Eskiyi Yeniden Keşfetmek

Bugün size yaşanmaya devam eden bir olayı aktaracağım. Bir öykü okuduğunuzu sanacaksınız. Biraz öyle. Önemli bir farkı var, gerçek hayatta geçiyor ve halen binlerce insanın hayatını etkiliyor. Hikayede bir asıl oğlan, bir de asıl kız var. Amerikalı bunlar. Aslında onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine diyeceğiz ama olmuyor. Birlerinin bu evliliğe itirazı var.

Bugün size yaşanmaya devam eden bir olayı aktaracağım. Bir öykü okuduğunuzu sanacaksınız. Biraz öyle. Önemli bir farkı var, gerçek hayatta geçiyor ve halen binlerce insanın hayatını etkiliyor. Hikayede bir asıl oğlan, bir de asıl kız var. Amerikalı bunlar. Aslında onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine diyeceğiz ama olmuyor. Birlerinin bu evliliğe itirazı var.

Genellikle hep kendimizle ilgilenir, dikkatimizi yakın çevremizden bile kıskanırız. Bunun belli başlı nedenleri var tabii. Birincisi, dertlerimiz o kadar büyük ki, başka bir yere bakacak durumumuz yok… Bir diğeri, genel olarak bilgimiz sınırlı. Hep aynı konular içinde kalabiliyoruz.

Neyse lafı eveleyip gevelemeye gerek yok. Biz kafamızı kuma gömüyoruz. Zaten bunu da biliyoruz.

Bu arada dünya dönmeye devam ediyor. Birbirinden ilginç gelişmeler yaşanıyor. Meşguliyet ve umursamazlık içinde gelişmeleri kaynatıveriyoruz.

Bugün size yaşanmaya devam eden bir olayı aktaracağım. Bir öykü okuduğunuzu sanacaksınız. Biraz öyle. Önemli bir farkı var, gerçek hayatta geçiyor ve halen binlerce insanın hayatını etkiliyor.

Hikayede bir asıl oğlan, bir de asıl kız var. Amerikalı bunlar. Aslında onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine diyeceğiz ama olmuyor. Birlerinin bu evliliğe itirazı var.

Bizim asıl çocukların adları şöyle, General Electric (yakın arkadaşları ona GE diyor) ve Honeywell.

İsimlere bakarak siz bu iki aileyi tanımadığınızı söyleyebilirsiniz. Çünkü sizin tüm tanıdıklar çocuklarının düğününü beş yıldızlı otellerde yapıyorlar. Masaları binlerce gülle donatıyorlar. Alkolsüz tropik içkiler ya da alkollü değişik içkiler su gibi akıyor. Havai fişekler yeri göğü aydınlatıyor.

Bu düğünde böyle şeyler olmadı. Ama yeri göğü inletmeyi başardı. Aslında düğün var ama resmi nikah yok. Durum biraz karışık.

Modern zamanlar…

Çevremizde olup bitenden yalnızca biri bu. Artık pencereyi aralayıp dışarı bakmanın zamanı geldi. Kim ne diyor, nereye gidiyor.

Bu kez farklı bir yöntem kullanmaya karar verdim. Hatta biraz oyun oynamak fena olmaz diye düşündüm. Pencereyi açalım açmasına da. Hikayenin geri kalan kısmını anlatırken, “”eski”” ekonomi temsilcilerinden yararlanmaya karar verdim.

“”Eski”” kurtlar, “”yeni”” yollar gösterecekler.

Citibank’ın eski Başkanı Walter Wriston, Ronald Reagan’ın Ekonomi danışmanıydı. Wriston’a göre, bir liderin en büyük hatası, değişimi görememek: “”Kendinizi kapamayın, kafanızı dışarı çıkarıp etrafa bakmayı ihmal etmeyin. Reagan’a danışmanlık yaparken, birbirinden değerli şirket yöneticileriyle tanıştım. Bazılarının en önemli hatası, kendilerini, şirket bilançolarına gömmek oldu.

