Ekmek, Çocuk, Kariyer ve Sürdürülebilirlik

İş hayatında kadın sayısının artması bir ülkenin gelişmişlik seviyesini ortaya koyan önemli göstergelerden biri. Yıllarca bu cümleyi kurduk. Bugün geldiğimiz noktayı bir kenara koyarak, varmak istediğimiz hedefe odaklanıp bu cümleyi revize etmek istiyorum: İş hayatında karar verici noktalarda ve katma değer yaratan işlerde kadın sayısının artması, bir ülkenin gelişmişlik seviyesini ortaya koyan önemli göstergelerden biridir.

Aşağıda Coca-Cola Türkiye Başkanı Galya Frayman Molinas röportajını okuyabilirsiniz. Molinas aynı zamanda Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı. Karar verenler arasında bir kadın. Önemli. Yalnızca uluslararası organizasyonda karar veren olarak değil, aynı zamanda katma değer yaratan toplumsal uğraşlar içinde yer alan bir kadın olarak, aynı zamanda bir anne bir birey olarak önemli…

2011 yılının sonuna geldik. Aşağıdaki metinde 2050 yılında Türkiye’nin dünyanın hakim ekonomilerinde biri olacağını söylüyoruz. Buna karşın bugün Türkiye’nin Doğusu ile Batısı ne yazık ki farklı gelişmişlik düzeyleri yaşanıyor. Ne yazık ki İstanbul gibi bir metropolde farklı gelişmişlik düzeylerinde kadınlar bulunuyor.

Bazı iş kollarında kadın sayısı arttı. Bazı iş kollarında kadın sayısı hala yok. Çalışan, kazanan ve üreten kadın sayısını artırması için hepimizin kafa kafaya vermesi gerek. Çözüm üretmeliyiz, farklı fikirlerle ortaya çıkmalıyız, pozitif ayrımcılık gereken her yerde yaratmalıyız, kadınları teşvik etmeliyiz.

Molinas röportajı kadın üzerine kurgulanmış bir söyleşi değil. Bir kadın üzerinden başarıyı, toplumu, aileyi, geleceği anlatıyor. Bu röportajın önemli olduğunu düşündüğüm yanı ise “nasıl” sorusuna yanıt vermesi.

Keyifli okumalar…

Yaprak Özer: Coca Cola Türkiye başkanlığı  koltuğuna nasıl oturdunuz? Dünyada sizinkisi gibi kaç pozisyon var?

Galya Frayman Molinas: Biz global olarak 700 bin kişilik bir aileyiz. Türkiye gibi 22 tane iş birimi var. Ama ülkeleri bazında bakarsak, 206 ülkede operasyonumuz var.  Bu ülkeler arasında Türkiye 1995 yılında 80. iken, şu anda 13. sırada oldu. Şimdi de 12’yi zorluyoruz. Global olarak Türkiye’nin konumu budur.

Yaprak Özer: Global başkan olarak Muhtar Kent, her fırsatta kadınlara ne kadar önem verdiğini, dünyanın kadınlarla daha iyi bir yer olacağını söylüyor. Sizin şirkette kadın olmak güzel bir şey mi?

Galya Frayman Molinas: Biz çeşitliliğe çok inanıyoruz. Farklı geçmişlerden, farklı kültürlerden gelen arkadaşlarımızın, bugün üzerimizde çalıştığımız zor konulara çok büyük bir yaratıcılıkla çözüm bulabildiklerini düşünüyoruz. Kadın konusuna da bu şekilde yaklaşıyoruz.

Yaprak Özer: Ekibin ne kadarı kadın?

Galya Frayman Molinas: Şu anda benim ekibimin yüzde 70’i kadın.

Yaprak Özer: Bu çok büyük bir oran aslında, değil mi?

Galya Frayman Molinas: Evet. Bu anlamda dünyada tekiz, Coca Cola sistemi içerisinde.

Yaprak Özer: Bu sistematik bir politika mıydı, pozitif ayrımcılık mı söz konusu?

Galya Frayman Molinas: Bu konuyu konuşmayı çok seviyoruz aslında.  Burada bir pozitif ayrımcılık söz konusu olmadı ama eşit fırsat vermek söz konusu oldu. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yetenek havuzunun çok sığ olduğunu görüyoruz. Yetişmiş insan bulmak çok zor. Türkiye gibi ülkelerde de kadınlar çok iyi bir fırsat olarak ortaya çıkıyor. Baktığınız zaman, biz hiçbir zaman pozitif ayrımcılık yapmadık ama eşit fırsat verdik.

Yaprak Özer: Sadece bir tesadüf olmadığını söylüyor. Pozisyon için doğru olduğunu düşündüğünüz kişileri, hamile olmasına rağmen işe almışsınız. Bu da bir risk aslında değil mi?

Galya Frayman Molinas: Eşit fırsat derken, demek istediğimi açıklamak istiyorum. Sonuçta kadınlar belli bir biyolojik döngü içerisinde, tabii ki çocukları, ailesi olacak. Çocuğu olması kadını ancak zenginleştirir. Onun ötesinde, bunu asla bir engel, limitasyon olarak görmemek lazım. Önemli olan bu kadının masaya getirdiği değerdir.

Yaprak Özer: Nasıl bir değer getiriyor?

Galya Frayman Molinas: Ben her zaman erkek özellikleri ve kadın özellikleri olarak yaklaşmayı tercih ediyorum. Kadınlar ve erkekler diye bir kategorizasyon belki de çok doğru değil. Sonuçta kadınlara yüklenen sosyolojik bir kimlik var. Biz hep ahengi kurmak ve korumak için uğraştık. Onun getirdiği birtakım özellikler var. Biz istesek de bunlardan kurtulamayız. Kadınlar daha iyi iletişim kurabiliyor, bir yakınlık ve sıcaklık getiriyoruz.

Yaprak Özer: Kadınlar için detaycı derler, bütünü görmekte zaman zaman defoya sahip olabileceğini söylerler. Duygusal olabilirler derler, bir de kadınlarla çalışmak çok zor derler. Ne diyorsunuz bu konularda?

Galya Frayman Molinas: Her zaman en büyük gücümüz, en büyük zayıflığımız haline geliyor. Detaycı olmayı böyle görmek lazım. Detaylarla uğraşılması lazım, detaylarla uğraşmazsanız hayatınızı elde edemezsiniz. Detaycılık kadınların hayatının bir parçası ama bunun bir zayıflık haline gelmesine izin vermemek lazım.  Her şeye bir de tepeden bakmayı sağlamamız lazım, biz de bunu verdiğimiz eğitimlerle yapıyoruz. Şirket içi yaptığımız kadınlara özel eğitimlerde, bunu göstermeyi ümit ediyoruz.

Yaprak Özer: Siz iki çocuk annesisiniz, iki çocukla iş hayatı yürütmek kolay bir iş değil. Nasıl geçti yıllar, işle ev arasında ayrımı nasıl yapabildiniz?

Galya Frayman Molinas: Çok seyahat ettim, bir dönem on günün yedisi yurtdışındaydım. Öyle bir zaman geçirdiğinizde, ailenizle, çocuklarınızla geçirdiğiniz zamanın değerini daha iyi anlıyorsunuz. Ve çok daha iyi planlıyorsunuz, hiçbir şeyin bölmesine izin vermiyorsunuz. O dönemden edindiğim alışkanlıklarım var, örneğin çocuklarımla vakit geçirirken telefonumu kapatıyorum.

Yaprak Özer: Peki bu çocuklar iyi çocuklar, size hiç sormuyorlar mı nerede olduğunuzu?

Galya Frayman Molinas: Oldu, çok şaşkınlıkla karşıladıklarını hatırlıyorum. Ama hep bu dünyanın bir parçasıydılar.

Yaprak Özer: Peki, niye çok çalışıyorsun dediklerinde ne dediniz?

Galya Frayman Molinas: Neden çalışıyorsun diye sormuşlardı. Ben onlara, her zaman bir insanın potansiyeli olduğunu anlattım. Bu potansiyeli ortaya çıkartmanız lazım, aksi takdirde mutsuz olursunuz. Nasıl çocuklar oyun oynarken keyif alıyorsa, benim de çalışırken keyif aldığımı anlattım. Her zaman işten hikâyeler anlatmışımdır. Çok keyif aldılar, beni ben gibi kabul ettiler. Bu açıdan da şanslıyım.

Yaprak Özer: Bu çocuklarla başlayan planlama, programlama o kadar gelişmiş ki günün her saatini planlamaya başlamışsınız diye duydum, doğru mu?

Galya Frayman Molinas: Çok plan yaparım. Haftayı planlarım, günü planlarım. Her zaman plana uygun hareket etmem ama nerede saptığımı, nerede telafi edebileceğimi görürüm. Tabii bana çok yardımcı olan eşim benim için büyük bir şans. Aile yaşantımda yardım aldığım için, iş hayatımdaki planları gerçekleştirebiliyorum. Destek mekanizmam var yani.

Yaprak Özer: Evde ekmek yapıp işe götürdüğünüz görülmüş…

Galya Frayman Molinas: Doğrudur, benim çok keyif aldığım ritüellerim var hayatta, ekmek yapmak da bunlardan birisi. Bazen çok sıkıntılı olduğum zamanlarda, gece yarısı ikide, üçte kek yaptığım görülmüştür. Bunlar sıkıntımı geçirmek, dinlenmek için yaptığım şeyler.

Yaprak Özer: Başarının sırrı desem… Başarı neyle geliyor?

Galya Frayman Molinas: Başarı çok göreceli, başarıyı nasıl tarif ediyoruz ona bakmamızda lazım. Başarıyı herkes farklı tarif edebilir .

Yaprak Özer: Nasıl tarif edebilir böyle bir şeyi? Bu programda ben çok küçük başarılarla da izleyicileri buluşturmayı çok seviyorum. Başarı nedir? Evde başarılı olmak, iyi bir anne olmak da çok önemli.

Galya Frayman Molinas: Benim için başarılı olmak sadece evde ya da işte başarılı olmak değildir. Benim için her zaman dengeyi kurabilmek önemlidir. Bazen biri öne çıkar, biri geriye gider ama sonuç olarak bir dengeyi kurmak gerekiyor. Hayatınız istediğiniz doğrultuda gidiyorsa, benim için her zaman başarıdır. İş hayatında her zaman finansal hedeflerimiz var.  Aynı zamanda, birlikte çalışan insanların mutluluğu, keyif almaları çok önemli. Birlikte çalıştığım insanlar işe sabah mutlu geliyorlarsa o benim için bir başarıdır.

Yaprak Özer: Çok güzel bir şey ama mümkün olabiliyor mu?

Galya Frayman Molinas: Aslında her şey insanın kendisinde bitiyor. İşte eğlenmekten, keyif almaktan bahsediyorsak önce sizin bunları yapabiliyor olmanız lazım. Ayrıca, insanların mutlak surette aynı yöne koşmasını sağlayacak bir resim olmalı ortada. Bir hayal, vizyon olmalı. Kısa vadeli değil, uzun vadede hepimizi heyecanlandıracak bir resim olmalı.

Yaprak Özer: Çalışanlar bu vizyonu görebiliyor mu?

Galya Frayman Molinas: Bunu beraber yaratıyoruz, tek bir kişinin yarattığı vizyondan bahsetmek çok sağlıklı değil.  Bu vizyona giderken, beraber koyduğumuz hedeflerimiz de var.

Yaprak Özer: Bu hedefler, iş dünyasında rakamsal hedefler oluyor değil mi?

Galya Frayman Molinas: Çoğunlukla rakamsal hedefler ama bazen rakamsal olmayan hedeflerimiz de oluyor. O zaman o resmi tarif ediyoruz.

Yaprak Özer: İzleyenler ne kadar güzel derken, çalışanlar da o hedefler içinde kaybolduğunu, strese gittiğini söyleyebilir.

Galya Frayman Molinas: Çok doğru. Aynı zamanda hedeflerle, nasıl yapılacağı arasında da denge olması lazım. Bazen hedeften bahsediliyor sadece ama nasıl yapılacağına odaklanılmazsa işte orada kopmalar yaşanabilir. Orada insanlar ben bu işin içinde değilim diyebiliyor, orada ona yolun da tarif edilmesi, belirli hareket tarzlarıyla kültür oluşturulması gerekiyor. Aileye aidiyetinin de altının çizilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Yaprak Özer: Ben kazanmayı severim demişsiniz. Başarıya gitmek için kazanmayı da sevmek lazım, değil mi?

Galya Frayman Molinas: Bence herkes kazanmayı tattığında, bunu sever. Ve bunu ekipçe de paylaşabilmek lazım, başarı bir mıknatıs gibi herkesi çekiyor.

Yaprak Özer: Sevdiğin işi yapmak mı yoksa yaptığın işi sevmek mi?

Galya Frayman Molinas: Ben ikisi çok iç içe geçmiş diye düşünüyorum. Bir kontrast oluşturduğu zaman bir sorun var demektir, harekete geçilmeli, değişiklik yapılmalı orada.

Yaprak Özer: Peki bir iş nasıl sevilir, bir formülü var mı?

Galya Frayman Molinas: İşi sevmenin formülü yoktur, işi sevdirmenin formülü vardır. Ortamı sevebilirsiniz, kültürü sevebilirsiniz. Ortak değerler içinde yaşıyorsanız, bir parçası olabilirsiniz.

Yaprak Özer: Krizin göbeğinde bu koltuğa oturmuşsunuz. Küresel bir krizde hem de. Çaresiz hissettiğiniz oldu mu?

Galya Frayman Molinas: Çaresiz hissettiğim oldu ama oraya gelene kadar, geçmişimde Türkiye’ye özel krizlerden geçmiştim.

Yaprak Özer: Şerbetliyim diyorsunuz yani…

Galya Frayman Molinas: Sadece ben değil, Türkiye’deki bütün iş dünyası için geçerli bu. Hepimiz kriz dönemindeki kasları çok gelişmiş. Bu global kriz geldiğinde daha farklı bir seviyede geldi ama o eski kasları hatırlayıp hemen harekete geçtik. Krizlerin en güzel tarafı, normalde sormayacağınız soruları sormanızdır. O yüzden o dönemde buraya gelmem benim için büyük bir şanstı.

Yaprak Özer: Yani sevdiğiniz işi mi yapmak, yaptığınız işi mi sevmek sorusunun cevabı da bu. Krizde böyle bir koltuğa oturmayı şans olarak görüyorsunuz. Korktuğunuz oldu mu?

Galya Frayman Molinas: Korktuğum değil ama çekindiğim, endişelendiğim oldu. Orada da, ben yine çok şanslıyım ki çok iyi bir ekiple çalışıyorum. Sürekli beraber çalıştığım ekibime çok güveniyorum, onlara sırtımı yaslayabiliyorum.

Yaprak Özer: Ekibi miras mı aldınız yoksa siz mi kurdunuz?

Galya Frayman Molinas: Bir kısmı miras aldığım, bir kısmı kendi kurduğum, bir kısmı da 96 yılında Coca Cola’ya girdiğimde işe aldığım arkadaşlardan. Karma bir ekip tamamen.

Yaprak Özer: Liderler ekip çalışmasının dengesini nerede kurarlar, nerede kararları kendileri verirler?

Galya Frayman Molinas: Haklısınız, komite tarzı yönetim diye bir şey var. Komite tarzı yönetim olmaz, olsa da sonucu iyi olmaz.  Ekiplerde herkesin rolünü bildiği bir ortamdan bahsediyorsak çok verimli olur. Kararı verme zamanı gelince veriyorsunuz ama belirli bir içselleştirme sürecinden geçmiş oluyorsunuz. Herkesin kendini rahat hissettiği bir karara evet demek bir başka.

Yaprak Özer: Karar alma süreci liderde bitiyor. Başarısı doğru ve seri karar alma olarak görülür, değil mi?

Galya Frayman Molinas: Her kararı lider alacak diye düşünmeyelim. O da sağlıksız bir şey, belli kararları liderler almalı.

Yaprak Özer: İnisiyatifi nereye kadar verirsiniz?

Galya Frayman Molinas: Benim çalıştığım ortamda herkes kendi işinin lideri. Verebildiği kadar kararı verir, desteğe ihtiyacı olduğunda gelir. Ve tabii belli risk sınırının üstünde, benim vermem gereken kararlar var.

Yaprak Özer: Kararlardan sonra, başarı ya da başarısızlık ortaya çıkıyor. Başarının faturası güzel de, başarısızlığın faturası nasıl kesiliyor?

Galya Frayman Molinas: Başarı ekibindir, başarısızlık liderindir. Bunun altını çizerek söylüyorum.

Yaprak Özer: Sürdürülebirlik nedir, neden bir dernek kuracak kadar önemlidir?

Galya Frayman Molinas: Sürdürülebilirlik derneğimiz, iş dünyasıyla bağlantılı olarak 2004 yılında kuruldu. Global olarak Cenevre merkezli, Dünya Sürdürülebilirlik konseyinin Türkiye’deki uzantısıdır. Derneğin, konseyinki gibi, odak noktası sürdürülebilir kalkınma. Konsey, 200’den fazla ülkede var, Türkiye ile beraber yaklaşık 60 ülkede daha başlatıldı, bir ağ oluşturuldu.

Yaprak Özer: Ama genelde iş dünyası sahip çıkıyor, değil mi?

Galya Frayman Molinas: Bu tamamen iş dünyasının sahip çıktığı bir dernek ve bir savı, görüşü var. O da şudur: Ekonomik, toplumsal ve doğal kaynaklar arasında bir denge kurarak, kalkınmanın gerçekleştirilebileceğine inanıyor. Bu doğrultu da iş dünyasına bazı önerilerde bulunuyor, tartışılacak noktaları belirliyor.

Yaprak Özer: Neden iş dünyası bu kadar sahip çıktı böyle bir konuya? Çevreyi bu kadar kirleten de zaten iş dünyası değil mi? Ne oldu da birdenbire, sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınmayı keşfettik?

Galya Frayman Molinas: Biraz önce söylediğiniz görüş, 1970’lerin görüşünü ifade ediyor. O zamanlarda ağırlıklı olarak Friedman benimseniyordu. Friedman da şöyle diyordu: şirketler için en önemli olan şey, karlılıktır. Şimdi geldiğimiz konumda, sürdürülebilir bir değer yaratmak için aslında bütün paydaşları kapsadığı ortaya çıktı. Sürdürülebilir kalkınmanın sadece finansal değil, işin bütününü, toplumu düşünerek yapılması gerektiği ortaya çıktı.

Yaprak Özer: Paydaş demişken, çalışanlar, ürünü ya da hizmeti alanlar paydaş, yatırımcı da paydaş. Bu kadar paydaşın arasında yatırımcı en çok sesi çıkan ama. Aralarındaki demokrasi nasıl oluyor?

Galya Frayman Molinas: Yatırımcılar çok önemli bir paydaş. Öte yandan toplumlar sürdürülebilir olmazsa, iş dünyası da olmaz. Toplum sağlıklı olmalı ki ticaret de olabilsin.

Yaprak Özer: Sürdürülebilirlik konusunun sosyal sorumlulukla çok karıştırılıyor, yanılıyor muyum?

Galya Frayman Molinas: Evet, çok önemli bir sorun aslında bu. Toplumun algısı üzerinde bir miktar çalışıyoruz.

Yaprak Özer: Sosyal sorumluluk neden karıştırılıyor?

Galya Frayman Molinas: Her tarafta karıştırılıyor bu. Ama geldiğimiz noktada dünyada çok şey yapıldı. Bizim derdimiz Türkiye’deki rekabetçiliği artırmak, küresel olarak Türkiye’nin rekabetçiliğini artırmanın yolu budur. Bu anlamda, bu iki kavram birbiriyle çok karıştırılıyor, bu iki konseptin alakası yok. Ama sosyal sorunluluk sürdürülebilirliğin alt başlığıdır. Sosyal sorumluluğa baktığımız zaman, kurumlar, kurumsal vatandaş olarak toplumdaki yerlerini almalıdırlar. Doğal kaynakları tüketiyorsak işimizi yapıyorken, mutlak surette bunun dengesine bakılması gerekiyor. Örneğin, yaptığım işte, Coca Cola’da su çok önemlidir, su olmazsa işimiz de olmaz o yüzden su kaynaklarının korunmasına önem veriyoruz. Bu konuda çok önemli yatırımlar yapıyoruz, gerek kendi üretimimiz içerisinde gerekse toplumsal alanda.

Yaprak Özer: Sizin önünüzdeki gündem maddeleri nelerdir?

