Coğrafya kader mi?

Siyasi yelpazenin neresinde duruyor olursanız olun, kendinize sorar mısınız bu soruyu? Türkiye “dalya” diyor. Bizim için 100 yıl tarifsiz gurur. Dünya alem için 2023 “asrın seçimi”. Bu coğrafya bu pazar yine yeniden yılmadan kader oyluyor.

Pazarlardan Bir Pazar

Babam 88 yaşını idrak ediyor. İfade etmek çok zor olsa da sağlık sorunlarını göz önünde bulundurduğumda, ömrüne sığacak belki de son genel seçim. Tarifsiz denecek kadar önemli hepimiz için. Artık evden çıkmak istemese de fiziki olarak kendisine yardım etmem koşuluyla vatandaşlık görevini ifa etmek için enerjiyle oy vermeye gidecek. İçinde fırtınalar koptuğunu biliyorum. Ve fakat o kadar sessiz ki! Burnumun direği sızlıyor. Ne çok sohbet ederdik, okuyamadığım kitaplar için dert etmezdim yapay zeka konforu yaşatıyormuş meğer. Kelimeleri hep özenle seçerdi, görüyorum hala ağzından çıkan bir tek kelime bir ömrü anlatmaya yetiyor. Yaşamını bu coğrafya ya hediye eden biri. Bugün yaş almış endişeli bir Türk yurttaşı. Hiç determinist olmadı, hiçbir konuyu ne coğrafya ne kadere bağladı. Ama bu coğrafyada hayallerinin bir bir tarumar olduğunu, küresel olarak da teknolojinin kendisini buldozer gibi ezip geçtiğini gördü. Asrın seçimini, ekran karşısında şaşkınlık ve korku içinde, hünerli araştırma firmaları sayesinde bir bahis operasyonu gibi izliyor. Mücadeleci bir nesilden geldiği için kavga etmeyi kabullenemiyor. Fikir yerine kaba gücün konuşması, onu da ürkütüyor. Yine de sağduyulu ve serin. Bu toprakta doğdu, kaderini kendi elleriyle çizdi, güçlü devlet eğitimi sayesinde profesyonel yaşamında başarı, özel yaşamında itibar kazandı. Mutlu olmasını bildi. Aşkla sevdi burayı, çünkü burası o.

Geleceğe Tutunmak

Bu coğrafyada yaş almayı babamdan dönem genci olmayı da çocuğumdan öğrenmeye çabalıyorum. Şanslıysanız kuşaklar arasında aynı an ve coğrafyada birden çok Türkiye yaşıyorsunuz. Torun, dünya standardında iyi eğitim alan gençlerden… arkadaşları gibi. Anımsarım, ilk lise orta okulda matematik, tarih, fen, Türkçe… vesair büyükbaba torun birlikte çok ödev yaptılar. Her seferinde şaşırdım, babam hala nasıl yön gösterebiliyor spesifik formülleri bile söyleyebiliyor diye. Torun, Google/ChatGpt’den hallice büyükbabanın varlığından çok mutluydu, hiç ses çıkarmazdı. Bugün kendisi adı bile tam konmamış disiplinler arası bir uzmanlıkta yaşamına yön verme heyecanı yaşıyor. Torun yaşı gereği pek dilli; asrın seçimini de coğrafyayı da farklı kelime ve yaklaşımda yaratıcı duygu ve düşüncelerle ifade etmeyi tercih ediyor. Büyükbabası sandık gününü beklerken, o başka coğrafyada çoktan oyunu verdi. Zamanında, vatandaş olmanın ayrıcalığını ve kıymetini, oy vermenin sorumluluğunu irade gösterebileceğimiz anların keyfini ve felsefesini aralarında çok konuşup tartıştılar. Aynı coğrafyada, yaşları farklı umutları ortak bireyler olmanın mutluluğunu daha uzun zaman yaşamak her ikisinin dileği.

Serin Kitaplık

2023 ruhuyla ama geriye dönük bir okuma yaparak bu hafta sonunu geçirmeyi planlıyorum. Belki böyle daha “serin” kalabilirim. Dikkatinize sunacaklarımdan biri kütüphanenizde mutlaka vardır, yoksa da dijitalde erişim kolay. Okurken, lütfen anımsayın, hepsi döneminde geleceğe ışık tutmuş fütürist analizler. Tuhaftır, fütürizm de gelişmeler karşısında yaya. Bu perspektiften okurken geçtiğimiz hafta başlığı nedeniyle dikkatimi çeken bir makaleyi de  araya sıkıştırmadan geçemeyeceğim; akademik hiçbir hükmü olmayan yazıda “tarih tekerrürden ibaret” klişesine gönderme yapıyor, tarihten öğrendiğimiz tek şey, tarihten nadiren bir şey öğrendiğimiz diye anımsatıp tekrar tekrar savaşlara girdiğimizi, tekrar tekrar başarısız aşklara yelken açtığımızı yüzümüze vurup teknoloji buna bir son verir mi diye soruyordu. Yaşadıklarımızı unutkanlık ve miyopi diye tanımlamış. Yapay zeka sayesinde artık unutmayacağımızı söylüyor. Keşke miyopi de göz çizdirmekle geçebilseydi, değil mi?

Silah, Çelik, Mikrop

Yazar Jared Diamond, “Silahlar, Mikroplar ve Çelik: İnsan Toplumlarının Kaderi”nde, coğrafi avantajların insanlık tarihinin gidişini şekillendiren rolünü araştırıyor. Coğrafyaya özgü varlıkların ki, ağırlıkla toprak altı ve üstü değerli kaynakların mevcudiyeti anlamına geliyor, ilave olarak ticaret yollarına yakın olmak bunlara erişim, bitki örtüsü ve hayvan nüfusunun varlığı… medeniyetlerin gelişiminde de başarısında da önemli rol oynadığını ve bu topraklarda yaşayanların kaderini coğrafi yoksunluk ve varlığın belirlediğini ifade ediyor.