Rakamlardan başka bir şey göremiyorlardı. Unutmayın hiçbir grafik sürekli yukarı tırmanmaz. Zor zamanlarda gelirleri bir kenara bırakıp kara bakmak lazım. Nakit, hayattaki en büyük kraldır””.

GE’nin Başkanı Jack Welch garip bir adam. Neden garip… çünkü pek çok sıfatı üzerinde topluyor: En fazla kazanan, en uzun süre ayakta kalan, en başarılı, en acımasız, en zeki, en hızlı, en hırslı, en karizmatik, en… Firması GE, uçak motorlarından televizyonculuğa kadar uzanan geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. GE ve Welch sık sık dünya basınına malzeme oluyor.

Bu aralar ortalık yine Jack Welch ve GE haberleriyle kaynıyor. Welch, yine ne yaptı etti ortalığı karıştırdı. Yetmedi bu kez ABD ile Avrupa’nın arasına girdi. “”Eski”” ve “”Yeni”” kıtalar kapışmak üzere. Avrupa hop oturup hop kalkıyor, bu evliliğe itirazı olduğunu söylüyor. Birleşmenin Avrupalı firmalara zarar vereceği düşünülüyor.

Konuyu daha iyi anlayabilmek için başa dönelim. Ayrıntılar ilginç.
Bundan bir süre önce, emekli olacağını açıklayan Welch, giderayak bile gazete ve televizyonlara boy boy haber oldu. Welch’in ayrılacağı duyulunca, GE hisselerini borsa değeri düşmeye başladı. Yönetim Kurulu duruma el koydu. “” Adayını seç öyle git”” dedi. Önce adaylar belirlendi, ardından adaylar elendi ve kala kala üç yönetici kaldı.

İnanması zor ama bir firmadaki yönetim değişikliği, adeta bir macera filmi gibi bütün dünya tarafından anında izlendi. Adaylar pek çok ve türlü sınavdan geçti. Geçmişleri, başarı ve başarısızlıkları dergilere ve gazetelere malzeme oldu. Birbirlerine karşı ne tür üstünlükleri olduğu tartışıldı.

Sona doğru heyecan iyice tırmandı. Adaylardan bir tanesi seçildi. Welch’in ayrılış tarihi kesinleşti. Bir süre birlikte çalışıp, sonra koltuğu devretmesine karar verildi.

Huylu huyundan vazgeçmez denir. Aynen böyle. Çünkü kısa bir süre sonra sanki o kadar tantanaya neden olan kendisi değilmiş gibi emekliliğini ertelediğini duyurdu.

Ford ve Chrysler deyince akla gelen efsane yönetici Lee Iacocca, “”Elli yıldır iş dünyasını içindeyim. Ve bir tek şey gördüm. Burada kimse kimseye bedava yemek vermiyor”” diyor. Ve devam ediyor: “”Hiçbir şey bir gecede olmuyor. Duyduğunuz tüm klişeler doğru. Pek çok genç gerçekleri en zor şekliyle öğrenmek zorunda kalıyor. İlk düşüşte siz de düşmeyin. Grafik aşağı doğru kayınca, “”Ben burada ne yapmalıyım”” diye kendinize sorun””demekten kendisini alamıyor.

Kız tarafı elektronikle uğraşıyor. Cüssesi de cüzdanı da iyi. Etine buduna… Benim anladığım kadarıyla bir de feminist. Bu başından geçecek ilk evlilik değil. Bir önceki de en az bu kadar ilginç. Neden diyecek olursanız. Kısa süre önce Allied Signal’la evlenmişti. Ama diretti kendi ismini korumayı başardı.

Honeywell’de kaç kişi çalışıyor bilmiyorum. Çok olduklarını biliyorum ama. Binlerce. Dünyanın her yanında. Bir kamu kuruluşu kadar hantal olduğunu da biliyorum. Hareket kabiliyeti sınırlı. Yetmezmiş gibi nerede çokluk orada zorluk…. Ama gel de inan… İkinci kez evleneceğim diye tutturdu. Damat adayı tahmin ettiğiniz gibi değil. Damat adayı United Technologies. Neredeyse evleniyorlardı. Direkten dönmek diye buna derim ben.

