Fenomen Olur Çarparım

Size biraz günümüz medya hallerinden söz etmek istiyorum. Fenomenler örneğin… Çok kabaca, sosyal medyada çok takip edilen, kitleleri peşinden sürükleyenlere fenomen deniyor. İngilizce’de “influencer” olarak kullanılıyor. Markalar fenomen gördüğünde yakalıyor… ürün ya da hizmetlerini daha fazla kişiye ulaştırmanın yolu olarak görüyor. Fenomen alınca, takınca, giyince, sürünce… başkaları da takip edecek diye varsayıyor. Sanıyorum sorun da burada başlıyor. Takip mi satış mı, markaların adlandırmakta zorlandığı dilemmanın adı…

Çok gürültü koparmalarına karşın sosyal medyada takip edilen fenomenlerin sayısı iki elin parmakları kadar bir şey. İnternet kullanıcılarının yarısı kadar bir kitle o ya da bu sebepten birini takip ediyor görünüyor. Fenomen konusu şehir efsanesine benziyor.

Fenomen kategorisinde anılan kişilerin etki alanlarını gösteren somut bir veri yok. Bildiğimiz kadarıyla kadınlar erkeklerden daha fazla etkileniyor. Fenomen tavsiyesine göre ürün aldığını söyleyenlerin sayısı sınırlı. Anne-çocuk, sağlık gibi kritik konularda sözlerine güven düşük, fenomenlerin tavan yaptığı alan, yeme içme, gezip görme.

Bu bilgileri Bilgi Üniversitesi’nin kısa bir süre önce yaptığı saha çalışmasında buldum. Araştırmayı öğrencileriyle hazırlayan akademisyen Güventürk Görgülü’ye ulaştım. Sahada elde ettikleri bulguları  bir kez de benimle paylaşmasını rica ettim.

 

TÜRKİYE’NİN YENİ OKUR YAZARLARI

Türkiye sosyal medya penetrasyonunda çok ileride. Okumayan Türkiye’nin sosyal medya okuru haline gelmesini nasıl yorumlayalım?  Sosyal medyada geçirdiğimiz süre itibarıyla dünya 8.’siymişiz. Az değil, günde 3 saat!

Bu büyük ölçüde genç işsiz nüfusun fazlalığına bağlı. Her ülkede sosyal medya var… Türkiye’de ve benzer ülkelere bakarsak, geçirilen süre fazla. İnsanlar muhtemelen iş arıyorlar, ilişki kuruyorlar, bağlantı geliştiriyorlar, sohbet etme fırsatı buluyorlar. Tabii bir tek de bu değil… Türkiye’de kahve kültürü, insanların evlerde toplanması sohbet etmesi…  Sözlü kültüre alışkınız. Sosyal medya yazılı gibi görünüyor ama sözlü bir platform; kısa kısa konuşmak… Sözlü kültürün devamı olduğu için tüketenler çok sevdi. Yapacak iş yok, zahmetsiz. Türkiye’de oranlar düşmez.

Öğrencilerde durum nasıl?

Yaklaşık 12 yıldan beri Bilgi Üniversitesi’ndeyim. Bu kadar yıl içinde epey insanla karşılaştım ve bir nesil değişikliğine şahit oldum. 2007-2008 eğitim yılında başladığımız nesille bugün arasında iki kuşak var.  Aralarında çok ciddi fark var. En önemli fark şu; 2007’de öğrenciler gazete okuyordu. Gazete okuyan öğrenci vardı, şimdi yok. Her yıl sorarım “gazete okuyan var mı?” diye, neredeyse kalmadı. Onların kafasında, gazetecilikten ayrı bir şey iletişim sektörü…. Artık amaç, eskiden gördüğümüz ağırlıklı geleneksel gazeteci veya televizyoncu olmak değil. Okulu bitireyim internet fenomeni olayım, oradan para kazanıyım diyen bir grup var.

Markalarda durum?

Markalar bunlarla oldukça kötü deneyimler de yaşıyorlar.

