Felaketin Cinsine Karar Verelim Mi?

White hole in brick wall.

8 Eylül gece yarısı Fas’ta merkez üssü Kırmızı Şehir anlamına gelen turizm cenneti Marakeş’in güneybatısında, Atlas Dağları’nın altında 6.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi; dağlık köyler yerle bir oldu, şehirlerde hasar büyük, inanılacak olursa 3 bine yakın ölü var… Resmi rakam bilinmiyor, muhtemeldir ki, hiçbir zaman gerçek ortaya çıkamayacak.

İki gün sonra Akdeniz kasırgası Daniel Fırtınası Libya’nın doğusunda karaya ulaştı. Bir günde bir metreye varan yağış bıraktı – bölgenin normal bir yılda gördüğünden 2-3 kat daha fazlaydı. Liman kenti Derna’da iki baraj patladı. Sel suları mahalleleri silip süpürdü. Ölü sayısı 5 bin üstü ama binlerce kişi kayıp. Şehir nüfusunun %10’undan fazlası boğuldu deniyor…

Fas 17. yüzyıldan beri aynı aile tarafından yönetilen istikrarlı bir monarşi. Libya’da iki hükümet var: Batı’da uluslararası tanınan bir hükümet, Doğu’da savaş lordları hakim. İkisi de bir devletin temel işlevlerini yerine getiremiyor.

Fas popüler bir turizm destinasyonu ve Avrupa için bir üretim merkezi; Libya savaştan zarar görmüş olsa da önemli bir petrol üreticisi. Ortak özellikleri sanıldığı üzere afet değil. Yönetim.

Fas’da deprem sürpriz gibi algılansa da son bin yılda Fas ve çevresinde, 2000’e yakın deprem kaydedilmiş. Birçok ev depremde kolayca bükülen basit yığma taşlardan inşa edilmiş. Kırsalda yaşayan halk depreme karşı çivi dahi çakamamış. Fas hükümeti sadece dört ülkenin yardımını kabul etti: İngiltere, Katar, İspanya ve Birleşik Arap Emirlikleri. Fransız ve Alman kurtarma ekipleri yoldan döndü. Kendi ordusu yardım ulaştırmaya yetemedi, izole dağ köylerine ulaşım imkansızdı. Halk ölülerini gömemedi.

Fas Kralı’nın deprem sırasında ülkesinde olup olmadığı bilinmiyor, turist destinasyonu Marakeş’i 5 gün sonra ziyaret etmiş, yerel yönetim depremzedeleri bırakıp Kral’ın geçeceği yerleri güzelleştirmiş.

Libya’da Daniel felaketinin provası bir hafta önce Yunanistan’da yaşandı. İki hükümet de önlem almadı. Barajlar patladı, halk kaçamadığı için boğuldu. Uydu fotoğrafları, vadi yakınındaki binaların yok olduğunu gösteriyor, köprüler sürüklenmiş, şehir çamurla kaplı. Libya’ya yardım teklifleri yağdı, lojistik ve bürokratik engeller yardıma geçit vermedi. Ölü ve kayıplara ilişkin bilgi tahminden öteye geçmiyor.

Gelecekte Daniel ölçeğindeki fırtınalar yaygınlaşacak. İklim modelleri ısınan dünyanın daha şiddetli Akdeniz kasırgaları getirebileceğini öngörüyor. Akdeniz havzasında orman yangınları zaten bir sorun. Hükümetler hazırlıksız.

Güney Avrupa, Afrika ve Doğu’ya gittikçe pek çok coğrafya fakir ve şanssız desek, yaşananları anlatmaya yetmiyor. ABD 2023’ün ilk 9 ayında zararı 1 milyar doları aşan büyük afetler yaşadı.

Hawaii’deki yangın ve Florida’yı vuran kasırga unutulmaz diyeceğim gelen gideni aratıyor, belli ki unutulacak. Doğal afetlerin bu yıl ABD’ye 57.6 milyar dolar zarar verdiği tahmin ediliyormuş.

Güney Avrupa’da yaşananlar sırasında elimiz yüreğimizde bekledik durduk. Çanakkale’nin bir bölümü kül oldu.

Uzmanlar yeni bir rekor sıcaklık dönemi olabileceğini öngörüyor.  İnşaattan imalata, tarımdan taşımacılığa ve tabii tıp ve sigortacılık gibi sektörlerde iklim değişikliği zarar zarar zarar…

Aşırı sıcaklar büyümenin önünde engel, dahası aşağı çekiyor. Deprem, sel, aşırı sıcaklar ekonomik tehdit.

2030 yılına kadar dünya genelinde her yıl toplam çalışma saatlerinin yüzde 2’sinden fazlası ya çalışmak için çok sıcak olduğu için ya da işçiler daha yavaş bir tempoda çalışmak zorunda kaldıkları için kaybedilecek.

Kentlerde yaklaşık 200 milyon insan aşırı sıcaklardan dolayı risk altında ve bu sayının 2050 yılına kadar sekiz kat artması bekleniyor.

Aşırı sıcaklardan en çok etkilenenler genellikle en yoksullar ve en az baş edebilenler. Verimlilik kayıpları genellikle ücretlerin ortalamadan daha düşük olduğu işlerde yoğunlaşıyor.

Dünya Çalışma Örgütü ILO’ya göre, açık havada çalışan özellikle de tarım ve inşaat sektöründekiler sıcağa maruz kalma nedeniyle ölüm, yaralanma, hastalık ve verim düşüklüğü riski altında.

Tazminat gerektiren sıcaklığa bağlı işyeri yaralanmaları artmış. Üçte birinden fazlası, kapalı alanlarda çalışan işçilerden kaynaklanıyor.  Uzmanlar sıcaklık gibi iklim krizinin “bir insan hakları meselesi” haline geldiğini, koruma politikaları gerektirdiğini söylüyor.

Aşırı hava koşulları çalışanları etkilemekle kalmıyor, örneğin çelik sıcak koşullarda eğilebilirken, betonla çalışmak zorlaşıyor; projelerdeki gecikme, para cezaları da dahil olmak üzere ek maliyet getiriyor. Yaşam alanlarının yeni iklim şartlarına göre tasarlanmamış olmasından kaynaklanan sorunları yazıyor çiziyoruz ama sorun misliyle çalışma alanlarında da bulunuyor.

Su yolları üzerine kurulmuş olan sanayii şaşkın. Selden ve kuraklıktan etkileniyor. Altyapıya yönelik riskler de ezber bozuyor, örneğin tren rayları, yollar ve havaalanları etkileniyor.  Köprüler çöküyor, tarımda mahsul verimi düşüyor, fiyatlar yükseliyor… Bir dizi sektörde işler riskli hale geliyor, bu durum sigorta maliyetlerini artırıyor.

Ve saymakla bitmiyor. Ama unutulmuyor Körfez Depremi travması devam ederken, güneydoğumuzu yerle bir eden Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Hatay, Urfa ve ismi anılmayan pek çok belde ne yaşadı… niye yaşadı?

Soruyorum, yaşananların adı ne? Ne krizi bunlar…

Paylaş