Görüşmeler müthiş bir gizlilik içinde yürütüldü. Anlaşma imzalanmak üzereydi.

Ve evlilik ansızın suya düştü.

Meğer Honeywell’e, Jack Welch göz koymuş. Anlaşma imzalanacakken, Welch , Honeywell yönetim kuruluyla irtibata geçmiş. “”Kıza talibim”” demiş. Kız tarafı da gönüllüymüş… “”Tamam da bir şartla”” denmiş. “”Emekliliğini ertele””.

Yakınları, Welch’in bu kararı vermekte pek de zorlanmadığını düşünüyor. Bir Hollywood yıldızı kadar ünlü olmasına karşın iş dünyasına kimsenin unutamayacağı bir zaferle veda etmeyi kim istemez.

Yatırım fonları dendiği zaman akla ilk gelen isimlerden biri Sir John Marks Templeton… O da klişelere inandığını söylüyor: “”Zor zamanlar insanın karakterini oluşturur”” diyor. Hayatındaki en büyük şansın babasının iflası olduğunu anımsatıyor. Üniversite masraflarını karşılayabilmek için pek çok işe girip çıktığını, bunların arasında zengin arkadaşlarla poker oynamanın de yer aldığını söylüyor: “”Kağıtlar kötü geldiğinde, iyi oynamaktan başka şansınız kalmaz. Bugün pek çok genç girişimci ve yönetici, ilk kez kötü bir elle karşı karşıya ve ne yapacağını bilmiyor. Seksen sekiz yaşındayım. Son internet çılgınlığının, gördüğüm diğer krizlerden hiçbir farkı yoktu. Ben iyi iş yapanın her ekonomide iyi olacağına inanıyorum. Yetenekli insanlarla çalışmaya özen gösterenler yetenekleri cezbederler””.

İki firmanın birleşmesi geçtiğimiz Mayıs ayında Amerikan rekabet kurulu tarafından onaylandı. Alelacele verilen bu kararın Avrupa ‘yı da tetiklemesi düşünülmüş olmalı. Ama bu kez evdeki hesap çarşıya uymadı. Avrupa birleşmeye onay vermedi. 42 milyar dolarlık birleşme Avrupalıları korkutunca kızılca kıyamet koptu.

AB rekabet kurulunun başında İtalyan Mario Monti var. Monti, birleşmeye “”hayır”” derken kapıyı tamamen kapamadı. Bazı şartlar öne sürdü.

Birleşmenin Avrupa için yarattığı en önemli tehdit unsuru ortaya çıkacak havacılık devi.

GE’nin havacılık kolu, havayolu şirketlerine uçak leas ediyor, finansman sağlıyor. Bu uçaklarda GE motoru ve Honeywell elektronik ekipmanlarının kullanılmasını şart koşması bekleniyor. Böyle olması halinde, İngiliz Rolls Royce ve Fransız Snecma firmasıyla eskiden Thomson CSFolarak anılan Thales firmalarının durumu hiç de parlak görünmüyor.

AB, kendi firmalarını Welch’e karşı korumaya alınca, Welch, resti çekti. Monti’ye bir teklif sunarak, Honeywell’in, gelirleri 2.2 milyar dolara ulaşan havacılık iş kolunun önemli bir bölümünü kapayacağını, GE Capital Aviation Services olarak anılan havacılık faaliyetlerini de, yine GE’nin sahip olduğu ama başka bir iş kolu gibi ayırabileceğini söyledi. Ve ekledi. “”Bizden bu kadar, ya kabul et ya da bu iş burada biter.””

Monti, “”Bu kadar taviz bana yetmez”” diyor.

Karar 12 Temmuz’da AB tarafından açıklanacak.

İş salt ekonomik değil. Siyasi gözlemciler ve ekonomi kurmayları değişik senaryolar üzerinde çalışıyor. AB’nin Washington’un onay verdiği bir birleşmeye “”hayır”” demesinin zor olduğunu düşünüyorlar. Kaldi ki, bu birleşmenin suya düşmesi demek maddi kaybı da beraberinde getiriyor.

