Fikir Buluşmaları’nın Konuğu Yasemin Sungur

Fikir Buluşmaları toplantılarımızda bu defa Marka Ve İletişim Danışmanı Yasemin Sungur’u ağırlıyoruz.

 

Yaprak Özer: Merhaba Fikir Buluşmaları’nda çok eski bir dostum, güvendiğim, sevdiğim ve takdirle izlediğim birisiyle buluşuyoruz. Yasemin Sungur şimdi biraz önce kendisine de sordum, dedim ki ne demem lazım? Eğitim mi diyeyim, koç mu diyeyim yoksa danışman mı diyeyim. Hangisini söylemek istiyorsun dedi, üçünü birden aslında. İkimizin de alerjisi olduğu bir kelime var, aslında çok iyi bir meslek koçluk. Ne yazık ki altı Türkiye’de pek çok başka kavram gibi boşaldı ama neyse konumuz bu değil aslında. Sevgili Yasemin Sungur’un çok yeni bir hareketi var. Hareketin kendisi zaten harekete geçme hareketi. O sloganıyla söyleyecek ama fikirler bunlar. Zaten bu Fikir Buluşmaları beni çok zenginleştiriyor. Teşekkür ederim, hoş geldin.

Yasemin Sungur: Hoş bulduk. Gözümün önüne bir anda Hürriyet binasındaki o alt katta kafedeki sohbetlerimiz geldi. Sen İK’nın başındayken, yıllar yıllar…O kadar da değil, birkaç yıl.

Yaprak Özer: Ama olsun çok güzel yıllar. Netice itibariyle bak hala buradayız. Saçlar biraz beyaz ama olsun ne yapalım.

Yasemin Sungur: Sen de benim gibi doğal yolda ilerlemeyi seçmişsin. Ben de öyle. Bıraktım.

Yaprak Özer: Bir tek rujlarımızla.

Yasemin Sungur: Evet, kırmızı rujlarımızla. Rujsuz olmaz.

Yaprak Özer: Rujsuz olmaz. Şimdi, ben harekete geç hareketi dedim kendi kafamda ama bir eğitimci, koç ve danışman için ne oldu da böyle bir harekete geçmek? Harekete geçmek ne demek? Bu iki kelimeyi bir araya getirmek kadar kolay bir şey değil herhalde. Tarifi nedir?

Yasemin Sungur: Günün birinde bir mail almıştım. Maili yazan kişi benim o gün bir konferanstaki konuşmamı izlemiş. 15-20 dakikalık bir konuşmaydı ve bana diyordu ki o mailde: bugün pek çok konuşmacı izledim ama beni harekete geçiren bir tek sizin konuşmanızdı, teşekkür ederim. Şu şu kararlarımı aldırdı bana diyordu. Evet, harekete geçirmek oradan benim aklımda kalan bir tanımlama oldu. Harekete geçiren olmak ne demek? Ve önce bunu kendi yaşamımda gördüm. Benim harekete geçmem gerektiğini fark ettim hayatımın bir sürecinde. Çeşitli nedenlerle harekete geçmem gerekiyordu ve ağırlıklarımdan kurtulmam gerekiyordu.

 

Yaprak Özer: Ama sanki hareket etmiyormuşsun gibi algılayacaklar. Aksine o kadar hareketin içerisinde… Şimdi soruyu şöyle değiştireyim, o kadar çok hareketle devinimin içerisinde harekete geçmem gerekiyordu ne demek?

Yasemin Sungur: Kendim için en iyi olanı seçerek harekete geçmem gerekiyordu. Bir alışkanlıklar silsilesinin içinde kalmıştım, yaşam kurgulanmış bir şekilde benim elimden çıkmış ve gidiyordu. Eğitmendim, danışmandım, eğitimler alıyordum, eğitimler veriyordum ama birazcık kendimi ihmal etmiştim. Bütün bunların arkasında ve altında kalmış hissettim kendimi ve harekete geçmeye karar verdim, yaşamımda çeşitli değişiklikler yaptım. Öncelikle evimin yerini değiştirdim, doğanın içinde biraz daha doğal bir ortamda yaşamayı seçtim, bir köye yerleştim. Ama İstanbul’dan ilişkimi, adımlarımı kesmeyecek kadar yakın bir köye yerleştim. Benim için birinci harekete geçme kararıydı.

Yaprak Özer: Yani köylü oldum diyorsun.

