Kime diyorum ben?

İletişimde önemli bir kaç temel konu var. İletişimin temel unsuru içerik. İçerik olmadığında iletişim boş bir kanal. İçerik olup iletilmediğinde de durum farklı değil. İçinde bulunduğumuz dönemin iletişim açısından en ayırt edici özelliği teknoloji. İletişim teknoloji sayesinde hiç bu kadar “kolay” ve aynı zamanda hiç bu kadar “zor” olmamıştı.

Güzel günleri geride bıraktığımızı düşündüğüm zamanların sayısı o kadar çok oluyor ki, şaşarsınız.

 

Geçmiş güzel günlerde, 70 milyona bir tek iletişim aracıyla ulaşabilirdiniz. Diyebilirsiniz ki bugün çeşit çeşit araç var, başka ne isteyebilirsin?… Doğrudur! Ama unutmayalım, geçmişte iletişim dediğimizde içerik üzerinden klasik habercilik yapar, 5N1K basit metoduyla söyleyecek ya da yazacaklarımıza format atardık.

 

Bu temel yaklaşım iyi bir yazım kılavuzu olduğu için hala geçerli. Bununla birlikte tahtını farklı kurallarla paylaşıyor: Hedef kitle. Güzel günlerde biz hedef kitle üzerinde durmazdık. Bir mesajı herkes aynıymışçasına gönderir, karşı tarafa ulaşmasını beklerdik.

 

Bugün ise hedef kitle inanamayacağınız kadar bölünmüş, farklılaşmış, değişmiş-dönüşmüş durumda. Geçmişte ihtiyaçlara odaklanmaz, daha çok varsayımlar üzerinden hareket ederdik. Bugün hedef kitlenin beklentileri ve ihtiyaçları üzerinden ilerlemek zorundayız. Bu ihtiyaç ve beklentilerin anlık geliştiği ve değiştiğini düşünecek olursak, işimiz hiç de kolay değil.

 

Bu noktadan hareketle Keiretsu Türkiye ve hedef kitlesine baktığımızda iki temel grup görüyoruz. Bunlardan birincisi, yeni fikirlerle hayatımıza renk, ekonomiye can katan girişimciler. Diğer kitle, bu heyecanı yaşatmak üzere ölçülebilir ve yönetilebilir, riski göze alan yatırımcı. Her ikisi de içinde bulunduğumuz iklim koşullarında sayıca çok değil. Umudumuz, bildiklerimizden daha fazla olmaları. Her ikisinin de sayıca artmasına, derinleşerek gelişmelerine iletişim yoluyla katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Bu yazıda Hazine’nin yaptığı araştırmadan yararlanarak hedef kitlelerden birine mercek tutmak istedim:

Siz kimsiniz?…

Ağırlıklı 40 üstü 50 altı, İstanbullu, eğitimli…

Kesinlikle kentli! Bu arada görüyoruz ki, “3 büyük kent” tarih olmuş. Bursa delmiş geçmiş… Anlıyoruz ki, coğrafi alan ya da kalabalık nüfus büyük olmaya yetmeyebiliyor. İstanbul’dan sonra Ankara, Bursa ve İzmir geliyor.

 

Tecrübenizle göz kamaştırıyorsunuz… Anlıyoruz ki, üst kademede uzun yıllar dirsek çürütmüşsünüz. Genel Müdür – Genel Müdür Yardımcısı – Müdür ve Yönetici olarak icraatta sorumluluk almışsınız. Sayılarınız ilerleyen tecrübeyle kabarıyor. Yönetim Kurulu Üyesi ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak sayılarınız azımsanamayacak kadar yüksek.

 

Patron? “Yatırımcı ve ortak” diyerek kendinizi tanımlıyorsunuz… Anlaşılan patronlar hala biraz mesafeli… Ve fakat küçük bir kitle gibi görünse de hukukçu, mali müşavir ve danışmansınız!

 

Hemen mesleğinize bakıyorum. Mühendislik! Türkiye uzun yıllar siyasette mühendisler tarafından yönetildi, oradaki profil son yıllarda değişiklik gösterse de iş dünyasının yerleşik yapısı içinde mühendislerin ezici üstünlüğü devam ediyor ve Meleklere de yansıyor. Bu meslek grubunun Türkiye’de her derde deva olduğunu, anne babaların çocuklarını “mühendis olsun mesleği bulunsun”, diye sevdiğini biliyoruz.
“İşletmeciyim ve ekonomistim” diyenleri birleştirdiğimde ikinci büyük meslek kümesiyle karşılaşıyorum. Batı tarzı eğitimin iz düşümü olarak yorumluyorum ve birbiri ardına patlak veren ekonomik iniş ve çıkışların etkisini gözleyebiliyorum. “Diğer”i bilmiyorum… “Uluslararası ilişkiler” diyenleri bu eğitimi almış biri olarak inanın tanıyamıyorum ve yine karşıma avukatlar çıkıyor!

 

Yorumum şu, Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde melek yatırımcı olmak demek ayağınızın sağlam zemine basması anlamına geliyor, Avukatlar, mali müşavirlerde bu rengi görüyorum!

 

Ağırlıklı erkeksiniz!… Ve tabii ki aranızda daha fazla kadın görmek istiyoruz! Sabırlıyız, bekliyoruz, sayıların artacağını, kadınlardan harika Melek’ler çıkacağını biliyoruz…
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne bir şey kalmadı… Fırsatını bulmuşken neden yokuz diye küçük bir dokundurma yapmak istiyorum: Nüfusta eşit, genel istihdama katılımda hayli gerideyiz (%35-64); beyaz yakalı çalışanda yakın duruyoruz (%45-55); mavi yakada ezici bir yenilgimiz söz konusu (%30-90)… Kendimiz kandırmayalım tepe’de neredeyse yokuz…  Yönetim kurulu üyesi kadın erkek oranı (%17-83); üst kademe yönetici olarak da yok… yok (%26-74)!…

 

“Neden Melek Yatırımcı olmak istediniz?” diye sormuşlar size, ağırlıklı yanıt “Destek olmak için” diyenlerden ses çıkmış. Biz Türkler göstermesek de romantiğiz! İkinci büyük grup gerçekleri patlatmış: “Büyüme potansiyeli- yüksek getiri almak için” diyerek cesaretle öne çıkmış. Geri kalanda “İş fırsatı” ve “Alternatif değerlendirme” dürtüleri öne çıkmış!

 

Sizi size takdimimdir.
Gözlemlerim bana heyecan veriyor. Gelecek için umutluyum ancak girişimcilerle Melek’ler arasındaki dansın tutkulu bir dansa dönüşmesi için zemin hazırlamak görev olarak hepimize düşüyor. Katkılarınızla iletişimi güçlendirip, platformu yaygınlaştırmak istiyoruz.
Paylaş