“Geç Olsun Güç Olmasın” Covid’e Uymuyor

Türkiye’nin Covid mücadele stratejisini ilaç üretimi üzerine kurduğu anlaşılıyor. Bir yandan yıllar önce terk ettiği aşı üretimini canlandırmaya çalışırken diğer yandan hammaddesinde dışa bağımlı olduğu yerli ve milli ilaç üretimi için atağa kalkıyor.

Sevindirici haber; bir ay içinde Covid tedavisinde etkili olan ilaçlar Türkiye’de üretilerek piyasaya sunulabilecek. Üretimi yapacak ilaç firmalarından biri olan Atabay 4 yeni ilacı devreye almak üzere.

 

ZEYNEP ATABAY ANLATTI

Atabay İlaç Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeynep Atabay ve Ar-Ge’den sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Doğan Taşkent, Covid-19 tedavisinde kullanılan ilaçların yerli üretiminin mümkün olup olmadığını anlattılar.

Güzel haber; mümkün! Sorun, ne zaman, ne kadar…

Ve tabii hangi koşullarda…

Atabay adını afilli büyük ilaç firmalarının gölgesinde muhtemeldir ki, duymadınız.  Parasetamol ihtiva eden ilaçlardan Parol ve ağrı kesicilerden Panalgine’le tanıyoruz. Başka üretimleri de var kuşkusuz ama Türkiye’de Parol’un bu kadar popüler olduğunu doğrusu bilmiyordum. 40 milyon satılıyormuş ülkemizde. Anlaşılan şekerleme gibi kullanıyoruz.

Atabay’ın elindeki bazı ilaçlar, Covid’e iyi geliyor; Parol ve Enfluvir gibi. Bunların üretim  kapasitesi artırılmış. Bu ilaçlar Covid bulaşmış ve tedaviye alınmış hasta protokollerinde bulunuyor. Hastaneye yatan her hastaya enjektable Parol damardan veriliyormuş. Enfluvir’in ise yakında serum hali üretilmiş olacak.

Parol’ün hammaddesini 1986 yılından bu yana Enfluvir’in maddesi olan Oseltamivir’i de 2011’den bu yana ürettiklerini ifade eden Atabay’la söyleşimizin can damarı “sınırlar kapanınca hammadde üretiminin ne kadar önemli olduğu, bu ilaçları hammaddelerinden başlamak üzere üretiyor olmakla ne iyi bir iş yaptığımızı gördük, ilaçlar hayat kurtarıyor, ölümlerin önüne geçiyor” ifadeleri oldu.

 

TÜNELİN UCUNDA IŞIK VAR MI?

Atabay, çift vardiya çalıştıklarını, aşıyı uygulamak çok kolay olmasa da yıllardır kullanılmakta olan ilaçlarını cepheye sürdüklerini ifade etti. Bir ay içinde dünyada kullanılan 4 ilacı Türkiye’de hazırlamış ve Sağlık Bakanlığı’na sunmuş olacaklarını, halen kullanılmakta olan Enfluvir’in yeni formunun ise yolda olduğunu duyurdu.

Şu andaki durumu özetlemek gerekirse, acil olarak hastalığı yenebilecek ilaçları geliştirmek, ardından bu ilaçların hammaddelerini Türkiye’de üretebilmek üzere çalışıyorlar. Ne yazık ki,  bilgi birikimleri ve yetkinlikleri olan ilaç üreticilerimize rağmen bugün hammadde peşinde koşarak zaman kaybediyoruz.

 

HANGİ İLAÇLARI ÜRETEBİLİYORUZ?

Durum özetle şöyle; Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 protokollerindeki ilaçlardan bazılarını üretebiliyoruz.  Birinci adımda kullanılan Oseltamivir etken maddeli ilaçlardan Enfluvir Atabay’da üretiliyor. Hammaddesini sentezledikleri için pek çok ülkeden avantajlı bir şekilde ürünü tedarik edebiliyorlar.  Covid tedavisinde pek çok ateş düşürücü ilaç kullanılamıyor. Parasetamol içeren ilaçlar öne çıkıyor. Atabay, Avrupa’nın tek parasetamol hammadde üreticisi.  Bir de Klamer (Klaritromisin) adlı antibiyotik Covid’in yarattığı alt solunum yolu komplikasyonlarında kullanılan alternatif ilaçları var.

Atabay, tedavi protokolündeki ilaçların Ar-Ge çalışmalarını tamamlayıp pilot üretime başlamış. Şu an eldeki en iyi çözümler bunlar, uzun süreli ve kontrol gurupları ile yapılmış karşılaştırmalı bir klinik çalışma yok. Strateji, hastalara acil cevap verilmeye çalışılıyor.

 

HAMMADDE SORUNU

Türkiye’nin ilaçta önündeki en önemli engel hammadde. Şu anki çalışmalarda gönlümüzde yerli ve milli yatsa da yüzde yüz yerli ve milli söz konusu değil, zincirin ilk halkasında kullanılan hammaddeyi üreten kimya sektörü zayıf.  Başlangıç maddeleri çoğu zaman yurt dışından geliyor. Corona, hammaddedeki dışa bağımlılığı azaltmak için umarım ki, fırsat olur.

