iki üç… Bugün binlercesi sahada! İlk mama bağış kampanyasının bilançosu 1 ton. Yüzde 90’ını üniversite öğrencilerinden. Işık, artık deneyimli bir sosyal hareket lideri; “yıllardır gözlemliyorum… bir iş başladığında kimse yardımcı olmuyor… Başarıya ulaşmaya yaklaşıldığı an herkes destekçi…” dedi sonrasını da anlat diye ısrar ettim:
Yaprak Özer: Ömürcan, hiç sözünü kesmek istemiyorum çünkü duygulu, enerjik bir oluşumdan söz ediyorsun ama gel istersen demografik ve rakamsal verileri de içine katarak ilerleyelim… Ateş Böceği gezelim görelim, festival havasında bir şey değil… Derneğin yapısı ne, kaç ilde, kaç üniversitedesiniz?
Ömürcan Işık: Aktif 13 şehirde varız… 15’e yakın üniversitedeyiz. Yeni açılmakta olan üniversiteler de var… Liselerde de örgütlenip öğrencilerin topluma değer verecek çalışmalar yapması çok önemli. Keşke ben lisede başlasaydım. Gönüllü olarak çalışma yapanların yüzde 90’ı öğrenci. Yıl içerisinde projelerimize katılan gönüllü sayımız 5000 ila 7000 arasında değişiyor şehirlerde… Bu rakam 10 bine çıkabiliyor… Çalışanlar veya daha çok iş hayatında olanlar ya bağışlarla ya da proje odaklı destek oluyorlar.
Yaprak Özer: Profesyonel çalışma hayatından sonra ne olacak?
Ömürcan Işık: Gönüllü olarak çalışmayı hiçbir zaman bırakmayacağım… Bir gün başkanlığı birinin devralması gerekiyor. Yıllarca benim fikir ve düşüncelerimle ilerlemesi doğru olmaz.
Yaprak Özer: Yalnızca kedi ve köpek mi radarınıza giriyor?
Ömürcan Işık: Kedi köpek ve hayvanlar, Topluluğun kurulma dönemindeydi… Faal olarak sokak hayvanlarına, çevre doğaya ve dezavantajlı köy okullarındaki çocuklara katkı sağlamak için çalışmalar yürütüyoruz. Burada köy okulu diye özellikle belirttim, fakat bunu genişlettik. Köyde değil şehirde olup dezavantajlı olan çocuklar da var. Onlarla ilgili de çalışmalar yapıyoruz.
Yaprak Özer: Ateş Böceği demenizin özel bir sebebi var mı?
Ömürcan Işık: Ateş böceği genelde karanlıkta parlayan böcekler, biz de temeline onu oturttuk… Bir karanlık var ve biz orayı aydınlatalım istiyoruz.
Yaprak Özer: Dünyanın en senkronize çalışabilen hayvanı olduğunu öğrendim, doğru mu?
Ömürcan Işık: Uyumlu çalışabilen hayvanı… Bizim yaptığımız çalışmalarda da en büyük avantajlarımızdan biri. Ekipteki herkesin yaş aralığı birbirine yakın olduğu için birbirimizi çok iyi anlıyoruz ve birlikte ilerliyoruz.
Yaprak Özer: Büyükler deyince, yerel yönetimler ve halkla uyumda başarılı mısınız?
Ömürcan Işık: İyi çalışmalar yapan belediyeler de gerçekten kötü olan belediyeler de… Bu biraz belediyenin bakış açısıyla alakalı… Şehir olarak net şu şehir düzgün, her şeyi yüzde yüz yapıyor, iyi bir şekilde ilerletiyor diyemem… Denizli’den örnek vereyim, biz Denizli’de başladık, tabii ki, iyi yaptıkları şeyler de var fakat sıkıntı yarattıkları durumlar da oluyor. Bunun ana sebebi belediyenin yapmak istememesi değil, ben sistemde problem olduğunu düşünüyorum. Şu yönden… Hayvanlarla yaşamamış ve onlarla bir şeyler paylaşmamış bir kişinin ilgili çalışma yapması çok zor… hayvanları anlayamıyorsa ve içinde hiç sevgi yoksa onu sadece standart bir iş olarak görür; 9’da geleyim 5’te çıkayım mantığında… Orada çalışan, hayvanın durumunu anlamıyor. O durumu anlamadığı için problem çıkıyor. Bu sefer belediye çalışanla iletişim kuramıyor. Çalışan gönüllülerle kuramıyor. Aslında tamamen orada büyük bir iletişim çatışması ortaya çıkıyor. Birbirini anlayan kişiler orada olsa ufacık problemler kısa sürede çözülüp hallolabilir.