Maddi kayıplar konusunda küçücük bir örnek; AB’nin onay vermediğini açıklamasıyla Honeywell hisseleri hızlı bir düşüş yaşadı. Şirketin bu kargaşa sırasında başka bir şirket tarafından satın alınmasından endişe ediliyor. United Technologies hala kuvvetli bir aday olarak kapıda bekliyor.

Profesör Warren Bennis’e göre, genç bir insanın başına gelebilecek en iyi şey, inişli çıkışlı bir ekonomide hayatın kendisiyle tanışmak. Bennis, 77 yaşında olduğunu hatırlatıp bugünkü inişleri yaşamaktan mutlu olduğunu söylüyor: “”Her inişte mide bulantısından kusmak yanlış. “” Bennis, inişlerde kaybetmemeye çalışmaktansa, kazanmaya konsantre olmak gerektiğini söylüyor.

Şimdi sorarım size bir şirket birleşmesi bir film senaryosuna benzer mi. Gördüğünüz gibi benzeyebilirmiş.

Bir şirket birleşmesinin bir yazıya sığmayacak pek çok değişik yönü olduğunu unutmamak gerek. Bir kamu kuruluşu kadar büyük, hantal ve zengin olan Honeywell, Allied Signal birleşmesinin ardından Welch darbeleriyle neye uğradığını şaşırmış durumda. Firmanın faaliyet alanlarının bazıları tamamen, bazıları da kısmen kapanıyor. Çalışanlar arasından öncelikle emeklilikleri yaklaşmış ve hatta gelmiş olanlar belirlenerek işlerine son veriliyor. Performans değerlemeleri ve şirketin gelecekte yer alacağı faaliyet alanları belirleniyor ve tasfiye devam ediyor. Her hafta pek çok kişinin işten çıkarıldığı belirtiliyor.

İşin içinde siyaset, işin içinde rekabet, işin içinde ekonomik kaygılar olunca çok şey değişiyor.

Jack Welch geçtiğimiz hafta, rekabet kurulunu kararından vazgeçirmek üzere Avrupa’daydı. Aynı hafta ABD Başkanı George Bush da aralarında NATO Zirvesinin bulunduğu bir dizi temasta bulunmak üzere Avrupa’ya geçti. GE Honeywell birleşmesinin ABD Başkanının gündeminin üst sıralarında bulunduğunu anımsatmaya gerek yok. Bu iki kişinin ziyareti arasında kıyaslama yapmak doğal olarak zor ve mümkün değil. Sizi şaşırtabilir,

Welch’in ziyareti en az Bush’unki kadar ilgi çekti. Gazeteciler AB dönem başkanı İsveç Başbakanı ile bir araya gelen Bush’un aynı akşam AB üyesi ülkelerin sendika başkanlarıyla yemek yiyeceğini duyurdular. Ama Welch’in aynı akşam kiminle yemek yiyeceğini öğrenemediklerini açıkladılar.

Welch emekliliğini 42 milyar dolar için erteledi. Zaferle ayrılmak varken boynunu büküp köşesine çekilecek mi diye soruluyor. Çoğunluk bu oyunun burada bitmeyeceğini düşünüyor. Birkaç haftaya kadar göreceğiz.

Eski ekonominin iki eski firması arasındaki “”yeni “” evlilikle, eski kıtanın yeni tavrını yorumlamaya çalışırken, şunun şurasında birkaç ay önce “”yeni ekonomi”” diye naralar attığımızı anımsadım. Eskiyle yeni arasındaki çizginin nerede başlayıp nerede bittiğini bir türlü anlayamadık. Ama hayatın gerçekleri devreye girdikçe eskinin eskimediğini, yeninin de pek yeni olmadığını görüyor insan.

Ülkemize baktığımda ise, keşke diyorum bu kadar fazla kendi sorunlarımız içinde kaybolmasaydık. Bizim gibi sorun yaşayanlarla bizimle ilgisi olmayan sorunları yaşayanların hayatlarını izleme fırsatını kendimize çok görmeseydik. Pencereyi aralamak, hiç de fena olmuyor. Sorunların bir kısmını başkaları yaşamışken ders almak gerek.

Neden eskiyi yeniden keşfedelim ki…

 

Paylaş