Erkek kadınlar

Kadına yönelik en az dört önemli yeni araştırma yayınlandı. Sonuç özetle bildiğiniz gibi. Kadının durumu kötü! Ama kime göre… Size, bana!… Çoğu yurdum erkeği için durum sevindirici. Çoğu yurdum kadını için ise bir torba laf edecek durum yok.

Araştırmaların her biri dar çevrede, yani biz bize ayrı ayrı ses getirdi. Kimi, “vay canına herkes karısını dövüyormuş” kimi “vay canına memleket türbana bürünmüş…“ diye bol bol konuştu.

Kadına dair konu ve sorunların bu kadar çok konuşulduğu, yoğun kadın araştırması yapılan, ancak bu kadar geri olan bir başka ülke var mıdır, bilmiyorum. Kadının asıl sorunu kendisi. Türkiye’de erkek kadınlar yaratmışız. Tepedeki de tabandaki de erkek gibi.

Tepedeki kadın güç mücadelesi vermek için erkek gibi. Bireysel hayat mücadelesiyle o kadar meşgul ki, başka bir kadın daha var mı farkında değil. O koltuğunu ve kariyerini koruyor. Onun gözü küresel standartlarda, ülkesindeki standartları bilmiyor. Aşağıdaki kadını erkek egemen toplum o kadar ezmiş ki, o zaten kadın olduğunun farkında değil, bakacak başka gözü olmadığı için kendisine erkeğinin (baba, erkek kardeş, koca) gözüyle bakıyor. Haklarını bilmiyor, hiçbir şeyi hak görmüyor.

Önce eşlerinin kafalarına musallat olan koca-kafalar, şimdi küçük kızlarının kafalarını örtmekle meşgul. İlkokul öğrencisi kızlarını başlarını örtüp, militanca müsamerelere, yarışmalara sokuyorlar. Çocuk maşa, yanında duran türbanlı anne erkek kadın, baba gururlu, hükemetten hem alkış hem iş alıyor. İstanbul’un göbeğinde İETT otobüsleri kız öğrencileri ayrı, erkek öğrencileri ayrı taşıyor. Erkek kadın bunun doğru olduğunu sanıyor. Hele bi sanmasın, bacaklarını kırarlar!

Erkek kadın kimdir? Aşağıda kaynaklarını bulacağınız araştırmalardan derliyorum:

Başörtüsü en yaygın biçimde ev kadınları (59.8) ve işsiz kadınlar (45.5) arasında görülüyor. Başını örtenler şu sırayı izliyor: Bekarlar (35.4,) sözlü-nişanlılar (50.8), evliler (75.7), dul-boşanmışlar (71.5) . Ya başı bağlanmış olanlar ya da ekonomik gücü olmadığı için erkek eline bakanlar örtünüyor.

“Evin reisi erkek, döver de sever de” tekerlemesi sorulduğunda erkeğin dövme hakkı olduğuna inanan kadın oranı yüzde 42,3. Bu yüzden Türkiye’de her üç kadından biri eşinden dayak yiyor, kadın kocasından daha fazla kazanırsa dayak yeme riski iki katına çıkıyor.

Tüm dünyada kadın istihdamı artarken Türkiye’de düşüyor. Her dört kadından yalnızca biri çalışıyor. 2006’da kayıt dışı istihdam oranı yüzde 48. Bu oran kadınlarda yüzde 66, erkeklerde yüzde 42. Türkiye, kadınların işgücüne katılma oranı bakımından 30 OECD ülkesi içinde ‘en kötü’ durumda olan.

“Kadının çalışıp çalışmayacağına yalnızca kendi karar verebilir” fikrinde olanlar, başını örtmeyenlerde yüzde 59.8, başını örtenlerde yüzde 33.1’e, türbanlılarda yüzde 28.8’e düşüyor.

Medeni Kanun kabul edileli 80 yıl oldu. Kadınların yarısı Medeni Kanun’daki mal rejiminden, ailenin korunmasına dair yasal düzenlemeden ve diğerlerinden de habersiz. “İyi anne baba, kızına hangi meziyetleri kazandırmalıdır” sorusuna verilen yanıtlar arasında “hakkını arayabilme” yüzde 14.9 ile son sırada. Erkek eşini aldatırsa hoş karşılanabilir diyenlerin oranı Şanlıurfa’da yüzde 49.5, Kars’ta yüzde 33.9, İzmir’de yüzde 31.3…  

Gelişmişlik düzeyi en yüksek olan Marmara bölgesindeki kadınların yüzde 13.1’i okur yazar değil, Güneydoğu Anadolu’da oran yüzde 46.3. Okuma yazma bilmeyen kadınlar, 40 yaş ve üzeri kadınların yüzde 64’ünü oluşturuyor.

Özetle sorun biziz, kadınlar! Ya çok biliyoruz, ya hiç. Erkek gözüyle bakıyoruz, korkuyoruz, usanıp aldırmıyoruz. Yuvarlanıp gidiyoruz. Erkeğin gözüyle kadın tatsız tuzsuz bir şey ama hiçbir şey yapmıyoruz.

Kaynak: Prof. Dr. Ayşe Ayata: BM kapsamında kadının  insan  haklarının  geliştirilmesi üzere kadın araştırması; Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat: “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet Raporu”; Prof. Dr. Gülay Toksöz: “Türkiye’de Kadın İstihdamı Durum Raporu”; KONDA: “Gündelik Yaşamda Din, Laiklik ve Türban Tartışması”

Paylaş