Gelecek?

Bu işi yapmak isteyen fenomenler daha iyi içerik üretmek, sosyal medya yöneticileri daha düzgün ve iyi işler çıkarmak zorunda kalacaklar.

 

SOSYAL MEDYA VE SATIŞ

Sosyal medya satışı artırıyor mu?  

Zaman içerisinde öyle olmadığı anlaşıldı. Çünkü bedava olan, alternatifin bol olduğu ortamda, giderek de kalabalıklaşan bir ortamda, takipçilere bir şey anlatabilmeniz için çok iyi bir şeyler sunuyor olmanız lazım. Tüketici ilgisini çeken şeyleri okur …

Fenomen sattırıyor mu?

Şimdi fenomen meselesi şu; şirketlerle ilgili yaptığımız araştırmadan sonra ikinci adım olarak fenomenlerden acaba etkileniyorlar mı diye sormak istedik. Tüketiciler şirketlerin sosyal medya hesaplarına bakarak karar verdiler. Peki en çok neye göre karar verdiler? Tüketiciler birbirine bakarak karar veriyorlar. En etkili şey alışveriş sitesinde ürün ve ürünün altındaki yorumlar. O yorumlar ne kadar fazla olursa yorumlar ne kadar olumlu veya olumsuz olursa diğer tüketiciler etkileniyor. Fenomen meselesinin ortaya çıkma meselesi de bu. İnsanlar birbirlerine benzeyen insanlardan etkileniyorlar ama bunların içinde bazı insanlar daha etkileyici görünüyorlar.

Ya da bu nedenle ünlü olmuşlar.

Evet. Orada şöyle bir problem var. Influencer denen şey, önce çok takipçisi olan insanlar markaları kullanmaya başlıyor… Daha sonra markaları kullanması için fenomen haline gelme meselesi ortaya çıkıyor.  O arada işler bozuluyor.  İşin esası doğal olarak ortaya çıkmış fenomenlerin markalarla bir takım iş birlikleri olabiliyor. Bunu iyi yapan kötü yapan var.  Ama öğrenciler fenomen olmak istiyor.

 

SPONSORLU İÇERİK

Araştırmanızdan anladığım, 80 milyon nüfusta kayda değer sayıda fenomen yok. Sattırma kabiliyeti de zayıf. Üstelik tüketici sponsorlu içeriğe tepkili. Dolayısıyla fenomenli içeriğe de tepkili.

Söylendiği kadar güçlü değiller. Öyle bir sunuluyor ki, adeta millet fenomenlerin her söylediğine koşuyor, satın alıyor. Öyle değil. En etkili oldukları yer yeme içme, seyahat ve kişisel bakım. Araştırmada anne bebek kısmı düşük çıkıyor. Anne ve bebek kısmının ayrıca araştırılması lazımKişisel bakım en hızlı tüketim malzemesi. Yeme içme, turizm de tüketicinin macera yönüne hitap ediyor.

Bundan sonra Türkiye’de etkili olabilecek ya da dünyada etkili olabilecek mecra hangisi, kişiler kimlerdir?

Kabul etmek gerek, sosyal medyada pazarlama yöntemi çeşitlendi. Diğer yandan her şey kendi mecrasına oturuyor, su yolunu bulur gibi bir şey… Influencer konusu da aynı, bir patladı sonra tüm şirketlerin ağzı yandı bu işten.

Ölçülebilir olacak mı?

Evet, ölçülebilir hale gelecek. Her işin içine girdiği gibi yapay zeka bu işin de içerisine girecek. Yapay zeka tüketiciler arasındaki etkileşimi sağlayacak, artıracak. Alışveriş sitelerinin altında gördüğümüz kötü – iyi yorumlar yapay zeka sayesinde anlık hale gelebilecek, mağazaları gezerken ürün değerlendirmelerine bakabileceksiniz.  Kişiler arası etkileşim fazlalaşacak.

 

Paylaş