Yaprak Özer: Hayvanların alınıp satılması ve pet shoplar?
Ömürcan Işık: Pet shop’lardaki en büyük problem, oradaki hayvanların satışı… Çatışma da zaten hayvan severlerle o noktada oluyor. Hayvansever, cins hayvan almayın, sokaktan hayvan alın der. Hayvanı ayırt etmeden, ihtiyacı olabilecek her türlü hayvana destek olabilmek yardımcı olabilmek gerekiyor. Gençliğin gittikçe bilinçlendiğini ve bu konuda da daha duyarlı olmaya başladığını düşünüyorum.
Şikayet edilecek çok fazla şey var… Ama bizde problem olur… Devlet bunu yapmadı ülke bunu yapmadı… O bunu yapmadı bu bunu yapmadı… Ama bireysel olarak bizim de topluma karşı sorumluluklarımız ve görevlerimiz var… Biz bir şeyleri yapalım ve onun için mücadele edelim… Bence bu en büyük problemimiz, kimse bir şey yapmak istemiyor, herkes bir şeylerden bahsetmek ve şikayet etmek istiyor…
Tabii ki problemlerden söz edelim ve konuşalım… Fakat günün sonunda ben ne yaptım diye sorduğunuzda yaptığınız bir şey var mı, en önemli problem bu… Eğer bir şey yapmıyorsak ve mücadele vermiyorsak, şikayet etmek için de hakkımız olduğunu çok düşünmüyorum.
Yaprak Özer: Bulunduğunuz iller Anadolu’da mı?
Ömürcan Işık: Büyük şehirlerde de varız. Şu an İzmir’de, İstanbul’da varız. Bursa’da kurulmak üzere… Eskişehir’de varız. İlk kurulduğumuz yerler Anadolu şehirleri. En çok başvuru aldığımız şehir İstanbul-inanılmaz derecede başvuru geliyor. Ankara’da bir topluluğumuz yok… Ankara’dan da çok fazla geliyor başvuru…
Yaprak Özer: Köy okullarındaki faaliyetlerinizi dinlemek isteriz.
Ömürcan Işık: “Köyde Sanat Var” isimli bir proje yaptık. Bunu iki yıl boyunca devam ettirdik. Pandemiden dolayı şu an mecbur duraksama aşamasına geldik. Biz köy okullarında genel olarak Türkiye’de yapılan projeleri araştırdık. Ve temelde neler yapıldığına baktık. Biz farklı olarak neyi ele alabiliriz diye düşündük… Köyde yapılan çalışmalar hep kütüphane kurmak ve fiziki şartları biraz iyileştirmek üzerine. Biz sanatsal açıdan ele alalım dedik, köy okullarına sanat atölyeleri kurmaya başladık. Milli Eğitim’de sanat geçmişi olan ilkokul öğretmenlerini araştırıp bulduk ve sanat atölyelerini özellikle o köy okullarına yaptık ki, öğretmenle eş zamanlı olarak yürütebilsinler süreci…
Sinema salonu kurduk bir okula… Tiyatro sahnesi kurduk. Resim atölyesi kurduk. Bir yıl boyunca hafta sonu resim atölyesinde eğitim aldı çocuklar… Çünkü oradaki öğretmenin resimle ilgili geçmişi vardı ve bilgiliydi. Köyde Sanat Var’la çocukları beslemek istedik.