Bizim ülkemiz toprak altı ve üstü kaynaklarıyla hayalleri zorlarken, yaşadığımız yoksunluğu bu bakımdan analiz etmek, günün ruhunu anlamamıza yardımcı olabilir.

Coğrafyanın İntikamı

Yazar Robert D. Kaplan, “Coğrafyanın İntikamı” kitap kapağının üst başlığında

Yaklaşan Çatışmalar ve Kaderle Savaş Hakkında Harita Bize Neler Söyler? yazıyor. Çalışmada fiziki bölgenin siyasi ve askeri stratejiler üzerindeki etkisini inceliyor. Doğal sınırlar, kaynaklara erişim ve stratejik konum gibi faktörlerin tarihsel çatışmaları nasıl şekillendirdiğini ve modern dünyada jeopolitik dinamikleri etkilemeye devam ettiğini örnekleriyle aktarıyor. Dağ, nehir ve kıyı şeridi gibi fiziksel özelliklerin askeri taktikleri, ticaret yollarını ve bölgesel anlaşmazlıkların sebebi olabileceğini, coğrafyanın jeopolitik görünümünün, ulusların kaderini toplumların birbirleriyle ilişkilerini şekillendirebileceğini iddia ediyor.

Haksız mı?

Mekânın Gücü

Yazar Harm de Blij, “Mekânın Gücü: Coğrafya, Kader ve Küreselleşmenin Zorlu Manzarası”nda yukarıdakilerle benzer şekilde coğrafyanın ekonomik faaliyet, kültürel etkileşim ve siyasi güç dahil olmak üzere insan varlığına etkisini yorumluyor. Coğrafyanın, toplumları ve bağlantılarını şekillendiren temel bir güç olduğunu savunuyor. İklim değişikliği, kaynak dağılımı ve nüfus artışı gibi coğrafi faktörlerin jeopolitik gerilimleri, ekonomik eşitsizlikleri ve çevresel zorlukları tetiklediğini tartışmaya açıyor.

Yaşamıyor muyuz bu gerilimleri, üzerimizden geçen siyasi mültecileri, iklim sorunları yüzünden göçe zorlananları görmüyor muyuz? “Neydim değil ne olacağım” sözünü anımsatmadı mı size de.

Yükseliş ve Çöküş

İngiliz tarihçi ve yazar Paul Kennedy, “Büyük Güçlerin Yükselişi ve Çöküşü” adlı kitabında coğrafyanın ekonomik güç ve askeri güçle birlikte tarih boyunca büyük güçlerin yükselişini ve düşüşünü inceliyor. Kennedy, kaynaklara erişim, gezilebilir su yolları ve savunulabilir sınırlar gibi faktörlerin çeşitli imparatorlukların ve ulusların yörüngelerini nasıl şekillendirdiğini araştırıyor. Kennedy’nin çalışması, tarihsel bir analizle coğrafyayı siyasi ve askeri gücün bir belirleyicisi olarak anlamanın önemine dikkat çekiyor.

Avrupa, medeniyetin coğrafyası diye adlandırıyor kendisini, o coğrafya değil mi daha başından sonu görünmeyen bir savaşa kucak açıp, milyonların hayatını etkileyen “sürdürülebilirlik” mimarı.

Ülkelerin Düşüşü

Yazarlar Daron Acemoglu & James A. Robinson, “Why Nations Fail” çalışmasıyla, Türkiye başta olmak üzere bütün dünyada dikkatleri üzerlerine topladılar. Bu büyük soruyu çok tartıştık da ne kadar içselleştirdik dersiniz? İki yazarın diğerlerine kıyasla farklı bakış açıları farklı dinamiklerle ilgili daha kuvvetli görüşleri var. Bu çalışmada, coğrafya, bir ülkenin kaderini etkileyen faktörlerden biri, tek başına belirleyici değil, bir ülkenin başarısını veya başarısızlığını yalnızca coğrafi faktörlerle açıklamak yetersiz; kaynakların dağılımı, iklim koşulları, doğal engeller, ticaret yolları gibi etmenler nedeniyle bir ülkenin ekonomik ve politik yapısı etkilense de ülkenin kurumsal yapıları, coğrafi faktörlerin etkilerini nasıl yönettiği ve kaynakları kullanmak ve dağıtmak için kurduğu mekanizma önemli. Altını çizmek gerekirse ülkenin başarısını sağlayan kriterler ekonomik katılımı teşvik eden, mülkiyet haklarını koruyan, politik katılımı sağlayan “kapsayıcı kurumlar”. Çünkü bunlar, vatandaşına eşit fırsat sunar, yenilik ve girişimciliği teşvik eder, güç yoğunlaşmasını engeller. Ayrıca ülkelerin başarısında yaratıcı ve yenilikçi fikirlerin ortaya çıkmasına, bunların ekonomik değere dönüşmesine, ülkelerin büyüme ve gelişme potansiyelini artırmaya destek olan inovasyon şart diyorlar. Coğrafyanın günümüz alternatifleri Ar-Ge yatırımlarıyla, teşviklerle, eğitimle, girişimci kültüre sahip çıkarak desteklenmesi gereken birey.

Yeni bir şey yok gördüğünüz gibi, yalnızca zamanın ruhu farklı! Eşsiz arşiviyle yapay zeka unutturmayabilir tabii, ancak ne fayda? Tekrar etmemek için anlamlandırmak, ders çıkarmak… bize özel.

Sizin de önerilerinizi olacaktır, merakla bekliyorum, Sevgiyle kalın.

 

 

 

 

 

 

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir