Fikir Buluşmaları’nın Konuğu Doğan Taşkent

Son senelerde 2000 üzerinde startupla beraber oldum, üniversitelerimizde bulunan teknoloji transfer ofislerini tüm Anadolu’da teker teker gezdim, üniversite sanayi işbirlikleri platformlarında oldum, üniversitelerde 300 seans üzerinde akademisyenlere ve girişimcilere Mentörlük verdim, jürilerde oturdum, eko sistemde hemen hemen her oyuncuyla tanıştım. Fark ettim ki teknoloji şirketlerini veya teknoloji girişimlerini anlamıyoruz. Size bir örnek vereyim.

Taksici Mehmet abi bir teknoloji şirketi CEO’su mu? Çünkü kullandığı arabanın lastiğinde veya içten yanmalı motorunda patent sayısı ‘.com’ şirketlerinde kullanılan uçak rezervasyonu yapan yazılımdaki patent sayısından fazla’ dedim. ‘Ama Über’ dediler.

‘Über’mi o da taksici Mehmet abinin daha iyi arayüzü olan ve daha iyi iş modeli olan hali’ dedim. Kaldılar, kafaları karıştı, sizinki de karıştı değil mi.

Bunu ayırmamız lazım. Aslında iki tarafta teknoloji şirketi ama bir tarafta teknoloji

Erzurum’da TIR’lara yenilikçi ürün geliştiren genç Semih’ten, İstanbul’da kanser hücrelerine direkt ilaç taşıyacak Rana Hocamıza, Trabzon’da kendi başlarına Boeing 737 Cockpiti yapıp uçak simülasyonu oynatan Ümit ve Mehmet kardeşlerden, Gaziantep’de kalp tamir kiti üreten Mahmut hocamıza kadar çok girişimcimiz var artık ve bunların yolu açılmaya başlandı(

Kalburüstü dediğimiz şirketlerimizin sayısı yaklaşık 300,000 diye düşünebiliriz sadece 300 tanesinde ArGe merkezi var, yani binde birinde. Onlarda bu oyuna yavaş yavaş girecekler.

Türkiye’de girişim ekosistemi var mı?

Var. Son beş senede baya bir yol kat ettik ve ilerliyor. Başlangıç aşamasındayız hala ama ilerliyoruz.

Çoğu bunların teknoloji girişimleri. Teknoloji girişimleri derken ikiye ayırıyorum. Birincisi teknoloji yaratan girişimler, bu sayede yenilikçi şirketler çıkabiliyor. Yani fikri mülkiyet tamamı veya patent alabilecek teknolojiler. Öteki taraftan da teknoloji kullanan yenilikçi şirketler var. Bunlar da olan teknolojiyi kullanıp düzgün mühendislikle bir araya getirip bunlara çok iyi bir ara yüz koyup doğru bir iş modeli ile yeni bir ürün, yeni bir servis olarak sunabilen şirketler yani bir tarafta teknolojiyi kullananlar var, Türkiye’deki nitekim Start Up’ların %98’i bu tarafta.

Tüm girişimlerin yalnızca yüzde 2’si mi teknoloji?

İkisi de teknoloji ama bir tanesi teknolojiyi kullanıp bir şey üretiyor, ötekileri %1-%2 teknoloji yaratan. Bunlar daha çok akademisyenler.

Onların ticarileşmesi, onların kuvvetli oldukları, piyasada ayakta kalabildikleri nokta teknolojiyi satıyorlar. Burası da olmayan bir ürün, bir hizmet, bir rahatlık satıyorlar. %2-%98, bizde böyle yurt dışına bakmak lazım ama çoğunluk bu tarafta zaten. Şu anda hatta geçenlerde bir yeni rapor çıktı, dünyadaki en girişimci şehirler neresi diye. Orada baktığımızda sadece bu tarafı almış. Sadece teknoloji kullanan girişimleri saymış, teknoloji yaratanlara bakmamış bile.

Dünyanın en girişimci kentleri listesine türkiye’den giriş var mı?…

Yok. Yok olmasının nedenlerinden bir tanesi rapora gidecek verileri toplayamıyoruz daha. Verileri toplasak herhalde ilk 35’e İstanbul, Ankara ya da İzmir girebilecek bir şehrimiz olur ama toplayamadığımız için bu verileri daha oralarda değiliz.

Girişimler fikir de mi kalıyor,  hayata geçebiliyor mu?

Biz girişim dediğimiz zaman hep Amerika’yı örnek alıyoruz. Orada girişimcinin müşterisi yatırımcı. Yatırımcıya sunum yapacak, projesini anlatacak, para alacak, onunla şirketi büyütecek. Müşteriye ulaşacak, müşteriye ürününü satacak. Müşteri sayısının artması cirosunun artması demek değil, Whatsapp’a baktığınız zaman müşteri sayısı milyonlarda ama cirosu yok. Müşteri sayısı artacak, cirosu artacak, bu sayede şirketin değeri artacak. Yatırımcı girecek yatırımını yapacak, müşteri sayısı artacak, şirketin değeri artmış olacak. Satacak, yeni yatırımcı girecek, onunla daha çok satış olacak. Böyle bir döngü var. Nereye kadar gidiyor bu döngü? Halka arza kadar gidiyor, oralarda böyle bir hikâye var.

Türkiye’de yatırımcı eko sistemi var mı?

Bu Türkiye için ütopik çünkü nereden bakmamız lazım, bu oyunu oynayabilmeniz için yatırımcının çok olması lazım. Amerika’da melek yatırımcı sayısı 250 binlerde. Bizde hakikaten yatırım yapan melek yatırımcı sayısı 50. Bizde bunun için çok kısa sürüyor. Arada bu kadar fark var. Bizde birinci yatırım alabiliyorsunuz, belki ikinci yatırımın round’nu alabiliyorsunuz ama olay orada bitiyor. O zaman bizim girişimcilerin müşterisi yatırımcı değil. Bir kere, iki kere bitti.

Müşteri kim?

Piyasa hakiki müşteri. Bizde girişimci sahaya çıkacak ve kar edecek. Amerika’yı kopya çekerek bu olmaz. Hakikaten globale satacak bir oyunları varsa ya da hikayeleri… ilk roundu burada alıp alıp gidecekler. Burada para almazlarsa oraya gidip para bulamazlar. Kimse para almamış birine para yatırmaz orada. Alıp, yurt dışına gidip orada büyütmeleri gerekecek. Bunu becerecek de çok az sayıda girişimcimiz var. Becerenler de gidiyor zaten. Ama bir elin iki parmağı kadar. Burada kalanların doğru iş modeli bulmaları ve piyasaya gidip satışını gerçekleştirmeleri lazım. Burada start up büyütmek daha zor. Buradaki müşterileri piyasa, oradaki müşterileri yatırımcı.

Bir hap sunabilir misin? Ne yapacak? Düşünceyi bulacak, ticari bir tarafa dönüştürecek, riske girecek, tüketiciyle buluşacak.

Bir; müthiş sunum yaptık, harika, gidip bir kere parayı alması lazım. İki; hemen vitesi değiştirip piyasaya bakıp, piyasadan anlayan birilerini takıma alacak ya da mentör atanacak. Şirket büyütme açısından, satış pazarlamada destek vermesi açısından bir mentor ve o yolda gitmesi lazım. Sonuçta piyasaya çıkacak ve hakiki satış yapması lazım. Yoksa ayakta kalamaz. Kar etmezse zaten parası biter.

Pek çok şirket de girişimci avlıyor. Sanıyorum insan kaynakları açlıkları var. Onlarla buluşmak bir girişimci için nasıl olabilir? Kaç tane böyle firma var Türkiye’de, gerçek bir piyasadan söz etmek mümkün mü?

Zor bir soru. Bu tip start upları bünyesine alıp büyüten şirket aklıma kimse gelmiyor. Ama bazı şirketler yatırım fonu kuruyorlar corporate management capital dediğimiz yapıyı. Bunlardan Türkiye’de üç dört tane var. Onlar bu şirketlere yatırım yapıp, büyütüp ondan sonra karar verecekler; bunu bizim şirketin içine mi koyalım, yoksa bunları yatırımımızla ayrı mı büyütelim diye. Bunlardan üç dört tane var. Çok az. Bunlar da tabiri caizse bizim start upların başında öğreniyorlar. Yani onlar da öğreniyor. Bizim start uplar da denek oluyor biraz. Bazen teklif ettikleri anlaşmalar absürd olabiliyor. Çok tek taraflı olabiliyor, biz büyük şirketiz, her şeyi sunuyoruz, şirketin hepsini bize ver’e getiriyorlar. Hatta bunu yapan da gördük. Bu biraz olmuyor, o zaman zaten bordrolu elemanınız oluyor, bütün motivasyonu kaybediyor. Bunu çok ince dengelerde yapmamız lazım. Evet büyük şirketler para sunuyor, satış kanalı sunuyor, bilgi sunuyor çok doğru ama zaten bütün bu işi çok becerselerdi bu start-up’a ihtiyaçları olmazdı. Bütün bu fikirleri kendi içlerinden alırdı. O da eksik. Bunu daha dengeli yapmak lazım. 0’a 100 olmaz, 10’a 90 da olmaz. Aklı başında, bu start-up’ların motivasyonunu bozmayacak, hatta tam tersi daha da heyecanlandıracak bir yapıyla gitmeleri lazım. Dediğim gibi bunlardan birkaç tane var, öğreniyorlar, güzel örnekler de çıkmaya başladı, iyi ki de varlar. Bunlardan daha çok görmemiz lazım. Ama şunu bilmemiz lazım, Amerika’yı, Almanya’yı, Berlin, Londra, Paris çok hızlı ilerlemeye başladı.  Silikon Vadisi… Oradaki eko sistem bir oyun gerektiriyor. Burada bizim küçük ekosistemimiz başka bir oyun gerektiriyor. Bu iki dünyanın oyununu anlayıp ona göre davranmamız lazım, hakikatlere göre davranmamız lazım. Kuluçkaya girdik ve  kuluçkaya girdiğimiz için Silikon Vadisi’nde değiliz çünkü Silikonun dışarısı, kuluçkanın dışarısı Bakırköy, Silikon Vadisi değil.