Tüm dünya aynı ilaçların peşinde, ilaç hammadde fiyatları son 1 ayda 5 katının üstüne çıkmış.  Hammadde bulmak yetmiyor, geldikten sonra hızlıca formülasyon ve pilot üretim çalışmalarını yapılıyor. Piyasaya sürebilmek için test ve ruhsatlandırma süreçleri bulunuyor.  Onay süreçlerinin acil durum için hızlandırılması gerekiyor.

Türkiye’de aşağı yukarı 300 adet yerli ilaç firması var. Topu topu 80 ilaç fabrikası bulunuyor. Daha önemlisi bu üretimhanelerden yalnızca 5 adedi hammadde üretebilecek yetkinliğe sahip. İçlerinden yalnızca biri ürettiği hammaddeyi ihraç edebiliyor. O da 80 yıl önce kurulmuş olan Atabay. Hala bir aile işletmesi olarak devam ediyor. Vizyoner çalışmaları mütevazı cüssesi var.

 

HAMMADDE NEREDEN GELİYOR?

Türkiye hammaddeyi Avrupa, Hindistan, Çin ve zaman zaman da ABD’den elde ediyor. Hammadde fiyatları almış başını gitmiş görünüyor. Sınırların kapanması zaten konuyu zorlaştırıyor. Hindistan’ın ise bu süreçte satışını durdurması kaynakları iyice zayıflatmış görünüyor. Tüm dünyanın yaptığı gibi Corona virüsünün kaynağı Çin’den hammadde alıyoruz. Hammaddeyi sentezleyemiyorsanız ilelebet Çin’e mahkumsunuz.

Atabay 9 ay önce hammaddenin hammaddesini geliştirme çalışmalarına başlamış, ama bu çalışmalar Covid-19 yangınını söndürmek için şimdi askıda. Tüm enerjileri hammadde getirip ilaç üretimine kanalize olmuş. “Yerli ve Milli”nin bir moda değil stratejik gerçek olduğunu savunma ve otomotiv dışında özellikle sağlık sektöründe de görmek isterdim. Sağlık Bakanlığı her türlü imkanı seferber ederek hammadde getirtiyor olmasını öğrenmek ‘keşke’lerimi engellemiyor. Şu ana kadar yitirilen canlara ve bundan sonra sıradaki can kayıplarına yazık!

Türkiye aşı üretimiyle yeni karşılaşmıyor ki! Hıfzıssıhha Enstitüsü, Türkiye’de 1930’larda aşı üretimi yaparken günlük politika yüzünden durdurulmuş. Şimdi o Türkiye 9 ay içinde aşı üretmeye aday.  Eminim yüzlerini görmediğimiz adlarını bilmediğimiz pırıl pırıl bilim insanlarımız sayesinde yürüyor… Dünyanın en zengin filantropistlerinden aşıya servet harcayan Bill Gates 18 aydan önce aşının ortaya çıkamayacağını, buna karşılık bazı hükümetlerin aşıyı deneme süreçleri bitmeden erken uygulamaya alabileceklerini ifade ediyor.

 

NEDE İYİYİZ, NEDE DEĞİLİZ?

“Bizim neyimiz iyi?” sorusuna Atabay’ın yanıtını özetleyerek vereceğim; sağlık sistemimiz ABD dahil birçok ülkeden daha iyi çünkü; merkezi sistem, herkese ilaç ulaştırabiliyor, hasta takibi yapabiliyor, bugünden itibaren reçete takibine geçiliyor. Sağlık ordusu şahane; doktor, hastabakıcı, hemşire, ilaççı ve zincirdeki herkes özverili çalışıyor, son 3-4 yılda ciddi yerelleştirme çabası yapıyor. SGK güçlü, ilaçlar devlet tarafından karşılandığından alım gücünü zorlamıyor ama nereye kadar?…

“Bizde ne yok?” sorusuna yanıtı da aynı mantıkla özetliyorum; hammadde yok, oysa hammadde kritik ve stratejik üretim kabul edilmeli. Biyoteknolojik ürünlere yönelmek zorunda kalmış, kimyayı ıskalamışız, kimya sektörü zayıf. Sınırlar kapanınca yaşadıklarımız ortada. Vergiler yüksek. İlaç fiyatları çok düşük. Ar-Ge çalışmaları imkansızlık yüzünden yapılamıyor. Sağlık ordusunda yer alan bazı gruplar yeterince kullanılmıyor. Örneğin eczacılar daha aktif kullanılabilir. Stratejik sektör ilan edilmesi gereken sağlık sadece özel sektöre bırakılamayacak kadar önemli! Yeni fikirleri korkusuzca deneyen start-up kültürü desteklenmeli.

 

SONUÇ

Ölmez sağ kalırsak hastalandığımızda kullanacak ilaç, kurtuluşumuzun anahtarı aşımız olacak. Yaşam mottomuz, marketlere akın etme evde kal Türkiye.

Söyleşimizi Yaprak Özer youtube kanalından izleyebilirsiniz.

 

Paylaş