Galya Frayman Molinas: Çok keyifli gündem maddelerimiz var. TÜSİAD ile beraber yaptığımız projenin lansmanını geçenlerde yaptık. Türkiye’nin 2050 global vizyonunu ortaya koyduk, bu 40 senelik resmi ortaya koyduk. Bugün dünya 6,9 milyarı aşıyor, 2050’de dokuz milyar’ı aşacak. Bu dokuz milyar kişi hangi kaynakları tüketerek yaşayacak?

Yaprak Özer: Ne öngörüyorsunuz?

Galya Frayman Molinas: Nüfus dinamiklerine baktığında müthiş bir transformasyondan bahsediyoruz. Aynı zamanda şehirleşme de başka bir transformasyon. Bunun içinde su kaynakları, enerji var.

Yaprak Özer: 2050 raporunda pek parlak rakamlar yok, öyle mi?

Galya Frayman Molinas: Bu şekilde tüketmeye devam edersek üç tane dünyaya ihtiyacımız olacak. İki tane dünya daha bulamayacağımıza göre, farklı şekilde üretmemiz ve tüketmemiz lazım. Bu yayınlanan rapor da bu tüketimi, ihtiyaç olan 2,9 dünyayı, 1,1 ‘e çekmeyi hedefliyor.

Yaprak Özer: Farklı üretmek,farklı tüketmek derken neyi kastediyoruz? Çünkü tüketimi çok seviyoruz.

Galya Frayman Molinas: Geri dönüştürülebilir bir tüketimden bahsediyoruz. Üretime baktığımız zaman daha yeşil bir teknolojiden, kaynakları yerine konabilir bir şekilde üretmekten bahsedeceğiz. Bunun içerisinde ciddi bir farkındalık yaratma yatıyor. Burada sadece iş dünyası yok, ortak bir çalışma yaratmak var. Sivil toplum kuruluşları, kamu ve iş dünyası el ele vererek çalışacak, başka bir başarı yolu yok burada.

Yaprak Özer: Türkiye ile ilgili rakamlar verebilir misiniz? Açıkladığınız raporda Türkiye’nin en büyük 10 ekonomi arasına girebileceği vardı. Bu madalyonun bir tarafı, diğer tarafında ne var?

Galya Frayman Molinas: Türkiye’nin ilk 10 ekonomi içerisine girebilmesi için sürdürülebilirliği masanın üstüne yatırması gerekecek. Bunun ne anlam ifade ettiğini hepimiz konuşacağız. Bugün enerji konusu en önemli konulardan, STK’lar ve kamu kuruluşları el ele vererek çalışıyor.  Su konusu tartışılmalı.

Yaprak Özer: Su tehlikelerden bir tanesi, enerji keza öyledir. Kentsel gelişim demiştiniz, kentlerin nüfusu çok artıyor, değil mi?

Galya Frayman Molinas: 1960’lı yıllarda Türkiye’de kentleşme yüzde 30 civarındaydı. Türkiye nüfusu hem çok arttı, aynı zamanda yüzde 70 kentleşme oldu. Bu rakam önümüzdeki 40 senede yüzde 80’lere varacak. Kırsal yerleşim çok azalmış olacak. Bu çok ciddi bir dönüşüm olacağını gösterir, bu kentlerin yaşanabilir şehirler olması lazım. Bunun için de hep beraber el ele vererek çalışmamız lazım.

Yaprak Özer: Bir şirketin sürdürülebilirliği benimserken bundan alabileceği bir kazanç ya da kar var mı?

Galya Frayman Molinas: Kesinlikle var, iyi yönetiyorsanız işinizi, bunun yolu sürdürülebilirlikten geçiyor. Bu yüzden kendi şirketimde sürdürülebilirliği bir felsefe olarak iş yönetimimizin ortasına yerleştirdik. Her kara verdiğimizde, bu karar sürdürülebilir bir karar mıdır diye bakıyoruz.

Yaprak Özer: Anlaşılıyor musunuz?

Galya Frayman Molinas: Bunu tüm topluma mal edemeyiz ama büyük, önde gelen şirketlere bakarsak bunu daha çok gündemlerine aldıklarını, uygulamalarla öne çıkardıklarını görebiliyoruz. Ben çok ümitliyim.

Paylaş