Yasemin Sungur: Köylü oldum. Ve çok memnunum köylü olmaktan, köylü komşularım olmasından, köyden süt almaktan, domates, yumurta almaktan çok memnunum. Toprakla uğraşıyor olmaktan memnunum. Ama bir o kadar da İstanbul’a yakınım çünkü yaptığım iş üretmek istediğim konu buralarda, insanların kalabalık olduğu yerlerde.

Yaprak Özer: Demek ki vazgeçmek gerekmiyor.

Yasemin Sungur: Vazgeçmek gerekmiyor. Sadece bakış açısını değiştirdiğinizde harekete geçiyorsunuz ki bugün artık ikinci ayını tamamlamakta olan Harekete Geç hareketimiz “harekete geçtim dediğinde başlar” sloganıyla devam ediyor. Kitap çalışması üç yıldır devam ediyor. Üç yıldır sancılı bir kitap süreci izledi fakat kitap Ekim ayı içinde okurlarıyla buluşacak. Harekete geç bakış açısıyla bu felsefeyi anlattığım bir kitap olacak. Dünyadan pek çok örnekler alarak ama kendimi de kitabın içinde anlatarak.

Yaprak Özer: Yani kitapları okuyup ondan sonra derlemeyle bir iş değil bu. Birebir kendi üstünde deneyimleyerek. Sanıyorum burada bunun altını çizmek istiyorum. Yani çünkü hakikaten galiba muzdarip olduğumuz bir başka konu daha var. Sağdan soldan oku, onları bir araya getir, ondan sonra ben ortaya çıktım işte oldum! Diyerek. Buna itirazım var açıkçası.

Yasemin Sungur: Benim de itirazım var.

Yaprak Özer: Peki şimdi harekete geçtin. Sen köye gittin radikal bir şey ama anlıyorum ki hiçbir şeyden vazgeçmeye gerek yok. Harekete geçmek herkes için başka bir şey olabilir mi?

Yasemin Sungur: Herkes hangi konuda harekete geçmek istiyorsa dönüp bir kendine baksın. Acaba onun hayatta sıkıldığı, bunaldığı ne var, neyi harekete geçirmek istiyor? Acaba son yıllarında ertelediği ne var, yük olarak taşıdığı ne var, ağırlık ne var bunları bir keşfetmesi gerekiyor ve sonra da harekete geçtim demesi gerekiyor.

 

Yaprak Özer: İyi misin şimdi?

Yasemin Sungur: Çok iyiyim. Bir kere çok enerjiğim.

 

Yaprak Özer: Eskiden de çok iyiydin.

Yasemin Sungur: Aradaki fark ne. Aradaki fark 30 kilo. Beni tanıyanlar fark edeceklerdir, 30 kilo verdim ama bence bedenimin verdiği 30 kilodan çok ruhumun verdiği yüzlerce kilo daha önemli. Ruhum çok hafifledi. Bir kuş gibiyim, kanatlarım var artık.

 

Yaprak Özer: Onu görebiliyorum.

Yasemin Sungur: Fark ettin mi? Bir kuş gibiyim.

 

Yaprak Özer: Bunu bizi izleyen herkes görüyor.

Yasemin Sungur: Kanatlarım var ve bunu geçiriyorum insanlara.

 

Yaprak Özer: Peki o zaman ben yine senin eski hayatından sorular sormaya devam ederek çünkü bazı şeyleri…

Yasemin Sungur: Sanki iyi şeyler yapmıyormuşum da başarısızmışım gibi de anlatmak istemiyorum.

 

Yaprak Özer: Bildik hatta bizi rahatsız eden bazı sorularla açmak lazım. Para kazanmaya devam ediyor musun?

Yasemin Sungur: Evet. Çok şükür.

 

Yaprak Özer: Her sabah çok ciddi bir tempoyla hareket yani yine var değil mi bir tempo? Güneye gideyim, yatayım da yalnızca bir kayığım olsun gibi bir durumun söz konusu değil.

Yasemin Sungur: Bunların yanlış olduğunu da anlatıyorum şu anda. Emeklilik böyle bir şey değil.

 

Yaprak Özer: Bir de üstelik hummalı kitap yazmak. Bıraktığın hiçbir iş oldu mu?