Yaprak Özer: Çok acımasız ama çok doğru. Çok ciddiye alınması gereken sözler ifade ettin. Bilmiyorum devlet pek sahip çıkamıyor, çok fazla başka sorunumuz var anladığım kadarıyla.

TTO’ların en büyük destekçisi Tübitak. Bu çok önemli, yani sahip çıkıyor. Birçok eğitimler de veriyorlar. Sahip çıkmıyor demek istemiyorum kimseye, herkes ciddi bir emek sarf ediyor. Hepimiz beraber, doğru yönde mi gidiyoruz onu bilmiyorum. Ama şu aşamada herkesin aynı yönde gitmesi de doğru değil. Değişik yönleri deneyip ama ölçümleyip, hangisi bize uyarsa ondan sonra beraber karar alıp o yolu hepimizin desteklemesi lazım.

Bir yol haritası, bir ana fikir ya da bir kılavuza ihtiyaç var anlaşılan.

Bir üst kılavuz lazım. Değişik şeyleri denememiz lazım. Zaten girişimcilik de o. Bir sürü şeyler deneyeceğiz ama ölçümleyeceğiz ki hangisi tutuyor, hangisi tutmuyor, körü körüne yanlış yolda gitmeyeceğiz. Yola çıkacağız, bir sürü destek var. Birçok kişi bu desteklerin hepsi olmadı diye değişik yerlere gidiyor, gitsin. Hepsini görelim, ölçümleyelim, analizini yapalım diyelim ki bu yol tutmuyor bu ülkede. O zaman bunu bırakalım, buraya odaklanalım ama bu oturup aynanın karşısında bakıp ne oluyor, ne olmuyoru iyi kötü demeden, oluyor olmuyoru ölçüp biraz daha odaklanıp ondan sonra o yolda ilerlememiz lazım. Birkaç yol olacak burada, tek yol da olmayacak ama bilinen, karar verdiğimiz yollarda ilerleyip yine oldu mu olmadı mı diye bir daha ölçümleyip bir daha karar verip gitmemiz lazım. Herkes yapsın gitsin, o paralar nereye gidiyor insan o zaman diyor ki yeterince yapılmıyor mu. Aslında yapılıyor ama sonuçlarını da okuyup görebilmemiz ve analiz yapabilmemiz lazım.

Türkiye’nin her tarafında herkes bu maceraya atılmaya yada büyük bir şevkle ilerlemeye hazır, ancak birbirlerinden haberdar değil galiba.

Değil, ölçümlesek zaten bahsettiğim raporun içine de gireceğiz. Bu veriler lazım, ölçümleyeceğiz, ortaya koyacağız, oldu oldu-olmadı olmadı ama iyi kötü demeden, siz bunu beceremediniz değil. Denedik, çünkü girişimcilikte bu var; deniyorsunuz olmadı, öğrendik bu. Beceremeyen girişimciye biz kötü demiyoruz ki öğrendi diyoruz ve yeni yola gidiyoruz. Bu aynı şey devlet kurumları için de geçerli. Bir destek veriliyor, o destek tutmayabilir tamam. Bunlar kötü değil, olmadı peki bunu nasıl değiştirmemiz lazım. Pivot edeceğiz, doğru yoldan gideceğiz. O zaman buna bakmamız lazım iyi kötü becerdi beceremedi. Sonuçta iyi niyeti görüyorum, çok var ama ölçüp analiz etmemiz lazım. Ondan sonra da bu iterasyonların daha iyi çalışacağına inanıyorum.

 

Paylaş