Yaprak Özer: Doğada ne yapıyorsunuz?
Ömürcan Işık: Türkiye’de çok fazla festivaller yapılıyor. Müzik festivalleri… Ve günün sonunda oraya yüzbinlerce insan katılıyor dahil oluyor. Çıktığında, girdiğin andan çok farklı oluyor. Çok kötü bir durumda oluyor. Biz bir yıl bir festivale 150 gönüllümüzle katıldık. Ve orada 3-4 gün doğayla ilgili çalıştık…
Yapılan bir festivale dahil olup sonunda kötü koşullarda bırakılmasına engel olmaya çalıştık. Salda’da yapılan bir festivale yaklaşık 20-30 bine yakın bir katılım olacaktı. Gerçekten kötü bir durumda bırakılacağından emindik. O sıra eğlenmekle ilgilenen kişilerin çevreyle ilgilenebileceklerini düşünmüyorum. Öncesi ve sonrası video çektik… Belediye yetkilileri bile şaşırdı… “Festivale daha başlamadınız mı?” diye sordular. Halbuki 3 gün geçmişti ve festival bitmişti. 150 gönüllümüzle ilk günkü gibi bıraktık.
Yaprak Özer: O kadar bilince ihtiyacımız var ki… Ne yapmalıyız sence?
Ömürcan Işık: Ben Türkiye’deki tüm gönüllülerin ve bu konuda katkı sağlayabilecek ilgisi bilgisi olan kişilerin bir araya gelip ortak çalışması gerektiğini düşünüyorum. Herkes farklı farklı alanlarda faaliyet yürütüyor, bizim gibi olan çok fazla dernek-vakıf var, herkesin tek bir çatı altında birlikte hareket ederek ülkeyi biraz daha iyi yöne götürmek için ortak çalışması gerekiyor. Ancak bunu böyle başarabiliriz. Biz çevreyle ilgili yaptığımız çalışmaların hepsinde de üst başlığı “benim doğam” diye atarız. Herkes yaşadığı habitatı iyi bir hale getirse, orayı güzel bir şekilde bıraksa, aslında bunu toplu yapmamıza gerek kalmaz ve bütün sorun çözülmüş olur.
Problem, kimse bunlar yapılmazsa ne olacağı hakkında bir bilgiye sahip değil. Daha da acısı, neyi bilmediğini de bilmiyor. Bilmediği şeyi öğrenmek için de çaba göstermiyor çünkü onu da bilmiyor…
Hep bir öğüt verme… öğüt vererek bir şeyleri düzeltemiyoruz. O insanı o işe dahil edip ona söz hakkı vermek gerekiyor. Bizim Topluluğa Derneğe katılan öğrencilerin hepsi dahil olmaya başladı. Çünkü söz hakları var. Bizde hiçbir zaman hiyerarşik bir yapı yok; “Ya ben başkanım, ben bu işin koordinatörüyüm, ben bu işin lideriyim, bu böyle olacak, değil!” Bizde saygı, bilgi üzerinden kurulur. O konu hakkında kim bilgi sahibiyse herkes o bilgiye saygı gösterir, o uygulanır… Kimse bilgi sahibi değilse onu öğrenmek için çabalarız… Öğrenemiyorsak da bir bilene danışırız ve ondan yardım alırız. Temelimizde aslında başta söylediğiniz gibi sevgi yatıyor fakat biz o sevgiyi bilgiyle harmanlıyoruz Misyonumuz da o zaten… Sevgiyle ve bilgiyle iyilik yapmak. Bilmeden yapılan iyilik de farkında olmadan kötülüğe dönüşebilir… O yüzden onu da bilmek çok önemli…
Yaprak Özer: Açar mısın?