Yasemin Sungur: Bırakmayı seçtiğim işler oldu. Bilinçli olarak bu işi ben yapmamalıyım, başkası yapmalı dedim ve başkasını bulup bıraktım. İnsanları yüz üstü bırakmak istemediğim için bu işi benden daha iyi yapar dediğim işler oldu. Ama ben odak merkezimi seçtim. Ben bir odak merkezi seçtim ve insanlara bir şeyi fark ettirmek istiyorum. Şikâyet ederek, sadece konuşarak hayatınızda hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.

 

Yaprak Özer: Yani sen bize diyorsun ki şimdi çok konuşuyorsunuz.

Yasemin Sungur: Evet, herkese bunu söylüyorum. Her konuda. Her konuda bunu söylüyorum. Her yerde insanlar sadece konuşuyor ve herkes her şeyin uzmanı gibi konuşuyor. İşi uzmanlarına bırakalım, biz sadece saptamalar yapalım ama arkasından ne yapacağımıza karar verelim. Çok boş konuşan insan toplulukları var şu anda her yerde. Herkes birbirini üstelik acımasızca sorguluyor, yargılıyor, ceza veriyor.

 

 

Yaprak Özer: Bir de neye dayandırdığını pek bilmediğimiz değil mi? Öğreniyorum; sahte diplomalar, olmayan eğitimler neler ve neler. Onları bir kenara bırakalım. Madem hayat değişiyor, harekete geçiyoruz. Bu bir cesaret işi diye düşünüyorum, bir de karar vermek işi diye düşünüyorum. Şimdi bu karar vermek lütfen söyler misin ne kadar zamanını aldı?

Yasemin Sungur: Çok zamanımı aldı. Sancılı bir süreç geçirdim ki işim çok iyi gidiyordu. Yaşamımda her şey çok iyi gidiyordu ama merkezde ben yoktum iş vardı. Şimdi merkezde ben varım işim şahane gidiyor. Karar verdim. Karar verme sürecinde şunu fark ettim, ben iyi olduğum sürece her şey daha iyi gidecek. Eğer ben iyi olmazsam her şeyin iyi gitme ihtimali azalıyor. Merkeze kendimi aldım bu nedenle. Burada bir de harekete geç felsefesinin, harekete geç hareketinin altında şu var: bir süreliğine kendin için kaşif ol ama keşfedeceğin şey kendinsin, kendin için buluş yap diyorum ve bu tekniği öğretiyorum.

 

Yaprak Özer: Anladım. Ona geçmeden önce çünkü onu dağıtırsak anlaşılmayacak. Korkmadın mı?

Yasemin Sungur: Korktum, hala korkuyorum. Korkunun da doğal bir şey olduğunu fark ettim. Korku beni daha çok bilinçli düşünmeye yönlendiriyor artık. Daha bilinçle, bilgiyi seçerek, insanları seçerek, kimlerle birlikteyim ne yiyorum ne içiyorum ne üretiyoruma bakarak yaşamayı seçtiriyor korku bana. Korkunun çok doğal bir duygu olduğunu fark ettim. Korkumdan korkmuyorum artık.

Yaprak Özer: Enteresan. Korkumdan korkmuyorum. Güzel bir slogan.

Yasemin Sungur: Çok güzel.

Yaprak Özer: Korkusundan korkmayan insanları yetiştiriyorsun. Bu arada hemen şunu söylemem lazım, çok enteresan. Herkesin dedikodu amacıyla kullandığı sosyal medya platformu olan Facebook’u Yasemin Sungur bir eğitim platformu olarak kullanıyor ve burada şu anda iki ayrı sınıf paralel olarak gidiyor. Bilebildiğim kadarıyla harekete geçiriyor kişileri ve çok da ciddi bir eğitim. 21 gün mü sürüyor?

Yasemin Sungur: 21 gün canlı yayın. Her gün saat 19:00’da 21 dakika canlı yayınım var. 49 gün sürüyor, 28 gün de değerlendirme süreci sürüyor.

Yaprak Özer: Bu harekete sonra geçiliyor mu?

Yasemin Sungur: Valla ilk haftadan geçiyorlar.

Yaprak Özer: Peki biraz onu anlayalım. Buna üye mi olunuyor?

