Gelişmiş ekonomi için ekonomik insan

Gelişmiş ekonomi için ekonomik insan

Bu ay süresince Türkiye, “Finlandiya nasıl başardı?” sorusunu kendisine defalarca sordu. İstanbul Sanayi Odası’nın bu yıl düzenlediği kongrenin temasının temel direği olması bir yana iki devlet heyetlerinin üst düzey temaslarda bulunması, medyada Fin modası doğmasına, Kuzey Avrupa’da yer alan bu ülkeye dikkat kesilmemize neden oldu.
Finlandiya, 19. yy’da ekonomisi tarıma dayalı, eğitim düzeyi düşük bir ülkeyken, 20. yy’da teknoloji üreten bir ülke haline geldi. Peki nasıl? 10 puanlık soru!

Finlandiya’nın bu başarısı, eğitimin geliştirilmesini hedefleyen politikalar üretilmesiyle açıklanıyor. Finlandiya örneğinin işaret ettiği yol, sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlamak için, iyi bir eğitimin şart olduğu gerçeği… Finlandiya, orta eğitimde öğrencileri küresel anlamda ölçme ve dereceleme sistemi olarak da bilinen PISA sınavlarında üst üste başarı elde eden bir ülke. Buna karşılık, ülkenin yarışmacı ve ölçmeye ya da sınırlandırmaya dayalı bir eğitim sistemi olmadığını hatırlatmak gerek.

NEDEN BAŞARIYORLAR
Finlandiya eğitim sistemi neden başarılı sonuçlar veriyor?
Derslerin ağır olduğu, çok ödev verildiği, çok sınav yapıldığı, rekabetçi bir sistem olduğunu düşünebilirsiniz. Yanılıyorsunuz…

Rivayet o ki, her şeyden önce; hem öğrenciler hem öğretmenler tarafından eğitim ve öğrenmeye ilişkin konular kültürün bir parçası olarak saygı ve takdir görüyor.

İkincisi, hiçbir çocuk geride bırakılmıyor. Her çocuğun kendi anlama ve öğrenme kabiliyeti göz önüne alınarak, eğitim veriliyor. Başarısız oldukları, anlamadıkları ya da yapamadıkları gerekçesiyle hiçbir çocuk arkada bırakılıp, kaderine terk edilmiyor. Bu konunun rekabetçi bireyler yetiştirmekte bir dezavantaj olmadığını, tam tersine nüfusu minimum değerlerde bir noktaya getirdikten sonra üst düzey rekabeti alkışladıklarını anlıyoruz.
Bir başka neden, öğretmenlerin yüksek nitelikli ve iyi eğitimli olması. Öğretmenlik Finlandiya’da saygın bir meslek. Orta eğitimden üstün başarıyla mezun olan gençler doktor olacağım, mühendis olacağım demek yerine ya da derken öğretmen olacağım diyor…

Nedenleri saymakla bitiremeyiz, ama okurken sizi sıkmamak adına son bir nedenden söz etmek gerek; homojen yapı. Homojen yapıdan etnik yapıyı anlayabileceğiniz gibi, aile ve kültür yapısını da anlayabilirsiniz… Aynı şekilde temel eğitimde de benzer bir eğitim olması, Finlandiya’da enerjinin yaratıcılık – farklılık gibi alanlara kaymasına vesile olabiliyor.

EŞİTLİK, ADALET, AÇIKLIK, GÜVEN
Finlandiya’nın bizdeki Milli Eğitim Bakanlığı karşılığı olan Milli Yönetim Kurulu’na göre, ülke eğitimi, “Eşitlik, Adalet, Açıklık, Güven” değerlerine dayanıyor. Dolayısıyla eğitim, birbirine güvenen, aralarında şeffaf ve açık ilişkiler kurabilen bireylerden oluşmuş bir toplum inşa etmeyi hedefliyor. Eğitimi, ülke ekonomisinin sürdürülebilir gelişimi açısından değil, kültürel ve toplumsal gelişim açısından da düşünmeleri, söz konusu başarılarını da büyük oranda destekliyor.
Bilgi temelli eğitim, küresel bakış açısıyla, geleceğe dönük örgütlenme kabiliyeti geliştirebiliyor. Yaratıcı değer üretme motivasyonu toplumda karşılık bulabiliyor.

Finlandiya eğitiminde, erken yaştan itibaren, çocukların ‘öğrenme’ kabiliyetiyle birlikte, sorumluluk alması paralel olarak geliştiriliyor. Ülkede eğitimin temeli yurttaşlık bilgisi üzerine inşa edildiği için, sürekli öğrenmeye, değişime, zamanın getirdiği dönüşümlere ve yeniliklere açık, toplumsal sorumluluk bilinci gelişmiş, iyi bir yurttaş yaratmak hedefleniyor.

EKONOMİK İNSAN
Nasıl bir vatandaş diyecek olursanız; veriyi bilgiye dönüştürebilen ve dönüştürdüğü bilgiyi de etkili bir şekilde işleyebilen bir vatandaş bu. Dahası, toplumsal eşitliği gözeten, farklı diller öğrenmesi nedeniyle de, başka kültürlerle iletişime ve bilgi akışına açık, teknolojiyi amacına uygun kullanabilen bir vatandaş…
Ben başarılı ekonomi için “ekonomik insan” kümelerinden oluşan sistem tarifi yaptıklarını anlıyorum: kaliteli insani sermaye… öyle ki, ön yargılara, sığ ideolojilere bulaşmamış olsun… Böylece zihni açık kalsın!

Siz hatırlatmadan ben öne çıkarayım; Finlandiya son birkaç yıl büyümede duraklama ve dünya devi Nokia gibi önemli bir markayı yitirmek noktasına geldi. Böyle bir başarıya böyle bir başarısızlık… Nasıl? Hatadan dönmeye çalıştıklarını açıkça ifade ediyorlar. Hata demişken; kendine fazla güvenmek diye özetliyorlar. Finliler, açık yüreklilikle başarılarının gözlerini boyadığını rehavete kapıldıklarını söylüyorlar. Bu arada, Nokia bir Telekom firması şeklinde olmasa da, bir teknoloji firması olarak ciddi çıkış yaşıyor. Devletin, Nokia’nın telekomünikasyon sektöründe ardında bir enkaz bırakmaması için, tedarikçilerine ve tüm hizmet sağlayıcılarına teklif götürüp, “girişim eko sistemi kurun, sizi destekleyelim, bu fırtınanın sizi yok etmesine izin vermeyelim, inovatif fikirlerinizi gömmeyelim” dediğini özellikle burada aktarmak isterim.

Finlandiya örneğinden ne gibi sonuçlar çıkarmalıyız? Çok şey söylenebilir, uzun bir liste oluşturulabilir… Hepsini bir kenara bırakalım. En zor ve en uzun sürede gerçekleşebilecek olan bir noktadan söz edelim: yenilikçi – yaratıcı bir eğitim. Eğitimde reform…

Türkiye’nin eğitimden başka da çıkışı bulunmuyor.

Paylaş