Ömürcan Işık: Kültürümüzde gerçekten iyilik yapmak var… Herkes bir şekilde bireysel olarak bir şekilde iyilik yapıyor. Fakat nasıl iyilik yapılacağını örgütlenmeyle nasıl işin büyüyebileceğinin farkında değil…
Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek… İyilik yap denize at diyerek iyi örnekleri sürekli gizliyor, kötü yapılan şeyleri sürekli yayımlıyoruz. Toplumda küçüklerin ve gençlerin kötü durumları izledikçe bilinçaltında daha fazla yer ettiğini düşünüyorum. Biz hiç iyi örnekleri sunmuyoruz… Biz hep sözler bekliyoruz… Halbuki ayak izlerimizi takip ediyor çocuklar…
Yaprak Özer: İletişim dilimizi iletişim yöntemlerimizi farklılaştırmamız gerekiyor. Neye ihtiyacınız var? Siz neyin yoksunluğunu çekiyorsunuz?
Ömürcan Işık: Diğer STK’lardan farkımız… Bizim bu işi yöneten üreten bu işte emek verip çalışanların neredeyse hepsi üniversite öğrencisi… Biz üniversite öğrencilerinin bilinçlenmesi için çalışma yürütüyoruz. Genelde Türkiye’deki STK’larda sistemde bu işi yönetenler üst yaşlarda ve gönüllü olarak çalışanların tamamı da gençler. Fikri üreten ve o fikri uygulamak isteyen kişilerin de gençler olması gerektiğini düşünüyorum.
Yaprak Özer: Yoksunluğunu çektiğiniz maddi olanaklar herhalde?
Ömürcan Işık: Bizim yapmak isteyip de yapamadığımız şu ana kadar hiçbir proje olmadı. İhtiyacımız olan her şeyi bulmaya çalıştık biz… Yani belki bir haftada olmadı, 3 ayda olmadı bir yılda oldu. Ama bir şekilde onu sağlamaya çalıştık. Bizde “olmaz”yok… Tabii ki maddi imkanlarımız ve desteğimiz fazla olsa, yaptığımız çalışmalar daha da genişler, büyür… Şu an toprağı çay kaşığıyla kazıyarak ilerletiyoruz bu süreci…
Yaprak Özer: Şu an projeleriniz nerelerde devam ediyor?
Ömürcan Işık: Pandemi sürecinde neredeyse çalışmalarımızın tamamı kesildi. Online neler yapabilirizi adapte etmeye çalışıyoruz.
Sevgi Bulutu isminde bir projemiz var. Eğitime ulaşmakta problem yaşayan çocukların eğitime bu süreçte nasıl ulaşabilecekleri ve bunu geri dönüşüme nasıl katkı sağlanabileceği üzerinde çalışma yapıyoruz.
Evinde ufak tefek problemi olan bozukluğu olan, sıkıntısı olan veya olmayıp hiç kullanmadıkları teknolojik aletleri bir araya getirip toplayalım. İhtiyacı olan köy okullarını tespit edelim… O kullanılmayan ürünlerin orada kullanılmasını sağlayalım. Hem kullanılmayan teknolojik ürünleri geri dönüştürmüş oluruz, fayda sağlamış olur hem de çocuklar eğitimle buluşmuş olurlar dedik.
Yaprak Özer: Pandemi sizi de vurdu mu? Hayvanlarımız sahipsiz mi kaldılar?
Ömürcan Işık: Ekipleri kalabalık tutmuyoruz çalışmaları maksimum 3 kişiyle yapmaya çalışıyoruz.
Yaprak Özer: Son söz?
Ömürcan Işık: Genelde yardımseverlikle gönüllülük çok fazla karıştırılıyor bizde…
Ben cebimden şu kadar para çıkarttım buyurun sana verdim dediğinizde, bu gönüllülük olmuyor… Bu, yardımseverlik, hayırseverlik oluyor… Gönüllülük ise senin emeğini zamanını onun için ayırıp orada yaratıcı bir şeyler üretebilmen, onun için çalışabilmen… Biz bunu biraz ayırt etmeye çalışıyoruz. Çünkü gönüllü emek verince bir şekilde o kaynağı bulabiliyorsun… Gönüllülük çok daha önemli bu süreçte… İnsanları en azından belli zaman aralıklarıyla gönüllü olarak çalışma yapması gerekiyor.