Yasemin Sungur: Şimdi ben bu çalışmayı online eğitimi yapmalıyım diye düşündüm çünkü yeni dünya diyoruz ve ben bu yeni dünyanın içinde her ne kadar doğum yılı eski olsa da yeni kalmaya çalışan bir insanım. Yapım öyle. Ben bu yeni dünyada ne yapıyorum sorusunu sordum ve online eğitim yapmalıyım diye düşündüm. Fakat öncesinde bunu kendim kurgularım, kendim bir platform açarım derken Facebook’u insanların çöplük gibi kullandığını ve bir çöplüğün işinde yaşadıklarını fark edip, insanları daha hijyen, daha amacı olan, gelişim için buluşacakları bir ortama çekmek istedim.

Yaprak Özer: Çok iyi olmuş.

Yasemin Sungur: Ve sınıflarımı açtım, duyurularımı yaptım. İnsanlar katılım isteği gönderdiler. Ben de onlara şu maili yazdım katılmak istediklerinde. Neden katılmak istiyorsunuz? Neyi harekete geçirmek istiyorsunuz? Harekete geçmek tanımı size ne hissettiriyor? Ve buna yanıt verenler arasından ilk sınıfı oluşturdum.

Yaprak Özer: Yani seçiyorsun aslında.

Yasemin Sungur: Seçiyorum. Yine seçiyorum.

Yaprak Özer: Peki her ne kadar yeni bir oluşumsa da belki ilerleyen dönemde olur henüz olmamıştır ama düşen oluyor mu gruptan ya da olabilir mi sence?

Yasemin Sungur: İlk sınıfımız 20 kişi. 20’şer kişilik sınıflarımız var. Sınıflarımızda başlayıp da devam edemeyen var, çıkan yok.

Yaprak Özer: Nasıl oluyor bu?

Yasemin Sungur: Kalıyor ve diyor ki beklemede kalabilir miyim? Burada kalabilir miyim? Sizi izliyorum ama kalabilir miyim ya da bir sonraki sınıfa katılabilir miyim diyorlar. Çünkü harekete geçirmek istediği konu için henüz hazır değil. Daha ilk haftadan kâşif haftasında fark ediyor ki keşfettikleri şeyler kendisi için ağır. Henüz yüzleşemeyecek. Ben de bunu fark ediyorum o da fark ediyor ve bizim o zaman bir sürece ihtiyacımız var. Ve sınıfta kalıyor. Çıkmak isterse de çıkartırım sınıftan.

Yaprak Özer: Neler yaptırıyorsun? Ben diyelim ki katıldım.

Yasemin Sungur: İlk hafta gerçekten bir kendine bakış haftası. Bu her yerde var ama burada kâşif haftası bu haftanın adı. Kâşif olun diyorum ben ve kendini keşfet ama kâşif ol. Keşfetmekten daha öte bir şey. Kâşif olmak ne demek bunu çalışıyoruz önce. Dünyadaki ünlü kâşifleri çalışıyoruz, ne bulmuşlar ona bakıyoruz. Aslında biz örneklerimizi dünyadan alıyoruz. Önce kâşif olmayı öğrenip…

Yaprak Özer: Günde kaç saat çalışıyorsunuz?

Yasemin Sungur: Sadece 21 dakika canlı yayında birlikte çalışıyoruz, sonra herkes kendisi bence en az iki üç saat çalışıyorlar. Geri dönüşlerden görüyorum bunu ve grubun içinde çok farklı eğitimlerden, disiplinlerden ve yaşlardan gelen insanlar var. Ekip çalışmasıyla çalışıyorlar.

Yaprak Özer: Herkes birbirini görüyor mu?

Yasemin Sungur: Herkes birbirini görüyor ve herkes isterse bilgisini açık olarak paylaşıyor, isterse sadece benimle paylaşıyor fakat daha ilk haftanın sonunda ekip oluyorlar. Bence o ekip sinerjisi de çok önemli. Sanki bir grup terapisi tadına dönüşüyor yavaş yavaş.

Yaprak Özer: Çok enteresan. Peki tekniğin başka…

Yasemin Sungur: Teknikte üç tane önemli adım var. Bir kere şu zihin bilimi ile ilgili yani beyni daha iyi çalıştırma bilimi ile ilgili öğrenmeyi öğrenmekle ilgili bütün teknikleri kullanıyorum yani yedi dakikayı kullanıyorum, yedi günü kullanıyorum, 21 dakikayı ve 21 günü kullanıyorum. Bu tespit edilmiş bir şey artık. Birçok araştırma gösteriyor ki bize katlanarak 7 ile yapılan şeyleri hızlı öğreniyoruz. Bu nedenle 7 saniye, 7 dakika, 7 gün, 7 saat, 7 hafta çalışmamız var. Yani bir kod adı var bu çalışmanın 77 7 77. Çalışmanın kod adı. 7 saniye, 7 dakika, 7 saat, 7 gün, 7 hafta ve sanıyorum kitap çıktığında da çok ilgi çekecek bu nedenle Yaprak’ çığım. Ve sonra 21 günü kullanıyoruz. Konuşmak yerine yapmayı seçiyoruz. Hemen herkese yapmayı sağlatmaya çalışıyoruz.

Yaprak Özer: Konuşma diyorsun yap.

Yasemin Sungur: Geliyor yap diyorum. Geliyor, yap.

Yaprak Özer: Korkuyor.

Yasemin Sungur: Korkarak yap, çekinerek yap. Çekinceyi yok etmek için neye ihtiyacın var onu yap. Korkmak nasıl bir şey? Korkmak sana ne öğretiyor? Korkmaktan ne öğreniyorsun hadi yap. Korkuyla… Çünkü dünyada korku var, insanın doğarken korkusu var. İnsan doğarken korkuyor ve çığlık atıyor. Tokadı yiyor ve çığlık atıyor. İnsan ölüme giderken korkuyor. Korku o kadar doğal bir şey ki. Korkuyu sevmemiz lazım ve korkudan öğrenmemiz lazım. Şimdi gördüğüm şey; ilk grup 39. Gününde ve grubun yarısından fazlası harekete geçti. Bir kısmı sancılı ama biliyorum ki geçecekler. Çünkü bırakmadılar, asılıyorlar.

Yaprak Özer: Kadın mı erkek mi?

Yasemin Sungur: Çoğunluk kadın, bir tane erkek var iki grupta da maalesef. Birer tane erkek var. O kadar mail yazan erkek vardı ama katılma kararı veren sadece iki tane erkek var.

Yaprak Özer: Korktular.

Yasemin Sungur: Erkekler yine çok gelişmişler onu fark ettiler. Hiçbir şeyi harekete geçirmeye ihtiyaçları yok. Üstün varlık onlar, onu fark ettiler biz de kabul ediyoruz onların üstün varlıklar olduğunu ve daha iyisi olmak için uğraşıyoruz biz kadınlar.

Yaprak Özer: Ne diyeyim bilmiyorum yani. Bu fikir buluşmaları çok…

Yasemin Sungur: Buradan ne kadar çok konu çıkar bize yalnız farkında mısın?

Yaprak Özer: Bence evet. Sen dur durak bilmiyorsun zaten. Bu kariyer, gelecek ve diğer eğitim ya da kurumsal eğitimler aslında Yasemin Sungur’u tanıyan ya da eğitimlerine katılan, ondan danışmanlık alanlar farklı gerekçeler, ihtiyaçlar doğrultusunda bunu alıyorlar. Bunlardan bir kısmı gençler ya da farklı evredeki kariyer kaygısı olan kişiler. Bence hepimizin bir kariyer kaygısı olmalı. Ben ne olacağım, meslek falan değil de bu geleceği yakalamak aslında, hepsi bir arada. Onu Yasemin Sungur’la çözüyorlar. Onun dışında da yönetim danışmanlığı diyebileceğim daha geniş çerçevede kurumsal çalışmalar yapıyordu ama bu harekete geçirmek benim onda öğrendiğim en son numara değil mi?

Yasemin Sungur: Kesinlikle ve müthiş bir numara.

Yaprak Özer: Son numara. Onun için sizlerle paylaşmak istedik. Bence Facebook’tan kendisini takip etmeye başlayın, hep birlikte harekete geçebiliriz yani az konuşma bol eylem.

Yasemin Sungur: Hatta şöyle bir şey diyoruz: sadece istemek yetmez, eylem yoksa istediğin sonuç yok. Harekete geç!

Yaprak Özer: Ben çok teşekkür ediyorum.

Yasemin Sungur: Ben teşekkür ediyorum.

Yaprak Özer: Bundan sonra düşüneceğim bu harekete geçmeyi.

Yasemin Sungur: Ben üçüncü ekibe kaydettim seni.

Yaprak Özer: Çok teşekkürler. Tekrar başka bir Fikir Buluşmaları’nda görüşmek üzere.

Paylaş